MU‘CEM
(المعجم)
Râvilerin adlarına göre alfabetik olarak düzenlenen eserlerin genel adı.
Sözlükte “kapalılık” anlamındaki ucme kökünden türeyen i‘câm “kapalılığı gidermek”, mu‘cem ise “kapalılığı giderme / kapalılığı giderilmiş (söz, kelime, harf vb.)” demektir. Buna göre benzer harfler arasındaki karışıklığı noktalarla gidermeye i‘câm, noktalı harflere el-hurûfü’l-mu‘ceme, bazılarına nokta koymak suretiyle karışıklığı / kapalılığı giderilen alfabe harflerine de hurûfü’l-mu‘cem denir. Özel isimlerin alfabe sırasına göre dizimini esas alan eserlerle sözlüklere mu‘cem adının verilmesi de isimlerdeki karışıklığı önleyen, kelimelerin anlamları arasındaki karışıklığı gideren eserler olmaları sebebiyledir. Mu‘cem terimi sözlük, tefsir ve hadis, tabakat ve biyografi, ülke adları gibi çeşitli alanlarda kullanılır. İsimlerin alfabetik sıralandığı çalışmalara ve ansiklopedik tertibe de bu ad verilmektedir. İlk râvisine (sahâbe) göre tertip edilen müsned türü eserlerin aksine son râvisine göre düzenlenen eserlere de mu‘cem denmektedir.
Hadis ilminde mu‘cem bir telif türü olup râvilerine göre tertip edilen kitapları ifade etmektedir. Bu kitaplar ya ilk veya son râvilerine (müellifin hocaları) yahut râvilerin ülkelerine göre alfabetik olarak kaleme alınır. Her râvinin adı altında rivayet ettiği bütün hadisler toplanabildiği gibi özellikle âlî isnadlılarından seçmeler yapılarak rivayetlerinden örnekler de verilebilir (Şâkir Mahmûd Abdülmün‘im, el-Müǿerriħu’l-ǾArabî, XV/40 [1989], s. 158). Mu‘cemlerde sıralama nâdiren hocanın vefat tarihine yahut ilim ve fazilet bakımından üstünlüğüne göre de yapılabilir (Abdülhay el-Kettânî, II, 41-42). İlk dönemlerin aksine bir âlimin hocalarının, ders arkadaşlarının veya talebelerinin zikredildiği kitaplara da mu‘cem denmektedir. İbn Hacer el-Askalânî’nin el-MecmaǾu’l-müǿesses, Bikāî’nin ǾUnvânü’z-zamân fî terâcimi’ş-şüyûħ ve’l-aķrân, Kādî İyâz’ın MuǾcemü şüyûħi’ś-Śadefî (İbn Sükkere) ve İbnü’l-Ebbâr’ın el-MuǾcem fî aśĥâbi’l-Ķāđî eś-Śadefî adlı eserleri bu türün örnekleridir. Mu‘cem terimi aynı zamanda bilgilerin alfabetik düzenlendiği çalışmaların genel adıdır. Türkçe’de hadis terimleri sözlüğü denilen eserlerin Arapça karşılığı olarak yine mu‘cem kelimesi kullanılır. Abdurrahman b. İbrâhim el-Humeysî’nin MuǾcemü Ǿulûmi’l-ĥadîŝi’n-nebevî’si böyle bir çalışmadır. Bir müellifin kendilerinden hadis aldığı hocalarının birer hadisine yer veren mu‘cemler bir yönüyle meşyeha türü eserlere benzemekle beraber meşyehalarda alfabetik olma şartı yoktur. Meşyeha terimi daha ziyade erken dönem muhaddislerince, bir musannifin hocalarının isimlerinin ve onlardan dinlediği rivayetlerin sıralanması ile meydana gelen eserler için kullanılmış, daha sonraları aynı telif türü mu‘cem diye anılmış ve bu kullanım yaygınlık kazanmıştır. Doğulu İslâm âlimleri bu telif türüne aynı zamanda “sebet” ismini vermişlerse de sebet terimi, daha çok talebenin hocasından hadis veya icâzet alma tarihine göre düzenlenen eserleri ifade etmektedir. Kuzey Afrika ve Endülüs ulemâsı, geç dönem çalışmalarında aynı anlama gelen “bernâmec” veya “fehrese” kelimelerini tercih etmişlerdir. Buna göre mu‘cemleri “mu‘cemü’l-hadîs” ve “mu‘cemü’ş-şüyûh” diye iki grupta ele almak mümkündür. Mu‘cemü’l-hadîse dair eserlerde müellif hocasının ismini belirttikten sonra kendisi hakkında kısaca bilgi verir ve onun tarikiyle rivayet ettiği hadisleri zikreder. Mu‘cemü’ş-şüyûhlarda ise şeyhlerin biyografileri verilip genellikle onlardan rivayet icâzeti alınan eserlerin listesi sıralanır. Mu‘cemü’l-hadîs türünün önemli kısmı sahâbe mu‘cemleridir. Sahâbe isimlerinin alfabetik sıralanıp rivayet ettikleri hadislerin kaydedildiği bu eserler arasında Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî’nin ve İbn Kāni‘in MuǾcemü’ś-śaĥâbe’leri anılabilir.
