PEHLİVAN

(پهلوان)

Ebû Ca‘fer Nusretü’d-dîn Cihân Pehlivân Muhammed b. İldeniz (ö. 581/1186)

İldenizli atabeglerinden (1175-1186).

İldenizliler’in (Azerbaycan Atabegleri) kurucusu Şemseddin İldeniz’in büyük oğlu ve Irak Selçuklu Sultanı Arslanşah’ın anne bir kardeşidir. İldeniz, Irak Selçuklu Sultanı I. Tuğrul’un ölümünden sonra onun dul kalan eşiyle evlenmiş, bu evlilikten Muhammed Cihan Pehlivan ve Muzafferüddin Kızılarslan Osman adlı iki oğlu olmuştur. İldeniz, 550 (1155) yılında oğlu Pehlivan’ı sadakatini göstermek için Irak Selçuklu Sultanı Muhammed b. Mahmûd’un hizmetine verdi. Pehlivan, Sultan Muhammed’in ölümü ve yerine amcası Gıyâseddin Süleyman Şah’ın geçmesi üzerine babasının yanına döndü. Ramazan 555’te (Eylül 1160) I. Tuğrul’un oğlu Arslanşah, Hemedan’da Irak Selçuklu tahtına çıkarılınca üvey babası İldeniz onun atabegi oldu. Pehlivan emîr-i hâcib, Kızılarslan da emîr-i silâh tayin edildi. Arslanşah ve babasıyla birlikte İsfahan’a giden Pehlivan burada Rey Valisi Hüsâmeddin İnanç Sungur Bey’in kızı İnanç Hatun ile evlendi. İldeniz’in bir süre sonra devletin yönetimine hâkim olması İnanç’ı rahatsız etti ve ona karşı bir muhalefet cephesi oluşturmaya çalıştı. Kum Valisi Kaymaz oğlu İzzeddin Satmaz ile Kazvin Valisi Yarınkuş oğlu Alp Argu da İnanç’ın yanında yer aldı. Durumu anlayan sultan, İldeniz ile Pehlivan’ın bulunduğu devletin merkezi Hemedan’a döndü. İnanç ve arkadaşları ise Arslanşah’ın kardeşi Muhammed’i hükümdar ilân edip Hemedan’a doğru yürüdüler. Sâve’de yapılan savaş İnanç ve arkadaşlarının yenilgisiyle sonuçlandı (9 Şâban 556 / 3 Ağustos 1161).

Savaşın ardından Atabeg İldeniz, Merâga Atabegi Ahmedîlî Arslanapa’dan Sultan Arslanşah’ın huzuruna gelmesini istedi, ancak o gelmeyi kabul etmeyince Pehlivan’ı üzerine gönderdi. Pehlivan’ı Sefîdrûd kıyısında karşılayan Arslanapa, Ahlatşah II. Sökmen’in yardımıyla onu ağır bir yenilgiye uğrattı. Pehlivan perişan halde Hemedan’a döndü. Arslanapa’nın, Abbâsî halifesinden yanında bulunan Sultan Muhammed’in oğlu adına hutbe okutmasını istediğini öğrenen Atabeg İldeniz önemli bir askerî kuvvetle Pehlivan’ı Merâga’ya gönderdi. Pehlivan karşısında bu defa yenilgiye uğrayan Arslanapa Merâga’ya çekildi (563/1168).

559’da (1164) Erdebil Pehlivan’a verildi. Pehlivan 561 yılının başlarında (Kasım 1165) Sultan Arslanşah ve diğer beylerle birlikte Rey’e gitti. Mâzenderan şahından yardım alarak Rey’e gelen ve burada karşısına çıkan Pehlivan’ı mağlûp eden İnanç Bey bir komplo sonucu öldürülünce Pehlivan şehre hâkim oldu (564/1169). Merâga ve Tebriz’in hâkimi Arslanapa’nın ölümünün ardından Pehlivan bu şehirleri almak için harekete geçti. Kendisi Merâga’yı, kardeşi Kızılarslan Tebriz’i kuşattı. Arslanapa’nın oğlu Feleküddin Ahmed’in Tebriz’i kendilerine bırakmak şartıyla barış yapılması teklifi kabul edildi ve Tebriz Kızılarslan’a verildi (570/1174). Ertesi yıl Gürcüler’in Ani şehrini almaları üzerine Gürcistan’a yapılan sefere katılan Pehlivan ardından Sultan Arslanşah ile birlikte Hemedan’a döndü. Kısa bir süre sonra babasının öldüğünü haber alarak Nahcıvan’a gitti ve kendisini atabeg ilân etti.


