MİDRÂRÎLER

(بنو مدرار)

772-976 yılları arasında Fas’ın Sicilmâse şehrinde hüküm süren bir hânedan.

Midrârîler (Benî Midrâr), Berberî Zenâte kabilesinin Miknâse koluna mensuptur; Benî Vâsûl olarak da tanınır. Kuzey Afrika’da Berberî Metgare kabilesi reisi Meysere’nin Emevîler’e karşı başlattığı Hâricî-Sufrî isyanlarına katılan Midrârîler, bu isyanların ardından güneye doğru kaçarak bugünkü Fas şehrinin yaklaşık 300 km. güneyindeki ovalara yerleştiler. Kabilenin reisi Ebü’l-Kāsım b. Semkû (Semğū, Semğun) b. Vâsûl, bölgeye gelenlerin sayısı artınca evler inşa ettirerek Sicilmâse şehrinin temellerini attı (140/757). Muhtemelen Hâricî-Sufrî bir âlim olması sebebiyle kabileye reis seçtirdiği mevâlîden Îsâ b. Mezyed (Yezîd) el-Esved’i on beş yıl sonra halkın mallarını haksız olarak üzerine geçirdiği için reislikten azledip ölüm cezasına çarptıran Ebü’l-Kāsım idareyi tekrar kendisi üstlendi (155/772). Midrârîler bu tarihten 976 yılına kadar Sicilmâse’ye hâkim olmayı başardılar.

Midrâr lakabıyla tanınan Ebü’l-Kāsım b. Semkû’nun Medine’de Abdullah b. Abbas’ın mevlâsı İkrime el-Berberî’den ders okumuş bir âlimin oğlu veya Endülüslü bir demirci olduğu rivayet edilmektedir. Ebü’l-Kāsım, mezhep farklılığına rağmen Sicilmâse’de hutbeyi Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr ve daha sonra Mehdî-Billâh adına okutarak Abbâsî hâkimiyetini tanımıştır. Öte yandan Midrârîler’in onun döneminde Hâricîliğin bölgedeki iki önemli kolu olan Sufriyye ile İbâzıyye’yi birleştiren bir anlayışı benimsedikleri kaydedilmektedir.

Ebü’l-Kāsım b. Semkû’nun ölümünden (167/783-84) sonra yerine geçen oğlu Ebü’l-Vezîr İlyâs, 174’te (790-91) kardeşi Ebü’l-Muntasır (Ebü’l-Mansûr) I. Elyesa‘ tarafından tahttan indirildi. Midrârî emîrlerinin en güçlüsü sayılan I. Elyesa‘, otuz üç yıl süren saltanatı döneminde (791-824) emirliğin topraklarını batı yönünde Der‘a’ya kadar genişletti. Bölgede isyana kalkışan Berberîler’i itaat altına alarak istikrarı sağladı. Der‘a madenlerinin gelirine beşte bir vergi koydu. 199 (814-15) yılında Sicilmâse’yi dış tehlikelere karşı korumak için surları yeniletti. Ayrıca şehri genişletip kabileleri belirli mahallelere yerleştirdi. Bu sırada Sahrâ’da yaşayan bazı kabileler de Sicilmâse’ye geldiler. Bir ulucami ile köşkler ve idarî binaların inşa edildiği bu dönemde Sicilmâse İslâm mimarisinin önemli merkezlerinden biri haline geldi.

Ebü’l-Muntasır I. Elyesa‘ın 208 (823-24) yılında vefatının ardından yerine bazı tarihçilerin hânedanın gerçek kurucusu kabul ettikleri, Midrâr lakabıyla tanınan oğlu Ebû Mâlik el-Muntasır geçti. Midrâr, Endülüs Emevîleri ve Tâhert’te hüküm süren Hâricî-İbâzî Rüstemîler’le iyi ilişkiler kurdu. Sufrîliği bırakarak İbâzîliği benimsedi ve Rüstemîler’in kurucusu Abdurrahman b. Rüstem’in kızıyla evlendi. Biri Abdurrahman’ın kızından, diğeri kabilesine mensup eşinden doğan iki oğluna da Meymûn adını veren Midrâr döneminde İbnü’r-Rüstemiyye ve İbnü’s-Sakıyye adıyla tanınan iki oğlu arasında üç yıl süren bir iktidar kavgası yaşandı. Midrâr’ın veliaht tayin ettiği, Abdurrahman’ın kızından olan İbnü’r-Rüstemiyye kısa bir süre sonra babasını tahttan indirdi. Miknâse liderleri, kabilecilik gayretiyle İbnü’r-Rüstemiyye’yi iktidardan uzaklaştırıp tahtı İbnü’s-Sakıyye’ye teklif ettiler. Ancak onun babasından çekinerek teklifi kabul etmemesi üzerine Midrâr’ı tekrar tahta oturttular. Midrâr 253 (867) yılında ölünce yerine İbnü’s-Sakıyye geçti. 263’te (876-77) vefat eden İbnü’s-Sakıyye’nin yerine tahta oturan oğlu Muhammed hânedanın nüfuzunu Mağrib’in Sahrâ bölgesine doğru genişletti. 270 (883) yılında ölen Muhammed’in ardından Midrârî tahtına amcası II. Elyesa‘ b. Muntasır çıktı.

