MUHÂRİB (Benî Muhârib)

(بنو محارب)

Adnânîler’e mensup bazı kabilelerin adı.

Muhârib b. Hasafe. Kays Aylân’ın bir koludur; nesebi Muhârib b. Hasafe b. Kays Aylân vasıtasıyla Adnân’a ulaşır. Başlıca kolları Cesr, Tarîf ve Hudr olup Necid’in güneyindeki dağlık kesimde Gatafân, Süleym ve Hevâzin kabilelerine ait bölgeye komşu topraklarda göçebe hayat sürüyordu. Bu akraba kabileler “esâfi’l-Arab” (Araplar’ın tencere taşları, sacayağı) denilen üçlü bir ittifakla birbirine bağlanmıştı (İbn Habîb, el-Muĥabber, s. 234). Câhiliye devrinde Âmir b. Sa‘saa kabilesinin saldırısıyla başlayan aralarındaki düşmanlık, Muhârib b. Hasafe’nin Yevmü Şevâhıt diye bilinen savaşta kesin bir zafer kazanmasına kadar uzun süre devam etmişti. O dönemde Ukâz bölgesinde dikili Hevâzin’e ait Cihâr adlı puta tapan Benî Muhârib din hizmetlerinin yürütülmesine de katkıda bulunuyordu.

Hz. Peygamber, hicretten önce ticaret ve hac maksadıyla Mekke’ye gelen putperest Araplar’ı İslâm’a davet ederken Muhârib b. Hasafe kafilesiyle de görüşmüş, fakat kabile mensupları diğerleri gibi davetini reddederek kendisine karşı çok ağır davranışlarda bulunmuşlardı. İslâm’a düşmanlığını hicretten sonra da sürdüren Benî Muhârib’in 3 (624) yılında Gatafân’dan Sa‘lebe b. Sa‘d oğullarıyla birlikte Medine’ye baskın hazırlığı içinde olduğu duyulunca onlara karşı Zûemer ve ertesi yıl Zâtürrikā‘ gazveleri düzenlendi. 6 (627) yılında Resûl-i Ekrem’in Benî Kuratâ üzerine gönderdiği Muhammed b. Mesleme kumandasındaki seriyye Benî Muhârib’e ait bir kafile ile karşılaşıp çatışmaya girmiş, Benî Muhârib’den bazıları öldürülmüş, kabileye ait davarlara ve develere el konulmuştu. Aynı yıl Muhârib b. Hasafe’ye, Sa‘lebe ve Enmâr’a karşı önce Muhammed b. Mesleme, ardından Ebû Ubeyde b. Cerrâh kumandasında birlikler sevkedilmiştir. Bu olaylar, Benî Muhârib ve Gatafân’ın bazı kollarının bir arada veya birbirine çok yakın topraklarda yaşadığını göstermektedir. Muhtemelen bu beraberlik sebebiyle bazı kaynaklarda Benî Muhârib, Gatafân’ın bir kolu olarak gösterilmiş ve yine Zûemer Gazvesi sırasında Hz. Peygamber’i gizlice öldürmeye çalışan, fakat mûcizevî şekilde kılıcını elinden düşürüp müslüman olan Dü‘sûr b. Hâris el-Muhâribî, Gatafân’a nisbet edilmiştir (İbn Hişâm, II, 203, 205).

Resûl-i Ekrem, Muhârib b. Hasafe’nin 10 (631) yılında müslüman olmak istediklerini bildirmek üzere Medine’ye gönderdiği on kişilik heyette yer alan, Mekke döneminde İslâm’a davet ettiği kafileden bir kişiyle karşılaşmış, önceki görüşmelerinde ona ağır hakarette bulunan bu şahıs, eski kafileden sadece kendisinin hayatta kaldığını söyleyerek İslâm’a girebildiği için Allah’a hamdetmiştir. Hz. Peygamber’in vefatından sonra baş kaldıran Muhârib b. Hasafe, İkrime b. Ebû Cehil tarafından itaat altına alınmıştır. Daha sonra Irak fetihlerine katılan kabile Kûfe’de Temîm, Esed ve Gatafân’la birlikte aynı mahalleye yerleştirilmiştir. Sahâbî Târık b. Abdullah, Sevâ b. Hâris, ünlü şairlerden Lakīt b. Bükeyr ve Abdurrahman b. Seyhân bu kabileye mensuptur.

Muhârib b. Fihr. Kureyş’in kollarındandır; nesebi Muhârib b. Fihr (Kureyş) b. Mâlik vasıtasıyla Adnân’a ulaşır. Hz. Peygamber’in baba tarafından dördüncü dedesi Kusay b. Kilâb, Kureyş kabilelerini Kâbe’nin çevresine yerleştirdiği sırada Mekke’nin dışında kalan Kureyşü’z-zevâhir’e dahil edilmiştir. Yarı göçebe bir hayat süren ve diğer kabilelerle kervanlar üzerine düzenledikleri saldırılarla tanınan Kureyşü’z-zevâhir savaşçılık yeteneğini üstünlük sebebi sayar ve Kâbe çevresinde yaşayan kollara (Kureyşü’l-bitâh) karşı bununla övünürdü. İki tarafın birlikte çıktığı savaşlarda ortak ordunun öncü kuvvetleri onlardan seçilirdi. Kureyş’in Mutayyebûn-Ahlâf iç çekişmesinde tarafsız kalan ve Hilfü’l-fudûl antlaşmasına da girmeyen Benî Muhârib, yine akraba kabilelerden Benî Abd b. Maîs (Muays) ve Benî Edrem b. Gālib’le ittifak kurmuştu. Câhiliye devrinde Ficâr savaşlarına katılan Muhârib b. Fihr’in Benî Cumah ile yaptığı ve düşmanına büyük kayıplar verdirdiği Redmü Benî Cumah savaşı meşhurdur. O dönemde Benî Damre ile de düşmanlık ortaya çıkmış ve iki taraf arasında karşılıklı saldırılar olmuştur.

