MUÂFÂ en-NEHREVÂNÎ

(المعافى النهرواني)

Ebü’l-Ferec el-Muâfâ b. Zekeriyyâ b. Yahyâ en-Nehrevânî el-Cerîrî (ö. 390/1000)

Edip, kıraat, tefsir ve hadis âlimi, fakih.

7 Receb 305 (24 Aralık 917) tarihinde dünyaya geldi. Genellikle tercih edilen bu tarih yanında 303 (915-16) yılında doğduğu kendisinden nakledilmiştir. Irak’ta Dicle’nin doğusunda Bağdat ile Vâsıt arasındaki Nehrevan’dan olmakla birlikte doğum yeri bilinmemektedir. Ulemâdan olan babası gibi İbn Tarârâ lakabıyla anılır. Bu lakap bazı kaynaklarda İbn Tarâre ve İbn Tarâr şeklinde de geçer ki Zebîdî Tarâr’ın onun dedesi olduğunu belirtir. el-Celîsü’ś-śâliĥ adlı eserinde verdiği bilgiden (I, 233), 314’te (926) hadis öğrenimi gördüğü, 316 (928) yılında İbn Ebû Dâvûd ve Ebû Muhammed İbn Sâid el-Hâşimî, bir yıl sonra da Ebü’l-Kāsım el-Begavî ve başka hocalardan, ayrıca Yahyâ b. Muhammed el-Mehâmilî, İbn Ukde, Muhammed b. Hemmâm el-İskâfî gibi Bağdatlı diğer âlimlerden ders okuduğu göz önüne alınınca on yaşlarında bu şehirde yaşadığı, tahsil için 316 (928) ve 319 (931) yıllarında Nehrevan’da (el-Celîsü’ś-śâliĥ, II, 454; IV, 41), 323’te (935) Sâmerrâ’da (a.g.e., I, 137; II, 453; IV, 39), ayrıca Basra’da (a.g.e., II, 96, 129) bulunduğu ve 335’te (946) Hulvân’a gittiği (a.g.e., II, 222) anlaşılmaktadır. Hac için Hicaz’a seyahati (a.g.e., III, 196),


Vezir Sâhib b. Abbâd ile görüşmek amacıyla Rey’e gitmesi hariç Irak dışına çıktığı hususunda bilgi yoktur. Bağdat’ta bir süre kadı nâibliği yaptığı kaydedilir. Muâfâ 18 Zilhicce 390 (19 Kasım 1000) tarihinde Nehrevan’da vefat etti. Ölüm tarihini birçok kaynağa aykırı olarak Yâkūt el-Hamevî ve İbnü’l-Enbârî’nin 12 Zilhicce (13 Kasım) şeklinde göstermesi yanlış olmalıdır.

Dostu İbnü’n-Nedîm, Muâfâ’nın Muhammed b. Cerîr et-Taberî’nin mezhebini bilme konusunda zamanında tek olduğunu, çeşitli ilimlerde mahir ve güçlü bir hâfızaya sahip bulunduğunu belirtir. Kendisiyle tanışan Ebû Hayyân et-Tevhîdî muhtelif ilimler yanında özellikle eser, ahbâr ve Arap tarihi konusunda geniş bilgisine dikkat çeker. Sonraki kaynaklar da fıkıh, nahiv, lugat, şiir ve edebiyat alanlarında devrinin önde gelen simaları arasında yer aldığını kaydeder.

Edebiyat alanında Niftâveyh gibi bir üstattan yararlanan Muâfâ bu konudaki eserinde İbn Düreyd, Ebû Bekir es-Sûlî, İbn Ziyâd el-Mukrî, Ebû Bekir İbnü’l-Enbârî ve çağdaşı diğer birçok edipten doğrudan haber ve kıssalar rivayet etmiştir. İbnü’l-Enbârî’nin verdiği bilgiye göre (Nüzhetü’l-elibbâǿ, s. 248) edebiyattaki hocalarından biri olan Ahfeş el-Asgar’ın (ö. 316/928 [?]) yine ona atıfla bu alandaki öğrencileri arasında zikredilmesi (DMBİ, IV, 133) yanlıştır. Dilbilimci olarak eklektik bir karakter taşıdığı ve belli bir ekole mensubiyetinin gözlenmediği belirtilirse de (Dietrich, CV [1955], s. 285) Basra’da tahsil görmesi ve eserindeki bazı ifadeleri Basriyyûn’a meylettiğini düşündürmektedir (bk. el-Celîsü’ś-śâliĥ, II, 281). Şiirlerinden örnekler yanında fesahatine örnek olarak nesrinden de bazı parçalar kaynaklarda yer almıştır.

