OĞUZCA

Oğuz boyuna mensup Türkler’in konuştuğu lehçe ve ağızların ortak adı.

Oğuz boyu Türk coğrafyasının güneybatısında bulunduğundan Oğuzca aynı zamanda Güneybatı grubu Türk lehçeleri olarak da adlandırılır. İslâm tarihçilerinin eserlerinde Oğuzlar Türkmen ismiyle de anıldığı için Oğuzca ile Türkmence aynı lehçeyi ifade etmektedir. Günümüzde çoğu yazı dili haline gelmiş olan Oğuz lehçeleri şunlardır: Türkiye Türkçesi, Âzerî Türkçesi, Türkmence, Gagauzca, Irak’ta Türkmen diye anılan Türkler’in lehçesi, İran’ın Horasan bölgesinde konuşulan ve henüz yazı dili olmayan Horasan Türkçesi, Fars eyaletinde konuşulan Kaşkay Türkçesi ile diğer bazı Oğuz oymaklarının ağızları. Osmanlı Devleti’nin hâkim olduğu, bugün Ortadoğu ve Balkan ülkelerinde kalan bölgelerdeki Türkçe ağızların çoğu da Oğuzca kapsamına girer. Türkler’in ilk ortak yazı dili olan Göktürkçe’nin bünyesinde bazı Oğuzca unsurlar tesbit edilebilse de IX ve X. yüzyıllardaki Oğuzca hakkında bilgi bulunmamaktadır. Kâşgarlı Mahmud, Dîvânü lugāti’t-Türk’te zamanının en gelişmiş edebî dili olan Karahanlı (Hâkāniye) Türkçesi’ni esas almış, yeri geldikçe öteki Türk lehçelerine değinmiş, Oğuzca özelliklere ve kelimelere de yer vermiştir. Dîvânü lugāti’t-Türk’te Karahanlı Türkçesi’nden farklı söyleyişler için gösterilen 405 örnek kelimeden Oğuzca olanların sayısı 226’dır. Bu örneklerin ve Selçuklular döneminde Anadolu’da eser verenlerin Horasan asıllı olmaları dikkate alındığında Anadolu’da Oğuzca’nın yazı dili haline gelmeden önce Horasan kültür çevresinde bir hazırlık devresi geçirdiği söylenebilir.

Oğuzca’nın Özellikleri. Oğuzca’yı Doğu Türkçesi’ni temsil eden Karahanlı Türkçesi’nden ve Kuzey Türkçesi’ni temsil eden Kıpçakça’dan ayıran başlıca özellikler şunlardır: 1. Türkçe kökenli kelimelerin başındaki “k”ler g, “t”ler d olur. 2. Eski Türkçe kelime içinde ve sonundaki “d”ler y olur: adak > ayak, kodmak > koymak, bod > boy. 3. Orhon ve Yenisey yazıtları ile Eski Uygurca’da ve bugünkü Doğu Türkçesi ile Kuzey Türkçesi’nde kelime başında “b”li kullanılan birkaç kelime Oğuzca’da “b”siz ya da “v”li kullanılır: bolmak > olmak, barmak > varmak, bar > var, bérmek > vérmek. 4. Birden fazla heceli Türkçe kelimelerin sonundaki “ġ/g”ler Oğuzca’da bulunmaz: Oğuzca daġlı, ölü ve yayla kelimeleri öteki Türk lehçelerinin pek çoğunda taġlıġ, taġlık, taġlı; ölük; yaylaġ, yaylak, jaylav biçimindedir. 5. Yapım ve çekim eklerinin başındaki “ġ/g”ler Oğuzca’da görülmez: Oğuzca kalan, eve kelimeleri öteki Türk lehçelerinde kalġan ve öyge, üyge şeklindedir. 6. Şimdiki zaman eki Oğuz lehçelerinde -iyor (Türkiye Türkçesi), -ir (Âzerî Türkçesi), -yâr (Türkmence) biçimleriyle öteki Türk lehçelerinden ayrı bir durum gösterir. 7. Oğuzca söz varlığında Doğu ve Kuzey Türkçesi’ndekinden farklı söylenen kelimeler bulunur: kuyaş= güneş, örken= urgan, öküş ~ üküş, köp= telim, çok “çok”, salam= saman, kertme= armut, böri ~ börü= kurt, koyan= tavşan, kiyiz= keçe, çızmak= yazmak, sözlemek= söylemek, bulaşmak= karışmak, tamga= tuğra, tişlemek= ısırmak, tapmak= bulmak, uzatmak= göndermek, karağu bolmak= kör olmak.

