MUSAVVİR

(المصوّر)

Allah’ın isimlerinden (esmâ-i hüsnâ) biri.

Sözlükte “bir şeyi bir tarafa doğru eğmek, onu kesmek; bir şeye yönelmek” anlamlarındaki savr kökünün tef‘îl kalıbından türemiş bir sıfat olan musavvir “şekil ve özellik veren” demektir (Kāmus Tercümesi, “śvr” md.). İbn Sîde buradaki şekil ve özel-liğin (sûret) cisme yönelik olduğunu söylemiş (Lisânü’l-ǾArab, “śvr” md.), Râgıb el-İsfahânî ise “hacimli varlıkların (a‘yân) şekillendiği ve başkalarından ayrılıp özellik kazandığı şey” diye tanımladığı sûretin duyularla ve akılla algılanan olmak üzere ikiye ayrıldığını belirtmiştir. Birincisi at ve insan gibi maddî nesnelerden ibaret olup herkes tarafından müşahede edilir. İkincisi akıl, basiret vb. mânevî özellikler olup özel bilgi ve birikime sahip kimselerce idrak edilir. Kur’ân-ı Kerîm’de Allah’a nisbet edilen tasvir fiilleri her iki özelliği de kapsamaktadır (el-Müfredât, “śvr” md.).

Tasvir kavramı beş âyette zât-ı ilâhiyyeye nisbet edilmiştir; bunların üçü mâzi, biri muzâri kalıbıyla, biri de musavvir şeklindedir (M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “śvr” md.). Bir âyette de Allah’ın insanı dilediği sûrette terkip edip şekillendirdiği belirtilir (el-İnfitâr 82/8). Bu âyetler genelde Allah’ın varlığını ve özellikle birliğini ifade etmekte, Tîn sûresinde de beyan edildiği üzere (95/4) insana güzel bir sûret kazandırıldığını dile getirmektedir.

Musavvir hem İbn Mâce (“DuǾâǿ”, 10) hem Tirmizî’nin (“DaǾavât”, 82) esmâ-i hüsnâ listesinde yer almış, tasvir kavramı da çeşitli hadis rivayetlerinde Allah’a izâfe edilmiştir (Wensinck, el-MuǾcem, “śvr” md.). Hz. Ali’nin naklettiğine göre namazın çeşitli merhalelerinde farklı dualar okuyan Resûl-i Ekrem secde halinde şu niyazda bulunurdu: “Allahım! Senin rızan için secdeye kapandım, sana iman edip bütün varlığımla teslim oldum. Benim yüzüm kendisini iptidaen yaratan, sonra insana has şekle büründüren, işitme ve görme organlarıyla donatan yüce varlığa secde etmektedir. Yaratıp düzenleyenlerin en güzeli olan Allah’ın kudret ve sanatı pek yücedir!” (Müslim, “Müsâfirîn”, 201-202; Ebû Dâvûd, “Śalât”, 119; Tirmizî, “DaǾavât”, 32). “Sizden biriniz hemcinsini dövmeye mecbur kalırsa yüzüne vurmasın, zira Allah Âdem’i onun sûretinde yaratmıştır” meâlindeki hadis (Buhârî, “İstiǿźân”, 1; Müslim, “Cennet”, 28, “Birr”, 115) dil âlimleri, hadisçiler ve kelâmcılar tarafından çeşitli şekillerde yorumlanmıştır. Bu yorumlar arasında “onun sûreti” ifadesindeki zamirin Allah’la değil Âdem veya dövülen insanla ilgili olduğu, zamirin Allah’a dönmesi halinde ise “O’nun en güzel biçimde yarattığı sûret” mânasına geldiği belirtilmiştir (Lisânü’l-ǾArab, “śvr” md.; Fahreddin er-Râzî, Esâsü’t-taķdîs, s. 110-120; İbn Hacer, V, 492; XII, 262-263).

