NÂR

(النار)

Kur’an’da ve hadislerde daha çok cehennem ateşini ifade etmek için kullanılan bir kavram.

Sözlükte “ışıklı ve aydınlık olmak” anlamındaki nevr kökünden türemiş bir isimdir. Râgıb el-İsfahânî nârın gözle görülen alev, mutlak mânada ısı, cehennem ateşi ve savaş ateşi gibi kısımlara ayrıldığını belirtir ve bunlar için Kur’an’dan örnekler verir. Ayrıca nâr ile nûrun aynı kökten geldiğini ve birbirinin yerine kullanılabildiğini söyler. Nâr insanların dünya hayatı, nûr ise âhiret hayatı için faydalıdır (el-Müfredât, “nvr” md.). Nârın mecazi olarak “akıl, re’y ve görüş” anlamına geldiği de ifade edilmiş ve bunun için Hz. Peygamber’den rivayet edilen, “Müşrikin re’y ve görüşüne başvurmayın” meâlindeki hadiste (Müsned, III, 99; a.e. [Arnaût], XIX, 18-19; Nesâî, “Zînet”, 51) yer alan nâr kelimesi örnek gösterilmiştir.

Nâr kelimesi Kur’ân-ı Kerîm’de 145 yerde geçmekte olup 118 yerde cehennemdeki ateşi ifade etmektedir. Bunlardan on iki âyette nâr izâfet terkibi (azâbü’n-nâr) veya başka şekillerde azap kelimesiyle ilişki içindedir, dokuz âyette de “nâr-ı cehennem” terkibi yer almıştır (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “nvr” md.). Kur’an’da dünyevî ateş mânasında yirmi yedi yerde geçen nârın kullanılışları içinde kurbanı yakıp yok edecek ateş (Âl-i İmrân 3/183), savaş çıkarmak amacıyla tutuşturulan ateş veya fitne (el-Mâide 5/64), ilâhî kudretin tecellisi olarak yukarıdan gönderilen alev (er-Rahmân 55/35), Hz. İbrâhim’i yakmayan ateş (el-Enbiyâ 21/69; el-Ankebût 29/24) ve Hz. Mûsâ’nın Sînâ’da gördüğü ateş (Tâhâ 20/10; en-Neml 27/7-8; el-Kasas 28/29) zikredilir. Hadis kaynaklarında nâr Kur’an’daki anlamına paralel biçimde birçok yerde tekrarlanmaktadır. Wensinck’in eserinde nârın zikredildiği kaynaklar otuz altı sütunluk bir yer işgal etmiştir (el-MuǾcem, VII, 20-38).

Câhiz’den itibaren nârın Câhiliye Arapları’ndaki konumu üzerinde durulmuştur. Câhiz, kelimenin Kur’an’daki kullanılışına temas ettikten sonra onun insan hayatının ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bu yönüyle ilâhî nimetlerden birini teşkil ettiğini belirtmiştir. Allah zulüm ve azgınlıkları ileri boyutlara varan, insan onurunu hiçe sayıp toplumun huzurunu bozan geçmiş milletleri su, rüzgâr ve taşlarla helâk ettiği halde ateşle cezalandırmamış, Hz. Peygamber de âhirette Cenâb-ı Hakk’a mahsus olan bu ceza şeklinin dünyada savaşta bile uygulanmasını yasaklamıştır (Buhârî, “Cihâd”, 107, 149; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 113, “Edeb”, 164). Câhiz’e göre cehennem azabının ateşle olmasının asıl amacı sırf insanları yakmak değil dünyada kötülük işlemelerine engel olmak için güçlü bir müeyyide sağlamaktır (Kitâbü’l-Ĥayevân, IV, 461-464).

Nârın Câhiliye Arapları’nın kültüründeki yeri bu kelime ile oluşturulan terkiplerin ve ilgili eserlerin incelenmesinden anlaşılmaktadır. Bu konuda çalışma yapan Tevfîk Fehd, ateş türlerini Kur’an’da yer alanlarla birlikte yirmi dokuza kadar çıkarmaktadır. Yağmur duası ateşi, antlaşma ateşi, misafir ateşi, selâmet ve esenlik ateşi, savaş ateşi, gulyabani ateşi bunlar arasında yer alır (EI² [İng.], VII, 957-960). Ateşin dinî inançlar alanında da önemli bir yeri olduğu bilinmektedir. Câhiz ateşin İsrâiloğulları’nca da yüceltildiğini söyler; çünkü ateş, kesilen kurbanı yakmak suretiyle kulun iyi niyet ve ihlâsını kanıtlayan bir vasıta kabul ediliyordu (Kitâbü’l-Ĥayevân, V, 120; ayrıca bk. ATEŞ; AZAP; CEHENNEM).

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “nvr” md.; İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, “nvr” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “nvr” md.; Wensinck, el-MuǾcem, VII, 20-38; M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “nvr” md.; Müsned, III, 99; a.e. (Arnaût), XIX, 18-19; Buhârî, “Cihâd”, 107, 149; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 113, “Edeb”, 164; Nesâî, “Zînet”, 51; Câhiz, Kitâbü’l-Ĥayevân, IV, 461-492; V, 60-66, 69-70, 71, 120, 123, 133-136; Âmilî, el-Keşkûl, I, 384-385; Cevâd Ali, el-Mufaśśal, VI, 696-701; T. Fahd, “Nār”, EI² (İng.), VII, 957-960.

Bekir Topaloğlu