Mu‘cem kelimesini terim anlamında MuǾcemü’ş-şüyûħ adlı kitabında ilk kullanan müellifin Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî olduğu ileri sürülmüştür. Daha önce Fesevî ve Nesâî de hocalarının isimlerini ihtiva eden mu‘cemler yazmışlarsa da bunlar alfabetik değildir. Hadis ilmi sahasında yapılan bazı modern çalışmalarda ise mu‘cem “kelime fihristi” anlamına gelmektedir. Wensinck’in el-MuǾcemü’l-müfehres li-elfâži’l-ĥadîŝi’n-nebevî, Ebü’l-Fidâ Sâmî et-Tûnî’nin MuǾcemü mesânîdi kütübi’l-ĥadîŝ ve Muhammed Hüseyin Ebü’l-Fütûh’un MuǾcemü elfâži’l-ĥadîŝi’n-nebeviyyi’ş-şerîf fî śaĥîĥi’l-Buħârî adlı eseri bu tür çalışmalardandır.
Literatür. 1. el-MuǾcemü’l-kebîr. Taberânî’nin üç mu‘ceminin en genişi olup sahasındaki en hacimli mu‘cemdir. Eserde sahâbe adları alfabetik olarak sıralanmış, az hadis rivayet edenlerin (mukıllûn) bütün rivayetleri derlenmiş, çok hadis rivayet edenlerin (müksirûn) rivayetlerinden seçmeler yapılmış ve yaklaşık 25.000 hadis bir araya getirilmiştir. Müksirûndan olan sahâbîlerden Abdullah b. Abbas ve Abdullah b. Ömer’in rivayetlerine yer verilmiş, Enes b. Mâlik, Câbir b. Abdullah, Ebû Saîd el-Hudrî ve Hz. Âişe’nin müsnedleri zikredilmemiş, Ebû Hüreyre’nin rivayetleri ise Müsnedü Ebî Hüreyre adıyla müstakil bir ciltte toplanmıştır. el-MuǾcemü’l-kebîr’in Kütüb-i Sitte’ye olan zevâidleri Nûreddin el-Heysemî’nin MecmaǾu’z-zevâǿid’inde yer almaktadır. Eser Hamdî Abdülmecîd es-Selefî (I-XXV, Bağdat 1978, 1983, 1987; Musul-Kahire 1405/1984; Beyrut 1414/1993; Riyad 1415/1994) ve Muhammed Habîb el-Hîle (Tâif 1988) tarafından neşredilmiştir. İbn Balabân el-MuǾcemü’l-kebîr’i bablarına göre düzenlemiştir (Kettânî, s. 13-14). Taberânî’nin el-MuǾcemü’l-kebîr, el-MuǾcemü’l-evsaŧ ve el-MuǾcemü’ś-śaġīr’i bu türün en meşhur eserleri olduğundan “meâcim” denildiği zaman bu üç eser, “mu‘cem” denilince de el-MuǾcemü’l-kebîr kastedilir. 2. el-MuǾcemü’l-evsaŧ.