Sicilmâse civarında ve Fas-Tilimsân şehirleri arasında kalan bölgede yaşayan Zenâte kabilelerini hâkimiyeti altına almayı düşünen II. Elyesa‘, bu kabilenin Metgare kolunun Sufrîliği terkedip


Sünnî Endülüs Emevîleri’ne yaklaşması üzerine bundan vazgeçmek zorunda kaldı. II. Elyesa‘ın son zamanlarında Midrârîler Şiî Fâtımîler’in hâkimiyetine girdi. Kuzey Afrika’da İsmâilî davetini yürüten Ebû Abdullah eş-Şiî, Fâtımîler’in kurucusu Ubeydullah el-Mehdî’yi Kuzey Afrika’ya davet etmişti. Ubeydullah, oğlu Kāim-Biemrillâh el-Fâtımî’yi ve bazı adamlarını yanına alarak tâcir görünümünde bölgeye geldi. Şevval 292’de (Ağustos 905) Sicilmâse’ye ulaşan Ubeydullah el-Mehdî takdim ettiği hediyelerle II. Elyesa‘ın gönlünü kazanmayı başardı. Ancak Hâricî-İbâzî olmakla birlikte Abbâsîler’le iyi münasebetler içinde bulunan II. Elyesa‘, Ağlebî emîri ve Abbâsî halifesinin isteği üzerine Ubeydullah’ı ve oğlunu tutukladı. Bunu öğrenen Ebû Abdullah eş-Şiî, Kütâme’den teşkil ettiği ordunun başında İfrîkıye’den yola çıktı. Önce Tâhert’teki Rüstemîler’i itaat altına aldı, ardından 6 Zilhicce 296 (26 Ağustos 909) tarihinde Sicilmâse şehrini kuşattı. Aynı gün II. Elyesa‘ın kuvvetlerini yenerek Ubeydullah’ı ve Kāim-Biemrillâh’ı hapisten kurtardı. Beklenen imamın geldiğini söyleyerek bütün hak ve yetkilerini Ubeydullah’a devretti. Ubeydullah, Sicilmâse’de kaldığı kırk gün içinde halkının çoğunluğu Şiî olan Der‘a ve Sûs bölgelerinden gelen heyetleri kabul etti. Fâtımî askerleri tarafından yakalanıp hapse atılan II. Elyesa‘, Kāim-Biemrillâh sayesinde öldürülmekten kurtuldu; ancak hapiste iken ölüm orucunda açlıktan öldü.

Ebû Abdullah eş-Şiî, Sicilmâse’den ayrılırken İbrâhim b. Gālib el-Mezâtî’yi vali tayin etmiş, yanında bir muhafız birliği bırakmıştı. Muhafızların azlığını fırsat bilen Midrârî liderleri, Şiîler’den hoşlanmayan halkın desteğiyle Fâtımî ordusunun ayrılmasından elli gün sonra çıkardıkları bir ayaklanma sırasında valiyi ve muhafızlarını öldürüp bölgeye tekrar hâkim oldular (Zilhicce 297 / Ağustos 910). Bu olayın ardından Midrârî tahtına oturtulan Feth b. Meymûn’un iki yıl sonra ölmesi üzerine yerine kardeşi Ahmed b. Meymûn geçti. Onun saltanatının beşinci yılında Sicilmâse, Fâtımîler’in Tâhert valisi Mesâle b. Habbûs el-Miknâsî tarafından ikinci defa işgal edildi. Mesâle işgalin ardından Midrârî ailesinden Şiîliği benimseyen, Fâtımîler’e sadık bir kişiyi vali tayin etti. Ancak Ahmed b. Meymûn, gerçekleştirdiği bir isyanla Fâtımî valisini şehirden çıkarıp tahtına yeniden oturdu. Bunu duyan Mesâle bir ordu göndererek Sicilmâse’ye tekrar hâkim oldu (309/921); Ahmed b. Meymûn da bu sırada öldürüldü.

