MÎZAN

(ميزان)

Mizancı Murad Bey (ö. 1917) tarafından II. Abdülhamid devrinde çıkarılan siyasî ve kültürel muhtevalı gazete.

1886 yılından itibaren değişik yerlerde ve farklı tarihlerde üç ayrı dönemde yayımlanan gazetenin yayın yeri ve dönemleri şöyledir: I. dönem: 21 Ağustos 1886 - 11 Aralık 1890, İstanbul, 158 sayı; II. dönem: 21 Ocak 1896 - 8 Temmuz 1896, Kahire, 26 sayı (nr. 159-184); 14 Aralık 1896 - 3 Mayıs 1897, Paris, 18 sayı (nr. 1-18); 10 Mayıs 1897 - 19 Temmuz 1897, Cenevre, 11 sayı (nr. 19-29); III. dönem: 30 Temmuz 1908 - 14 Nisan 1909, İstanbul, 135 sayı.

İlk sayıda, İstanbul’da çıkan gazetelerin sadece İstanbul halkına hitap ettiği, taşradaki halkın pek hesaba katılmadığı belirtilmiş, Mîzan’ın İstanbul dışında yaşayan halkı da göz önünde tutarak yayın yapacağı açıklanmıştır. Başlangıçta haftalık olarak neşredilen Mîzan’da iç ve dış olaylarla ilgili haber ve yorumların yanı sıra İstanbul gazetelerinde çıkan bir kısım yazılar değerlendirilmiş, ayrıca ilmî ve edebî mahiyette makalelere, piyasaya yeni çıkan kitap ve dergi ilânlarına yer verilmiştir.

Birinci yayın döneminde II. Abdülhamid yönetimine pek ters düşmeyecek doğrultuda bir politika sürdürmeye çalışan Mizancı Murad, bütün dikkatine rağmen gazetesini sansür tarafından zaman zaman kapatılmaktan kurtaramamıştır. Neşir hayatına girişinden bir süre sonra Murad Bey’in ele aldığı konular ve üslûbunun tonu gazetenin sansüre takılmasına sebep olur. İlki altı ay kadar süren kapatılmayı daha sonra diğerleri izler. Aralarda uğradığı zararlara rağmen yine de devlet ve milletin selâmetine hizmet ettiğine inanan Murad Bey, son kapatılma sırasında gazeteyi memleketteki mevcut şartlar altında artık İstanbul’da yayımlayamayacağını ilân etmekten kaçınmaz.

Bu devrede Şarkî Rumeli, Mısır, Girit meseleleri yanında Osmanlı Devleti karşısında Avrupa, Avrupa karşısında Osmanlı Devleti gibi konular dış politika gündemini belirlemiştir. Murad Bey, bu dönemde çok sık temas etmemekle birlikte rejim meselesinde parlamenter sistemin karşısındadır ve görüşleri sarayın resmî görüşüyle tam bir uyum halindedir. Gazetede bundan başka kapitülasyonlar, yabancı sigorta ve piyango şirketleri konusu, Reji İdaresi ve Düyûn-ı Umûmiyye, demiryolları meselesi, iktisat, maliye, maarif, basın, Bâbıâli ve memur maaşları konuları yanında posta idaresindeki aksamalar, bankalar, şehirdeki yangınlar, dinî günler gibi çok çeşitli hususlar yer almaktadır. Ayrıca Murad Bey, hemen her sayıda yazdığı “Vazife ve Mesuliyet” başlıklı yazılarıyla belli bir konu çevresinde daha ziyade genel anlamda siyasî nitelikteki düşüncelerini açıklamıştır. 1888-1889 yıllarında “Üdebâmızın Numûne-i İmtisalleri” başlıklı bir seri makalede edebiyat ve edebî tenkitle ilgili görüşlerini belirten Mizancı Murad, burada daha çok “edebiyyât-ı ahlâkiyye” adını verdiği bir anlayışı ön plana çıkarmaktadır. Yazara göre edebiyat millî özellikler taşımalı ve edebî eserlerde toplumun örf, âdet, ahlâk ve dinî kaidelerine bağlı kalınarak örnek alınabilecek tipler ortaya konulmalıdır. Türk edebiyatında aynı zamanda eskiyeni tartışmalarının yapıldığı bu yıllarda yeniliğin öncüsü Recâizâde Mahmud Ekrem’i savunan Menemenlizâde Mehmed Tâhir de Mîzan’da bu doğrultuda yazdığı yazılarıyla dikkati çekmektedir.

Kahire’de gerçekleştirilen ikinci yayın döneminde ise İstanbul’dakinin aksine yönetime karşı ağır eleştirilerle açıktan açığa siyasî bir muhalefet yapılmaktadır. Bu devrede çeşitli Avrupa ülkelerindeki Jön Türkler’le ilişki içinde olan, ancak İttihat ve Terakkî Cemiyeti’ne henüz fiilen katılmamış bulunan Mizancı Murad, yazılarında doğrudan doğruya Sultan II. Abdülhamid’i ve onun yakın çevresindeki yöneticileri hedef almakta, ele aldığı konların ağırlık noktasını ise devlet, millet,


hak, hukuk, görev ve sorumluluk duygusu etrafında daha çok iç politika meseleleri oluşturmaktadır. Aynı dönemde Mîzan sayfalarında Mizancı Murad’dan sonra en çok Tunalı Hilmi adına rastlanmaktadır.

