PASKALYA
Hıristiyanlık’ta Hz. Îsâ’nın çarmıha gerilerek öldürüldükten sonra yeniden dirilişi inancıyla ilişkili bayram.
Paskalya terimi İbrânîce “geçiş” anlamındaki pesahtan (Türkçe’de fısıh) gelir. Grekçe ve Latince’de pascha olarak karşılanan kelime Batı dillerine de geçmiştir. “Pesah”, İsrâil kavminin Hz. Mûsâ önderliğinde Mısır’dan kaçışı anısına bahar döneminde bir hafta boyunca (15-21 Nisan) kutlanan bir yahudi bayramının adı idi. Hıristiyanlığın ortaya çıkışıyla birlikte “pascha”, Hz. Îsâ’nın insanlığın günahı için kendini feda ederek çarmıhta öldürülmesi ve sonra yeniden dirilmesi inancıyla özdeşleştirilmiş ve bunun anısına yapılan kutlamayı ifade etmeye başlamıştır. Bu bayramın İngilizce’deki karşılığı olan easter kelimesinin, Anglo-Saksonlar’ın baharda adına çeşitli şenlikler düzenledikleri aydınlık ve bahar tanrıçası Estre’den geldiği ve daha sonra Hz. Îsâ’nın diriliş kutlamaları için kullanılmaya başlandığı belirtilmektedir (Greenacre, s. 18).
İnciller’de yer alan bilgilere göre Hz. Îsâ, Fısıh bayramının ilk akşamında havârileriyle birlikte geleneksel Fısıh yemeğini yedikten sonra yakalanıp ertesi gün çarmıha gerilmiştir (Matta, 26-27; Markos, 12-15; Luka, 22-23; krş. Yuhanna, 19/14-18). Fakat son akşam yemeğinde havârilerine söylediği gibi ölümünün üçüncü gününe denk gelen pazar günü dirilmiştir (Matta, 28/1-7; Luka, 24/1-7). Bu hadiseyle bağlantılı biçimde erken dönemlerden itibaren hıristiyanlar pazar gününü haftanın en kutsal günü, Fısıh bayramı haftasını da yılın en kutsal dönemi olarak kutlamışlardır (a.g.e., s. 10). Hıristiyan geleneğinde Paskalya kutlamasının tam olarak ne zaman ortaya çıktığı bilinmemekle birlikte kaynaklarda Hıristiyanlığın ilk yüzyıllarından itibaren başladığı ve Milan Fermanı’na (313) kadar hıristiyanların yegâne önemli kutlamasını teşkil ettiği belirtilmektedir. Buna göre en geç II. yüzyılın ilk yarısında Doğu kiliseleri tarafından benimsendikten sonra aynı yüzyılın ikinci yarısında Roma kilisesine geçmiştir (Bradshaw, s. 194; Willis, s. 78-79).
Yeni Ahid’de, ilk hıristiyan toplumunun, yahudi anlayışına göre haftanın ilk gününü teşkil eden pazar gününü “Rabb’in günü” olarak adlandırdığına dair ifadeler mevcuttur (Vahiy, 1/10). Bu çerçevede, muhtemelen Hz. Îsâ’dan kısa bir süre sonra bu yeni inancın mensuplarının Îsâ’nın diriliş günü olarak kabul ettikleri pazar gününde bir araya gelip onun son akşam yemeğini seremonik biçimde tekrarladıkları anlaşılmaktadır (Resullerin İşleri, 20/7; ayrıca bk. Bradshaw, s. 192). Îsâ’nın gizemli bir şekilde tekrar dirilişine dayanan pazar toplantıları zamanla kilisede ortaya çıkacak olan sakrament ve ibadetlerin, başta Paskalya olmak üzere yıl boyunca Îsâ ile ilgili bütün anma ve kutlamaların temelini oluşturmuştur (Willis, s. 78-79). Îsâ’nın diriliş günü olan pazara (haftalık Paskalya) atfedilen öneme paralel biçimde bu dirilişin yıl dönümüne denk gelen pazar günü (yıllık Paskalya) daha fazla önemsenmeye ve özel törenlerle kutlanmaya başlanmıştır. Söz konusu dönem, Fısıh bayramına denk gelmesi sebebiyle çoğunluğu Yahudi asıllı olan ilk hıristiyanlar için zaten özel bir öneme sahipti. Nitekim ilk hıristiyan toplumundaki Paskalya kutlamalarının Yahudilik’teki Fısıh bayramından bazı unsurlar taşıdığına işaret edilmiştir. Fakat Hıristiyanlığın kurumsallaşma sürecinde iki kutlama arasındaki benzerlik azalmaya başlamış ve bu bayram bilhassa yahudi asıllı olmayan hıristiyanlar açısından sadece Îsâ Mesih’in diriliş yıl dönümü kutlaması haline gelmiştir. Bununla birlikte yahudilerin Fısıh bayramında sunulan kuzu takdimesi geleneğine atıfla Îsâ’nın insanlığın günahı için kurban edildiği inancı Paskalya’ya taşınmıştır.
