MEYMÛNE

(ميمونة)

Meymûne (Berre) bint el-Hâris b. Hazn el-Hilâliyye (ö. 51/671)

Hz. Peygamber’in son olarak evlendiği hanımı.

590 yılı civarında doğdu. Resûl-i Ekrem ile evlenmeden önce adı Berre idi. Hz. Peygamber “cömert, dürüst ve itaatkâr” anlamına gelen bu ismi taşımayı insanın kendini tezkiyesi olarak kabul ettiğinden adını Meymûne olarak değiştirdi (DİA, I, 333). Annesinin Hind (Havle) bint Avf olduğu bilinmektedir. Öz kardeşleri arasında Hz. Abbas’ın eşi Ümmü’l-Fazl Lübâbe, Hâlid b. Velîd’in annesi Lübâbe es-Suğrâ, ana bir kardeşleri arasında Hz. Hamza’nın eşi Selmâ (Sülmâ) bint Umeys, Ca‘fer b. Ebû Tâlib’in eşi Esmâ bint Umeys ve Resûl-i Ekrem’le üç ay kadar evli kaldıktan sonra vefat eden Zeyneb bint Huzeyme de (İbn Abdülber, IV, 405) bulunmaktadır. İslâm’ın zuhurundan bir süre önce evlendiği Mes‘ûd b. Amr es-Sekafî’den ayrılmasının ardından Ebû Rühm b. Abdüluzzâ ile evlenen Meymûne kocasının ölümü üzerine Hz. Peygamber ile evlenmek istediğini Ümmü’l-Fazl Lübâbe’ye açmıştı. Hz. Abbas veya Ca‘fer b. Ebû Tâlib de Resûl-i Ekrem’e onu nikâhlamasını teklif etmiş, Resûlullah umretü’l-kazâya hazırlanırken Mekke’deki amcası Abbas’a haber göndererek Meymûne ile evlenmesine aracılık yapmasını istemişti. Hicretten önce İslâmiyet’i kabul eden Meymûne’nin, Hz. Peygamber’in evlenme niyetini öğrenince kendini ona hibe ettiği, kendisini Peygamber’e hibe eden mümin kadının evliliğini Peygamber de onu nikâhlamayı dilediği takdirde sadece Peygamber’e mahsus olmak üzere onaylayan âyetin (el-Ahzâb 33/50) bu olay üzerine indiği, Resûl-i Ekrem’in ona 500 dirhem mehir verdiği ve bundan sonra bir daha evlilik yapmadığı rivayet edilmektedir.

Bazı evliliklerinde siyasî hedefler de güden Hz. Peygamber’in bu evliliğiyle, yetmiş kadar sahâbînin şehid düştüğü Bi’rimaûne olayından (4/625) sonra Meymûne’nin mensup olduğu Arabistan’ın güçlü kabilelerinden Âmir b. Sa‘saa ile akrabalık kurmak istediği anlaşılmaktadır. Resûl-i Ekrem Meymûne’yi Mekke’de nikâhlamak istemiş, fakat müşrikler umre için kendilerine verilen sürenin dolduğunu söyleyerek onu şehri bir an önce terketmeye zorlayınca bu evlilik Zilkade 7’de (Mart 629) Mekke-Medine yolu üzerinde bugün Nüveyriye diye anılan Serif mevkiinde gerçekleşmiştir. Evliliğin Resûlullah ihramlıyken mi yoksa ihramdan çıktıktan sonra mı yapıldığı konusunda farklı görüşler ileri sürülmüşse de nikâhın ihramlıyken kıyıldığı, zifafın umreden sonra gerçekleştiği anlaşılmaktadır (Buhârî, “Meġāzî”, 43; Müslim, “Nikâĥ”, 48). Bu evlilikten sonra Âmir b. Sa‘saa kabilesine mensup heyetler Medine’ye gelip Hz. Peygamber’le görüşmüş ve kabile halkı İslâmiyet’i kabul etmiştir.

Meymûne 51 (671) yılında Serif’te yahut Mekke’de bulunduğu sırada vefat


etti ve Serif’te defnedildi; cenaze namazını Abdullah b. Abbas kıldırdı. Onun 61 (680-81), 63 (682-83) veya 66’da (685-86) öldüğü söylenmekteyse de Hz. Âişe’nin (ö. 58/678), “Meymûne bizim en müttakimiz, akrabalık bağını en fazla gözetenimizdi” şeklindeki sözü onun 58’den önce vefat ettiğini göstermekte, ümmehâtü’l-mü’minîn arasında en son ölenin Meymûne olduğuna dair rivayetin (İbn Hacer, el-İśâbe, IV, 413) isabetsizliğini ortaya koymaktadır. Meymûne’nin 39 (659-60) veya 49’da (669) öldüğü de kaydedilmektedir.

Rivayetleri Kütüb-i Sitte’de yer alan Meymûne’nin Resûl-i Ekrem’den yetmiş altı hadis naklettiği kaydedilmekte, bunlardan yedisi Śaĥîĥayn’de, biri yalnız Śaĥîĥ-i Buħârî’de, beşi yalnız Śaĥîĥ-i Müslim’de bulunmaktadır. Rivayetlerinden altmışı Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde yer almaktadır (VI, 329-336). Kendisinden bu hadisleri kız kardeşlerinin çocukları İbn Abbas, Abdullah b. Şeddâd b. Hâd, Yezîd b. Esam, Abdurrahman b. Sâib ile âzatlıları Süleyman b. Yesâr ve Atâ b. Yesâr, İbn Abbas’ın âzatlısı Küreyb ve başkaları rivayet etmiştir. İbn Abbas, Resûl-i Ekrem’in geceleyin nasıl ibadet ettiğini görmek için bazan Meymûne’nin evinde yatmış, teyzesinden Resûlullah uyandığında kendisini de uyandırmasını istemiş ve bu husustaki tesbitlerini rivayet etmiştir (Müslim, “Müsâfirîn”, 181, 182, 185-195).

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, VI, 329-336; Buhârî, “Meġāzî”, 43; Müslim, “Müsâfirîn”, 181, 182, 185-195, “Nikâĥ”, 48; Vâkıdî, el-Meġāzî, II, 738, 740, 829, 866, 868; III, 1101; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VIII, 132-140; Belâzürî, Ensâb, I, 444-448; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, IV, 404-408; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, VII, 272-273; Muhibbüddin et-Taberî, es-Simŧu’ŝ-ŝemîn fî menâķıbi ümmehâti’l-müǿminîn (nşr. Abdülmecîd Tu‘me Halebî), Beyrut 1418/1997; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, II, 238-245; İbn Hacer, el-İśâbe, IV, 411-413; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, XII, 453; Hazrecî, Ĥulâśatü Teźhîb, s. 496; Diyarbekrî, Târîħu’l-ħamîs, Kahire 1283, II, 64-65; Kehhâle, AǾlâmü’n-nisâǿ, V, 138-139; Abdüssabûr Şâhin - Islâh Abdüsselâm er-Rifâî, MevsûǾatü Ümmehâti’l-müǿminîn: Dirâse fî siyerihinne ve merviyyâtihinne, Kahire 1412/1991, s. 178-182; Fr. Buhl, “Meymûne”, İA, VIII, 181; Özgü Aras, “Ad Koyma”, DİA, I, 333.

M. Yaşar Kandemir