Hz. Peygamber, Kureyş kabilelerini İslâm’a davet için toplantıya çağırdığında Benî Muhârib b. Fihr onu reddetti. Kabilenin ileri gelenlerinden Kürz b. Câbir 2 (623) yılında Medine’ye bir baskın düzenledi. Kureyş’in şair ve cengâverlerinden olan Benî Muhârib lideri Dırâr b. Hattâb, Uhud ve Hendek gazvelerinde müslümanlara karşı savaştı. Kürz b. Câbir, Hudeybiye Antlaşması’nın yapıldığı günlerde İslâm’ı kabul etti ve Hz. Peygamber tarafından seriyye kumandanı olarak görevlendirildi (6/627); fetih ordusunun Mekke’ye girişi sırasında Handeme’de bir grup müşriğin saldırısı yüzünden çıkan çatışmada şehid düştü. Kabilenin diğer mensupları da reisleri Dırâr’la birlikte fethin ardından müslüman oldular. I. Mervân ile yaptığı Mercirâhit savaşında öldürülen Dahhâk b. Kays ve II. Yezîd zamanında Medine valiliği görevinde bulunan oğlu Abdurrahman, Anadolu üzerine düzenlediği akınlar dolayısıyla Habîbü’r-Rûm denilen Habîb b. Mesleme, muhaddis Ahmed b. Muhârib ve Mâlikî fakihi Mâlik b. Ali kabilenin meşhur simalarındandır. Muhârib b. Fihr’den Abdülmelik b. Katan gibi bazıları da Endülüs’e yerleşerek nesillerini orada devam ettirdiler.

Muhârib b. Subâh. Esed b. Rebîatü’l-Feres’in bir kolu olup adını Muhârib b. Subâh b. Atîk’ten alır. Ünlü şair Mezyed b. Abdel el-Esedî bu kabiledendir.

Muhârib b. Amr. Abdülkays’ın bir kolu olup adını Muhârib b. Amr b. Vedîa’dan almıştır. Bahreyn bölgesinde oturan kabile, Hatâme b. Muhârib’e nisbetle “hatâmiyye” (hutâmiyye) denilen ve kılıç kıran zırhlarıyla tanınmıştır. İslâm’ı kabulleri sırasında kabileden Muhârib b. Zeyd ve amcasının oğlu Ubeyd b. Hemmâm elçi olarak Hz. Peygamber’e gelmişlerdi. Kaynaklarda yine Adnânî kabilelerden Muhârib b. Mür b. Üd b. Tâbiha’nın ismi de geçmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’l-Kelbî, Cemhere (Nâcî), s. 119-123; Vâkıdî, el-Meġāzî, I, 193-196; II, 534, 552; Ma‘mer b. Müsennâ, Eyyâmü’l-ǾArab (nşr. Âdil Câsim el-Beyâtî), Beyrut 1407/1987, I, 343-344; İbn Hişâm, es-Sîre, II, 203-205; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 71, 77, 216, 299; II, 34, 86; III, 55; V, 255, 437; Mus‘ab b. Abdullah ez-Zübeyrî, Nesebü Ķureyş (nşr. E. Lévi - Provençal), Kahire 1982, s. 447-448; İbn Habîb, el-Muĥabber, s. 168-170, 234-235; a.mlf., el-Münemmaķ, s. 31, 83, 123-125, 272-273; İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Ukkâşe), s. 68, 79-82; Belâzürî, Ensâbü’l-eşrâf (nşr. Mahmûd Firdevs el-Azm), Dımaşk 2000, XII, 255-264; Müberred, Nesebü ǾAdnân ve Ķaĥtân (nşr. Abdülazîz el-Meymenî), Kahire 1354/1936, s. 2, 3, 12; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), II, 555-559; VIII, 183; İbn Düreyd, el-İştiķāķ, s. 292, 321; İbn Hazm, Cemhere, s. 206-207, 248-250, 259-260, 295, 297; Bekrî, MuǾcem, I, 164, 215, 545; II, 870, 909, 990; Sem‘ânî, el-Ensâb, II, 235, 378; V, 207; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, I, 252, 421, 444; III, 40, 56, 221, 421, 495; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, II, 142, 174, 298; a.mlf., el-Lübâb, III, 170-171; Kalkaşendî, Nihâyetü’l-ereb (nşr. İbrâhim el-Ebyârî), Kahire 1991, s. 415; Cevâd Ali, el-Mufaśśal, IV, 29, 211, 252, 485; IX, 345; W. M. Watt, Muhammad at Medina, New York 1981, s. 90-91; Kehhâle, MuǾcemü ķabâǿili’l-ǾArab, Beyrut 1991, II, 1043; G. Levi Della Vida, “Muhârib”, İA, VIII, 504-505.

İbrahim Sarıçam