Taberânî bu eserinde 2000 kadar hocasının adını sıralamış ve onların 12.000 rivayetine yer vermiştir (Mahmûd et-Tahhân’ın neşrinde 9485, Târık b. İvazullah neşrinde 9489 hadis mevcuttur). Kendilerinden az hadis rivayet ettiği hocalarından birkaç rivayet, çok hadis rivayet ettiklerinden el-liden fazla hadis zikrettiği olmuştur. Eserde senedinin bir yerinde râvi sayısı teke düşen rivayetlere (ferd ve garîb hadisler) daha fazla yer verildiği için kitap Dârekutnî’nin el-Efrâd’ına benzetilmiştir. el-MuǾcemü’l-evsaŧ’ta sahihten münkere kadar her türlü rivayete yer verilmiş olup bunların bir kısmı el-MuǾcemü’l-kebîr’de de bulunmaktadır (nşr. Mahmûd b. Ahmed et-Tahhân, I-XI, Riyad 1405-1416/1985-1995; nşr. Târık b. İvazullah b. Muhammed, Abdülmuhsin b. İbrâhim el-Hüseynî, Kahire 1416/1995). Heysemî, MecmaǾu’l-baĥreyn fî zevâǿidi’l-MuǾcemeyn adlı eserinde el-MuǾcemü’l-evsaŧ ile el-MuǾcemü’ś-śaġīr’de yer aldığı halde Kütüb-i Sitte’de bulunmayan rivayetleri tesbit etmiştir. 3. el-MuǾcemü’ś-śaġīr. Eserde Taberânî’nin kendilerinden hadis rivayet ettiği 1161 hocasının adı alfabetik olarak sıralanmış ve bunların birer, bazan da ikişer hadisi senedleriyle birlikte yazılmıştır. Ayrıca müellifin hocalarından nerede ve ne zaman hadis dinlediğine, bazı hadislerin sıhhatine dair açıklamalara, râviler hakkında bilgilere, rivayet şekline ve yolculuk yaptığı yerlere dair ayrıntılara yer verilmiştir. el-MuǾcemü’ś-śaġīr’in birçok baskısı bulunmaktadır (I-II, Kahire 1968, 1983; Beyrut 1403/1983, 1406/1986, 1995; nşr. Abdurrahman Muhammed Osman, I-II, Medine 1388/1968; Mekke 1992). Muhammed Şekûr Mahmûd el-Hâc Emîr, er-Ravżü’d-dânî ile’l-MuǾcemi’ś-śaġīr li’ŧ-Ŧaberânî adlı çalışmasında eseri çeşitli nüshalarını karşılaştırıp rivayetlerin sıhhat derecesini belirterek yeniden neşretmiştir (Beyrut 1405/1985). Seyyid Tâlib Hüseyin el-MuǾcemü’ś-śaġīr’in tahkik ve tahrîcini doktora tezi (Bahâvelpûr İslâmiyye Üniversitesi), Sâlih Saîd Muhammed Zehrânî de eserin bir kısmının tahkik ve tahrîcini yüksek lisans tezi (1407/1987, Câmiatü Ümmi’l-kurâ külliyyetü’ş-şerîa ve’d-dirâsâti’l-İslâmiyye) olarak gerçekleştirmiştir. İsmail Mutlu kitabı Türkçe’ye çevirmiştir (Mu‘cemü’s-sagîr Tercüme ve Şerh, I-II, İstanbul 1996). 4. MuǾcemü’ş-şüyûħ. Ebû Ya‘lâ el-Mevsılî bu eserinde 335 hocasının adından sonra onlardan rivayet ettiği bir, nâdiren iki veya üç hadisi zikreder (nşr. Hüseyin Selîm Esed, Beyrut 1410/1989). 5. Kitâbü’l-MuǾcem. Ebû Saîd İbnü’l-A‘râbî, kendilerinden hadis dinlediği 336 hocasının künyelerini sıraladığı eserinde her birinden rivayet ettiği hadis veya hikâyelere yahut şiirlere yer vermiştir. 2465 hadis ihtiva eden kitabın ilk yarısını Ahmed b. Mîrin Seyyâd el-Belûşî tahkik ederek yayımlamıştır (I-VI, Riyad 1412/1992). 6. Kitâbü’l-MuǾcem fî esâmî şüyûħi Ebî Bekr el-İsmâǾîlî. Müellif eserinde adlarını sıraladığı 410 hocasından bir veya birkaç hadis zikretmiştir. Beş hocasından hadis rivayet etmemiş, elli altı hocası hakkında cerh ve ta‘dîle yer vermiş, hocalarının bir kısmından nerede hadis dinlediğini de belirtmiştir (nşr. Ziyâd Muhammed Mansûr, I-II, Medine 1410/1990; ayrıca bk. DİA, XXIII, 127). 