NEVÂDİR
(النوادر)
Nâdir kullanılan kelimeleri ve bunlar için kaleme alınan sözlükleri ifade eden bir terim.
Nevâdir kelimesi, “bir şey benzerlerinden ayrılıp görünür olmak, az bulunup kendine has bir özellik taşımak” anlamındaki nüdûr (nedr) veya “söz açık seçik ve düzenli olmamak” mânasındaki nedâret kökünden türeyen nâdir yahut nâdire kelimesinin çoğuludur. Genel hükümler ve küllî kaidelerin dışında kalan, az kullanılan, mânasının anlaşılmasında güçlük çekilen kelime ve ifadeler nevâdir kapsamında düşünülmüştür. Meselâ “münhul” (kalbur) ve “mükhule” (sürmelik) kelimeleri kıyas dışı olmaları, birinci babdan mimli masdarla mekân isimlerinin “mef‘al” kalıbında gelmesi kıyasî iken bazı fiillerde mekân isminin “mef‘il” şeklinde olması (mescid, mefrık gibi) bunların nevâdir grubu içinde yer almasını gerektirmiştir. Kitâbü’l-Faśîĥ’in yazarı Sa‘leb fesahat ölçüsü olarak yaygın kullanımı göz önünde bulundurduğundan bunun dışında kalan kelime ve ifadeleri gayri fasih (nevâdir, garâib) kabul etmiştir. Müteahhir devir belâgatçıları fesahati, kelimede aynı veya uzak mahreçli harflerden oluşmasıyla ortaya çıkan söyleniş zorluğunun bulunması (tenâfür-i hurûf), mânasının açık olmayıp sözlüklere bakılarak bilinebilmesi (garâbet), sarf veya nahiv kurallarıyla uyuşmaması, söylenişinin kulağa hoş gelmemesi gibi olumsuzlukların bulunmaması şeklinde açıklamıştır. Kullanım azlığı veya çokluğunun ölçüsü dilleri bozulmamış olan halis Araplar’ın istimaline göredir (Süyûtî, I, 187). Nâdiri ve fasihi belirlemede kullanım kıyastan önce gelir. Meselâ “istaĥveźe” fiili kıyas dışı olmasına rağmen kullanımı çok olduğu için fasih kabul edilmiştir.
Nevâdirle ilgili eserlerin yazılmaya başlanması, dilcilerin ve âlimlerin sağlıklı lugat malzemesi derlemek için çöle yaptıkları yolculukların başlangıç dönemi olan II. (VIII.) yüzyılın ortalarına rastlar. Bu tür eserlerin hemen hemen tamamına yakınının telifi III. (IX.) yüzyılın ortalarına kadar sürmüştür, ondan sonraki devirlerde ise nevâdir telifi pek azdır. Bu sürecin lugat malzemesinin derlenme dönemi olması ve nevâdir eserlerinin muhteva yönünden birbirine benzemesi âlimlerin, lugat malzemesini derlerken rastladıkları garîb ve nâdir kullanımları da tasnif ve tertibe tâbi tutmadan aynı dönem içinde kaydetmiş olduklarını göstermektedir. Bunlarda kullanımın ait olduğu yer ve kabile isimleri, kaynak ve senedler zikredilmemiştir. Nevâdir eserlerinde temel malzeme nâdir ve garîb kelimeler ve kullanımlar olmakla birlikte fasih kelimeler de yer alır, çünkü nevâdir açıklanırken bunların fasihinin zikredilmesi gereği duyulmuştur. Âlimlerin fasih, garîb ve nâdirleri belirlemede farklı ölçüler benimsediği görülmektedir. Meselâ Asmaî “ĥazenehû”yu fasih, “aĥzenehû”yu nâdir ve garîb saymış, Ebû Zeyd el-Ensârî iki kullanımı da fasih saymıştır. Ebû Hâtim es-Sicistânî, bazı kurrânın لَا يُحْزِنُهُمُ الْفَزَعُ الْأكْبَرُ(el-Enbiyâ 21/103) şeklindeki kıraatine dayanıp Ebû Zeyd’i desteklemiştir. Ebû Hâtim’in kurrânın kıraatini ölçü diye benimsemesi, kārilerin Arapça konuşan çeşitli muhitlere mensup seçkin bir topluluk olarak cumhurun kullanımını temsil etmeleri sebebiyle isabetli bulunmuştur (Ebû Mishal el-A‘râbî, neşredenin girişi, I, 20-23). Bugün “aĥzenehû” daha çok kullanıldığından daha fasih sayılır. Asmaî’nin Arap lugatının üçte birini, Ebû Ubeyde et-Teymî’nin yarısını, Ebû Zeyd el-Ensârî’nin üçte ikisini, İbn Kirkire’nin ise tamamını fasih kabul ettiği kaydedilir.