Son üç âyetinde Allah’ın on yedi ismini ihtiva eden Haşr sûresinin son âyetindeki hâlik, bâri’, musavvir isimleri (59/22-24) aynı konuda ve iç içe mânalar dizisini meydana getirir. Yaratma kavramı çerçevesine giren bu mânaların ilki hâlik kelimesine ait olup sözü edilen eylemin konusunu oluşturan şeyin (mahlûk) var olma zamanını ve alabileceği sayısız şekillerden birini planlayıp belirleme (takdir) biçiminde tecelli eder. Bâri’ “yarattığı şeye maddî açıdan şekil verip hacim kazandıran” mânasına gelir. Yaratmanın nihaî kademesini teşkil eden musavvir ise mahlûkun fizikî ve ruhî portresini belirleyip “halk eylemini sona erdiren” anlamını ifade eder. Bu sonuncu tanım eşref-i mahlûkāt olan insanın yaratılışına hastır (Abdülkāhir el-Bağdâdî, vr. 195b; Gazzâlî, s. 79-82; ayrıca bk. BÂRİ’; HÂLİK). Eş‘arî, musavviri “maddî bakımdan şekil veren” mânasına alırken Mâtürîdî bunun psikolojik yönüne de işaret etmektedir. Hattâbî ise Cenâb-ı Hakk’ın birbirlerini tanıyıp ayırt etmeleri için insanları farklı fizyonomilere sahip kıldığını vurgulamakta, fakat hepsinin de ayrı bir güzellik taşıdığını söylemektedir. Abdülkerîm el-Kuşeyrî, Kur’an’da Allah’a nisbet edilen tasvir kavramlarının insana yönelik olduğunu, Cenâb-ı Hakk’ın sûret güzelliğini sadece beşer türüne izâfe ettiğini, Tîn sûresinde ise onu en güzel biçimde yarattığı gerçeğine yemin ettiğini (95/4), ayrıca zât-ı ilâhiyye ile müminler arasında sevgi bağının bulunduğunu (el-Mâide 5/54) belirterek yaratıcının lutfettiği bu imtiyaz karşısında insanın duyarlı davranmasının gerektiğini mistik ifadelerle dile getirmiştir. Allah’ın fiilî sıfat ve isimleri içinde yer alan musavvir hâlik, bâri’, muhyî, mübdi’ ve muîd isimleriyle anlam yakınlığı içinde bulunur.

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “śvr” md.; Lisânü’l-ǾArab, “śvr” md.; Kāmus Tercümesi, “śvr” md.; Wensinck, el-MuǾcem, “śvr” md.; M. F. Abdülbâkī, el-MuǾcem, “śvr” md.; Buhârî, “İstiǿźân”, 1; Müslim, “Müsâfirîn”, 201-203, “Cennet”, 28, “Birr”, 115; İbn Mâce, “DuǾâǿ”, 10; Ebû Dâvûd, “Śalât”, 119; Tirmizî, “DaǾavât”, 32, 82; Mâtürîdî, Teǿvîlâtü’l-Ķurǿân, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 40, vr. 776a; Hattâbî, Şeǿnü’d-duǾâǿ (nşr. Ahmed Yûsuf ed-Dekkāk), Dımaşk 1404/1984, s. 51-52; İbn Fûrek, Mücerredü’l-Maķālât, s. 52; Abdülkāhir el-Bağdâdî, el-Esmâǿ ve’ś-śıfât, Kayseri Râşid Efendi Ktp., nr. 497, vr. 195b; Kuşeyrî, et-Taĥbîr fi’t-teźkîr (nşr. İbrâhim Besyûnî), Kahire 1968, s. 35-37; Gazzâlî, el-Maķśadü’l-esnâ (Fazluh), s. 79-82; Ebû Bekir İbnü’l-Arabî, el-Emedü’l-aķśâ, Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 499, vr. 108b-111b; Fahreddin er-Râzî, Esâsü’t-taķdîs (nşr. Ahmed Hicâzî es-Sekkā), Kahire 1406/1986, s. 110-120; a.mlf., LevâmiǾu’l-beyyinât (nşr. Tâhâ Abdürraûf Sa’d), Beyrut 1404/1984, s. 214-219; İbn Hacer, Fetĥu’l-bârî (nşr. Abdülazîz b. Abdullah b. Bâz), Beyrut 1414-16/1994-96, V, 492; XII, 262-263.

Bekir Topaloğlu