NECRAN

(نجران)

Suudi Arabistan’ın güneybatısında tarihî bir şehir.

Yemen’in kuzeyinde yer alan ve bugün Suudi Arabistan sınırları içinde kalan Necran’ı İbn Hurdâzbih Güney Necid’e (el-Mesâlik, s. 248), Bekrî Hicaz’a (MuǾcem, II, 575) dahil etmiştir. Şehir, Asîr dağlık bölgesinde geniş bir kesimin sularını toplayan aynı adlı vadinin (Vâdînecrân) verimli toprakları ortasında ve Hadramut tarafından gelip Hicaz, Bahreyn, Irak, Filistin ve Suriye’ye yönelen ticaret yolları üzerinde kurulmuş bir vaha yerleşmesidir. Günümüzde olduğu gibi tarih boyunca bir tarım, sanayi ve ticaret merkezi olarak tanınmıştır. Ortaçağ’da özellikle deri ve dokuma ürünleriyle meşhurdu.

V. yüzyılda Hîre ile ticaret yapan Hannân (Hayyân) vasıtasıyla Hıristiyanlığın girmeye başladığı Necran daha sonra Bizans İmparatoru Iustinianos’un (527-565) zulmünden kaçan monofizitlerin sığınması sonucunda Doğu kilisesinin Güney Arabistan’daki başlıca merkezi haline geldi. 523 yılında, Yahudiliği kabul etmiş olan Himyerî Hükümdarı Zûnüvâs şehri ele geçirdi ve buradaki hıristiyanlara şiddetli baskı uygulayıp dinlerinden dönmelerini istedi. İnançlarından vazgeçmeyen çok sayıda hıristiyan içi ateş dolu hendeklere atılarak yakıldı. Bunun üzerine Hıristiyanlığın temsilcisi ve koruyucusu Bizans’ın desteğiyle Habeş necâşîsi Yemen’e bir ordu gönderdi (525). Zûnüvâs’ın mağlûp edilip Himyerî yönetimine son verilmesiyle bölge Habeşistan hâkimiyeti ve Bizans nüfuzu altına girdi. Bu dönemde Necran’da birçok kilise ve manastır inşa edildi. Özellikle yakılarak öldürülen hıristiyanların anısına yaptırılan ve Kâ‘betü Necrân (Deyrü Necrân) denilen manastır-kilise ünlü bir ziyaret yeri haline geldi. Bakımını ve diğer hizmetlerini Benî Hâris b. Kâ‘b (Belhâris) kabilesinin kollarından Benî Abdülmedân b. Deyyân’ın üstlendiği kilise ve Saint Arethas adıyla aziz ilân edilerek onun koruyucusu sayılan şehidlerin başı Hâris b. Kâ‘b sebebiyle Necran kutsallık vasfı kazandı ve Hıristiyanlığın hac merkezlerinden biri oldu. Batı ve İslâm kaynaklarında yer alan, Necranlı hıristiyanların mâruz kaldığı ağır işkencelerden Kur’ân-ı Kerîm’de bahsedilir ve bu insanlar için “müminler” tabiri


kullanılır (el-Burûc 85/4-9; bk. ASHÂBÜ’l-UHDÛD; BURÛC SÛRESİ).

Hz. Peygamber, Necran hıristiyanlarına Mekke’nin fethinden sonra bir davet mektubu gönderdi; onlar da muhtemelen 9 yılında (631) Medine’ye içlerinde ileri gelen din adamlarının da bulunduğu altmış kişilik bir heyet yolladılar. Dinî konulardaki bazı tartışmaların ardından (bk. MÜBÂHELE) dinlerinden vazgeçmeyen Necran heyetiyle İslâm hâkimiyetini tanıdıkları bir antlaşma yapıldı. Antlaşmada Necran hıristiyanlarının mal, can ve din hürriyetleri koruma altına alınmakta, buna karşılık yılda 2000 elbise vermeleri ve Necran’a gidecek müslüman görevlileri bir ay misafir etmeleri gibi hususlar karara bağlandı. Heyetin isteğiyle, aralarında malî konularda vuku bulacak ihtilâflarda hakemlik yapması için Ebû Ubeyde b. Cerrâh onlarla birlikte gönderildi. 10 (631) yılında Hz. Peygamber, Hâlid b. Velîd’i 400 kişilik bir kuvvetin başında çoğunluğu müşrik olan Benî Hâris b. Kâ‘b’ı İslâm’a davet etmekle görevlendirdi ve kendisine zor kullanmadan önce üç gün beklemesi emrini verdi. Kabilenin büyük bir kısmının İslâmiyet’i kabul etmesi üzerine Necran savaş yapılmadan İslâm topraklarına katıldı. Hâlid b. Velîd, burada bir süre kalıp başlıca dinî hükümleri öğrettikten sonra bir Necran heyetiyle beraber geri döndü. Resûl-i Ekrem bizzat Medine’ye çağırdığı heyete ikramlarda bulunup hediyeler verdi ve içlerinden Kays b. Husayn’ı Benî Hâris’e emîr tayin etti. İslâm dinini ve Kur’an’ı öğretmek, zekâtları toplamak için de ensardan Amr b. Hazm’ı onlarla birlikte yolladı. Hz. Peygamber, Benî Hâris’ten bazı kişi ve ailelere ayrıca dokuz mektup gönderdi. Ertesi yıl peygamberlik iddiasında bulunan Esved el-Ansî, Necran yöresinden topladığı 600-700 atlıdan meydana gelen kuvvetleriyle isyan etti ve Amr b. Hazm’ı buradan uzaklaştırdı. Ancak Necranlılar’dan İslâm’a girenler dinlerine sadık kaldılar; hıristiyanlar da Halife Ebû Bekir’e gelerek Resûl-i Ekrem ile yapmış oldukları anlaşmayı yenilediler. Necran hıristiyanları Hz. Ömer devrinde buradan sürüldüler ve Irak’a gidip Necrâniye adını verdikleri Kûfe’ye yakın bir yere yerleştiler. Bir kısım hıristiyan ise Necran’da kalmaya devam etti.

