MEVDÛD b. MES‘ÛD-i GAZNEVÎ

(مودود بن مسعود غزنوي)

Ebü’l-Feth Şihâbü’d-dîn ve’d-devle ve Kutbü’l-mille Mevdûd b. Mes‘ûd-i Gaznevî (ö. 440/1048)

Gazneli hükümdarı (1041-1048).

Muhtemelen 401-402 (1010-1011) yılları arasında doğdu. Sultan Mesud, büyük oğlu Mevdûd’u ilk olarak Türkmenler’i kontrol altında tutmak için Dihistan bölgesinde görevlendirdi (426/1035). Ardından Selçuklular’ın faaliyetlerini önlemek amacıyla Mevdûd’u ve başkumandan Ali Dâye’yi kuvvetli bir orduyla Belh’e gönderdi (Zilhicce 427 / Ekim 1036). Mevdûd ve Ali Dâye bir süre Belh’te kaldıktan sonra Gazne’ye döndüler (Cemâziyelevvel 429 / Şubat 1038). Sultan Mesud oğlu Said’in Rebîülevvel 430’da (Aralık 1038) ölümü üzerine Mevdûd’u veliaht tayin etti. Mevdûd babasının yanında Dandanakan Savaşı’na katıldı (1040). Savaşın ardından Sultan Mesud, Kuzey Afganistan’da duruma hâkim olmak için veziri Ahmed b. Abdüssamed ile Mevdûd’un kumandasında 4000 kişilik bir kuvveti Selçuklular’la savaşmak üzere Belh’e doğru yolladı (Muharrem 432 / Eylül 1040). Mevdûd, Selçuklular’la yaptığı mücadeleyi kazanamayınca Çağrı Bey Belh şehrine hâkim oldu.

Mevdûd, babasının ölümünü ve yerine amcası Muhammed’in geçtiğini haber alınca hemen amcasının üzerine yürümek istedi. Fakat Ahmed b. Abdüssamed önce Gazne’yi alması gerektiğini söyledi, Mevdûd da beraberindeki askerlerle Gazne’ye geldi. Gazne halkı onu karşılayıp itaatini bildirdi. Mevdûd kış aylarını muhtemel bir savaş için hazırlık yaparak Gazne’de geçirdi. Sultan Muhammed de kış sonunda Gazne’yi almak için Peşâver’den hareket etmişti. Mevdûd ve Muhammed’in orduları bugünkü Celâlâbâd yakınlarında Dunpûr’da karşılaştı. Neticede Mevdûd, Muhammed’in ordusunu çetin bir savaştan sonra mağlûp etti (3 Şâban 432 / 8 Nisan 1041).

Gazneli tahtına oturduktan sonra Ahmed b. Abdüssamed’i vezirlik görevinde bırakan Mevdûd henüz Gazneliler Devleti üzerinde kesin hâkimiyet kuramamıştı. Nitekim babasının öldürüldüğünü Mültan’da iken haber alan Mecdûd da sultanlığını ilân etti ve büyük bir orduyla Lahor yolunu izleyerek Gazne’ye doğru ilerledi. Ancak kurban bayramını Lahor’da geçirdikten sonra çadırında ölü bulundu (10 Zilhicce 432 / 11 Ağustos 1041). Böylece Hindistan da Mevdûd’un eline geçti. Horasan’ın doğusunda ve Sîstan’da Selçuklular’la mücadele etmek zorunda kalan Mevdûd, Kaymaz el-Hâcib kumandasında bir orduyu Sîstan’a gönderdi. Sîstan’da Selçuklular adına hüküm süren Ebü’l-Fazl Nasr b. Ahmed Gazneli ordusunu yendi (432/1041). Mevdûd ikinci bir orduyu Sîstan’a sevkedince Ebü’l-Fazl, Horasan’da bulunan Selçuklu Ertaş’ın yardımıyla Gazneli kuvvetlerini yine bozguna uğrattı (Zilkade 433 / Temmuz 1042). Sultan Mevdûd daha sonra kumandanlarından Tuğrul’u Sîstan’a gönderdiyse de Ebü’l-Fazl onunla bir barış antlaşması yaparak Sîstan’ın Selçuklu hâkimiyetinde kalmasını sağladı.

Hindistan’da üç raca birleşerek Gazneliler’e karşı harekete geçtiler ve müslümanların elinde bulunan Hânsî, Thânesâr, Nagarkot ve diğer bazı yerleri geri aldılar. Birleşik Hint ordusu Lahor’u da yedi ay boyunca kuşatma altında tuttu. Takviye kuvvetlerin yardımıyla racalar geri püskürtüldü (435/1043-44). Oğulları Mansûr ve Mahmûd’u Lahor ve Peşâver’de görevlendiren Sultan Mevdûd, Hintliler’in saldırılarını önlemek için Hindistan’a askerî birlikler göndermeye devam etti. Neticede Mevdûd devrinde Gazneliler’in Hindistan’da sona ermek üzere olan nüfuzları yeniden güçlendi.

