MÜŞKİLÜ’l-ÂSÂR
(مشكل الآثار)
Tahâvî’nin (ö. 321/933) müşkilü’l-hadîs konusundaki eseri.
Tam adı Şerĥu müşkili’l-âŝâr olup açıklanmasına ihtiyaç duyulan hadislerin şerhine dairdir. Tahâvî’nin son eserlerinden olduğu nakledilen Müşkilü’l-âŝâr’da 1002 konu başlığı altında 6179 hadis yer almaktadır (nşr. Şuayb el-Arnaût, I-XVI, Beyrut 1415/1994). Hadisler isnadlı nakledilmiştir. Tahâvî’den önce bu kadar çok hadis şerhedilmediği için eser sahasında ilk sayılabilecek bir çalışmadır. Bazı sahih hadislerde kapalı ifadelerin bulunduğunu, bazı kimselerin bu tür hadisleri eleştirdiğini gören Tahâvî ihtilâflı olduğu, imkânsız mânalar içerdiği ve diğer delillerle çeliştiği öne sürülen hadisleri te’vil etmiştir (Şerĥu müşkili’l-âŝâr, I, 6).
Tahâvî açıklayacağı hadise yöneltilen iddiaları isim vermeden kaydetmekte, ardından bunlara karşı delillerini ortaya koymaktadır. Bir hadiste açıklanması gereken birden fazla müşkil varsa bunları ilk geçtiği yerde değil uygun başlıklar altında daha sonraki bahislerde ele almaktadır. Hadisin isnadı ve açıklaması daha önce geçmiş ise onu da göstermektedir. Alışverişteki muhayyerlik konusunun ardarda yedi babda incelenmesi (XIII, 254-281, 832-838. bablar) eserin tertibi Hakkında bir fikir vermektedir.
Müşkilü’l-âŝâr, soru cevap tarzında telif edilmekle beraber eserde hadise itiraz edenlerin sorularına fazla yer verilmemektedir. Bu soruların gerçekte sorulup sorulmadığı bilinmemekteyse de Tahâvî’nin bazı ifadeleri bunların bir kısmının gerçekte sorulmuş olduğu kanaatini güçlendirmektedir. Onun çok defa, “Biri şöyle der” ifade kalıbıyla soruları nakletmesi, bazan, “Câhil şöyle der”; “Münkir bu hadisi kabul etmez” (I, 302, 324); “Resûlullah’ın hadislerinin vecihlerini bilmeyen biri şöyle der” (II, 233) diyerek soru soranları bir özellikleriyle tanımlaması bunu göstermekte, hadisin mânasını yanlış yorumlayarak farklı konulara delil getirmeye çalışan te’vilcileri / kelâmcıları kınamaktadır (II, 182; IX, 155). Eserde, hadiste geçen bütün kelimelerin değil sadece anlaşılması güç lafızların ele alındığı, garîb kelimelerin genişçe açıklandığı, yanlış yorumlanan hadislerin te’vil edildiği görülmektedir. Meselâ Abdullah b. Zübeyr’in yorumladığı bir hadisin farklı rivayetleri nakledilerek hadisin onun yorumladığı şekilde anlaşılmasının mümkün olmadığı gösterilmektedir (XII, 325-328).
Tahâvî genellikle önce hadisin isnadını, ardından metnindeki müşkilleri incelemekte (VII, 459), hadisin bütün tariklerini ve farklı lafızlarını nakletmekte, sonra da bu rivayetleri dikkate alarak hadisi yorumlamaktadır (VI, 381). Bir konuda sahih hadis bulamadığında zayıf hadislerden delil getirmekte, hadisin sağlamlık derecesini açıklamakta (III, 315), senedinde zayıf râviler bulunan hadisi, “İhticâc edilecek bir hadis değildir” sözüyle eleştirmektedir (VII, 67). Zayıf hadislerin sahih hadislerle çelişmesi durumunda zayıf hadisin isnadındaki zaafları zikretmektedir (I, 253). Ayrıca hadislerdeki müşkil kelime ve ifadeleri açıklamak için âyetlerden delil getirmektedir. Kıraatle ilgili ihtilâflı rivayetleri telif ederken kıraat farklılıklarına dair bilgiler nakletmekte, Âsım’ın kıraatini sıhhati sebebiyle ötekilere tercih etmektedir (I, 262 vd.).
