MUHSİN el-EMÎN

(محسن الأمين)

Ebû Muhammed el-Bâkır Muhsin b. Abdilkerîm b. Alî el-Emîn el-Hüseynî el-Âmilî (1867-1952)

Suriyeli Şiîler’in son dönem müctehidlerinden, tarihçi ve biyografi yazarı.

Lübnan’ın güneyindeki Cebeliâmil’de Merciuyûn’a bağlı Şakrâ köyünde doğdu. Bazı kaynaklarda 1282’de (1865) dünyaya geldiği kaydedilirse de kendisi doğum tarihinin 1284 (1867) olduğunu belirtir. Hüseyin (Züddem‘a) b. Zeyd b. Ali b. Hüseyin’in soyundan gelen tanınmış bir ulemâ ailesine mensuptur. Büyük dedeleri Irak’ın Hille şehrinden gelerek Şakrâ’ya yerleşmiş ve buradaki Şiîler’in rehberliğini yapmışlardır. Emîn lakabını babasının dedesi Muhammed el-Emîn’den dolayı almıştır.

Muhsin el-Emîn ilk eğitimini annesi, babası ve amcasının oğlu Seyyid Muhammed Hüseyin’den aldı. Sarf ve nahiv okuduktan sonra 1297’de (1880) Aytazzat köyündeki medreseye gönderildi, Seyyid Cevâd Murtazâ’nın yanında bilgisini ilerletti. Bu hocasının Irak’a gitmesi üzerine Bintücübeyl köyündeki medreseye kaydoldu (1301 /1884), Seyyid Necîb Fazlullah el-Aynâtî’den belâgat, mantık, fıkıh ve usul dersleri aldı. Ayrıca Şeyh Mûsâ Şerâre’nin talebesi oldu, bu hocasının 1304’te (1887) ölümünün ardından köyüne döndü. Burada bir süre Arap dili ve edebiyatı dersleri verdi. Askere çağrıldığında bir ara köyünden ayrılıp Ba‘lebek ve Humus’ta saklandı. Daha sonra Beyrut’ta imtihanı verince askerlikten muaf tutuldu. Ardından Lübnan Şiî ulemâsının önde gelenlerinden Hüseyin Muğniyye’nin tavsiyesiyle yüksek öğrenim için Necef’e gönderildi (1308/1891). O sırada Şîa’nın önemli ilim merkezlerinden olan Necef’te fıkıh, fıkıh usulü ve felsefe okudu. Ahmed Kerbelâî, Âgā Rızâ Hemedânî, Molla Fethullah İsfahânî, Muhammed Bâkır Necmâbâdî, Mirza Hasan Şîrâzî, Kâzım Yezdî, Hasan Mâmekânî ve Ahund Molla (Muhammed Kâzım Horasânî) ders aldığı hocalarından bazılarıdır. Öğrenimini tamamlayıp bilgisiyle adını duyurunca Dımaşk ve Cebeliâmil Şiîleri


tarafından merci-i taklîd olarak davet edildi. Bunun üzerine Dımaşk’a gidip oraya yerleşti (1319/1901).

Dımaşk’ta Şiî toplumunun son derece geri kaldığını, kabile ve din ihtilâfları içinde olduğunu gören Muhsin el-Emîn okulları ıslahla işe başladı, kızlar için yeni okullar açtı. Müfredat programlarını yeniden düzenledi, okutulacak dinî kitapları kaleme aldı. Ayrıca bid‘at ve hurafelerle mücadele etti. Özellikle muharrem törenlerinde insanların elleriyle yüz ve başlarına, zincirle sırtlarına vurmalarına karşı çıktı; bunun dinen haram ve aklen yanlış bir davranış olduğunu ileri sürdü. Hz. Hüseyin’in yasının diğer İslâm büyüklerinin anılmasında olduğu gibi daha anlamlı ve mutedil bir şekilde tutulması gerektiğini, bu arada vuku bulmayan birçok şeyin olmuş gibi gösterilmemesini istedi. Geleneksel törenleri savunan ve kendisini Vehhâbîlik ve zındıklıkla suçlayan, başını Şeyh Abdülhüseyin Sâdık’ın çektiği güçlü bir muhalefete rağmen görüşlerinde ısrar etti. Bu konuda çeşitli eserler yazdı. Necef’te merci-i taklid Âyetullah Ebü’l-Hasan İsfahânî de zincirle dövünmenin haram olduğuna dair bir fetva verdi.

I. Dünya Savaşı yıllarında Dımaşk’ı güvenli bulmayan Muhsin el-Emîn Şakrâ’ya göç etti ve savaşın ardından tekrar Dımaşk’a döndü. 1933’te sekizinci imam Ali er-Rızâ’nın Meşhed’deki kabrini ziyaret amacıyla İran’a gitti. Dokuz ay kadar kaldığı İran’da âlimlerle görüştü, ıslahatçı bir önder olarak saygı gördü. 1941’de Dımaşk’taki Mecmau’l-ilmiyyi’l-Arabî’ye üye seçildi ve ölümüne kadar bu kurumun faal üyelerinden biri oldu. Hayatının son aylarını tedavi için gittiği Beyrut’ta geçiren Muhsin el-Emîn 30 Mart 1952’de vefat etti. Cenazesi ertesi gün Dımaşk’a götürülerek Bâbülkebîr karşısındaki mezarlıkta Seyyide Zeyneb Haremi’nin ana girişi yakınına defnedildi.