Tefsir ve kıraat alanındaki bilgisiyle de tanınan Muâfâ bu hususta İbn Şenebûz, Ebû Îsâ el-Bekkâr, Ebû Müzâhim Mûsâ b. Ubeydullah el-Hâkānî ve Hıdır b. Hüseyin el-Hulvânî gibi hocalardan ders aldı. İbn Şenebûz ile İbn Mücâhid arasında şâz kıraatler konusundaki ihtilâf ve Muâfâ’nın İbn Şenebûz’un derslerine devam edip diğerinden rivayette bulunmaması, şâz kıraatleri benimseme hususunda hocasının görüşlerine katıldığı şeklinde yorumlanabilir. Önceki ulemâdan bu konuda Muâfâ üzerinde etkili olanlardan biri de fıkıh alanında olduğu gibi Muhammed b. Cerîr et-Taberî’dir. Taberî yedi kıraate bağlılığı vâcip görmez ve bu hususta yazdığı eserde yirminin üstünde kıraate yer verir (İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I, 31, 34). Aralarında Ahmed b. Mesrûr el-Habbâz, Ebû Ali Hasan b. Ali el-Ahvâzî, Ebü’l-Fazl Muhammed b. Ca‘fer el-Huzâî’nin de bulunduğu çok sayıda râvisi olmasına ve kıraate dair bir kitap yazmasına rağmen Ebü’l-Kāsım el-Hüzelî’nin bütün kıraatlere yer verdiği el-Kâmil adlı eseriyle Ebû Ma‘şer et-Taberî, Sıbtu’l-Hayyât ve İbn Fethân’ın kitaplarındaki sınırlı atıflar dışında Muâfâ’nın rivayetlerine kıraat kitaplarında yer verilmemiştir.

Muâfâ, Taberî’nin mezhebinin ateşli bir savunucusu, Taberî’den sonra onun mezhebinin en önemli müelliflerinden biri olmuştur. Taberî’nin vefat tarihi (310/923) göz önüne alınınca onun fıkhını doğrudan kendisinden değil talebeleri vasıtasıyla öğrendiği anlaşılır. Muâfâ Bağdat’ta o dönemde yaygın olan Hanefî, Şâfiî ve Zâhirî mezheplerine karşı kendi mezhebini savunmuş, Hanefîler’den Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî’nin el-CâmiǾu’l-kebîr’ine, Ebü’l-Hasan el-Kerhî’ye, Şâfiîler’den Müzenî ile Ebû Yahyâ el-Belhî’ye ve Zâhirî mezhebinin imamı Dâvûd ez-Zâhirî’ye reddiyeler kaleme almıştır (İbnü’n-Nedîm, s. 292-293). Taberî mezhebinin zamanla ortadan kalkmasıyla diğer tâbileri gibi Muâfâ’nın bu alandaki eserleri de gözden düşmüş, fıkhî görüşleri unutulmuştur. Bu mezhebe mensubiyetinin onun Sünnîliği konusunda bir delil olması yanında biyografisine dair kaynaklarda da bu hususta tereddüde yer verilmez. Şiî ve Sünnî kaynaklarında Şîa imamlarının menkıbelerine dair ondan birçok rivayetin nakledilmesi, İmâmiyye kaynaklarında onun rivayetiyle gelen bazı hadislerin bu mezhebin haklılığını teyit edici mahiyette olmasına rağmen (DMBİ, IV, 132) Ebû Ca‘fer et-Tûsî ve Necâşî gibi Muâfâ’ya yakın Şîa tabakat müellifleri ve bunları takip edenler onu Şiî müellifleri arasında zikretmez. Ancak Taberî’nin önce Şâfiî mezhebine mensup olması ve fıkhî görüşlerinin yakınlığı sebebiyle Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Muâfâ’yı Şâfiî tabakatına dair eserine alırken M. Ali Müderris gibi bazı biyografi yazarları da onun Şâfiî olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Rivayet konusunda güvenilir kabul edilen Muâfâ’dan ve öğrencilerinden hadis nakledenler arasında Ebü’t-Tayyib et-Taberî, Ebü’l-Kāsım el-Ezherî, Ebü’l-Alâ el-Vâsıtî, Ebû Sa‘leb, Ahmed b. Ömer en-Nehrevânî’nin adları anılabilir. Şîa ulemâsından Ali b. Muhammed el-Hazzâz, İbn Şâzân el-Kummî (Muhammed b. Ahmed), İbn Râzî (Ca‘fer b. Ahmed el-Kummî) ve başkaları ondan rivayette bulunmuştur.