Oğuzca’nın Lehçeleri. Oğuzlar kitleler halinde batıya göç ettiklerinde geride bıraktıkları yerlerden siyasal ve kültürel bakımdan uzaklaştılar ve yeni geldikleri bölgelerde kendi lehçeleriyle yazmaya başladılar. “Karışık dilli eserler” diye adlandırılan bu dönemin ilk eserleri, Oğuzlar’ın Anadolu’da kendi edebî dillerini geliştirirken verdikleri ilk ürünler olarak kabul edilmektedir. Oğuzca’nın bilinen yazılı dönemi Selçuklular ve Beylikler devrinde Eski Anadolu Türkçesi ile başlar (XIII. yüzyıldan - XV. yüzyıl ortalarına kadar). Eski Anadolu Türkçesi ile bazı benzerlikler gösteren Âzerî Türkçesi ve Irak Türkmenleri’nin Türkçe’si, en batıda kalan Gagauzca yukarıdakilerle birlikte Oğuzca’nın batı kolunu, kısmen Çağatayca’nın etkisinde kalmış olan Türkmence ile İran’ın kuzeydoğu bölgesindeki Horasan Türkçesi de Oğuzca’nın doğu kolunu oluşturmaktadır. Başlangıçtan günümüze kadar Âzerî Türkçesi’nin Osmanlıca ve Farsça’dan, Türkmence’nin Farsça ve Çağatayca’dan etkilendiği görülürken son dönemlerde Âzerî Türkçesi’nin kuzey kolu ile Türkmence’nin Rusça’dan etkilendiği anlaşılmaktadır. Horasan Türkçesi, Âzerî Türkçesi ile Türkmence arasında bir konuma sahiptir ve Farsça ile Çağatayca etkisi onda da görülür. Irak Türkmencesi, Âzerî Türkçesi ile benzerlik gösterirken Osmanlıca’dan, Arapça ve Türkiye Türkçesi’nden de etkilenmiş, Gagauzca ise bulunduğu coğrafyadan dolayı Slav dillerinin tesiri altına girmiştir.

Türkiye Türkçesi. Türkiye’de 72.065.000, Kıbrıs’ta 176.000, Bulgaristan’da 1.100.000, Yunanistan’da 150.000, Makedonya’da 130.000, eski Yugoslavya topraklarında 150.000 kişi ve eski Sovyetler Birliği ülkelerinde sayıları yaklaşık 630.000 olan Ahıska Türkleri tarafından konuşulmaktadır. Türkiye Türkçesi, Oğuzca’nın en güçlü temsilcisi olup Eski Anadolu Türkçesi ve Osmanlı Türkçesi’nin vârisi olarak gelişmiş bir dil yapısına ve çok zengin edebî eserlere sahiptir. Osmanlı Türkçesi yazı dili olarak Arapça ve Farsça kelime ve terkiplerle sadelikten uzaklaşmışsa da halk dili kendi özelliğini korumuştur. Cumhuriyet devrinde görülen bazı sapmalara rağmen Türkiye Türkçesi kendi tabii yolunda yürümüş, fakat son yıllarda Batı dillerinden bilinçsizce kelime alıp kullanma ve İngilizce eğitim yüzünden bazı problemler ortaya çıkmıştır. Türkiye Türkçesi’nde Türk dilinin genel ses uyumu geçerlidir. Ünlüler (a, e, ı, i, o, ö, u, ü) Türkçe asıllı kelimelerde normal söylenmekte, uzunluklar sadece Arapça ve Farsça asıllı kelimelerde belirtilmektedir. Ayrıca ağızlarda bir de kapalı é sesi bulunmaktadır. Ünsüzler şunlardır: b, c, ç, d, f, g, ğ, h, j, k, l, m, n, p, r, s, ş, t, v, y, z. Yine bazı ağızlarda yaygın olarak nazal ne (ñ) kullanılmaktadır. Yapım eklerinin tamamı, çekim eklerinin de bazı istisnalar dışında hepsi Türkiye Türkçesi ile öteki Oğuz lehçelerinde ortaktır.

