MÛSÂ AKYİĞİTZÂDE

(1865-1923)

II. Meşrutiyet döneminin Türkçü fikir adamı, yazar.

3 Aralık 1865’te Moskova’nın güneydoğusunda Penza idarî bölgesine bağlı Çembar’da (Belinsk) doğdu. Dedesi Altınbay Akyiğitzâde, Çar I. Aleksandr zamanında yirmi beş yıl askerlik yapmış ve çeşitli madalyalarla ödüllendirilmiştir; babası Muhammedcan ise memurdu.

Akyiğitzâde, ilk eğitimine dedelerinin köyü olan Maçalı’daki Tatar medresesinde dinî bilgiler ve Tatarca öğrenmekle başladı. Daha sonra Çembar’daki dört sınıflı Rus mektebini, 1884’te Penza Lisesi’ni bitirdi. Yüksek öğrenim için Moskova ve Kazan üniversitelerine başvurduysa da o dönemde asiller ve Rus hükümetine hizmet eden ailelerin çocukları dışında müslüman Türkler üniversiteye alınmadığından buralara giremedi. 1884-1888 yıllarında Kırım, Kazan ve Penza gibi şehirlerde bulundu, bir ara Gaspıralı İsmâil’in yayımlamakta olduğu Tercüman gazetesinde çalıştı.

Üniversite öğrenimi yapabilmek için Gaspıralı İsmâil’in teşvikiyle 1888’de İstanbul’a gitti ve irâde-i seniyye ile kabul edildiği Mekteb-i Mülkiyye’den 1891’de mezun oldu. Ocak 1892’de Mekteb-i Harbiyye’ye Rusça ve iktisat hocası olarak tayin edildi. Şubat 1892’de ek görev olarak verilen Galata Gümrük İdaresi muayene memurluğu iki ay kadar sonra Sirkeci Gümrük Merkezi’ne nakledildi. 1908’de II. Meşrutiyet’in ilânına kadar görevlerine devam etti. Meşrutiyet’in ilânından kısa bir süre sonra Metin adıyla bir gazete yayımlamaya başladı. Buradaki yazılarında Meşrutiyet’in ilânını büyük bir sevinçle karşılamış ve hasta durumdaki vatanın ancak bu şekilde iyileşebileceğine inandığını belirtmiştir.

İttihatçılar’la aynı görüşlere sahip olmadığı için 1910 yılında Metin’in kapatılması üzerine Metin, Feyz-i Hürriyet ve Tasvîr-i Hayâl’in birleşmesinden meydana gelen Üç Gazete’yi yayımlamaya başladı. Ancak İttihatçılar bu defa gazetesini kapattıkları gibi görevine de son verdiler. Ardından Adilcevaz’a ve Temmuz 1910’da Hicaz’da Ma‘mûretülhamîd kaymakamlığına gönderildi. Kasım 1910 tarihinde buradaki görevinden de azledildi. Mayıs 1912’de İzmir vilâyeti dördüncü bölge, daha sonra altıncı bölge ile Halep vilâyeti Humus kazasında vakıflara bağlı Tahrîr-i Musakkafât Komisyonu üyeliğine, Kasım 1914’te Çapakçur kazası kaymakamlığına tayin edildi. Eylül 1916’da ağır bir hastalık geçirince İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. Kasım 1916’da “idareten” azledildi (Çankaya, III, 469). 1923’te ölümünden önce kısa bir süre İstanbul’da Süleymaniye Kütüphanesi müdürlüğü yaptı. 6 Eylül 1923’te öldü. Kabri Çengelköy Mezarlığı’nda Mekteb-i Tıbbiyye müdürlerinden Zekâi Paşa’nın mezarı yanındadır. Yunanca, Latince, Rusça, Almanca, Fransızca, Arapça ve Farsça bilen Mûsâ Akyiğitzâde’nin bu dillerden yaptığı bazı tercümeleri vardır.

Türkçü fikirlerle henüz Rusya’daki öğrenciliği yıllarında tanışan Mûsâ Akyiğitzâde, Gaspıralı İsmâil Bey’in Türkçülük’le ilgili sohbetlerinde bulunmuş, Kasım 1908’de Yusuf Akçura’nın öncülüğünde İstanbul’da kurulan Türk Derneği’nin kurucuları arasında yer almıştır. İktisadî konularda İttihatçılar’dan farklı görüşleri olan Akyiğitzâde, Osmanlı Devleti’nde uygulanan ticaret esaslarını eleştirmiştir. Bir tarım ülkesi durumundaki Osmanlı Devleti’nin sanayi ülkesi haline gelebilmesinin ancak ticaretin devlet tarafından himaye edilmesiyle sağlanabileceğini ve mevcut şartlar altında serbest pazar uygulamasının memleketin menfaatine olmayacağını söylemiştir. Akyiğitzâde, uzun yıllar gümrük idarelerinde çalıştığından ülkenin yavaş yavaş bir yabancı pazar haline geldiğini yakından görmüş, Ahmed Midhat Efendi ve Mizancı Murad Bey gibi o da yerli sanayi ve ticaretin mutlaka himaye edilmesi gerektiğini dile getirmiştir. Bir kısım araştırmacılar onun ekonomik görüşlerinde Friedrich List ve Paul Cauwès gibi devrin tanınmış iktisatçılarının etkisi altında kaldığını belirtmiştir (Ülken, I, 351).