7. MuǾcemü’ş-şüyûħ (MuǾcemü İbni’l-Muķrî). İbnü’l-Mukrî el-İsfahânî bu eserinde 874 hocasına ve her birinden dinlediği bir veya daha fazla hadise yer vermiştir. Hadisleri hocalarından nerede dinlediğini yazdığı gibi bir kısmının güvenilirliği hususunda açıklamada da bulunmuştur. Muhammed b. Sâlih el-Fellâh eser üzerine üç ciltlik bir doktora tezi hazırlamıştır (1425, el-Câmiatü’l-İslâmiyye kısmü’d-dirâsâti’l-İslâmiyye [Medine]). 8. MuǾcemü’ş-şüyûħ (MuǾcemü İbn CümeyǾ). Eserde müellif kendilerinden rivayette bulunduğu 387 hocasının birer hadisini zikretmiştir. 9. el-MuǾcem fi’l-ĥadîŝ. Abdülhâliķ b. Esed b. Sâbit’e ait olan eserin bir nüshası Köprülü Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (Fâzıl Ahmed Paşa, nr. 390). 10. MuǾcemü’ş-şüyûħ (el-MuǾcemü’l-kebîr). Zehebî’nin 1040 hocası hakkında bilgi verdiği hacimli bir çalışma olup iki cilt halinde yayımlanmış (nşr. M. Habîb el-Hîle, Tâif 1408/1988), eseri Rûhiyye Abdurrahman es-Süyûfî de MuǾcemü şüyûħi’ź-Źehebî adıyla neşretmiştir (Beyrut 1410/1990). Zehebî’nin el-MuǾcemü’l-muħtaś bi’l-muĥaddiŝîn adıyla kaleme alıp 394 hocası hakkında bilgi verdiği eserini (nşr. M. Habîb el-Hîle, Tâif 1408/1988) bu çalışmasından ihtisar ettiği anlaşılmaktadır. Rûhiyye Abdurrahman bu eseri de MuǾcemü muĥaddiŝi’ź-Źehebî adıyla yayımlamıştır (Beyrut 1413/1993). 11. el-MecmaǾu’l-müǿesses li’l-muǾcemi’l-müfehres. İbn Hacer el-Askalânî hacimli eserinde 730 hocasının hayatı, eserleri ve rivayet ettikleri kitaplar hakkında geniş bilgi vermektedir. Müellif bazı hocalarının hocaları hakkında da kitaplar yazmıştır (DİA, XIX, 525). 12. MuǾcemü’ş-şüyûħ. Necmeddin İbn Fehd bu eserinde 447’si erkek, altmış yedisi kadın olmak üzere 514 hocası hakkında bilgi vermektedir (nşr. Muhammed ez-Zâhî, Riyad 1982).
BİBLİYOGRAFYA:
Taberânî, el-MuǾcemü’l-kebîr (nşr. Hamdî Abdülmecîd es-Selefî), Beyrut, ts. (Dâru ihyâi’t-türâsi’l-Arabî), neşredenin girişi, I, 5-26; a.mlf., el-MuǾcemü’l-evsaŧ (nşr. Mahmûd et-Tahhân), Riyad 1405/1985, neşredenin girişi, I, 5-7; Keşfü’ž-žunûn, II, 1735-1737; Sıddîk Hasan Han, el-Ħıŧŧa fî źikri’ś-śıĥâĥi’s-sitte, Beyrut 1405/1985, s. 68; Abdülhay el-Kettânî, Fihrisü’l-fehâris, Fas 1346, II, 41-42; M. Zubayr Sıddîqî, Hadith Literature, Calcutta 1961, s. 120-121; Şâkir Mahmûd Abdülmün‘im, İbn Ĥacer el-ǾAsķalânî, Bağdad 1978, I, 465-499; a.mlf., “Dirâse fî ravâǿiǾi’l-meǾâcim”, el-Müǿerriħu’l-ǾArabî, XV/40, Bağdad 1989, s. 158-170; Ali Yardım, Hadis, İzmir 1984, II, 69-72; Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe (Özbek), s. 13-14, 281-289; İzmirli İsmâil Hakkı, Hadis Tarihi (nşr. İbrahim Hatiboğlu), İstanbul 2001, s. 255; İsmail L. Çakan, Hadis Edebiyatı, İstanbul 2003, s. 65-69; M. Ali en-Neccâr, “el-MeǾâcim”, ME, XXV/2 (1954), s. 169-172; Abdülkadir Palabıyık, “Taberânî ve el-Mu‘cemü’s-sagîr Adlı Eseri”, DÜİFD, XIII-XIV (2001), s. 191-203; M. Yaşar Kandemir, “Fehrese”, DİA, XII, 297-298; a.mlf., “Heysemî”, a.e., XVII, 292-293; a.mlf., “İbn Hacer el-Askalânî”, a.e., XIX, 525; Emin Âşıkkutlu, “İsmâilî”, a.e., XXIII, 127.
İbrahim Hatiboğlu