MUHAMMED b. ABDULLAH HASAN

(محمّد بن عبد الله حسن)

(1864-1920)

Somali’de İngiliz ve İtalyan sömürgeci güçlerine karşı mücadele veren mahallî lider.

1864’te (veya 1856) Orta Somali’nin kuzeyindeki Kob Fardod yakınlarında doğdu. Soy bakımından Hz. Peygamber’le irtibatı bulunmadığı halde kendisine karşı duyulan saygıdan dolayı “Seyyid” diye tanınmıştır. Ogādîn kabilesinin Bah Geri kolundan gelmekle birlikte annesinin mensup olduğu Dulbahaute (Dulbuhante) kabilesinin içinde Bohotle’de yetişti ve ileride başlatacağı hareketin desteklenmesi konusunda bu kabileden faydalandı. Geleneksel dinî öğrenimini tamamladıktan sonra bulunduğu çevrenin dışına çıkarak değişik hocalardan ders aldı ve on dokuz yaşında şeyh unvanını kazandı. Bilgilerini geliştirmek yanında irşad amacıyla Harar, Mogadişu ve Nairobi gibi yerlere seyahat yaptı. 1894 yılında hacca gitti; Mekke’de Sudanlı şeyh Seyyid Muhammed b. Sâlih ile tanışarak onun Sâlihiyye adıyla kurduğu tarikata girdi ve zamanla şeyhin en ünlü halifesi oldu. Bu arada Vehhâbî hareketinin de etkisiyle bid‘atlardan kurtulup İslâm’ın aslî hüviyetine dönülmesi fikrini benimsedi.

Seyyid Muhammed 1895’te Aden üzerinden Somali’ye döndü ve Berberâ’da Sâlihiyye tarikatını yaymaya başladı; öncelikle akrabası olan bazı kabileler ona uydu. Tütün, alkollü içkiler, çay, kahve ve o bölgede yaygın biçimde kullanılan hafif uyarıcı kat (catha edulis) bitkisi yapraklarının çiğnenmesi aleyhinde vaazlar verdi. En büyük rakip tarikatı teşkil eden Kādiriyye mensuplarının tevessülü benimsemesi, ayrıca zikri devam ettirmek için zindelik sağladığı düşüncesiyle kat çiğnemeleri karşısında sert tavır aldı. 1897’de Kādirîler’in ciddi rekabetiyle karşılaşan ve Batı Somali sahillerindeki İngiliz sömürge idaresinin dikkatini üzerine çeken Seyyid Muhammed, düşmanlık ortamından uzaklaşmak ve Berberâ’daki misyonerlerin müslüman çocuklarını hıristiyanlaştırma faaliyetlerinden kurtulmak amacıyla Ogādîn yaylalarına hicret etti. Buraya gelişinin ikinci yılında Berberâ’dan kaçarak kendisine sığınan bir polisin silâhını isteyen Vali Cordeaux’ya sert mukabelede bulunan Seyyid (Martin, s. 182), işgalcilere karşı mücadele başlatma düşüncesiyle asker ve silâh tedarikine yöneldi. Birkaç ay sonra binlerce mensubuyla Berberâ-Burou yolu üzerindeki işbirlikçi bir bölgeyi yağmaladı ve ilk askerî harekâtını Jigjiga’da ilerleyen Etiyopyalılar’a karşı gerçekleştirdi. 1901 yılından itibaren üç yıl içindeki İngiliz hücumlarını başarıyla durduran Seyyid Muhammed’in 17 Nisan 1903’te Albay Phunket kumandasındaki bir keşif birliğini Gumburu tepesinde mağlûp etmesi, bölgede İngilizler’i bozguna uğratan Sudan Mehdîsi’nden bu yana müslümanların kazandığı en önemli zafer sayıldı. Artık kendisi arazi özelliklerini çok iyi bilen, yarısı tüfekli 6000 kişilik bir orduya, 2000 kadar da yedeğe sahipti. 1903 yılı içinde İngilizler’in İtalyan müttefikleriyle birlikte katıldığı Obbia’nın iç kesimlerindeki çarpışmaları da kazandı. 1904’te General Egerton tarafından kuşatılan Seyyid Muhammed ve adamları ağır kayıp vermelerine rağmen İngiliz hatlarını yarıp kaçmayı başardılar. Aynı yıl Etiyopyalılar ve İtalyanlar’la anlaşan İngilizler üzerlerine aralıklarla dört defa kuvvet sevkettilerse de kesin bir sonuç alamadılar.

1904 yılında önemli miktarda zayiat veren Seyyid Muhammed 1905’te İngilizler ve İtalyanlar’la barış antlaşması imzaladı. Buna göre kendisi Nugaal vadisinin Hint Okyanusu’na açıldığı yerde üçgen şeklindeki bölgeyi kontrolünde tutacak, İlig Limanı başşehri olacak, burada silâh ticareti durdurulacak, ayrıca İtalyan, İngiliz ve Etiyopyalılar’la mücadeleye son verilecekti. Böylece düşmanları tarafından resmen tanınmakla birlikte küçük bir bölgeye sıkıştırıldı ve kendi kabileleri Ogādîn ile Dulbahaute’den uzak düşürüldü. Ancak antlaşma bir yıl içinde bozularak mücadele yeniden başlatıldı; 1908’de üç yıllık bir süre için ateşkes yapıldıysa da fazla devam etmedi. Bu arada İngilizler’le İtalyanlar, Seyyid Muhammed’in gittikçe yükselen itibarını düşürmek amacıyla hileli bir yola başvurdular. Sâlihiyye tarikatının lideri Muhammed b. Sâlih’ten onunla ilgili birçok itham içeren ve artık tarikatla,


hatta İslâm’la ilgisinin kalmadığını belirten bir mektup almayı başardılar. Mektup karargâha ulaşınca çok sayıda müridi onu terketti. Her ne kadar Seyyid Muhammed, şahsına yönelik ithamları cevaplandırdığı ĶamǾu’l-muǾânidîn adlı bir risâle yazdıysa da tarikatın kendine taraftar ve karşıt olan iki gruba ayrılmasını önleyemedi.