Mevdûd’un bütün arzusu babasının Selçuklular’a bırakmak zorunda kaldığı yerleri geri alarak Gazneli Devleti’ne ihtişamını yeniden kazandırmaktı. Nitekim güneybatı sınırlarının korunmasını sağlayınca Kuzeybatı Afganistan’da Selçuklular’ı durdurdu ve geçici olarak geri çekilmeye mecbur etti. Sultan Mevdûd Herat’ı kurtarmış, Ceyhun nehri üzerinde önemli bir köprübaşı olan Tirmiz de birkaç yıl daha onun elinde kalmıştı. Ancak Mevdûd’un Horasan’a sevkettiği kuvvetler bu sırada Belh şehrinde üslenmiş olan Alparslan’ın ordusuna yenildi (Muharrem 435 / Ağustos 1043). Çağrı Bey oğlu Alparslan’la Tirmiz üzerine yürüyerek şehri Gazneliler’den aldı. Öte yandan Sîstan’da bulunan Ertaş, 437’de (1045-46) Gazne’yi ele geçirmek için büyük bir orduyla harekete geçtiyse de Gazneliler karşısında başarısızlığa uğrayarak geri döndü.

Sultan Mevdûd, Selçuklular’a karşı tek başına bir sonuç alamayacağını anlayınca çevredeki diğer hükümdarlarla uzlaşmaya çalıştı. İsfahan’da bulunan Kâkûyîler ve Karahanlılar’la ittifak yaptı. Onlara katılmak üzere Gazne’den Belh’e hareket ettiyse de az sonra hastalanarak Gazne’ye dönmek zorunda kaldı ve 20 Receb 440’ta (29 Aralık 1048) burada vefat etti, Cemâziyelâhir 440’ta (Kasım 1048) öldüğü de kaydedilir (EI2 [İng.], VI, 872). Mevdûd cömertliği ve okçuluktaki maharetiyle tanınmıştı. Bîrûnî el-Cemâhir fî maǾrifeti’l-cevâhir ve el-Kitâbü’l-MuǾanven bi’d-Destûr adlı eserlerini Sultan Mevdûd’a ithaf etmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Gerdîzî, Zeynü’l-aħbâr (nşr. Abdülhay Habîbî), Tahran 1347 hş., s. 200, 204-206; Muhammed b. Hüseyin el-Beyhakī, Târîħ (nşr. Kāsım Ganî - Ali Ekber Feyyâz), Tahran 1324 hş., bk. İndeks.; Târîħ-i Sîstân (nşr. Bahâr), Tahran 1314 hş., s. 366-371, 388; Ahbârü’d-devleti’s-Selcûkıyye (Lugal), s. 4, 9-10, 18; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, IX, 484-488, 506, 518, 558-559, 582; a.e. (trc. Abdülkerim Özaydın), İstanbul 1987, IX, 371-373, 395-396, 424; Cûzcânî, Ŧabaķāt-ı Nâśırî


(nşr. Abdülhay Habîbî), Kandehar 1328 hş., s. 277-279, 294; Şebânkâreyî, MecmaǾu’l-ensâb (nşr. Mîr Hâşim-i Muhaddis), Tahran 1363 hş., s. 78, 83-85; Mîrhand, Ravżatü’ś-śafâǿ, IV, 132-135; C. E. Bosworth, The Ghaznavids: Their Empire in Afghanistan and Eastern Iran: 994-1040, Edinburgh 1963, s. 62, 120, 131, 264; a.mlf., The Later Ghaznavids: Splendour and Decay: 1040-1186, Edinburgh 1977, s. 6, 12-13, 20-37, 139-141; a.mlf., “Mawdūd b. MasǾūd”, EI² (İng.), VI, 871-872; Mehmet Altay Köymen, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, Ankara 1979, I, 195, 242; V. V. Barthold, Moğol İstilâsına Kadar Türkistan (haz. Hakkı Dursun Yıldız), İstanbul 1981, s. 378-379; Erdoğan Merçil, Gazneliler Devleti Tarihi, Ankara 1989, s. 65, 67, 76-81, 92, 100-101; M. Nazım, “Mevdûd”, İA, VIII, 162-163; B. Spuler, “Җћaznawids”, EI² (İng.), II, 1051; Günay Tümer, “Bîrûnî”, DİA, VI, 213.

Erdoğan Merçil