Hadislerdeki fıkhî hükümleri açıklarken (I, 275) fıkhî tartışmalara girmemekte, daha çok hadislerin açıklamasını ve te’villerini yapmakta, bazan da hadisten çıkarılan hükümleri maddeler halinde sıralamaktadır (II, 264). Hadisleri fıkıh açısından incelerken de hadisin anlaşılması ve onunla amel edilmesi konusu üzerinde durmakta, bazan fakihlerin görüşlerini naklederken sünnete uymanın önemini vurgulamakta (VII, 275), sahâbîlerin hiçbir zaman sünnete muhalif davranmadıklarını ve hadisleri güvenilir bir şekilde naklettiklerini belirtmektedir (VII, 345).
Tahâvî eserinde kelâm terimlerini pek fazla kullanmamış, cedel ve münazara üslûbunu benimsememiş olmakla beraber bazı hadislerin şerhinde bir kelâmcı gibi davranmıştır. Müteşâbih konularda hadisleri âyetlerle karşılaştırmaya önem vermesi, daha önce zikrettiği mânaları ve te’villeri diğer te’villerinde dikkate alması onun kelâmcı yönünü göstermektedir. Hz. Peygamber’in ismeti konusunda hassasiyet göstermiş, ismete aykırı bulduğu bazı haberleri bir kelâmcı gibi eleştirmiştir (I, 73). Tahâvî, hadisleri incelerken Şerĥu meǾâni’l-âŝâr’da yaptığı gibi akıl yürütme gereğini duymamakta, bu eserinde hadisleri daha çok bir muhaddis gibi ele almakta, hadislere yöneltilen tenkitleri cevaplarken aynı metodu uygulamaktadır. Bununla beraber yer yer konuyu akıl yürütme açısından ele aldığını söylemektedir. Birçok hadisin kesin te’vilini belirtmekten kaçındığı, gerçek yorumu ancak Allah’ın bilebileceğini söylediği ve bazı te’vilde ihtiyatlı bir tutum izlediği görülmektedir. Bu arada görüşlerinden faydalandığı kimselerin sözlerini senediyle birlikte nakletmektedir.
Müşkilü’l-âŝâr Haydarâbâd’da bazı kısımları noksan olarak basılmıştır (I-IV, 1333). Eseri Şuayb el-Arnaût, Şerĥu müşkili’l-âŝâr adıyla son cildi fihrist olmak üzere titiz bir şekilde yayımlamıştır (I-XVI, Beyrut 1415/1994). Müşkilü’l-âŝâr’ı Bâcî, hadislerin isnadlarını hazfederek ve bazı hadislerin açıklamasında kendisinin el-Münteķā adlı el-Muvaŧŧaǿ şerhinden alıntılar yaparak Muħtaśaru Müşkili’l-âŝâr adıyla özetlemiştir. Bâcî’nin bu eserini Cemâl el-Malatî el-MuǾtaśar mine’l-Muħtaśar min Müşkili’l-âŝâr ismiyle ihtisar etmiştir (I-II, Haydarâbâd 1307, 1317-1318, 1362, 1363/1944; I-II, Beyrut, ts.). Müşkilü’l-âŝâr ayrıca Mâlikî fakihi İbn Rüşd tarafından İħtiśâru Müşkili’l-âŝâr li’ŧ-Ŧaĥâvî (Şerĥu Muħtaśarı MeǾâni’l-âŝâr) adıyla özetlenmiştir (İbn Hayr, s. 200). Müttakī el-Hindî’nin de MecmaǾu’l-biĥâri’l-envâr fî Şerĥi Müşkili’l-âŝâr adlı bir çalışması bulunmaktadır (Halid Zaferullah Daudi, s. 73).
BİBLİYOGRAFYA:
Tahâvî, Şerĥu müşkili’l-âŝâr (nşr. Şuayb el-Arnaût), Beyrut 1415/1994, I-XV; İbn Hayr, Fehrese, s. 200, 243; Sezgin, GAS, I, 440; Abdülmecîd Mahmûd, Ebû CaǾfer eŧ-Ŧaĥâvî ve eŝeruhû fi’l-ĥadîŝ, Kahire 1395/1975; M. Zâhid Kevserî, Maķālât (nşr. Muhammed İsmâil), Kahire, ts., s. 469, 470, 473; a.mlf., el-Ĥâvî fî sîreti’l-İmâm Ebî CaǾfer eŧ-Ŧaĥâvî, Kahire, ts., s. 26; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), I, 206; V, 316-317; Halid Zaferullah Daudi, Pakistan ve Hindistan’da Şâh Velîyullah ed-Dehlevî’den Günümüze Kadar Hadis Çalışmaları, İstanbul 1995, s. 73; Ayhan Tekineş, Müşkilü’l-Hadis İlmi (doktora tezi, 1997), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Ayhan Tekineş