Fâtımî yöneticileri, Sicilmâse’yi üçüncü işgallerinden sonra şehre Şiî vali tayin etmeyip Midrârî hânedanına mensup Muhammed b. Sârû’yu valiliğe getirdiler. Onun ölümünün (321/933) ardından yerine oğlu Ebü’l-Muntasır Muhammed geçti. Mu‘tez unvanını alan Muhammed b. Sârû ve oğlu Ebü’l-Muntasır döneminde Midrârîler Bilâdüssûdan’ın batı bölgelerine giden ticaret yolunu da içine alan güney ticaret yollarının idaresini ellerine geçirdiler. İbn Havkal’e göre İfrîkıye, Fas, Endülüs, Sûs, Ağmat ve diğer merkezlerle Batı Sudan ülkeleri arasında Sicilmâse üzerinden gerçekleştirilen kervan ticaretinden ve diğer vergilerden elde edilen gelir 400.000 dinara ulaşmıştı. Bu meblağ bütün Mağrib’den toplanan verginin yarısına eşitti (Śûretü’l-arż, s. 100). Fâtımîler’e bağlı olarak on yıl Sicilmâse’yi yöneten Ebü’l-Muntasır’ın ölümünden sonra yerine on üç yaşındaki oğlu Semkû b. Muhammed el-Muntasır geçirildi.

Semkû el-Muntasır’ın kısa süren valiliğinde işler babaannesi tarafından yürütüldü. İki ay sonra İbn Vâsûl diye tanınan Muhammed b. Feth (Vâsûl b. Meymûn) bir isyanla yönetimi ele geçirip Semkû’yu hapse attı (331/943). Bu yıllarda Kuzey Afrika’da Endülüs Emevîleri ile Fâtımîler arasında devam etmekte olan iktidar mücadelesi çok şiddetlenmişti. Midrârî hânedanı da Emevî-Fâtımî mücadelesinin etki alanına girdi. Endülüs Emevî Devleti Hükümdarı III. Abdurrahman’ın Fâtımîler’e karşı isyancı Berberî kabilelerini desteklemesi kendisine bölgede büyük bir nüfuz kazandırmıştı. Bu bölgelerde yaşayan kabile ve hânedanlar ona tâbi oldu. Fâtımî hâkimiyetinden kurtulmak için teşebbüslerde bulunan Midrârîler de bu gelişmeden etkilendi.

Endülüs’te Asturia-Leon kuvvetlerine karşı müslümanların yenilmesiyle sonuçlanan Simancas savaşına katılan (11 Şevval 327 / 1 Ağustos 939) ve bu sayede yakından tanıma fırsatı bulduğu Endülüs Emevî Devleti yöneticileriyle dostane ilişkiler kuran İbn Vâsûl, Hâricî mezhebini terkedip Endülüs’te hâkim olan Mâlikî mezhebine girdi. Öte yandan hutbeleri Sünnî Abbâsî halifesi adına okutmaya başladı. İbn Vâsûl, bu uygulamayı on yıl boyunca sürdürdükten sonra 342 (953) yılında halifeliğini ilân edip Emîrü’l-mü’minîn Şâkir Billâh (Lillâh) unvanıyla biat aldı ve Şâkiriyye denilen sikke kestirdi. Ancak onun bu hareketleri, kendilerine bağlı kaldıkları sürece Midrârîler’in mezhebine karışmayan Fâtımîler’i çok kızdırdı.

Kuzey Afrika’nın tamamını hâkimiyeti altına almak için harekete geçen Fâtımî Halifesi Muiz-Lidînillâh, 347’de (958) ünlü kumandanlarından Cevher es-Sıkıllî’yi büyük bir ordunun başında bölgeye gönderdi. Cevher, Tâhert yakınlarında Endülüs’e bağlı kuvvetleri yendikten sonra Sicilmâse üzerine gitti. Cevher ile savaşı göze alamayan İbn Vâsûl, ailesi ve yakınlarıyla birlikte hazinelerini de alarak gizlice şehirden ayrılıp Tâskirât Kalesi’ne sığındı. Onun ayrılmasının ardından şehre giren Cevher ilk iş olarak Şâkiriyye’nin yerine yeni bir para bastırdı. Birkaç gün sonra durumu görmek için kıyafet değiştirip şehre girmeye çalışan İbn Vâsûl, Metgare kabilesinden bir kişi tarafından tanındı ve yakalanıp Cevher’e teslim edildi (347/958). İbn Vâsûl, Cevher tarafından zincire vurularak İfrîkıye’ye götürülüp Rakkade’de hapse atıldı. Hapishanede Şiîliği kabul etmesi için yapılan şiddetli baskılara direndi ve orada öldü.