Eserleri. İbnü’n-Nedîm, Muâfâ’nın yirmi kadar eserini zikreder ve onun kendisine fıkıh, kelâm, nahiv ve diğer konularda elliyi aşkın risâle yazdığını söylediğini belirtir. 1. el-Celîsü’ś-śâliĥu’l-kâfî ve’l-enîsü’n-nâśıĥu’ş-şâfî. Kısaca el-Celîs ve’l-enîs diye anılır. Müellifin edebiyat alanındaki en önemli eseri olup çeşitli konulardaki bilgisini yansıtır. Eserin ihtiva ettiği 100 meclis birer hadisle başlar, daha sonra tarihî ve edebî ahbâr, kıssa ve şiirlerle açıklamalara yer verilir. Üslûp bakımından Müberred’in el-Kâmil’inden etkilenmiş görünmekle birlikte ondan daha güzel bir plana sahiptir; ancak el-Kâmil kadar rağbet görmemiştir. Kıssaların çoğunun seçildiği Emevîler devri tarihiyle ilgili önemli bir kaynak özelliği taşıyan eser, ayrıca nakledilen ahbârın tam isnad ve tarihlerinin verilmesi bakımından dikkat çeker. Albert Dietrich’in geniş bir makalesinde incelediği eserin (ZDMG, CV [1955], s. 271-286; Ar. trc. için ayrıca bk. MMİAr.Dm., XXX/3 [1374/1955], s. 380-394) otuz beş meclisi üzerine Muhammed Mustafa Arslan yüksek lisans tezi hazırlamıştır (1971, Bağdat Üniversitesi). Muhammed Mürsî el-Hûlî de Ezher Üniversitesi’nde 1975’te doktora tezi olarak yayıma hazırladığı eserin ancak elli beş meclisi kapsayan iki cildini yayımlayabilmiş (Beyrut 1981-1983), onun vefatı üzerine kalan kırk beş meclisi İhsan Abbas neşretmiştir (III. cilt, Beyrut 1407/1987; IV. ciltle birlikte tam olarak Beyrut 1413/1993). 2. Cüzǿ. Dört varaklık bir hadis cüzü olup Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’de bir nüshası bulunmaktadır (Mecâmi‘, nr. 348).

Muâfâ’nın kaynaklarda adı geçen diğer eserleri arasında fıkıh ve fıkıh usulüne dair Kitâbü’l-Mürşid, Kitâbü’ş-Şürûŧ, Kitâbü’l-Meĥâđır ve’s-sicillât, Edebü’l-ķāđî, Kitâbü’t-Taĥrîr, Kitâbü’l-Ĥudûd; Arap dili hakkında Şerĥu Muħtaśari Ebî ǾÖmer el-Cermî, el-Muĥâvere; tefsir ve kıraate dair Tefsîrü’l-Ķurǿân (et-Tefsîrü’l-kebîr), Kitâbü’l-Ķırâǿât, Teǿvîlü’l-Ķurǿân, el-Beyânü’l-mûcez Ǿan Ǿulûmi’l-Ķurǿâni’l-muǾciz, Kitâb fî Ǿileli’l-ķırâǿât ve beyâni vücûhihâ anılabilir. Altı cilt olduğu belirtilen büyük tefsirinin el-Celîsü’ś-śâliĥ’te andığı el-Beyânü’l-mûcez olması muhtemeldir.


BİBLİYOGRAFYA:

Tâcü’l-Ǿarûs, “ŧrr” md.; Muâfâ en-Nehrevânî, el-Celîsü’ś-śâliĥu’l-kâfî ve’l-enîsü’n-nâśıĥu’ş-şâfî (nşr. M. Mürsî el-Hûlî), Beyrut 1413/1993, I, 137, 170, 189, 206, 217, 233, 308; II, 96, 129, 222, 281, 453, 454; III, 34, 67, 81, 196, 380; IV, 39, 41, 135, 143; ayrıca bk. neşredenin girişi, I, 19-156; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 292-293; Hatîb, Târîħu Baġdâd, XIII, 230-231; Kemâleddin el-Enbârî, Nüzhetü’l-elibbâǿ (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Kahire 1386/1967, s. 248, 329-330; İbnü’l-Cevzî, el-Muntažam, VII, 213-214; Yâkūt, MuǾcemü’l-üdebâǿ, XIX, 151-154; İbnü’l-Kıftî, İnbâhü’r-ruvât, III, 296-297; İbn Hallikân, Vefeyât, V, 221-224; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XVI, 544-546; a.mlf., MaǾrifetü’l-ķurrâǿ (Altıkulaç), II, 652-653; Ebü’l-Fidâ İbn Kesîr, Ŧabaķātü’l-fuķahâǿi’ş-ŞâfiǾiyyîn (nşr. Ahmed Ömer Hâşim - M. Zeynühüm M. Azeb), Kahire 1413/1993, I, 338-339; İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I, 31, 34; a.mlf., Ġāyetü’n-Nihâye, II, 302; Dâvûdî, Ŧabaķātü’l-müfessirîn (Lecne), II, 323-326; Tebrîzî, Reyĥânetü’l-edeb, VI, 270-272; Sezgin, GAS, I, 522-523; Âgā Büzürg-i Tahrânî, eź-ŹerîǾa ilâ teśânîfi’ş-ŞîǾa, Beyrut 1403/1983, V, 128; A. Dietrich, “Das Kitāb al-Ğalīs wa’l-anīs des Mu‘āfā, ein wertvolles altes Adab-Werk”, ZDMG, CV (1955), s. 271-286; Riyâzürrahman eş-Şirvânî, “el-Ķāđî Ebü’l-Ferec el-MuǾâfâ b. Zekeriyyâ ve kitâbühû el-Celîs ve’l-enîs”, Mecelletü’l-MecmaǾi’l-Ǿilmiyyi’l-Hindî, I/1, Aligarh 1976, s. 91-106; Ahmed Pâketçî, “İbn Ŧarârâ”, DMBİ, IV, 132-134.

Ahmet Özel