1910’da barış girişimleri başarısızlıkla sonuçlanan İngilizler Somali’ye daha çok Hint birlikleri getirdiler ve yerli halktan yeni paralı askerler temin ettiler. Bu sırada Dulbahaute topraklarına geçen Seyyid Muhammed, burada en büyüğü Taleh’te olmak üzere birkaç kale yaptırdı. 1913 yılında bir İngiliz birliğini yenerek kumandanları dahil birçok askeri öldürdü; 1914’te Berberâ çevresini yağmaladı. Bu sırada müslüman olduğunu açıklayan ve onun kızlarından biriyle evlenmek isteyen yeni Etiyopya imparatoru Lidj Yassou ile bir ittifak kurduysa da bu ittifak bir yıl sonra imparatorun devrilmesiyle sonuçsuz kaldı. I. Dünya Savaşı esnasında Almanlar ve Osmanlılar’la iyi ilişkiler içinde olan Seyyid Muhammed’in devleti Bâbıâli tarafından tanındı (bu münasebetle padişaha yazdığı methiyesi için bk. a.g.e., s. 192-193). 1920 yılının ilk aylarında İngilizler tekrar saldırıya geçtiler. Uçakların bombardımanı ve kara birliklerinin ağır makineli tüfek ateşi karşısında tutunamayan müslümanlar batıya doğru çekildiler. Teslim olmayı ve devletini başka yerde kurması tekliflerini reddeden Seyyid Muhammed 21 Aralık 1920’de vefat etti. Böylece 1899 yılından beri sürdürdüğü bağımsızlık mücadelesi Somali halkı arasında bir vatan sevgisine dönüşmüş olarak sona erdi.

İtikadda Selefî-Eş‘arî, fıkıhta Şâfiî olan Seyyid Muhammed tasavvuf yoluyla bu anlayışa hizmet etmeye çalışmış ve ömrünü sömürgeci güçlerle mücadeleye adamıştır. Kendisi mehdîlik iddiasında bulunmadığı halde onu yıpratmak amacıyla muhalifleri böyle bir iddia ortaya atmış, ancak Brockelmann’ın da katıldığı bu iddiayı (Târîħu’ş-şuǾûbi’l-İslâmiyye, s. 649) Martin ve Ali Ma‘yûf çürütmüştür (bk. bibl.). Aynı zamanda yazar ve şair olan Seyyid Muhammed’in 1965 yılından sonra iki eseri ele geçmiştir. Bunlardan biri ancak dörtte bir kadarı bulunan ĶamǾu’l-muǾânidîn, diğeri Bimâl kabilesine yazdığı cihadın faziletine dair Risâletü’l-Bimâl adlı çalışmasıdır (geniş bilgi için bk. Martin, s. 195-201).

BİBLİYOGRAFYA:

D. Jardine, The Mad Mullah of Somaliland, London 1923; J. S. Trimingham, Islam in East Africa, Oxford 1964, s. 51, 102; a.mlf., The Sufi Orders in Islam, Oxford 1971, s. 121, 241; Câmî Ömer Îsâ, Târîħu’ś-Śûmâl fi’l-Ǿuśûri’l-vüsŧâ ve’l-ĥadîŝe, Kahire 1965, tür.yer.; R. L. Hess, Italian Colonialism in Somalia, Chicago 1966, s. 65-66, 69-71, 73-75, 80-81; B. G. Martin, Muslim Brotherhoods in 19th Century Africa, Cambridge 1976, s. 177-201; I. M. Lewis, A Pastoral Democracy, London 1976, s. 65-66, 67, 69, 70-72, 74-75, 79-80; a.mlf., “Muĥammad b. ǾAbd Allāh Ĥassān”, EI² (İng.), VII, 389-390; C. Brockelmann, Târîħu’ş-şuǾûbi’l-İslâmiyye (trc. Nebîh Emîn Fâris - Münîr el-Ba‘lebekkî), Beyrut 1988, s. 649-651; Ali Mahmûd Ali Ma‘yûf, Târîħu ĥareketi’l-cihâdi’l-İslâmiyyi’ś-Śûmâlî žıdde’l-istiǾmâr, Kahire 1992, s. 46-285; R. S. O’Fahey, Arabic Literature of Africa: The Writings of the Muslim Peoples of Northeastern Africa, Leiden-Boston 2003, s. 101-102; A. S. Bemath, “Sayyīd Muhammad ‘Abd Allah Hasan and the Somali Rebellion (1899-1920)”, al-ǾIlm, IV, Durban-Westville 1984, s. 98-116; Seyyid Hâlid Mahmûd Tirmizî, “Muĥammed b. ǾAbdullah Ĥasan”, Fikr o Nažar, XXVII/3, İslâmâbâd 1990, s. 41-71.

Mustafa Öz