Âzerî Türkçesi. Azerbaycan Cumhuriyeti’nde 8 milyon, Azerbaycan Cumhuriyeti’ne bağlı Nahcıvan Özerk Cumhuriyeti’nde 365.000, eski Sovyet ülkelerinde 650.000, merkezi Tebriz olan Güney Azerbaycan’da (İran) 20 milyon (Âzerî kaynaklarına göre 30-40 milyon) kişi tarafından konuşulur. Türkiye’nin doğu sınırlarındaki bölgelerde yaklaşık 1 milyon kişinin konuştuğu ağızlar da Âzerî Türkçesi alanı içine girer. Başka ülkelerde yaşayan 1 milyon civarında Âzerî ile birlikte Âzerî Türkçesi’ni konuşanların sayısı toplam 31 milyonu aşmaktadır. Âzerî Türkçesi’nin başlıca özellikleri şunlardır: 1. a ile e arasında söylenen açık bir e (= ä) vardır. Âzerî alfabesinde bu harf baş aşağı ters e olarak gösterilir: äyri “eğri”, gälmäk “gelmek”; täräf “taraf”. 2. Kapalı é foneminin bazıları Âzerî Türkçesi’nde açık e (= ä) ile yazılır: ärtä, älçi. Ancak kapalı é pek çok kelimede korunmuştur: bérmek “vermek”, béş “beş”, él “halk”, éş “eş”, étmek “etmek”. 3. Yuvarlak ve düz ünlüler Türkiye Türkçesi’nden farklılık gösterir: beyük, kiçik, oyanmaq “uyanmak”, tülkü. 4. Arapça asıllı kelimelerde ince ünlüler tercih edilir: gälb “yürek”, gäläm “divit”, gänaät


“kanaat”, gäsd, vätän. 5. Kelime başındaki “y”nin (daha çok ı ve i ünlülerinden önce) düştüğü görülür: igid

Gagauzca. Bu lehçeyi konuşanlar birkaç ülkeye dağılmış halde yaşamaktadır. Moldova’da (Besarabya) yirmi kadar köyde 160.000, Moldova’nın başşehri Kişinev’de 8000, Ukrayna’nın Odessa bölgesinde 60.000, Romanya’da 5000, Bulgaristan’ın Karadeniz sahillerine yakın yerlerde 50.000, Güney Amerika’da 40.000 kadar Gagauz bulunmaktadır. Diğer Oğuz gruplarından farklı olarak Gagauzlar Ortodoks hıristiyandırlar, Gagauzca konuşanların dünyadaki toplam sayıları 350-400.000 arasında tahmin edilmektedir. Gagauzca’nın özellikleri şunlardır: 1. Anadolu ve Rumeli ağızlarıyla büyük ölçüde paralellik göstermektedir. Bu durum dikkate alındığında atalarının bugünkü yaşadıkları bölgelere Anadolu’dan gittikleri görüşü doğrulanmaktadır. Fakat yıllarca Slav halklarıyla birlikte yaşamaktan dolayı Gagauzca’nın cümle yapısı ve kelime varlığı Slavca’dan etkilenmiştir: On beş yıl oldı ne zamandan geldi (o geleli on beş yıl oldu); açan yöle alın beni (eğer öyleyse beni alın); gidelim o çocâ ani yeverdik (evlendirdiğimiz çocuğa gidelim); gelêr vakıt kıza gitsin (kızın gideceği vakit gelir); varmış bir adam zeñgin (zengin bir adam varmış); söler ona masal (o ona masal anlatır); bir adam bilgiç (bilgiç [deneyimli] bir adam). 2. Ünlü ile başlayan bazı kelimelerin başına y- eklenmesi sık görülür: yev= ev, yiçmek= içmek, yözeñgi= üzengi, yölmek= ölmek, yöbür= öbür, yemir (