1896 yılının ortalarında Mısır’dan Avrupa’ya giden Mizancı Murad 1897’de, daha önce Paris’te Ahmed Rızâ’nın çevresinde toplanan, ancak onun aşırı pozitivist görüşleri ve sert tutumundan rahatsız olan Jön Türkler’in başına geçer. Böylece Mîzan da Osmanlı İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin yayın organı haline gelir. Bu devrede gazete İttihat ve Terakkî Cemiyeti ileri gelenlerinden Binbaşı Çürüksulu Ahmed Bey, Ali Kemal, Şerefeddin Mağmûmî, Şefik Bey ve Şerif Bey’den meydana gelen bir yazı kurulu tarafından hazırlanmaktadır. 24 Nisan 1897’de Paris’te Ahmed Rızâ grubu ile Mizancı Murad grubu arasındaki anlaşmazlık dolayısıyla cemiyet merkezi Cenevre’ye nakledilince Mîzan 19. sayıdan itibaren yayımına burada devam eder. Gazetenin bu yayın döneminde esas özelliğini, öncekinden daha sert ve şiddetli bir tonda II. Abdülhamid yönetiminin eleştirilmesi oluşturmaktadır. Mizancı Murad zaman zaman hilâfet ve saltanat merkezi İstanbul’u ikinci bir Bastil, II. Abdülhamid’i de hilâfet makamını gasbetmiş “soyu belirsiz bir şahıs” diye nitelerken padişah yanlısı Ahmed Midhat Efendi ile İkdamcı Cevdet’i de “Osmanlılığın vebası” olarak vasıflandırır. “İttihat ve terakkî, cemiyet ve ma‘delet, usûl-i meşveret, hâkimiyyet-i milliyye, vazife ve mesuliyette müsâvat” gibi bazı prensiplerle çıkmakta olduğu bu devrede, Mîzan’da Jön Türkler’den Arap asıllı hıristiyan milliyetçisi Halil Ganem ile Fransa’da Türkler aleyhinde neşriyat yapan Albert Kodo gibi kişilerin yazılarına da yer verildiği görülmektedir. Mizancı Murad, hem Avrupa’da cemiyet içindeki huzursuzluk ve anlaşmazlıklar hem de II. Abdülhamid’in 1897 Türk-Yunan Muharebesi’nden zaferle çıkılması dolayısıyla ilân ettiği genel af üzerine Avrupa’daki Jön Türkler’in liderliğinden ayrılıp 14 Ağustos 1897’de İstanbul’a dönünce gazetenin Avrupa’daki yayımı da sona ermiş olur.

Mizancı Murad, II. Meşrutiyet’in ilânından sonraki günlerde Mîzan’ı bu defa İstanbul’da günlük olarak yeniden yayımlamaya başlar. Ancak bu son dönemde gazetedeki yazılarda tamamen İttihat ve Terakkî aleyhinde bir tavır sergileyen Murad Bey’in bu tutumu eski arkadaşlarını bir hayli rahatsız eder. Murad Bey, sırf bu yüzden Otuzbir Mart Vak‘ası’nın ardından hadisenin tertipçilerinden olduğu ithamıyla müebbet kalebentlik cezasına mahkûm edilir, gazetesi de bir daha çıkmamak üzere kapatılır.

Bu devrede de eski fikrî yapısını muhafaza eden gazetede Murad Bey’in Osmanlı toplumunun o günkü meselelerine, iç ve dış politika konularına bakış tarzı hemen hemen eskinin devamı mahiyetindedir. Daha önce Mısır’da neşredilen “Vazife ve Mesuliyet” başlıklı yazı serisinden bazıları yeniden yayımlanırken Ali Kemal’in “İnkılâbın Kadrini Bilip Biraz Ciddi Olalım”, Selim Sâbit’in “Milletlerin Tekâmül Felsefesi” gibi yazılarına yer verilmiştir. Murad Bey’in de “Hükümetin Mesleği”, “İnkılâbın Tarihçesi ve Sâbık İdare”, “Devletin ve Cemiyetin Dış Mesleği”, “Avrupa’da İnkılâbımıza Bir Bakış” gibi önemli yazıları çıkmıştır. Bu dönemin özelliği Murad Bey’in, İttihat ve Terakkî Cemiyeti’ne karşı daha önce II. Abdülhamid’e yönelttiği tarzda ağır eleştiriler yapması ve radikal bir yönetim kurmak isteyen cemiyet karşısında muhafazakâr kamuoyunun sözcüsü gibi görünmesidir. Yazılarında sık sık din, İslâmiyet, hilâfet ve ulemâ-yi din kavramlarına yer veren Murad Bey muhafazakâr cephenin savunucusu olarak dikkati çekmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Hilmi Ziya Ülken, Türkiye’de Çağdaş Düşünce Tarihi, Konya 1966, s. 179-184; E. E. Ramsaur, Jön Türkler ve 1908 İhtilâli (trc. Nuran Ülken), İstanbul 1972, s. 43, 51, 55-57, 65-66; Birol Emil, Mizancı Murad Bey, Hayatı ve Eserleri, İstanbul 1979, s. 229-399; a.mlf., Jön Türklere Dair Vesikalar, İstanbul 1982, tür.yer.; Şerif Mardin, Jön Türkler’in Siyâsî Fikirleri: 1895-1908, İstanbul 1983, tür.yer.; M. Şükrü Hanioğlu, Bir Siyasal Örgüt Olarak Osmanlı İttihad ve Terakki Cemiyeti ve Jön Türklük: 1889-1902, İstanbul 1985, I, tür.yer.; Sina Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, İstanbul 1987, s. 34-35; Hidayet Uğur, “Jön Türkler’in Çıkardığı Gazeteler 1. Mîzan”, Türk Düşüncesi, III/15, İstanbul 1955, s. 180-184; III/16 (1955), s. 268-272; Nazım Hikmet Polat, “Mizan”, TDEA, VI, 388-389.

Abdullah Uçman