Eserleri. 1. Hüsâmeddin Menla (Kazan 1886). Tahsilini İstanbul’da yaptıktan sonra memleketine dönüp köyünde yeni usulle bir okul açan Hüsâmeddin Molla adlı idealist bir Tatar gencinin hayat hikâyesi ve çevresiyle mücadelesinin anlatıldığı eser Tatarca kaleme alınmış ilk roman olduğundan Tatar edebiyatında önemli bir yere sahiptir. Ahmed Midhat Efendi’nin romanlarından önemli izler taşıyan eser Tatar edebiyatının gelişmesinde yol göstericilik rolü oynamış, bundan ilham alan Zâhir Bigiyev, Rızâeddin Fahreddin ve Fâtih Kerîmî gibi Tatar asıllı yazarlar bu çizgide yeni eserler ortaya koymuşlardır. Rusya’da Tatarlar arasında büyük ilgi gören ve çeşitli baskıları yapılan eser Türkiye Türkçesi’ne aktarılarak İstanbul’da da yayımlanmıştır (1317). 2. İktisad yâhud İlm-i Servet: Âzâdegî-i Ticâret ve Usûl-i Himâye (İstanbul 1314). Eserde ticaretin devlet tarafından himaye edilmesinin mi yoksa serbest bırakılmasının mı daha faydalı olacağı konusu Batı ülkelerinden bazı örneklerle tartışılmakta ve himaye usulünün daha yararlı olduğu ileri sürülmektedir. 3. Avrupa Medeniyetinin Esasına Bir Nazar (İstanbul 1315). Eserin başında “Bugünkü medeniyetin temelleri Hz. Muhammed’in yaptıkları, hadisleri ve davranışlarından başka bir şey değildir” cümlesiyle müslümanların Batı medeniyeti karşısında aşağılık duygusuna kapılmamaları gerektiğini vurgulayan müellif, esas itibariyle Batılı yazarların eserlerinden iktibas ettiği örneklerle İslâm kültür ve medeniyetinin Avrupa’yı Ortaçağ barbarlığından kurtardığını ortaya koymaya çalışmıştır. Eserin bir bölümü, Kâmil Mutiî tarafından çıkarılan el-Asrü’l-cedîd adlı dergide (nr. 10, Uralsk 1906, s. 540-550) Tatarca olarak da yayımlanmıştır. Selçuk Uysal, eserin Avrupa Medeniyetine Bir Nazar adıyla sadeleştirilmiş bir baskısını da yapmıştır (Ankara 1996). 4. İlm-i Servet veyâhud İlm-i İktisâd (İstanbul 1316). Mekteb-i Harbiyye’de ders kitabı olarak okutulmuştur. Mûsâ Akyiğitzâde’nin ayrıca Metin ve Üç Gazete’de yayımlanmış çok sayıda makalesi vardır.


BİBLİYOGRAFYA :

Abdurrahman Sa‘dî, Tatar Edebiyatı Tarihi, Kazan 1926, s. 76-83; G. V. Mende, Der Nationale Kampf der Russlandtürken, Berlin 1936, s. 74; Muhammed Gaynullin, Tatar Edebiyatı-XIX. Yüzyıl, Kazan 1957, s. 340-400; a.mlf., Tatar Edipleri, Kazan 1978, s. 13-25; Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Konya 1966, I, 343-352; Ali Çankaya, Yeni Mülkiye Tarihi ve Mülkiyeliler, Ankara 1968-69, III, 468-471; Nadir Devlet, Rusya Türklerinin Millî Mücadele Tarihi: 1905-1917, Ankara 1985, s. 151; Tatar Edebiyatı Tarihi, Kazan 1985, II, 291-301; Abdullah Battal Taymas, Kazan Türkleri, Ankara 1988, s. 118, 134-136; Tevfik Çavdar, Türkiye’de Liberalizm: 1860-1990, Ankara 1992, s. 127-140; Yusuf Sarınay, Türk Milliyetçiliğinin Tarihî Gelişimi ve Türk Ocakları: 1912-1931, İstanbul 1994, s. 95; Zafer Toprak, Türkiye’de Ekonomi ve Toplum (1908-1950): Milli İktisat-Milli Burjuvazi, İstanbul 1995, s. 29-30; “Musa Akyiğitzâde”, Yana Millî Yul, sy. 11, Varşova 1931, s. 12-13; Naile Binark, “Musa Akyiğitzâde”, Kazan, sy. 15, İstanbul 1975, s. 54-55; J. Strauss, “Dern Einfluß des Osmanischen auf die Herausbildung der Modernen Tatarischen Schriftsprache”, Societas (Uralo-Altaica), sy. 37, Wiesbaden 1993, s. 187; “Akyiğitzâde, Musa”, TDEA, I, 98-99.

İsmail Türkoğlu