MESÂİL

(المسائل)

Bir ilim dalının temellendirilmesi gereken konuları veya önermeleri.

Sözlükte “sormak, istemek” anlamına gelen mes’ele kelimesinin çoğulu olan mesâil “sorulan veya irdelenen şey” demektir. Bir ilim dalının ana unsurları arasında yer alan ve ilgilendiği konuları teşkil eden mesâil (Tehânevî, I, 688; Taşköprizâde, II, 151), İslâmî ilimlerin özellikle fıkıh ve kelâma dair eserlerinde yaygın biçimde kullanılan bir terimdir. Fıkıhta hem fetvaya konu olan hususlar hem de mezhep içinde veya mezhepler arasında tartışılan ve kesin bir sonuca bağlanamayan problemler mesâil kavramıyla ifade edilir. Hemen hemen bütün İslâmî ilimlerde kullanılan bu terim, eski ve yeni eserlerin adlarında da yer almakta, tek başına bir kitabın adı olduğu gibi genellikle eser isminin ilk kelimesini teşkil etmektedir. Bu tür eserlerin temel İslâm ilimleri yanında diğer alanlarda da kaleme alındığı görülmektedir. Bunlar bazan sorulan sorulara cevap olarak yazılmış bazan da belli şahıs veya şehir isimlerine nisbet edilmiştir (meselâ bk. İbnü’n-Nedîm, s. 150). Mesele kelimesi, daha çok ilk teliflerde olmak üzere bir kitabın iç planında tekrarlanan başlık konumunda da görülmektedir. Bu hususta Ahmed b. Hanbel’in el-Mesâǿil’i, Ebû Hâşim el-Cübbâî’nin el-Mesâǿilü’l-Baġdâdiyyât fî iǾcâzi’l-Ķurǿân’ı, Ebü’l-Berekât el-Enbârî’nin el-İnśâf fî mesâǿili’l-ħilâf’ı, Ebû Ya‘lâ el-Ferrâ’nın el-Mesâǿilü’l-fıķhiyye ve Mesâǿilü’l-îmân’ı, Fahreddin er-Râzî’nin el-Mesâǿilü’l-ħamsûn fî uśûli’d-dîn’i ve Muhammed Arûsî Abdülkādir’in el-Mesâǿilü’l-müştereke beyne uśûli’l-fıķh ve uśûli’d-dîn’i örnek olarak zikredilebilir. Bazan da mesâil el-Cevâbü’l-muħtâr li-mesâǿili ǾAbdilcebbâr adlı eserde olduğu gibi bir âlimin görüşleri etrafında yapılan tartışmaları ifade etmek üzere kullanılmıştır (Sezgin, I, 79).

Kelâmda mesâil bu ilmin maksatları (makāsıd / bilinmesi amaçlanan problemler) demektir. Mesâili temellendirmek için ihtiyaç duyulan bilgilere vesâil adı verilir ki bunlar daha çok delil olarak kullanılır. Bu bilgiler kelâm ilminin gelişme süreci boyunca kavramlaştırılmış ve birer önerme haline getirilmiştir. Tarihî süreçte değişikliğe uğramayan ve naslarda yer alan temel meseleler doğrudan doğruya kelâm ilminin ana konularını teşkil eder. Buna karşılık içtimaî, siyasî ve kültürel şartların etkisiyle bu ilme dahil edilen ikinci derecedeki mesâil ise etkilendiği şartların değişmesiyle değişebilir. Kelâmın aslî mesâilini İslâm dininde kesin naslarla sabit olan iman, ibadet ve amel alanına ilişkin ana ilkeler oluşturur. Bunlar kıyamete kadar değişmeyecek olan esaslardır. Bu mesâili temellendirmeye yarayan her türlü beşerî bilgi vesâil konumunda olup kelâmın ilgi alanına girer, ancak vesâil kelâmın temel muhtevasının dışında kalır. Çünkü vesâil gelişen ve değişen bilgilere paralel olarak değişir, yerine yeni vesâil oluşturulur. Bu durum, sosyal bilimler ve fen bilimlerine ait bilgi veya teorilerin değişmesinin zorunlu bir sonucudur. Nitekim klasik kelâmda evrenin esasını teşkil eden maddenin bölünemeyen atomlardan oluştuğu kabul edilirken günümüzde atomun bölünüp enerjiye dönüştürülmesiyle madde hakkındaki eski telakkiler ve buna bağlı olarak geliştirilen kanıtlar geçerliliğini yitirmiştir. Bilgilerin değişmesiyle Allah’ın varlığını ispat etmek için kullanılan fıtrat, hudûs ve gaye delillerinin muhtevaları da değişmekte, bilgilerin açık ve kesin olmasına göre deliller arasında yapılan tercih sırası da farklılaşmaktadır.

