NASÎR

(النصير)

Kur’an’da geçen Allah’ın isimlerinden biri.

Sözlükte “yardım etmek, desteklemek, sıkıntıdan kurtarmak; zafer vermek” anlamındaki nasr (nusret) kökünden türeyen nasîr kelimesi Allah’a nisbet edildiğinde kullarına yönelik olarak bu mânaların hepsini kapsar. Kulun Allah’a yardımı ise insanlara yardımcı olması, Allah’a verdiği sözleri tutması, hükümlerini benimseyip yasaklarından kaçınması” demektir (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “nśr” md.). Ebü’l-Bekā el-Kefevî, Kur’an’da zât-ı ilâhiyyeye izâfe edilen avn (yardım etmek) kökünün nasra göre daha umumi bir mâna taşıdığını söyler, çünkü nasr “zarar ve sıkıntıyı defetmek” mânasına hastır (el-Külliyyât, s. 909).

Kur’ân-ı Kerîm’de nasr kavramı yirmi iki âyette fiil kalıplarıyla, on beş âyette nasr şeklinde Allah’a nisbet edilmiştir. Bir âyette “yardım edenlerin en hayırlısı” biçiminde (Âl-i İmrân 3/150), bir âyette de Allah’ın elçi olarak görevlendirdiği kulların mutlaka yardıma mazhar kılınacağı (es-Sâffât 37/171-172) ifade edilirken nâsır ismi O’na izâfe edilmiştir. Nasîr ismi dört âyette doğrudan, sekiz âyette de Allah’tan başka yardımcı bulamama biçimindeki ifadelerle dolaylı olarak zât-ı ilâhiyyenin ismi veya sıfatı statüsünde yer almıştır. Doğrudan isim konumunda zikredildiği âyetlerin ikisinde mevlâ (dost, yardımcı) (el-Enfâl 8/40; el-Hac 22/78), birinde aynı mânadaki velî (en-Nisâ 4/45), birinde de hâdî “yol gösteren, murada erdiren” anlamındaki (el-Furkān 25/31) ismiyle kullanılmıştır (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “nśr” md.). Kur’an’da, kulların Allah’a yardımını konu edinen âyetlerin ikisinde Hz. Îsâ’nın sorması üzerine havârilerin Allah’a yardım etmeye hazır oldukları biçimindeki cevapları zikredilmiş ve onun gibi ülü’l-azm peygamberlerden olan Hz. Muhammed’in ümmetine hitap edilerek Cenâb-ı Hakk’a yardımcı olmaları istenmiş (Âl-i İmrân 3/52; es-Saf 61/14), ikisinde de bu görevi yerine getirene O’nun da mutlaka yardım edip zafer vereceği ifade edilmiştir (el-Hac 22/40; Muhammed 47/7). Söz konusu âyetlerde kuldan istenen yardım, hak dinin benimsenip yerleşmesi ve yaygınlaşması hedefine yönelik olarak kulun şahsen onu samimiyetle benimsemesi, ayrıca engel olmaya çalışanlara karşı uygun metotlarla mücadele etmesidir. Kur’an’da avn kökünden türeyen istiâne (yardım isteme) kavramı da dört âyette Allah’a nisbet edilmiştir. Fâtiha sûresiyle başlayan (1/5) ve Cenâb-ı Hak’tan yardım talebini içeren bu âyetlerin birinde Hz. Mûsâ, Firavun’un zulmüne mâruz kalmış İsrâiloğulları’na Allah’tan yardım istemelerini tavsiye etmekte (el-A‘râf 7/128), ikisinde de asıl yardım talep edilecek varlığın (müsteân) engin merhamet sıfatıyla nitelenen Allah olduğu belirtilmektedir (Yûsuf 12/18; el-Enbiyâ 21/112).

Nasîr ismi, İbn Mâce ile Tirmizî’nin rivayet ettikleri esmâ-i hüsnâ listesinde gösterilmemiş, İbn Hacer’in Kur’an’dan derlediği listede ise yer almıştır (DİA, XI, 408). Nasr kavramı çeşitli hadislerde Allah’a izâfe edilmiş (Wensinck, el-MuǾcem, “nśr” md.), Hz. Peygamber dua ve niyazlarında nasîr ismiyle tevessül ederek Allah’tan yardım istemiştir (Müsned, III, 184; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 90; Tirmizî, “DaǾavât”, 121). Nasrdan başka avn, ayrıca gavs (yardım ve imdat beklemek) kavramlarından oluşan kelimelerin hadis rivayetlerinde zât-ı ilâhiyyeye izâfe edildiği görülmektedir (Wensinck, el-MuǾcem, “Ǿavn”, “ġvŝ” md.leri). Resûlullah özellikle yağmur dualarında gavs kökünden türemiş kelimelerle dua ve niyazda bulunmuştur (Buhârî, “İstisķāǿ”, 7; Müslim, “İstisķāǿ”, 8). Kādî Abdülcebbâr, Allah’ın nâsır veya nasîr isminin tecellisinin müminlere has olduğuna dikkat çekmiş, inkârcılar için nusretin değil karşıtı olan “hızlân”ın etkili olduğunu söylemiştir (bk. bibl.). Nasîr ismi Allah’ın kevnî isim ve sıfatları arasında yer alır, ayrıca velî ismiyle anlam yakınlığı içinde bulunur.

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “nśr” md.; Wensinck, el-MuǾcem, “Ǿavn”, “ġvŝ”, “nśr” md.leri; M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “nśr”, “Ǿavn” md.leri; Müsned, III, 184; Buhârî, “İstisķāǿ”, 7; Müslim, “İstisķāǿ”, 8; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 90; Tirmizî, “DaǾavât”, 121; Ebû Abdullah el-Halîmî, el-Minhâc fî şuǾabi’l-îmân (nşr. Hilmî M. Fûde), Beyrut 1399/1979, I, 205; Kādî Abdülcebbâr, el-Muġnî, XX/2, s. 205; Abdülkāhir el-Bağdâdî, el-Esmâǿ ve’ś-śıfât, Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 497, vr. 207b-208a; İbnü’l-Cevzî, Nüzhetü’l-aǾyün, s. 586-587; Ebü’l-Bekā, el-Külliyyât, s. 909; Bekir Topaloğlu, “Esmâ-i Hüsnâ”, DİA, XI, 408.

Bekir Topaloğlu