MÜSTEAR

(مستعار)

Türk mûsikisinde bir birleşik makam.

Sözlükte “eğreti” anlamına gelen müsteâr kelimesi aynı ismi taşıyan bir özel dörtlü veya beşlinin (çeşni) aralıklarla, yani zaman zaman makam seyrine katılması sebebiyle bir makama ad olmuştur. Segâh perdesinde karar eden, diğer bir ifadeyle dizisi segâh perdesi üzerinde kurulmuş olan müstear makamının yapısı, segâh makamının seyrine zaman zaman bir müstear dörtlü veya beşlisinin katılmasından ibarettir. Bu yapı, segâh makamı seyri esnasında bu seyre yer yer bir nîm hicaz (bakiye diyezli do) perdesinin katılması şeklinde de ifade edilebilir.

Segâh makamı dizisinin, segâh perdesindeki segâh beşlisine eviç perdesinde bir hicaz dörtlüsünün ve yine segâh perdesindeki bir eksik segâh beşlisine nevâ perdesinde bir uşşak-bayatî dizisinin eklenmesinden meydana geldiği bilinmektedir. Bu dizilere zaman zaman T. S. K. aralıklarından oluşan müstear dörtlüsü, T. S. K. T. aralıklarıyla müstear beşlisi veya T. S. K. S. aralıklarını ihtiva eden 27 komalık bir eksik müstear beşlisinin katılmasıyla müstear makamı oluşmaktadır.

Çıkıcı bir seyir takip eden müstear makamının güçlüsü nevâ perdesi olup bu perdede yarım karar yapılır. Ayrıca segâh makamının da asma kararları olan nevâda bûselikli ve uşşaklı, dik hisarda bazan uşşak dizisinin ikinci perdesi gibi segâh veya ferahnâklı, rastta rastlı asma kalışlar yapılabilir. Ancak bu makamdaki müstear beşlisinin varlığı segâh makamının bütün genişliğiyle kullanılmasını önlemiştir. Müstear eserlerde genellikle segâh dizisinin bir bölümü ile dörtlü veya beşli halindeki müstear çeşnisinin birbirine geçkili olarak kullanıldığı görülür. Nota yazımında donanımına segâh makamında olduğu gibi si ve


mi için koma bemolü, fa için bakiye diyezi yazılır; müstear çeşnisine geçildikçe nîm hicaz perdesi yahut başka geçkiler için gerekli değişiklikler eser içerisinde gösterilir. Makamın yedeni segâh makamının yedeni olan bakiye diyezli lâ (kürdî) perdesidir. Müstear makamı yine segâh makamı gibi pest taraftan dügâha uşşak ve rasta da rast çeşnisiyle düşülerek genişler.

Müstear makamının seyrine, çıkıcı bir makam olduğu için durak civarından segâh veya müstear çeşnilerinden biriyle başlanır. Segâh makamı dizisinde zaman zaman müstear dörtlü ve beşlisinin katılımıyla gezinilip güçlüde yarım karar yapılır. Diğer asma kararlar da gösterilip karışık bir şekilde dolaşıldıktan sonra segâh perdesinde genellikle segâh veya bazan müstear çeşnisiyle yedenli tam karar yapılır.

Tanbûrî Emin Ağa’nın hafif usulündeki peşrevi ve saz semâisi; Zekâi Dede’nin muhammes usulünde, “Gönül derbend-i gîsû-yı muanber olmak istermiş” mısraıyla başlayan kârı; Abdülhalim Ağa’nın çenber usulünde, “Gönül ey mâhrû aşkınla ârâm etmeden kaldı” ve hafif usulünde, “Mânend-i hâle kol dolasam âfitâbıma” mısraıyla başlayan besteleri; Şâkir Ağa’nın aksak usulünde, “Evvel benim nazlı yârim severim kimseler bilmez” mısraıyla başlayan şarkısı; Zekâizâde Ahmet Irsoy’un Mevlevî âyini; Behlûl Efendi’nin, “Şifâ-yı vasl-ı kadri hicr ile bîmâr olandan sor” mısraıyla başlayan durağı; Sadettin Heper’in düyek usulünde, “Sevelim Hazreti Mevlânâ’yı” mısraıyla başlayan ilâhisi bu makamın en güzel örnekleri arasındadır.

BİBLİYOGRAFYA:

Abdülbâkī Nâsır Dede, Tedkīk u Tahkīk, Süleymaniye Ktp., Nâfiz Paşa, nr. 1242, I, vr. 15b, 20a; Hâşim Bey, Mûsikî Mecmuası, İstanbul 1280, s. 38; Tanbûrî Cemil Bey, Rehber-i Mûsikî, İstanbul 1321, s. 90-91; Subhi Ezgi, Nazarî-Amelî Türk Mûsikisi, İstanbul 1933-40, I, 184-186; IV, 235-236; Özkan, TMNU, s. 285-287; Hüseyin Sâdeddin Arel, Türk Mûsikîsi Nazariyatı Dersleri (haz. Onur Akdoğu), Ankara 1991, s. 296-298.

İsmail Hakkı Özkan