Klasik kelâmda ilâhî sıfatlarla ilgili yorumların iman esası şeklinde kabul edilmesine karşılık yeni kelâm döneminde bu yorumlar birer sıfat teorisi olarak görülmekte ve Allah’ın madde üstü aşkın bir varlık oluşunu vurgulamalarına göre onlara geçerlilik atfedilmektedir. Kader meselesinde Allah’ın ilim, irade ve yaratma sıfatlarına dair eski yorumlarla insanın irade ve kudretine (istitâat) ilişkin yorumlar yeni yaklaşımlara paralel biçimde değişiklik göstermekte, bir taraftan kaderin varlığı kabul edilirken diğer taraftan insanın irade ve gücünün kendi fiilleri üzerinde etkisi bulunduğuna dikkat çekilmektedir.

Nübüvvete dair mesâil değişmemekle birlikte klasik kelâm literatüründe peygamberliğin en önemli kanıtı olarak genellikle hissî mûcizelere ve bunların temellendirilmesi bağlamında cisimleri teşkil eden cüzlerin (atom) temel yapıları açısından birbirine benzerliği nazariyesinin yanı sıra varlık ve olaylar arasındaki sebep-sonuç ilişkisinin zorunsuzluğu tezine ağırlık verilirken yeni kelâm döneminde hissî mûcizelerin yerine aklî-mânevî mûcizelere vurgu yapılıp bilimsel yöntemle örtüşen sebep-sonuç ilişkisine önem verilmektedir.

Kıyamet alâmetleri mesâilinde yer alıp âhir zamanda ortaya çıkacağı ileri sürülen deccâl, ye’cûc ve me’cûc, dâbbetü’l-arz gibi hususlar için kullanılan naklî delillerin bilgi değeri irdelenmekte ve bunlardan haber-i vâhidle nakledilenlerin geçersizliğine hükmedilmektedir. Yeni kelâmda kıyametin kopması konusu da mevcut kozmolojik düzenin bozulmasını öngören bilimsel verilere dayalı bazı ihtimallerle açıklanmaktadır. Klasik kelâmda âhiret akîdesi daha çok âhiret merhaleleri çerçevesinde incelendiği ve fikrî temelleri üzerinde durulmadığı halde yeni kelâmda âhiret âleminin psikolojik açıdan temellendirilmesi daha önemli görülmektedir.

Klasik kelâmda mesâil büyük ölçüde ulûhiyyet, nübüvvet ve sem‘iyyâta ilişkin konulardan ibaret olduğu halde yeni


kelâmda dini dışlama anlamındaki dünyevîleşme ideolojisinin zararlı etkilerinden İslâm dinini korumak ve yozlaştırılmasını engellemek amacıyla bireysel ve toplumsal davranışlara dair ana İslâmî ilkeler de zârûrât-ı dîniyye bağlamında kelâmın mesâili arasına alınmaktadır. Modernleşme sürecinin başlamasından itibaren kaleme alınan kelâma dair yeni eserlerde bu tür konulara yer verilmesi bunu göstermektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

et-TaǾrîfât, “Mesâǿil” md.; Tehânevî, Keşşâf, I, 688; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 150; Seyfeddin el-Âmidî, el-Mübîn (nşr. Hasan Mahmûd eş-Şâfiî), Kahire 1403/1983, s. 94; Teftâzânî, Şerĥu’l-ǾAķāǿid, İstanbul 1966, s. 193-194; Taşköprizâde, Miftâĥu’s-saǾâde, II, 151; Abdüllatif el-Harpûtî, Tenķīĥu’l-kelâm, İstanbul 1327, s. 7; Mûsâ Kâzım, Külliyyât-ı Şeyhülislâm Mûsâ Kâzım, İstanbul 1336, s. 289; İzmirli, Yeni İlm-i Kelâm, I, 7-8; a.mlf., Muhassalü’l-kelâm ve’l-hikme, İstanbul 1336, s. 27; G. Makdisi, The Rise of Colleges, Edinburgh 1981, s. 111, 116; Sezgin, GAS (Ar.), I, 79; M. Sait Özervarlı, Kelâmda Yenilik Arayışları, İstanbul 1998, s. 145-152.

Adnan Bülent Baloğlu