MERVERRÛZÎ, Ebû Hâmid

(أبو حامد المرورّوذي)

Ebû Hâmid Ahmed b. Bişr b. Âmir el-Âmirî el-Merverrûzî (ö. 362/973)

Şâfiî müctehidi ve kadı.

Benî Âmir kabilesine mensup olup Horasan bölgesinde Murgāb nehrinin yukarı kesimindeki Merverrûz (Mervürrûz) şehrinde doğdu; bu yere kısaca Merrûz denildiğinden nisbesi Merrûzî olarak da anılır. Bazı kaynaklarda Mervezî şeklinde zikredilirse de bu nisbe Murgāb’ın aşağı kısmında daha büyük bir şehir olan Merv ile (Mervüşşâhicân) ilgilidir. Şîrâzî ve İbn Hallikân’ın baba adını Âmir, dede adını Bişr şeklinde göstermeleri yanlıştır. Memleketinde ve İsferâyin’de tahsil gördükten sonra öğrenimini Basra’da sürdürdü. Kaynaklarda hocalarından Ebû İshak İbrâhim b. Ahmed el-Mervezî ve Ebû Ali Hüseyin b. Sâlih İbn Hayrân’ın adları geçer. Ebû Hayyân et-Tevhîdî onun Ebü’l-Hasan İbnü’l-Kattân’ın (Ahmed b. Muhammed el-Bağdâdî) meclisinde bulunduğunu kaydeder (el-Beśâǿir ve’ź-źeħâǿir, VIII, 124).

Basra’ya yerleşen Merverrûzî öğretimle meşgul oldu ve muhtemelen burada bir süre kadılık görevinde bulundu. Bundan dolayı “kadı” lakabıyla anılır. Kaynaklarda Şâfiîler’in önde gelen âlimlerinden olduğu belirtilerek ilim ve saygınlığından söz edilmekte, çeşitli konulardaki görüşleri yanında hikmetli sözlerine yer verilmektedir. Önde gelen talebelerinden Ebû Hayyân et-Tevhîdî’nin bildirdiğine göre Mu‘tezile ulemâsından İbn Mugallis ile münazara yapmış (a.g.e., VI, 35-36), Vezir Ebü’l-Ferec İzzüddevle Muhammed b. Abbas’ın meclislerinde tartışmalara katılmıştır (Meŝâlibü’l-vezîreyn, s. 151). Yine Ebû Hayyân et-Tevhîdî onun siyer ve ahbâr konusunda derin bilgi sahibi, hâfızası güçlü, istinbat ve cedelde mâhir olduğunu belirtir (el-Beśâǿir ve’ź-źeħâǿir, II, 11). Merverrûzî, mezhep imamının usul ve kaidelerine bağlı kalarak ictihad yapan fıkıh âlimlerinden (ashâbü’l-vücûh) kabul edilir. Birçok öğrencisi arasında Ebû Muhammed el-İstahrî, Ebü’l-Kāsım ed-Dîneverî, Ebü’l-Feyyâz Muhammed b. Hüseyin el-Basrî, İbn Ebû Hâmid et-Tûsî, Ebû İshak el-Mihrânî, Ebû Ömer el-Bistâmî, Ebû Ali el-Hemedânî gibi âlimlerin adı geçmektedir. Ebû Hayyân et-Tevhîdî, 360 (971) yılında Bağdat’ta Merverrûzî’nin meclisinde filozof Ebü’l-Hasan el-Âmirî’yi gördüğünü kaydeder (a.g.e., III, 93). Yine Ebû Hayyân’ın belirttiğine göre hayatının sonlarına doğru iki yıl Bağdat’ta kalan Merverrûzî tekrar Basra’ya döndü ve burada vefat etti. Ebû Muhammed künyeli fakih ve edip bir oğlu olduğu zikredilir.

Ebû Hayyân hocasının fıkıh, kelâm, tasavvuf ve diğer konulardaki görüş ve rivayetlerine el-Beśâǿir ve’ź-źeħâǿir adlı eserinde geniş yer verir (I, 89-90, 147-148; II, 47-48, 116-117, 236; III, 152, 173; IV, 229, 234; V, 73-74, 126; VI, 149-150, 193-194; VII, 178, 245, 262-263; VIII, 137). Fıkhın temelinin Resûlullah’ın sünnetini bilmek, söz ve fiillerinden hüküm çıkarmak olduğunu söyleyen Merverrûzî hadisten çok kıyas, re’y ve istihsana başvurması sebebiyle Ebû Hanîfe’yi eleştirerek iki öğrencisi Şeybânî ile Ebû Yûsuf ve bunların devletle ilgileri olmasaydı mezhebinin silinip gideceğini ileri sürer (a.g.e., VII, 62). Tasavvuf ehlinin zühd anlayışını da tenkit ederek zühdün kudret ölçüsünde emir ve nehiylere uymak, havf ve recâ arası bir durumda bulunmak ve hayır konusunda iyi niyetle kalbi ıslaha çalışmaktan ibaret olduğunu belirtir (a.g.e., I, 203). Genelde fıkıh ulemâsına karşı müsamahalı bir tutum izlerken kelâmcıları şiddetle eleştirir ve onları Allah’ın diniyle oynamak ve şüpheleri yaymakla itham eder (a.g.e., VII, 63).

