RAHİMEHULLAH

(رحمه الله)

Sahâbeden sonraki âlimler için kullanılan dua cümlesi.

İmlâ meclislerinde hadis yazılırken veya müzakere edilirken sahâbeden sonraki âlimlerden birinin adı geçtiğinde rahimehullāh (Allah ona rahmet / merhamet etsin) demek müstehap ve mendup görülmüştür (Şemseddin es-Sehâvî, III, 259). Bu dua bazan “rahmetullāhi aleyh” şeklinde de kullanılmıştır. Kur’an’daki, “Bunların arkasından gelenler şöyle derler: Rabbimiz! Bizi ve bizden önce geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde iman edenlere karşı kin bırakma! Rabbimiz! Sen çok şefkatli, çok merhametlisin” meâlindeki âyet (el-Haşr 59/10) Selef hakkında rahmet okumanın delili kabul edilmiştir (Cemâleddin el-Kāsımî, XVI, 104). Rahmet kelimesi Allah’a nisbet edildiğinde kuluna nimet vermesi ve ona lutufta bulunması anlamına gelmekte olup (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “rĥm” md.) dua cümlesi olarak Kur’ân-ı Kerîm’de geçmemekte, fakat hadislerde çokça kullanılmaktadır. Hz. Peygamber’in, “Allah bize ve Mûsâ peygambere rahmet etsin” şeklindeki duası (Müslim, “Feżâǿil”, 172) bu örneklerden biridir (ayrıca bk. Wensinck, el-MuǾcem, “rĥm” md.).

“Rahimehullah” duası, yaklaşık IV. (X.) yüzyıla kadar sadece vefat edenler için değil yaşayanlar için de kullanılmıştır. Ahmed b. Mehdî’nin Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm ile konuşmaya başlarken ona, “Ey Ebû Ubeyd! Allah sana rahmet etsin” diye hitap ettiği, muhaddislerin de birbirlerine, “Allah bize ve size rahmet etsin, bizi ve sizi bağışlasın” diye dua ettikleri (Sem‘ânî, s. 101, 149) bilinmektedir. Hz. Peygamber’in, “Allahım! Başlarını kazıtarak ihramdan çıkanlara rahmet et” demesi (Buhârî, “Ĥac”, 127; Müslim, “Ĥac”, 317; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 79) yaşayanların birbirine bu şekilde dua etmesinin delili sayılmıştır.

İmlâ meclisinde hocanın söylediklerini başkalarına nakleden talebe derse giriş faslını bitirdikten sonra hadis yazdıran hocaya dönerek, “Allah sana rahmet etsin, hangi hocalardan hadis rivayet edeceksin?” diyerek hadis dersini başlatır (Nevevî, s. 169). Yahyâ b. Eksem kadılık, başkadılık, vezirlik görevlerinde bulunduğunu, fakat talebenin, “Allah sana rahmet etsin, hangi hocalardan hadis rivayet edeceksin?” sözü kadar hiçbir şeyin kendisini sevindirmediğini söylemiştir (Hatîb el-Bağdâdî, II, 71). Abbâsî halifeleri Me’mûn ve Mansûr’un da hadis rivayet ederek bu duayı almayı çok istedikleri ve bunun özlemini duydukları nakledilmiştir (Şemseddin es-Sehâvî, III, 257-258).

BİBLİYOGRAFYA:

Hatîb el-Bağdâdî, el-CâmiǾ li-aħlâķı’r-râvî ve âdâbi’s-sâmiǾ (nşr. Mahmûd et-Tahhân), Riyad 1403/1983, II, 71; Sem‘ânî, Edebü’l-imlâǿ ve’l-istimlâǿ (nşr. M. Weisweiler), Beyrut 1401/1981, s. 101, 103, 149; İbnü’s-Salâh, ǾUlûmü’l-ĥadîŝ (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1406/1986, s. 242-243; Nevevî, İrşâdü ŧullâbi’l-ĥaķāǿiķ (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1408/1988, s. 145, 169; Şemseddin es-Sehâvî, Fetĥu’l-muġīŝ (nşr. Ali Hüseyin Ali), Beyrut 1412/1992, III, 73-74, 256-259; Cemâleddin el-Kāsımî, Tefsîrü’l-Ķāsımî: Meĥâsinü’t-teǿvîl (nşr. M. Fuâd Abdülbâkī), Kahire 1376/1957, XVI, 104.

Erdinç Ahatlı