Horasan Türkçesi. İran’ın kuzeydoğu topraklarında Horasan bölgesinde Nîşâbur, Kûçan, Bocnurd, Sebzevâr yörelerinde yaklaşık 1,5 milyon kişi tarafından konuşulur. Afganistan ve Türkmenistan sınırları içindekilerle birlikte sayıları 2 milyona ulaşır. Horasan Türkçesi üzerinde 1969’dan beri araştırmalar yapılmaktadır. Üç ağız grubu tesbit edilmiş olup dil özellikleri ana hatlarıyla şöyledir: 1. Türkmence kadar olmamakla birlikte Horasan Türkçesi, Türkçe asıllı kelimelerdeki uzun vokalleri kısmen korumakta, bunun yanı sıra yarım uzunluk ve diftongları da yaşatmaktadır: ad “isim”, Horasan Türkçesi’nde ât, Türkmence’de de ât; fakat baş “baş, kafa”, Horasan Türkçesi’nde bâş, Türkmence’de baş; üç “3”, Horasan Türkçesi’nde îç, Türkmence’de üç. 2. Horasan Türkçesi’nde “ö”ler e, “ü”ler i olur: ge.z (yarı uzun söylenir) “göz”; gi.n “gün”; sît (veya si:t) “süt”. 3. Birinci heceden sonraki hecelerde “u”lar ı olur: ôdın (veya o:dın) “odun”; ikinci hecede oluşan ı tesiriyle ilk hecedeki u da ı’ya çevrilebilir: bırın “burun”; yımırta “yumurta”. 4. Kelime sonundaki “k”ler -y olur: eşey “eşek”; iney “inek”. 5. Fakat -q>-x veya -ğ olur; çox “çok”, yôx “yok”; ağ “ak”. 6. Kelime başında t-/d- meselesinde Horasan Türkçesi ile Türkiye Türkçesi arasında yakın bir benzerlik vardır: diş, diz, deve, düz, dudak; toz, toprak, tütün, tilki. 7. p>f değişikliği, Âzerî ağızlarında olduğu gibi Horasan Türkçesi’nde de görülür: tafmaq

Türkmence. Türkmenistan’da 5.042.920, İran’da 2.177.000, Afganistan’da 932.000, Pakistan’da 60.000, Rusya’da 41.000 kişi tarafından konuşulmaktadır. Oğuzca’nın bir lehçesi olduğu halde coğrafî yakınlık sebebiyle Çağatayca’nın etkisinde gelişmiştir. 12 Nisan 1993’te kabul edilen Latin alfabesinde ä (açık e için), y (ı için), j (c için), ñ (nazal ng için), ή (j için) kullanılır. Türkmence’nin özellikleri: 1. Türk dili içinde Türkçe kelimelerdeki aslî uzunlukları en çok koruyan lehçe Türkmence’dir: ot “ot (bitki, nebat)”, ôd “ateş”; daş “dış”, dâş “taş”; baş “baş, kafa”, bâş “yara”, gîz “kız”; ancak uzunluklar yazıda gösterilmemektedir. 2. Bazı uzun ünlüler diftonglaştırılarak söylenir: süyt p olur: penni
“alamazsın”; görip bilmediñ “göremedin”. 11. -dır/-dir bildirme eki birçok fiil şekline gelerek fiil kiplerine zenginlik kazandırır: gelmelidirin, gelcekdirsin, bilipdirin “bilmişimdir”. 12. -p ve -an/-en çekimli fiil gibi -mış anlamında kullanılır: alıpdım “almıştım”, gezendi “gezmiştir”. Oğuzca konuşanların toplam sayılarının 2006 yılındaki verilere göre 122 milyon kadar olduğu söylenebilir.