Sicilmâse halkı, Cevher’in Sicilmâse’den ayrılmasının ardından tayin ettiği valiyi öldürüp İbn Vâsûl tarafından tahttan indirilerek hapse atılan Semkû el-Muntasır’ı tekrar Midrârî emîri ilân etti. Ancak Semkû, kısa bir süre sonra Fâtımî halifesinin gönderdiği ordu tarafından bertaraf edilip yerine Fâtımî nüfuzunu tanıyan kardeşi Ebû Muhammed Abdullah b. Muhammed el-Mu‘tez Midrârî emirliğine getirildi (352/963). Endülüs Emevî halifesi adına hareket eden Mağrâve kabilesi emîri Hazrûn b. Fülfûl, Sicilmâse üzerine yürüyüp Ebû Muhammed el-Mu‘tezz’i öldürerek Midrârî hânedanına son verdi (366/976). Böylece Sicilmâse ve çevresi Endülüs Emevî Devleti’nin hâkimiyetine girmiş oldu.

Sicilmâse, altın kaynağı Batı Sudan’a giden kervanların uğramak zorunda olduğu bir ticaret merkeziydi. Midrârîler, Büyük Sahrâ’nın batısından Batı Sudan ülkelerine uzanan ticaret yollarını denetim altında tutarak büyük kazanç sağlamışlar, ayrıca Der‘a madenlerinden büyük gelir elde etmişlerdir. 340 (951-52) yılında Sicilmâse’yi ziyaret eden İbn Havkal şehrin güzelliğini, halkının zenginliğini ve medenîliğini hayranlıkla anlatır. İbn Havkal ayrıca, Avdagost şehrinde karşılaştığı bir tüccarın elinde Sicilmâseli bir tüccar tarafından verilmiş 42.000 dinarlık bir senet gördüğünü, bunun Doğu İslâm dünyasında imkânsız olduğunu söyler (Śûretü’l-arż, s. 99-100).


BİBLİYOGRAFYA:

Ya‘kūbî, Kitâbü’l-Büldân (Âyetî), s. 110; Nu‘mân b. Muhammed, el-Mecâlis ve’l-müsâyerât (nşr. İbrâhim Şebbûh v.dğr.), Tunus 1978, s. 214, 224, 255, 388-392, 411-412; a.mlf., İftitâĥu’d-daǾveti’z-zâhire ve ibtidâǿü’d-devle (nşr. Vedâd el-Kādî), Beyrut 1970, s. 128-130, 152-154, 160, 231-232, 236-237, 240-245; İbn Havkal, Śûretü’l-arż, s. 91-92, 99-100; Bekrî, el-Mesâlik ve’l-memâlik (nşr. de Slane), Paris 1965, s. 148-151, 161; İbn İzârî, el-Beyânü’l-muġrib, I, 152-157; İbnü’l-Hatîb, AǾmâlü’l-aǾlâm (nşr. Ahmed Muhtâr el-Abâdî - M. İbrâhim el-Kettânî), Dârülbeyzâ 1964, III, 139, 142-145, 147-148; İbn Haldûn, el-Ǿİber, VI, 130-134; Kalkaşendî, Śubĥu’l-aǾşâ, VI, 163, 165, 167; İdrîs İmâdüddin, Târîħu’l-ħulefâǿi’l-Fâŧımiyyîn bi’l-Maġrib: el-Ķısmü’l-ħâś min kitâbi ǾUyûni’l-aħbâr (nşr. Muhammed el-Ya‘lâvî), Beyrut 1985, s. 605, 610, 626, 633, 637; Hasan el-Vezzân, Vaśfü İfrîķıyye, II, 86, 120-122, 127-128, 148-149; Selâvî, el-İstiķśâ, I, 124-127; Abdallah Laroui, The History of the Maghrib (trc. R. Manheim), Princeton 1977, s. 113-114; Jamil M. Abu’n-Nasr, A History of the Maghrib in the Islamic Period, Cambridge 1987, s. 17-19, 49-50, 73, 79; T. K. Park, Historical Dictionary of Morocco, London 1996, s. 149-150; George S. Colin, “Sicilmâse”, İA, X, 587-588; Ch. Pellat, “Midrār”, EI² (Fr.), VI, 1031-1035; M. Terrasse, “Siғјilmassa”, a.e., IX, 566-568; Mübârek Rıdvân, “Benî Midrâr”, MaǾlemetü’l-Maġrib, Rabat 1413/1992, V, 1558-1561.

İbrahim Harekât