MÜFREDAT

(المفردات)

İsim, künye veya lakapları nâdir olan muhaddisler hakkında kullanılan bir terim.

Sözlükte “yalnız, tek” anlamındaki ferd kelimesinin “if‘âl” kalıbından türeyen müfredin çoğulu olup “tek olanlar” demektir. Hadis terimi olarak “nâdir isim, künye ve lakaplarıyla bilinen şahıslar” mânasında kullanılmakta, ricâl ilminde başta sahâbe ve tâbiîn olmak üzere hadis âlim ve râvilerinden herhangi birinin pek bilinmeyen isim, künye veya lakaplarını ifade etmektedir. Müfredatın sahâbe ve tâbiîn dönemiyle daha sonraki devirlere ait birçok örneği bulunmaktadır. Bunlardan Cübeyb, Düreyb, Ecmed, Limâze, Lübey, Sender,


Sudey, Sunâbih, Şekel ve Tedûm isimlerde müfredatın; Ebû Muayd, Ebû Mürâye, Ebü’l-Müdille, Ebü’s-Senâbil, Ebü’l-Ubeydeyn ve Ebü’l-Uşerâ künyelerde müfredatın; Mendel (Mindel), Mutayyen, Müşküdâne, Sahnûn (Suhnûn) ve Sefîne lakaplarda müfredatın örnekleridir.

Okuma zorluğu bulunması sebebiyle veya yanlış zaptedilebileceği düşüncesiyle hadis âlimleri müfredat üzerinde durmuşlardır. Bu ayırımın ilk defa III. (IX.) yüzyılda Buhârî tarafından yapıldığı anlaşılmaktadır. Buhârî, yarı alfabetik olarak düzenlediği et-Târîħu’l-kebîr’inde hadis ricâlini ilk harflere göre sıralarken her harfin sonunda “Bâbü’l-vâhid” başlığı altında müfredatı zikretmiştir. Daha sonra İbn Ebû Hâtim’in de el-Cerĥ ve’t-taǾdîl’inde aynı usulü benimsediği ve müfredatı “el-Efrâd” başlığıyla verdiği görülmektedir. Ancak müfredatı esaslı şekilde ele alan ve bunları bir araya toplayan Berdîcî olmuştur. Berdîcî, Ŧabaķātü’l-esmâǿi’l-müfrede mine’ś-śaĥâbeti ve’t-tâbiǾîn ve aśĥâbi’l-ĥadîŝ adlı eserinde (Dımaşk 1987) müfred olduklarını kabul ettiği 425 ismi kronolojik sıraya göre beş tabaka halinde incelemiştir. Fakat pek az müfred isim zikrettiği, bunların bir kısmının müfred olmadığı ve tabaka ayırımını doğru yapmadığı gerekçesiyle eleştirilmiş ve Muhammed b. Ali es-Sûrî bu esere bir reddiye yazmıştır. V. (XI.) yüzyıldan itibaren alfabetik sistemin tam olarak uygulandığı Târîħu Dımaşķ, Üsdü’l-ġābe ve Tehźîbü’t-Tehźîb gibi ricâl kitaplarının telif edilmesiyle müfredat artık alfabe sırasına göre ele alınmaya başlanmış, bununla beraber Safiyyüddin Ahmed b. Abdullah el-Hazrecî, Ħulâśatü Teźhîbi Tehźîbi’l-Kemâl’inde bunları her harften sonra “et-Tefârîk” başlığı altında zikretmiştir. Müfredatla bilhassa elkāb, künâ, müteşâbih, el-mü’telif ve’l-muhtelif türü eserlerde çokça karşılaşılmaktaysa da bu konuda en zengin muhteva İbn Mâkûlâ’nın el-İkmâl’inde bulunmaktadır.

Müfredat hadis usulü konularından biri olarak da ele alınmıştır. İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî ǾUlûmü’l-ĥadîŝ’inde bu konuyu “el-Müfredât” başlığı altında incelemiş, Nevevî ve Süyûtî de ona katılmıştır. Usûl-i hadîs âlimlerinden Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr ve İbn Hacer el-Askalânî bu konuya “el-Esmâü’l-müfrede”, İbn Ebû Hâtim ve Zeynüddin el-Irâkī “el-Efrâd” başlığıyla yer vermiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, et-Târîħu’l-kebîr, II, 61, 146, 158, 182; III, 127, 224, 254, 264, 327, 447; Berdîcî, Ŧabaķātü’l-esmâǿi’l-müfrede (nşr. Sekîne eş-Şihâbî), Dımaşk 1987, s. 11-20, 35, 36, 44, 46; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, IV, 470; VII, 182; VIII, 434; İbnü’s-Salâh, ǾUlûmü’l-ĥadîŝ, s. 325-329; Nevevî, İrşâdü ŧullâbi’l-ĥaķāǿiķ (nşr. Nûreddin Itr), Beyrut 1411/1991, s. 210-212; Irâkī, Fetĥu’l-muġīŝ, s. 390-391; İbn Hacer el-Askalânî, Nüzhetü’n-nažar fî tavżîĥi Nuħbeti’l-fiker (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1413/1992, s. 141; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Beyrut 1399/1979, II, 271-278; Hazrecî, Ħulâśatü Teźhîb, s. 44, 54, 58, 65, 130, 161; Emîr es-San‘ânî, Tavżîĥu’l-efkâr (nşr. Salâh b. Muhammed b. Uveyza), Beyrut 1417/1997, II, 279; Ahmed M. Şâkir, el-BâǾiŝü’l-ĥaŝîŝ, Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), s. 210-214; Talât Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 261-262; Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 259-260.

Mehmet Efendioğlu