MUHAMMED b. TUĞÇ

(محمّد بن طغج)

Ebû Bekr el-İhşîd Muhammed b. Tuğc b. Cuf b. Yeltegin b. Fûrân b. Fûrî el-Fergānî et-Türkî (ö. 334/946)

İhşîdîler’in kurucusu ve ilk hükümdarı (935-946).

15 Receb 268’de (8 Şubat 882) Bağdat’ta doğdu. Abbâsî Halifesi Mu‘tasım-Billâh zamanında (833-842) Fergana’dan getirilen köleler arasında yer alan dedesi Cuf ve adamları cesaret ve savaş kabiliyetlerinden dolayı halife tarafından Sâmerrâ’da devlet hizmetine alındı. Cuf ve oğlu Tuğç, Mu‘tasım’dan sonra Vâsiķ-Billâh ve Mütevekkil-Alellah zamanında da görev yaptılar. Tuğç babasının ölümünün ardından Mısır’a gidip Ahmed b. Tolun’un hizmetine girdi. 276 (889) yılında Dımaşk ve Taberiye valiliğine tayin edilen ve on beş yıl kadar bu görevde kalan Tuğç, Abbâsî Veziri Abbas b. Hasan el-Cercerâî ile ihtilâfa düşünce oğulları Muhammed ve Ubeydullah ile beraber hapsedildi. Babalarının 294’te (907) hapiste ölümü üzerine serbest bırakılan Muhammed ve Ubeydullah, Vezir Abbas b. Hasan’ın himayesine girdiler.

İki kardeş, bir süre sonra Hamdânîler’den Hüseyin b. Hamdân b. Hamdûn ile anlaşıp veziri öldürdü. Bu olayın ardından Suriye’ye kaçan Muhammed oradan Mısır’a geçerek Mısır Valisi Ebû Mansûr Tekin’in hizmetine girdi. 302 (914-15) yılında Mısır’a saldıran Fâtımî ordusunun bertaraf edilmesinde önemli rol oynadı ve bu başarısından dolayı Hama valiliğine tayin edildi. Ebû Mansûr Tekin ile arası açılınca Suriye’ye döndü. Dımaşk ile Hicaz arasındaki yollarda hacıların can ve mal emniyetini sağladığı için Abbâsî Halifesi Muktedir-Billâh tarafından 316’da (928) Filistin (Remle), 319’da (931) Dımaşk valiliğine getirildi.

Muhammed, Vali Ebû Mansûr Tekin’in ölümü üzerine Halife Kāhir-Billâh döneminde Mısır valiliğine tayin edildiyse de (321/933) görevine başlamadan azledildi ve Ahmed b. Keygalağ (Keyoğulluğ, Kayığlığ) ikinci defa Mısır valisi oldu. Ramazan 323’te (Ağustos 935) yeni halife Râzî-Billâh tarafından ikinci defa Mısır’a vali tayin edilen Muhammed, Ahmed b. Keygalağ’ın ordusunu mağlûp ederek Mısır’a girdi (17 Şâban 323 / 22 Temmuz 935). 324 (936) yılında halifenin muvafakatiyle Suriye’yi de yönetimine kattı. Bir yıl sonra Mekke ve Medine’yi hâkimiyetine aldı. Daha önce Bizans İmparatoru I. Romanos Lakapenos’la geliştirdiği iyi münasebetler sayesinde 325’te (937) Mısır-Suriye ve Sugūrüşşâm emîri sıfatıyla bu devletle esir mübâdelesi gerçekleştirdi. Halife Râzî-Billâh’ın elçisi Ebü’l-Feth Fazl, Mısır’a gelip Muhammed b. Tuğç’a hil‘at ve hediyeler getirdi. Hil‘at merasiminde kendisine halifeden istediği ve Fergana Türk hükümdarlarının kullandığı “İhşîd” unvanı verildi. Mısır ve Suriye’de adı Abbâsî halifesinin adıyla birlikte zikredilmeye başlandı.

Emîrü’l-ümerâ İbn Râiķ’in Mısır’a yürümesi üzerine harekete geçen Muhammed, Arîş’te onu bozguna uğrattı (328/940). Daha sonra taraflar arasında iyi ilişkiler kuruldu ve bir antlaşma yapıldı. Buna göre Mısır, Remle dahil olmak üzere İhşîdîler’e, Suriye İbn Râiķ’e verilecekti (İbnü’l-Esîr, VIII, 363-364). Yeni halife Müttakī-Lillâh da Muhammed b. Tuğç’a Mısır hâkimiyetini onaylayan bir menşur gönderdi.