Nevevî, künye benzerliği olan Ebû Hâmid el-İsferâyinî’nin mezhep kaynaklarında “şeyh”, Merverrûzî’nin ise “kadı” lakabıyla anıldığını, el-Müheźźeb (Şîrâzî) ve er-Ravża’da (Nevevî) çokça anılmasına karşılık Gazzâlî’nin el-Vasîŧ, el-Vecîz ve Şîrâzî’nin et-Tenbîh’inde zikredilmediğini belirtir. Nevevî ayrıca, “kadı” kelimesinin Horasan ulemâsının eserleriyle Gazzâlî’nin kitaplarında mutlak olarak zikredilmesi halinde Ebû Ali el-Merverrûzî’nin, Irak Şâfiî ulemâsının kitaplarında zikredilmesi halinde ise Ebû Hâmid el-Merverrûzî’nin kastedildiğini söyler.

Eserleri. Kaynaklarda Merverrûzî’nin el-İşrâf Ǿalâ uśûli’l-fıķh, el-CâmiǾu’ś-śaġīr, Şerĥu Muħtaśari’l-Müzenî ve


el-CâmiǾu’l-kebîr (el-CâmiǾ fi’l-meźheb) adlı eserleri kaleme aldığı belirtilir. Nevevî ve İsnevî son kitabın değerli bir eser olduğunu söylerken Sübkî’nin naklettiğine göre Ebû Hafs el-Mutavviî de el-Müźheb fî źikri şüyûħi’l-meźheb adlı eserinde bu kitabın Şâfiî fıkhının meselelerini çözmede temel kaynak, mezhebin usul ve fürûunu, nas ve vecihlerini toplayan önemli bir çalışma olduğunu kaydeder. Bu eserlerin günümüze ulaşmamasına karşılık Ebû Hayyân et-Tevhîdî’nin rivayet ettiği, Hz. Ebû Bekir ile Hz. Ali arasında Sakīfe’de olanlarla ilgili mektuplaşmayı içeren bir risâle Ebû Hayyân’ın üç risâlesi içinde Risâletü’s-Saķīfe başlığıyla yayımlanmıştır (Ŝelâŝ resâǿil, nşr. İbrâhim el-Keylânî, Dımaşk 1951, s. 5-26). Ancak İbn Ebü’l-Hadîd, Şerĥu Nehci’l-belâġa’da naklettiği bu risâlenin (X, 271-285) aslında Ebû Hayyân’a ait olduğunu, el-Beśâǿir’de kendi görüşlerini birçok yerde hocasına nisbet ettiği gibi bu risâleyi de ona nisbet ettiğini ileri sürer (X, 285-287).

BİBLİYOGRAFYA:

İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 268; Ebû Hayyân et-Tevhîdî, Meŝâlibü’l-vezîreyn (nşr. İbrâhim el-Kîlânî), Dımaşk 1961, s. 137, 151, 191, 192, 313; a.mlf., el-Beśâǿir ve’ź-źeħâǿir (nşr. Vedâd el-Kādî), Beyrut 1408/1988, I-VIII, tür.yer.; Ebû Âsım el-Abbâdî, Ŧabaķātü’l-fuķahâǿi’ş-ŞâfiǾiyye (nşr. G. Vitestam), Leiden 1964, s. 76; Şîrâzî, Ŧabaķātü’l-fuķahâǿ, s. 114; Nevevî, Tehźîb, I/2, s. 164, 211; a.mlf., el-MecmûǾ, I, 70; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân (Cündî), V, 132; İbn Ebü’l-Hadîd, Şerĥu Nehci’l-belâġa (nşr. M. Ebü’l-Fazl İbrâhim), Kahire 1386/1967, X, 271-287; İbn Hallikân, Vefeyât, I, 69; Sübkî, Ŧabaķāt, III, 12-13; İsnevî, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, II, 377-378; İbn Kādî Şühbe, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye, I, 137-138; Musannif, Ŧabaķātü’ş-ŞâfiǾiyye (nşr. Âdil Nüveyhiz), Beyrut 1402/1982, s. 86-87; Sezgin, GAS, I, 497; M. Hasan Heyto, el-İctihâd ve ŧabaķātü müctehidî eş-ŞâfiǾiyye, Beyrut 1409/1988, s. 156-157; M. Cevâd Hüccetî Kirmânî, “Ebû Ĥâmid Merverrûdî”, DMBİ, V, 321-322.

Ahmet Özel