Pehlivan, 571’de (1176) Hemedan’da vefat eden Arslanşah’ın yerine onun oğlu II. Tuğrul’u Selçuklu tahtına çıkardı. II. Tuğrul’un 572 (1177) yılında tahta çıkarıldığı da rivayet edilir. Arslanşah’ın öldüğünü duyan kardeşi Muhammed, İsfahan’da Kaymaz oğlu Kavşud ve diğer bazı emîrlerle buluştu. Atabeg Pehlivan İsfahan’a giderek Muhammed’i bozguna uğrattı. Muhammed önce Hûzistan’a, ardından Vâsıt’a kaçtı, ancak orada üç gün kalabildi. Bağdat’a kabul edilmemesi üzerine Fars’a giderek Salgurlu Zengî’ye sığındı. Pehlivan kalabalık bir orduyla Fars’a geldi. Onunla tek başına mücadele edemeyeceğini anlayan Zengî, Muhammed’i ona teslim etmek zorunda kaldı. Atabeg Pehlivan sayesinde komşu küçük devletler de II. Tuğrul’u metbû tanıdılar. Fars, Hûzistan, Musul, Ahlat ve Erzurum’da hutbe Sultan II. Tuğrul adına okunmaya başlandı.

Atabeg Pehlivan, Selâhaddîn-i Eyyûbî’nin el-Cezîre’de ve Doğu Anadolu’da faaliyetlerde bulunmasından rahatsızlık duymakla birlikte ona karşı ciddi bir girişimde bulunmadı. 579 (1183) yılında damadı Ahlatşah II. Sökmen’in halef bırakmadan ölmesi üzerine Ahlat’ı ele geçirmek istediyse de Selâhaddin Ahlat’ın önünde görününce Sökmen’in memlükü Begtemür’ü kendisine tâbi olmak şartıyla Ahlat meliki olarak tanıdı. Aynı yıl içinde Selâhaddin ile Musul hükümdarı Zengîler’den İzzeddin Mes‘ûd b. Mevdûd arasında barış yapıldı. Böylece Selçuklu Devleti’nin sâdık tâbilerinden olan Musul Atabegliği tamamıyla Selâhaddin’in hükmü altına girdi. Selâhaddin’in Kazvin ve Bistâm’daki Bâtınîler’i ortadan kaldıracağını söyleyerek ordusuyla ülkesinden geçmek için izin istemesi Pehlivan’ı rahatsız etti. Bunun ülkesini elinden almak için bir bahane olduğunu düşünen Pehlivan, Selâhaddin’e karşı müdafaa hazırlıklarına girişti. Bu sırada şiddetli üzüntüden dolayı hastalandı; eşini ve çocuklarını görmek için gittiği Rey’de vefat etti (Zilhicce 581 / Mart 1186). Pehlivan’ın Mahmud Kutluğ İnanç, Ömer, Ebû Bekir ve Özbek adında dört oğlu vardı. Oğullarına parlak bir gelecek hazırlamak Pehlivan’ın başlıca gayelerinden biri olmuş, Selçuklu emîrlerini birer birer tasfiye edip yerlerine kendi memlüklerini geçirerek hem kendisinin hem de çocuklarının durumlarını sağlamlaştırmıştır. Kaynakların hemen hepsinde Pehlivan’dan övgüyle bahsedilmekte, ancak Fars’ı korkunç bir şekilde yağmalattığı ve önemli mevkilere kendi kullarını getirdiği için eleştirilmektedir. Atabegliği on yıl idare etmeyi başarmasında babası Şemseddin İldeniz’in kendisine zengin bir hazine ile memlüklerden oluşan güçlü bir ordu bırakması ve muhalefet edebilecek kimseleri ortadan kaldırması etkili olmuştur. Edip ve şairleri himaye eden Pehlivan’ın sarayında bulunan şairler arasında Mücîrüddîn-i Beylekānî de vardır. Nizâmî-i Gencevî Şîrîn ve Ħusrev adlı mesnevisini ona takdim etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Râvendî, Râĥatü’ś-śudûr, s. 266, 282, 292, 296, 297, 299, 301, 307, 310, 319, 334-337, 351; Aħbârü’d-devleti’s-Selcûķıyye, s. 145-173; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, XI, 267, 268-269, 271, 286-287, 332, 348, 388-389, 423-424, 525-526; Bündârî, Zübdetü’n-Nuśra, s. 297-301; a.e. (Burslan), s. 264-268; İbn Vâsıl, Müferricü’l-kürûb, II, 168-169; Reşîdüddin Fazlullāh-ı Hemedânî, CâmiǾu’t-tevârîħ (nşr. Ahmed Ateş), Ankara 1960, s. 156-178; Müstevfî, Târîħ-i Güzîde (Browne), s. 470, 472-475; Mîrhând, Ravżatü’ś-śafâǿ, Leknev 1332, IV, 119-121; el-Muħtârât mine’r-resâǿil (nşr. Îrec Efşâr), Tahran 2535 şş., s. 130; Mükrimin Halil Yınanç, “Arslan-Şah”, İA, I, 610-615; Faruk Sümer, “Pehlivan”, a.e., IX, 545-548; K. V. Zetterstéen, “Pahlawān”, EI² (İng.), VIII, 239; Gülay Öğün Bezer, “İldenizliler”, DİA, XXII, 82-83.

Faruk Sümer