İbn Râiķ’in Hamdânîler’le yaptığı bir savaşta ölümünü (330/942) fırsat bilen Muhammed Suriye’ye bir ordu gönderdi; arkasından kendisi de bölgeye hareket etti ve Suriye’yi hâkimiyeti altına aldı. Ancak bu defa Hamdânîler onun yönetimindeki topraklara saldırmaya başladılar. Hamdânîler’den Hüseyin b. Saîd, Şâban 332’de (Nisan 944) Halep’i alınca Muhammed hemen harekete geçti. Ülkedeki karışıklıklardan, Büveyhîler, Hamdânîler ve Emîrülümerâ Tüzün’le mücadeleden bıkan ve can güvenliğinden endişelenen Halife Müttakī-Lillâh, Muhammed’den yardım istedi. Halep’i Hamdânîler’den geri aldıktan sonra halife ile veziri İbn Mukle’nin bulunduğu Rakka’ya giden Muhammed onlarla yaptığı görüşmede (15 Rebîülevvel 333 / 5 Kasım 944) kendilerine Mısır’a gelip hayatlarını burada güven içinde geçirmelerini teklif etti. Halife bu teklifi kabul etmemekle beraber sadakatinden dolayı otuz yıl boyunca Mısır’ın idaresini kendisine verdi. Ayrıca oğlu Ûnûcûr’un (Enûcûr) veliahtlığını onayladı. Muhammed, Cemâziyelevvel 333’te (Ocak 945) Mısır’a döndü. Yeni halife Müstekfî-Billâh, Emîrülümerâ Tüzün’ün ölümünden sonra bu görevi ona teklif etti. Muhammed henüz Fustat’a varmadan Hamdânî Emîri Seyfüddevle’nin Halep’i zaptettiği haberi geldi. Mısır kuvvetleri bu defa Kâfûr kumandasında Seyfüddevle üzerine yürüdü ve onu mağlûp etti. Humus ve Hama yönünde geri çekilen Seyfüddevle’yi takip eden Kâfûr, Âsi nehri kıyısındaki bir çatışmada onu yenilgiye uğrattı. Bizzat kendisinin sevk ve idare ettiği bir orduyla Suriye’ye giren Muhammed, Seyfüddevle’yi savaş yapmadan Dımaşk’ı terketmek zorunda bıraktı ve Şevval 333’te (Mayıs-Haziran 945) Kınnesrîn’de onu mağlûp edip barışa zorladı. Rebîülevvel 334’te (Ekim 945) yapılan antlaşmaya göre Dımaşk’ın güneyinden itibaren Suriye Muhammed’in olacak, Kuzey Suriye Seyfüddevle’de kalacaktı. Aynı yıl Müttakī’nin yerine hilâfet makamına getirilen Mutî‘-Lillâh, Muhammed’in Mısır ve Suriye valiliğini onayladı. Dımaşk’a hasta olarak dönen Muhammed el-İhşîd 22 Zilhicce 334’te (25 Temmuz 946) vefat etti, cenazesi Kudüs’e nakledilerek orada defnedildi. Yerine oğlu Ebü’l-Kāsım Ûnûcûr geçti.

Mısır ve Suriye’deki hizmetleriyle tanınan Muhammed b. Tuğç devlet yönetiminde Ahmed b. Tolun’u örnek alırdı. İlmî faaliyetleri destekler, şair ve edipleri himaye ederdi. Şehirlerde, hac ve ticaret yollarında güvenliği sağlamış, ülkenin ekonomik durumunu düzeltmiş, tam ayar İhşîdî dinarları bastırmıştır. Büyük harcamalarla kurduğu ordu devrinin en güçlü ordusuydu. İbn Hallikân onun 400.000 kişilik bir orduya sahip bulunduğunu kaydeder (Vefeyât, V, 59). 8000 kişilik muhafız birliğinin olduğu ve her gece 3000 memlük tarafından korunduğu rivayet edilir. Muhammed’in mülk edinmeyi sevdiği, zaman zaman tüccarların ve zengin devlet adamlarının mallarını birtakım bahanelerle müsadere ettiği, ölen zenginlerin miraslarından pay aldığı belirtilmektedir. İbn Zûlâk, Muhammed b. Tuğç’un hayatı hakkında bir eser yazmıştır (bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA:

Kindî, el-Vülât ve’l-ķuđât (Guest), s. 281-294; Arîb b. Sa‘d, Śılatü Târîħi’ŧ-Ŧaberî (Taberî, Târîħ [Ebü’l-Fazl], XI içinde), s. 137; İbn Zûlâk, Sîretü Muĥammed b. Ŧuġc el-İħşîdî (İhsan Abbas, Şeźerât min kütübin mefķūde içinde), Beyrut 1988, s. 223-280; Mücmelü’t-tevârîħ ve’l-ķıśaś (nşr. Muhammed Ramazânî), Tahran 1318 hş., s. 421; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VII, 511, 523; VIII, 363-364, 418-419, 445-446, 457; İbnü’l-Adîm, Zübdetü’l-ĥaleb, I, bk. İndeks; İbn Hallikân, Vefeyât, V, 56-62; Makrîzî, el-Ħıŧaŧ, I, 328-329; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, III, 235-257; Mez, el-Ĥađâretü’l-İslâmiyye, I, 70-74,


158, 164, 262-264, 289, 398, 431; II, 142-143, 185, 253, 259, 261-262, 364-365, 379, 389; Seyyid İsmâil Kâşif, Mıśr fî Ǿahdi’l-İħşîdiyyîn, Kahire 1970; M. Canard, “Une Lettre de Muhammad Ibn Tugġ al-Iħšīd émir d’Egypte à l’empereur romain Lécapène”, Byzance et les musulmans du proche orient, London 1973, VII, 189-209; Hitti, İslâm Tarihi, III, 716-717; Hasan İbrâhim, İslâm Tarihi, IV, 37-41; Hamdi Alaslan, İhşîdîler Devleti: Siyasi Tarih, Sosyal Ekonomik ve Kültür Hayatı (doktora tezi, 1989), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 7-99; Şâkir Mustafa, MevsûǾatü düveli’l-Ǿâlemi’l-İslâmî ve ricâlihâ, Beyrut 1993, I, 344 vd.; Ahmed Abdürrâzık Ahmed, Târîħ ve âŝâruha’l-İslâmiyye, Kahire 1993, s. 141-152; C. H. Becker, “İhşidîler”, İA, V/2, s. 945; R. Guest, “Muhammed b. Tuğç”, a.e., VIII, 484-487; J. L. Bacharach, “Muĥammad b. Tuҗћғј”, EI² (İng.), VII, 411; Ahmet Ağırakça, “İhşîdîler”, DİA, XXI, 551-553.

Asri Çubukcu