Islahatçılığı yanında zâhid kişiliğiyle de tanınan Muhsin el-Emîn, geri kalmışlığın ve müslümanlar arasında birliğin sağlanamamasının başlıca sebepleri olarak cehalet ve taassupla beraber siyaseti gösterir. Dinin siyasî güç ve üstünlük için bir araç gibi kullanılmasının baştan beri devam ettiğini, cehalet ve siyasetin birbirini körüklediğini belirtir. Hilâfet konusunda Şîa’nın genel bakış açısına bağlı kalmakla birlikte bunun dinin temel esaslarından sayılıp sayılmaması konusunda daha esnek bir tavır takındığı anlaşılmaktadır. Şîa hadis kaynaklarındaki her bilginin doğruluğunun iddia edilemeyeceğini, bunların sıhhat derecesinin araştırılması ve sahih görülse bile Kur’an, sünnet, icmâ ve akla aykırı olanların reddedilmesi gerektiğini vurgular. Ehl-i sünnet ile Şîa arasındaki ihtilâfların giderilip aralarında birlik kurulmasını isteyen Muhsin el-Emîn, bu ihtilâfların ancak dinin özünün kavranması ve geçmişin fazla karıştırılmamasıyla ortadan kaldırılabileceğini söyler. Müslüman birliğinin de yalnız dinî ve ruhî anlamda sağlanabileceğini, bunun coğrafî ve siyasî bir temele dayanmasının mümkün olmadığını belirtir.