Başlangıçta Hıristiyanlık’ta başka kutlama olmadığından insanlığın kurtuluşuyla ilgili kutlamaların tamamı (Îsâ’nın ıstırabı, dirilişi, yükselişi, kutsal ruhun inişi vb.) sadece Paskalya gecesi kutlamaları içerisinde tatbik edilmiştir (Greenacre, s. 18; Fuller, s. 11). Bu durum, Milan Fermanı ile Hıristiyanlığın serbestlik kazanması ve kısa bir süre sonra devlet dini haline gelmesine kadar sürmüştür. İmparator Konstantinos (306-337) Îsâ’nın diriliş günü olan pazarı resmî tatil günü ilân etmiş, daha sonra İmparator I. Valentinanus (364-375) Paskalya şerefine mahkûmlar için özel af çıkarmıştır. Böylece bu iki gün kamusal alanda özel bir yer kazanmıştır.
Paskalya kutlamalarının ne zaman başlayacağı konusunda kiliseler arasında ciddi tartışmalar olmuştur. Bu tartışmaların özünü, hıristiyan Paskalya’sının yahudi Fısıh bayramıyla aynı tarihte, yani yahudi takvimine göre nisan ayının on dördünde mi yoksa pazar günü esas alınarak Fısıh bayramına en yakın pazar gününde mi kutlanacağı sorusu oluşturmuştur. Günümüzde hıristiyan kiliseleri pazar gününü esas almakla birlikte başlangıçta Anadolu’daki bazı kiliseler bu bayramı nisanın on dördünde kutlamıştır (Bradshaw, s. 194). I. İznik Konsili’nde bu kutlamanın 21 Mart’taki bahar gün dönümünden hemen sonraki ilk dolunayı takip eden veya dolunaya rastlayan pazar günü yapılması karara bağlanmıştır. Bu belirlemeye göre Paskalya kutlamasının tarihi Batı’da 22 Mart ile 25 Nisan arasındaki bir pazar gününe rastlar (Sullivan, s. 184). Tarihi değişken olan diğer bütün kutlama ve anma günleri de Paskalya’nın yıl içerisinde denk geldiği tarihe göre belirlenir. Ancak bu tarih Gregoryen takvimine tâbi olan Katolik ve Protestan kiliseleri için geçerlidir. Julian takvimini esas alan Doğu kiliseleri -Ortodokslar- ise Paskalya’yı bazan Batı kiliseleriyle aynı zamanda, bazan da Batı’dakinden dört beş hafta kadar sonraki bir zamanda kutlar (a.g.e., s. 186-187; Ware, s. 308-309).
Paskalya bayramının öncesinde, yüzyıllar içerisinde kademeli şekilde oluşturulan ve süresi hem kiliselere hem tarih içerisindeki farklı anlayışlara bağlı biçimde değişen hazırlık devresi bulunur. Günümüzde birçok kilise bu süreyi kırk gün olarak uygular. Genellikle “lent” (lencten=bahar) veya “careme” (Lat. quadragesima=kırkıncı) diye adlandırılan bu devre, kilisenin insanları günahtan kurtulmaları için özel bir çaba göstermeye çağırdığı kefâret dönemini ifade eder (Osborne v.dğr., s. 44, 50; Sullivan, s. 209; Fuller, s. 25). Bu dönem, baharda tabiatın yenilenmesi gibi insanın da mânen yenilenmeye çaba harcadığı, bu şekilde günahlarından arınarak Paskalya’ya hazırlandığı kırk günlük bir perhiz ve mânevî arınma zamanı kabul edilir. Bu dönemin son haftasında (kutsal hafta) çeşitli âyin ve törenler icra edilir. Kutsal cumartesi günü kurtarıcı Îsâ’nın dirilişini sembolize eden yeni ateş, Paskalya kandilleri, vaftiz kurnası ve vaftiz suyu kutsanır. Yine bu günde kiliseye katılmak isteyenlerin vaftizi gerçekleştirilip vaftizlilerin de vaftizlerine uygun yaşayacakları konusundaki vaadleri yenilenir. Bu haftanın sonunda
-genellikle büyük katedral ve manastırlarda gerçekleştirildiği üzere- Paskalya âyini icra edilir. Tarih boyunca Hıristiyanlığın en önemli kutlaması sayılan Paskalya’nın sevinci Hz. Îsâ’nın göğe yükseldiği güne kadar süren kırk gün boyunca devam eder. Hatta eskiden beri genel bir uygulama olarak bu sevinç dönemi on gün daha uzatılıp kutsal ruhun havâriler üzerine indiği Pentekost bayramına kadar sürdürülür (Sullivan, s. 185; Watts, s. 185).
BİBLİYOGRAFYA:
E. Osborne v.dğr., Church Fasts and Festivals, London 1905, s. 44, 50, 70, 86, 88; J. F. Sullivan, The Externals of the Catholic Church, New York 1951, s. 184-187, 209; I. H. Dalmais, Introduction to the Liturgy (trc. R. Capel), London 1961; T. Ware, The Orthodox Church, Middlesex 1964, s. 308-309; R. Greenacre, The Sacrament of Easter, London 1965, s. 10, 18; R. H. Fuller, Lent with the Liturgy, London 1968, s. 11, 25; A. W. Watts, Myth and Ritual in Christianity, Boston 1968, s. 185; P. F. Bradshaw, The Search for the Origins of Christian Worship, New York 1992, s. 192, 194; G. G. Willis, A History of Early Roman Liturgy to the Death of the Pope Gregory the Great, London 1994, s. 78-79; Ali Erbaş, Hıristiyan Ayinleri (Sakramentler), İstanbul 1998, s. 24; Mehmet Katar, “Hıristiyanlık’ta Kilise Takviminin (Kilise İçerisindeki Anma ve Kutlama Devrelerinin) Oluşması”, Dinî Araştırmalar, III/ 8, Ankara 2000, s. 41.
Mehmet Katar