MUHAYRÎĶ en-NADRÎ

(مخيريق النضري)

Abdullāh (el-Husayn) b. ez-Zübeyr b. Bâtâ en-Nadrî el-İsrâîlî (ö. 3/625)

Sahâbî.

Asıl adı Husayn olup İslâmiyet’i kabul edince Hz. Peygamber kendisine Abdullah adını vermiştir. Muhayrîķ isminin mahiyeti hakkında kaynaklarda bilgi yer almamakla birlikte Huzâî bunun “mihrâķ” kelimesiyle ilgisi olabileceğine işaret etmekte (Taħrîcü’d-delâlâti’s-semǾiyye, s. 564), sözlüklerde bu kelimeye “cömert; uzun boylu, yakışıklı” gibi anlamlar verilmektedir (Lisanü’l-ǾArab, “ħrķ” md.). Aslen Medine’de yaşayan Benî Kaynukā‘ kabilesinin Sa‘lebe b. Fıtyevn kolundan olup Benî Nadîr yurdunda ikamet ettiği için Nadrî nisbesiyle anılmıştır. Muhayrîķ, Tevrat’ı iyi bilen ve geniş hurma bahçeleri bulunan zengin bir kimse idi. Resûl-i Ekrem, hem onun hem de Abdullah b. Selâm’ın dinlerini iyi bilmeleri ve selim bir fıtrata sahip olmaları sebebiyle İslâmiyet’i kabul edeceklerini umuyordu. Fakat Muhayrîķ, muhtemelen dindaşlarının kendisine olan saygısından dolayı Uhud Gazvesi’ne (3/625) kadar dininden vazgeçmedi. Hz. Peygamber, Uhud Gazvesi için yola çıkınca Muhayrîķ yahudilere Resûlullah’a yardım etmeleri gerektiğini söyledi. Onların, “Bugün sebt (şabat) günüdür, bu günde biz ona yardım edemeyiz” demeleri üzerine artık sebt günü diye bir şeyin kalmadığını belirterek Resûlullah’ın huzuruna çıktı ve müslüman oldu; ardından müslümanlarla birlikte savaşa katıldı. Bir süre sonra yaralandı ve mallarının tamamını Hz. Peygamber’e vasiyet etti, daha sonra da şehid oldu. Savaşa çıkmadan önce yakınlarına, ölmesi halinde mallarının tasarruf yetkisini Resûl-i Ekrem’e bıraktığını söylediği de rivayet edilmiştir (Taberî, II, 73).

Hz. Peygamber, Uhud Gazvesi’nden dönünce her biri sulak bölgelerdeki Benî Nadîr arazileri arasında yer alan Mîseb, Sâfiye, Dellâl, Hasnâ, Burka, A‘vâf (A‘râf) ve Meşrubetü Ümmi İbrâhîm adlı hurma bahçelerini 7 (629) yılında müslümanların kullanımı için vakfetti (İbn Şebbe, I, 111). Muhayrîk’a ait olan bu mallar, Benî Kaynukā‘dan intikal etmiş olup Resûl-i Ekrem’in ailesi ve fakir müslümanlar için yaptığı harcamaların önemli kaynaklarından biriydi. Hurmalıklar daha sonraki dönemlerde halifelerin tasarrufuna geçti. Muhayrîk’ın hurma bahçelerinin Resûlullah tarafından müslümanlara vakfedilmesi İslâm’da ilk vakfı kimin yaptığı tartışmasını gündeme getirmiş, bazıları Hz. Ömer’in malını vakfetmesini, bazıları da Muhayrîk’ın Hz. Peygamber’e vasiyet edip onun da müslümanlara vakfetmesini ilk uygulama olarak kabul etmiştir.

İbn Sa‘d, diğer kaynakların aksine Muhayrîk’ın İslâmiyet’i benimsemediğini, bu yüzden cenaze namazı kılınmadan müslüman mezarlığının bitişiğine defnedildiğini, Resûl-i Ekrem’in ona hayır duada bulunmadığını, onun için sadece, “Muhayrîķ yahudilerin en hayırlısıydı” dediğini belirtmiş (eŧ-Ŧabaķāt, I, 501), İbn Hacer’in el-İśâbe’si (VI, 57) dışında sahâbe biyografilerine dair eserlerde Muhayrîk’ın hayatına yer verilmemiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “ħrķ” md.; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 501-503; İbn Şebbe, Târîħu’l-Medîneti’l-münevvere, I, 110-111; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), II, 73; Süheylî, er-Ravżü’l-ünüf, II, 375; III, 287-288; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, V, 241, 290; Kelâî, el-İktifâǿ (nşr. Kemâleddin İzzeddin Ali), Beyrut 1417/1997, I, 360; II, 78; Nevevî, Şerĥu Müslim, XII, 82; İbn Kesîr, es-Sîre, IV, 37-38; a.mlf., el-Bidâye, III, 237; Ali b. Muhammed el-Huzâî, Taħrîcü’d-delâlâti’s-semǾiyye (nşr. İhsan Abbas), Beyrut 1405/1985, s. 564; İbn Hacer, el-İśâbe (Bicâvî), VI, 57; a.mlf., Fetĥu’l-bârî (Hatîb), V, 472; VI, 234; Bedreddin el-Aynî, ǾUmdetü’l-ķārî, Kahire, ts. (İdâretü’t-tıbâati’l-münîriyye), XV, 20; Köksal, İslâm Tarihi (Medine), III, 107-108; Abdülhay el-Kettânî, Hz. Peygamber’in Yönetimi: et-Terâtîbü’l-idâriyye (trc. Ahmet Özel), İstanbul 2003, I, 586-587.

İbrahim Hatiboğlu