Eserleri. Muhsin el-Emîn’in en önemli çalışması AǾyânü’ş-ŞîǾa*dır. İsnâaşeriyye Şîası’nın imamları ile ulemâ ve ileri gelenlerinin biyografisine dair önemli bir kaynaktır. Müellifin elli yıl kadar süren bir çalışma sonunda telif ettiği eser önce cüzler halinde basılmış (Hanbâbâ, s. 75; Ali Murtazâ el-Emîn, s. 140-143), daha sonra oğlu Hasan el-Emîn tarafından biri indeks olmak üzere on bir cilt halinde yayımlanmıştır (Beyrut 1403/1983). Hasan el-Emîn gerek babasının vefatından sonra ölenler, gerekse onun eserine alamadığı veya haklarında az bilgi verdiği kişilerle ilgili olarak Müstedrekâtü AǾyâni’ş-ŞîǾa adıyla bir zeyil kaleme almıştır (I-IV, Beyrut 1408-1412/1987-1992). Çok sayıda eser kaleme almış olan Muhsin el-Emîn’in diğer çalışmaları da şunlardır: el-Ĥuśûnü’l-menîǾa fî reddi mâ evredehû Śâĥibü’l-Menâr Ǿale’ş-ŞîǾa (Dımaşk 1327), M. Reşîd Rızâ’ya reddiyedir; Ĥaķķu’l-yaķīn fî lüzûmi’t-teǿlîf beyne’l-müslimîn (Sayda 1331); ed-Dürretü’l-behiyye fî taŧbîķi’l-mevâzîni’ş-şerǾiyye Ǿale’l-Ǿurfiyye (Dımaşk 1332); er-Raĥîķu’l-maħtûm fi’l-menŝûr ve’l-manžûm (I-II, Sayda 1332-1333, 1348); el-Burhân Ǿalâ vücûdi śâĥibi’z-zamân (Dımaşk 1333, 1346); Levâǿicü’l-eşcân fî maķteli’l-Ĥüseyn (Eśdaķu’l-aħbâr ve ed-Dürrü’n-nađîđ’le birlikte, Bombay 1338; Necef 1373, 1381, 1383; Sayda 1331; ilk eserle beraber, Sayda 1353); Eśdaķu’l-aħbâr fî ķıśśati’l-aħź bi’ŝ-ŝeǿr (Bombay 1338; Sayda 1353; Necef 1373); ed-Dürrü’ŝ-ŝemîn fî ehemmi mâ yecibü maǾrifetüh Ǿale’l-müslimîn (Sayda 1340; Dımaşk 1349, 1366/1947); et-Tenzîh li-aǾmâli’ş-Şebîh (Beyrut 1343, 1346; Sayda 1347); el-Mecâlisü’ŝ-ŝeniyye fî menâķıbi ve meśâǿibi’n-nebî ve’l-Ǿiŧreti’n-nebeviyye (I-IV, Sayda 1343, 1351; Necef 1370-1372; I-II, Beyrut 1398/1978); İķnâǾu’l-lâǿim Ǿalâ iķāmeti’l-meǿâtim (Sayda 1343, el-Mecâlisü’ŝ-ŝeniyye’nin IV. cildinde); Şerĥu Tebśırati’l-müteǾallimîn (Dımaşk 1343, 1349, İbnü’l-Mutahhar el-Hillî’nin fıkha dair eserinin şerhidir); Keşfü’l-irtiyâb fî etbâǾi Muĥammed b. ǾAbdilvehhâb (“el-ǾUķūdü’d-dürriyye fî reddi şübühâti’l-Vehhâbiyye” adlı 400 beyti aşkın manzumesiyle birlikte, Dımaşk 1346, 1347); MeǾâdinü’l-cevâhir ve nüzhetü’l-ħavâŧır fî Ǿulûmi’l-evâǿil ve’l-evâħir (I-III, Sayda 1347-1352; Dımaşk 1349-1353; I-IV, Beyrut 1401-1403/1981-1983); Miftâĥu’l-cennât fi’l-edǾiye ve’l-aǾmâl ve’ś-śalavât ve’z-ziyârât (I-III, Dımaşk 1352; Beyrut 1961, 1969); Ebû Firâs el-Ĥamdânî (Dımaşk 1360/1941, 1945); ed-Dürrü’n-nađîđ fî merâŝi’s-sıbŧi’ş-şehîd (Dımaşk 1365, 3. bs., Hz. Hüseyin’le ilgili mersiyeler antolojisidir); Dîvânü’l-Emîri’l-müǿminîn Ǿani’r-rivâyeti’ś-śaĥîĥa (Dımaşk 1366); ǾAcâǿibü aĥkâmi’l-Emîri’l-müǿminîn (Dımaşk 1366); Ebû Nüvâs (Dımaşk 1366/1947); el-ǾAleviyyâtü’l-Ǿişrûn (Dımaşk 1367, Hz. Ali’yi ve Ehl-i beyt’i methetmek için yazılan şiirleri ve açıklamalarını ihtiva eder); DiǾbil el-ĦuzâǾî (Dımaşk 1368); Ħıŧaŧu Cebeli ǾÂmil (Beyrut 1380/1961, 1403/1983); Ĥarbü’l-Cemel ve ĥarbü Śıffîn (Beyrut 1969); Raĥalâtü’s-Seyyid Muĥsin el-Emîn (Beyrut 1973); eş-ŞîǾa beyne’l-ĥaķāǿiķ ve’l-evhâm (Naķżu’l-VeşîǾa fî naķdi Ǿaķāǿidi’ş-ŞîǾa Mûsâ Cârullah’ın Kitâbü’l-VeşîǾa’sına reddiyedir. Şakrâ - Beyrut 1395/1975; Beyrut 1397/1977, 4. bs. 1983, diğer eserleri için bk. Muhsin el-Emîn, AǾyânü’ş-ŞîǾa, X, 371-373; Ali Murtazâ el-Emîn, s. 136-150; Hâdî Fazlullah, s. 282-287; DMT, II, 533-534).

BİBLİYOGRAFYA:

Muhsin el-Emîn, MeǾâdinü’l-cevâhir, Beyrut 1403/1983, IV; a.mlf., AǾyânü’ş-ŞîǾa, X, 333-446 (bu iki eserde müellifin kendi yazdığı biyografisi ve hakkında yazılanlar yer almaktadır); M. Sâlih el-Kâzımî, Aĥsenü’l-eŝer fî men edreknâhu fi’l-ķarni’r-râbiǾ Ǿaşer, Bağdad 1352/1923, s. 31-36; Hânbâbâ, Fihrist, bk. İndeks, s. 27, 75; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), V, 287; M. Mutî‘ el-Hâfız - Nizâr Abâza, Târîħu Ǿulemâǿi Dımaşķ, Beyrut 1406/1986, II, 633-636; M. Abdüllatîf Sâlih el-Ferfûr, AǾlâmü Dımaşķ, Dımaşk 1408/1987, s. 238-239; Ali Murtazâ el-Emîn, es-Seyyid Muĥsin el-Emîn: Sîretühû ve nitâcüh, Beyrut 1413/1992; el-Muśliĥu’l-İslâmî es-Seyyid Muĥsin el-Emîn fî źikrâhü’s-seneviyyeti’l-erbaǾîn, Dımaşk 1412/1992; M. Mehdî el-Mûsevî, Aĥsenü’l-vedîǾa fî terâcimi eşheri müctehidî’ş-ŞîǾa, Beyrut 1413/1993, II, 85-87; Hâdî Fazlullah, es-Seyyid Muĥsin el-Emîn: el-Menâĥü’l-fikriyye ve’l-mevâķıfü’l-ıślâĥiyye, Beyrut 1413/1993; “Emîn ǾÂmilî”, DMT, II, 529-534; Muhammed Ensârî, “Emîn, Muĥsin”, DMBİ, X, 279-280.

Ahmet Özel