BİBLİYOGRAFYA:

Dîvânü lugāti’t-Türk (Dankof), I-III; Dîvânü Lugāti’t-Türk Tercümesi, I-III; Ä. Ä. Orucov v.dğr., Azerbaycan Dilinin İzahlı Lügati, Bakü 1964-87, I-IV; Recep Albayrak Hacaloğlu, Azeri Türkçesi Dil Kılavuzu: Güney Azeri Sahası Derleme Deneme Sözlüğü, Ankara 1992; W. Radloff, Proben der Volkslitteratur der türkischen Stämme, X. Theil: Mundarten der Bessarabischen Gagausen, gesammelt und übersetzt von V. Moschkoff, St. Petersburg 1904; J. Németh, Zur Einteilung der türkischen Mundarten Bulgariens, Sofia 1956, s. 1-74; Mecdut Mansuroğlu, “Das Altosmanische”, Ph.TF, I, 161-182; L. Bazin, “Le Turkmène”, a.e., I, 308-317; Ahmet Caferoğlu - G. Doerfer, “Das Aserbaidschanische”, a.e., I, 280-307; G. Doerfer, “Das Gagausische”, a.e., I, 260-271; a.mlf., “Die vier Wörter mit b->v, Null”, Hungaro-Turkcica: Studies in Honour of Julius Németh (ed. Gy. Káldy - Nagy), Budapest 1976, s. 135-147; a.mlf., “The Turkic Languages of Iran”, The Turkic Languages (ed. L. Johanson - É. À. Csató), London-New York 1998, s. 273-283; a.mlf., “İran’daki Türk Dilleri”, TDAY Belleten 1969 (1969), s. 1-11; a.mlf., “Das Chorasantürkische”, a.e. 1977 (1978), s. 127-205; a.mlf. - W. Hesche, Chorasantürkisch: Wörterlisten, Kurzgrammatiken, Indices, Wiesbaden 1993, s. 1-685; a.mlf.ler, Südoghusische Materialien aus Afghanistan und Iran, Wiesbaden 1989, s. 1-562; a.mlf.ler, Türkische Folklore-Texte aus Chorasan, Wiesbaden 1998, s. 252-359; a.mlf.ler - Jamshid Ravenyar, Oghusica aus Iran, Wiesbaden 1990, s. 1-146; L. A. Pokrovskaya, Grammatika gagauzskogo yazıka, fonetika i morfologiya, Moskva 1964, s. 1-299; N. Z. Gadjiyeva, “Azerbaydjanskiy yazık”, Yazıki Naradov SSSR-II: Tyurskie yazıkı, Moskva 1966, s. 66-90; Muharrem Ergin, Azeri Türkçesi, İstanbul 1971; Gagauzsko-Russko-Moldavskij slovar’ (ed. N. A. Baskakov), Moskva 1973, s. 1-664; Szabolcs Fázsy, Das Bodschnurdi, ein Türkischer Dialekt in Chorasan Ostpersien, Zürich 1977, s. 1-427; Faruk Sümer, Oğuzlar (Türkmenler) Tarihleri, Boy Teşkilâtı, Destanları, İstanbul 1992, s. 1-384; a.mlf., “Avşar”, DİA, IV, 160-164; a.mlf., “Kaşkay”, a.e., XXV, 20-22; Nuri Yüce, “Osmanlı Türkçesi”, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi (haz. Ekmeleddin İhsanoğlu), İstanbul 1998, II, 1-21; a.mlf., “Türk Dili ve Lehçeleri”, İA, XII/2, s. 494-516; Sultan Tulu, Horasan’dan Masallar ve Halk Hikâyeleri, Ankara 2005, s. 1-127; R. Rahmeti Arat, “Türk Şivelerinin Tasnifi”, TM, X (1953), s. 59-138; P. Wittek, “Les Gagaouzes = Les gens de Kaykâûs”, RO, XVII (1953), s. 12-24; J. Benzing, “Über die Verbformen im Türkmenischen”, MSOS, XLII (1939), s. 1-56; Muhittin Çelik, “Kaşkay Türkleri”, Yeni Türkiye, sy. 16, Ankara 1997, Türk dünyası özel sayısı, II, 1651-1662.

Nuri Yüce