İslâm hâkimiyeti döneminde zamanla Necran’ın birkaç mil kuzeybatısında yine aynı adla anılan bugünkü yerleşim merkezi oluşmuş ve günümüzde harabelerine Uhdûd denilen eski Necran terkedilmiştir. Şehrin harabeleri Carsten Niebuhr (1764), Joseph Halévy (1870), Harry Saint John Bridger Philby (1936) ve Juris Zarins (1980) gibi birçok Batılı gezgin ve arkeolog tarafından incelenmiştir. Eskiden Yemen sınırları içerisinde bulunurken 1934 tarihli Tâif Antlaşması ile Suudi Arabistan’a bırakılan ve aynı adı taşıyan idarî bölgeye dahil edilen Necran’ın nüfusu 2005 yılının başlarına ait tahmine göre 129.000’dir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 356-358; II, 169; Belâzürî, Fütûh (Fayda), s. 90-110; İbn Hurdâzbih, el-Mesâlik ve’l-memâlik, s. 248; Ebû Ubeyd el-Bekrî, MuǾcemü me’staǾcem (nşr. F. Wüstenfeld), Göttingen-Paris 1877, II, 575; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, V, 266-271; Şâmî, Sübülü’l-hüdâ, VI, 640-651; C. Niebuhr, Beschreibung von Arabien (ed. Fuad Sezgin), Frankfurt 1995, s. 274; Hüseyin Halef eş-Şeyh Haz‘al, Târîħu’l-Cezîreti’l-ǾArabiyye fî Ǿaśri’ş-Şeyħ Muĥammed b. ǾAbdilvehhâb, Beyrut, ts. (Matâbiu dâri’l-kütüb), s. 247-253; J. S. Trimingham, Christianity among the Arabs in Pre-Islamic Times, London-New York 1979, s. 294-307; Mustafa Fayda, İslâmiyetin Güney Arabistan’a Yayılışı, Ankara 1982, s. 19, 23-65; a.mlf., “Hz. Muhammed’in Necranlı Hıristiyanlarla Görüşmesi ve Mübâhele”, AÜ İlâhiyat Fakültesi İslâm İlimleri Enstitüsü Dergisi, II, Ankara 1975, s. 143-149; a.mlf., “Hz. Ömer’in Hayber ve Çevresi ile Necran’dan Gayr-i Müslimleri Çıkarması”, DÜİFD, I (1983), s. 51-66; Muhammed Hamîdullah, el-Veŝâǿiķu’s-siyâsiyye, Beyrut 1403/1983, s. 165-199; G. R. D. King, The Byzantine and Early Islamic Near East (ed. G. R. D. King - A. Cameron), Princeton 1994, s. 181-205; J. Halévy, “Rapport sur une mission archéologique dans le Yemen”, JA, XIX (1872), s. 5-98, 129-266, 489-547; W. G. Greenslade, “The Martyrs of Najran”, MW, XXII/3 (1932), s. 264-275; J. Zarins v.dğr., “Preliminary Report on the Najrān / Ukhdūd Survey and Excavations 1982/1402 AH”, Atlal, VII/1, Riyad 1983, s. 22-40; Y. Shitomi, “De la chronologie de la persécution de Nağran”, Orient, XXVI, Tokyo 1990, s. 27-42; J. Beaucamp v.dğr., “La persécution des chrétiens de Nagrân et la chronologie himyarite”, Aram, XI-XII, Oxford 1999-2000, s. 15-83; A. Moberg, “Necran”, İA, IX, 165-167; Irfan Shahid, “Naғјrān”, EI² (İng.), VII, 871-872; W. J. Burghardt, “Najran, Martyrs of”, New Catholic Encyclopedia, Washington 1981, X, 200; “Najran”, Dictionary of the Middle Ages (ed. J. R. Strayer), New York 1989, IX, 54-56.

Mustafa L. Bilge