Nevâdir konusunda tesbit edilebilen altmış kadar eserden ilki Ebû Amr b. Alâ’ya (ö. 154/771) nisbet edilir. Halîl b. Ahmed, Yûnus b. Habîb, Ebû Mâlik Amr b. Süleyman b. Kirkire, Yahyâ b. Mübârek el-Yezîdî, Nadr b. Şümeyl, Ali b. Hâzım el-Lihyânî, Ebû Ziyâd (Yezîd) b. Abdullah el-Kilâbî, Asmaî, Ahfeş el-Evsat, Ebû Zeyd el-Ensârî, Ebû Abdullah İbnü’l-A‘râbî, Ebû Mishal el-A‘râbî, İbn Hânî (Abdullah b. Muhammed) en-Nîsâbûrî, Ebû Hâtim es-Sicistânî, Hârûn b. Zekeriyyâ el-Hecerî, Ahfeş el-Asgar, Ebû Ali el-Kālî, Sâid b. Hasan er-Rabaî ve Sâgānî bu hususta önemli isimlerdir. İbn Ümmü Mektûm, Yûnus b. Habîb’in en-Nevâdirü’l-kebîr ve en-Nevâdirü’ś-śaġīr’inden seçmeler yapmış, Sâgānî Mâ teferrede bihî baǾżu eǿimmeti’l-luġa’sında ondan yararlanmış, Süyûtî el-Müzhir’inde (II, 289) ondan iktibaslar yapmıştır. Ali b. Hamza el-Kisâî en-Nevâdirü’l-kebîr, en-Nevâdirü’l-evsaŧ, en-Nevâdirü’ś-śaġīr (aśġar) ve Nevâdirü’l-AǾrâb’ı yazmıştır (İbnü’n-Nedîm, s. 299, 405). Yahyâ el-Yezîdî’nin Ca‘fer b. Yahyâ el-Bermekî için Asmaî’nin Nevâdir’i tarzında kaleme aldığı eserden yapılan alıntılar (Süyûtî, I, 215; II, 276) onun içeriğinin ses dönüşümü (ibdâl) içeren lafızlar, kural dışı tasgīr isimleri, garîb alemler, tekili olmayan çoğullar vb.nden oluştuğunu göstermekte, yöntem olarak da önce nâdir ve garîb kelimeleri açıkladıktan sonra ilgili şiirlerden şâhidlere yer verildiği görülmektedir. Ebû Ziyâd el-Kilâbî’de ise yöntem önce şiirden bir parçanın zikredilmesi, daha sonra onda geçen garîblerin açıklanması, ardından parçanın topluca anlamının verilmesi şeklindedir. Onun nevâdir ölçüsü kullanım azlığıdır. Eserde bitki adlarına, Arap ensâb, eyyâm ve emsaline dair değerli malzeme yer alır (Halîl İbrâhim Atıyye, IX/3 [1980], s. 34-43). Ebû Zeyd el-Ensârî’nin Kitâbü’n-Nevâdir fi’l-luġa’sı (en-Nevâdirü’l-kebîr, nşr. Saîd b. Abdullah eş-Şertûnî, Beyrut 1894 → 1967; nşr. Muhammed Abdülkādir Ahmed, Trablus 1976; Beyrut 1401/1981), Kilâbî’ye ait eserin yöntemiyle paralel olup Câhiliye ve İslâm dönemi (150 yılına kadar [767]) şiirlerinde geçen nevâdirin açıklamasına dairdir. Kûfe mektebine mensup olan, bu sebeple Kisâî’den bol miktarda alıntılara yer veren Ebû Mishal’in Kitâbü’n-Nevâdir’i (nşr. İzzet Hasan, I-II, Dımaşk 1380-1381/1961) Ebû Zeyd’in eseri tarzında olmakla birlikte içerik bakımından çok zengindir. İbn Hânî en-Nîsâbûrî’nin Nevâdirü’l-ǾArab ve ġarâǿibü elfâžihâ adlı eserinin 2000 varak olduğu kaydedilir (Tehźîbü’l-luġa, I, 24). Hecerî’nin et-TaǾlîķāt ve’n-nevâdir’i (nşr. Hammûd Abdülemîr el-Hâmidî, I-II, Bağdad 1980) zengin muhtevaya sahip olup Yezîdî, Ebû Zeyd, Ebû Mishal gibi önceki nevâdir yazarlarının eserlerini