MÜŞTEBİH

(المشتبه)

Aralarında anlam ve üslûp benzerliğinin bulunduğu âyetler için kullanılan tefsir usulü terimi.

Sözlükte “birbirine benzemek; şüphe etmek” anlamındaki iştibâh masdarından türeyen müştebih kelimesi “benzeyen, Hakkında şüpheye düşülen şey” demektir. Müştebih Kur’an’da bir yerde (el-En‘âm 6/99) “birbirine benzeyen” mânasında, hadislerde ise müştebihle birlikte aynı kökten farklı kelimeler yine sözlük anlamında geçmektedir.

Tefsir ilminde müştebih kelimesi, genellikle çoğul şekliyle (müştebihât) âyetlerin lafız ve mâna yönünden benzerliğini ifade etmek için kullanılır. Kur’an’da anlam ve lafız benzerliği bulunan bazı âyetler muhtelif şekil, üslûp ve ifadelerle değişik yerlerde geçmekte olup başlıcaları şunlardır: a) Benzer âyetlerden birine ait bir bölümün veya bir kelimenin farklı üslûp ve ifadeyle bir yerde âyetin başında, diğer yerde sonunda gelmesi: “Şehrin kapısından secde ederek girin ve ‘hitta’ (başlıca dileğimiz affedilmektir) deyin” meâlindeki âyetin (el-Bakara 2/58) müştebihi, “Hitta deyin ve şehrin kapısından secde ederek girin” âyetidir (el-A‘râf 7/161). b) Müştebih olan iki âyetteki bir kelimenin bir âyette harf veya kelime ziyadesiyle gelirken diğerinde ziyade olmadan gelmesi: “İnkâr edenleri, evet onları ister uyar ister uyarma, onlar için birdir” âyetiyle (el-Bakara 2/6), “Onları ister uyar ister uyarma, onlar için birdir” meâlindeki âyet (Yâsîn 36/10). c) Birbirine benzer âyetlerde bir kelimenin mârife / nekre, müfret / cemi, idgamlı / idgamsız gibi farklılıklarla geçmesi (Tâcülkurrâ el-Kirmânî, s. 19-20; Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, s. 376-477; Süyûtî, el-İtķān, III, 304). Bazı müellifler bu şekilde tekrarlanan benzer âyetleri yorum yapmaksızın bir araya toplarken bazıları aralarındaki şekil ve üslûp farklılıklarının sebepleri üzerinde durmuşlardır (Tâcülkurrâ el-Kirmânî, s. 19-20; Aydın, s. 29-121).

İbnü’l-Cevzî Fünûnü’l-efnân’da “Ebvâbü’l-müteşâbih”, Zerkeşî el-Burhân’da (I, 112-155) “İlmü’l-müteşâbih”, Süyûtî el-İtķān’da (III, 304-308) “el-Âyâtü’l-müştebihât” başlıkları altında lafız ve anlam itibariyle birbirine benzeyen âyetler ve bunlar arasındaki ilişkileri ele almışlardır. Bu konuda yazılan müstakil eserlere ise genellikle “Müteşâbihü’l-Kur’ân” adı verilmiştir. Halbuki müteşâbih kavramı usul âlimleri tarafından muhkemin zıddı olarak kullanılmaktadır. Abdülkādir Ahmed Atâ, Tâcülkurrâ el-Kirmânî’nin el-Burhân fî tevcîhi müteşâbihi’l-Ķurǿân adlı eserinin (Beyrut 1986) ilk baskısını böyle bir yanlış anlamayı önlemek için Esrârü’t-tekrâr fi’l-Ķurǿân adıyla neşretmiştir (Kahire 1978). Ali b. Hamza el-Kisâî’nin Müteşâbihü’l-Ķurǿân’ı (Trablus 1402/1982) lafzî benzerliklerle ilgilidir.

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “şbh” md.; Lisânü’l-ǾArab, “şbh” md.; Tâcü’l-Ǿarûs, “şbh” md.; Mustafavî, et-Taĥķīķ, VI, 7-13; Müsned, V, 55; Buhârî, “Îmân”, 48, “BüyûǾ”, 2; Muhammed b. Uzeyz es-Sicistânî, Ġarîbü’l-Ķurǿân (nşr. M. Edîb Abdülvâhid Cemrân), [baskı yeri yok] 1995, s. 3; Tâcülkurrâ el-Kirmânî, el-Burhân fî tevcîhi müteşâbihi’l-Ķurǿân (nşr. Abdülkādir Ahmed Atâ), Beyrut 1986, s. 19-20; Ebü’l-Ferec İbnü’l-Cevzî, Fünûnü’l-efnân fî Ǿuyûni Ǿulûmi’l-Ķurǿân (nşr. Hasan Ziyâeddin Itr), Beyrut 1408/1987, s. 376-487; Zerkeşî, el-Burhân, I, 112-155; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Medine 1972, II, 329-334; a.mlf., el-İtķān (nşr. Saîd el-Mendûh), Beyrut 1416/1996, II, 304-308; Şevkânî, Keşfü’ş-şübühât Ǿani’l-müştebihât, Beyrut 1930, s. 5-15; Ahmed Davudoğlu, Sahîh-i Müslim Tercüme ve Şerhi, İstanbul 1978, VIII, 4528-4531; İsmail Cerrahoğlu, Tefsir Usûlü, Ankara 1979, s. 133; Abdullah Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, İstanbul 1987, s. 117-120; Muhammed Aydın, Kur’ân-ı Kerîm’de Lafzî Müteşâbihler, İstanbul 1998.

Hasan Keskin