tamamlamakta ve eski Arap yarımadasına ait yer, dağ, su, vadi, yol, geçit, hayvan adları ile Arap ensâb, eyyâm ve ahbârına dair geniş malzeme içermektedir. Ebû Ali el-Kālî’nin en-Nevâdir’i ise fıkra tarzı haber, kıssa ve şiir ağırlıklı olup bunlarda geçen bazı nâdir kelime ve kullanımların açıklamasına yer verilmiştir. Sâid b. Hasan er-Rabaî’nin el-Fuśûś fi’n-nevâdir’inin de bu tarzda olduğu kaydedilir (Yâkūt, XI, 283-284). Sâgānî’nin eş-Şevârid fi’l-luġa’sında (Mâ teferrede bihî baǾżu eǿimmeti’l-luġa) başta Yûnus b. Habîb’in nevâdire dair eserleriyle Ebû Hâtim es-Sicistânî’nin Iślâĥu’l-müzâl ve’l-müfsed’i olmak üzere diğer bazı nevâdir kitaplarında geçen şâz kullanımlara yer verilmiştir. İbn Hâleveyh’in Leyse fî kelâmi’l-ǾArab’ı da nevâdir türü eserlere girer. Bunlardan başka Ebû Ubeyd Kāsım b. Sellâm’ın el-Ġarîbü’l-muśannef’i, İbn Kuteybe’nin Edebü’l-kâtib’i, İbn Düreyd’in el-Cemhere’si, Hatîb el-İskâfî’nin Mebâdiǿü’l-luġa’sında konuyla ilgili bölümler vardır (nevâdir literatürü için bk. Tehźîbü’l-luġa, I, 8-43; İbnü’n-Nedîm, s. 299, 405, ayrıca bk. tür. yer.; İbnü’l-Kıftî, II, 108-109; Süyûtî, I, 234; Keşfü’ž-žunûn, II, 1910; M. Hüseyin Âlü Yâsîn, IX/4 [1981], s. 252-253).
BİBLİYOGRAFYA:
Ebû Zeyd el-Ensârî, Nevâdirü’l-luġa (nşr. M. Abdülkādir Ahmed), Trablus 1976, tür.yer.; Ebû Mishal el-A‘râbî, Kitâbü’n-Nevâdir (nşr. İzzet Hasan), Dımaşk 1380/1961, I-II, tür.yer., ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 12, 19-30; İbnü’s-Sikkît, Iślâĥu’l-manŧıķ (nşr. Ahmed M. Şâkir - Abdüsselâm M. Hârûn), Kahire 1987, s. 218-220; Ebû Ali Hârûn b. Zekeriyyâ el-Hecerî, et-TaǾlîķāt ve’n-nevâdir (nşr. Hammûd Abdülemîr el-Hamâdî), Bağdad 1980, I-II, tür.yer., ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 7-9, 24-37; Tehźîbü’l-luġa, I, 8-43; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Şüveymî), s. 299, 405, ayrıca bk. tür.yer.; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ: İrşâdü’l-erîb (nşr. D. S. Margoliouth), London 1913, I, 162; IV, 134; XI, 180, 283-284; XVII, 6; XX, 67; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, II, 108-109, ayrıca bk. tür.yer.; Süyûtî, el-Müzhir (nşr. M. Ahmed Câdelmevlâ v.dğr.), Kahire, ts. (Dâru İhyâi’l-kütübi’l-Arabiyye), I, 184-240; II, 276, 289; Keşfü’ž-žunûn, II, 1910; M. Abdülkādir Ahmed, Ebû Zeyd el-Enśârî ve Nevâdirü’l-luġa, Kahire 1980, s. 69-70, 139, 172-174, 181-184, ayrıca bk. tür.yer.; Halîl İbrâhim Atıyye, “Ebû Ziyâd el-Kilâbî ve Kitâbühü’n-Nevâdir”, el-Mevrid, IX/3, Bağdad 1980, s. 34-43; M. Hüseyin Âlü Yâsîn, “Mâ vuđiǾa fi’l-luġa Ǿinde’l-ǾArab ilâ nihâyeti’l-ķarni’ş-şâliş”, a.e., IX/4 (1981), s. 252-253.
İsmail Durmuş