MEHMED NÛRİ EFENDİ

(1859-1927)

Osmanlı Devleti’nin son şeyhülislâmı.

28 Rebîülâhir 1276’da (24 Kasım 1859) İstanbul Üsküdar’da doğdu. Babası Rumeli kazaskerliği pâyeli, Tedkīkāt-ı Şer‘iyye ve İntihâb-i Hükkâmi’ş-şer‘ meclisleri reisi, müneccimbaşı Hacı Osman Kâmil Efendi’dir. Annesi Şerife Hatice Hanım Medine’de hamile kaldığı için kendisine Mehmed Nûri Medenî isminin verildiği belirtilir. Dedesi 1813-1847 yıllarında huzur derslerine muhatap olarak katılan Tarsus ulemâsından müderris Hacı Mehmed Râşid Efendi dolayısıyla da Tarsûsîzâde olarak anılır.

İlk öğrenimine 1868’de Şeyh Ebülvefâ mahallesinde Âtıf Efendi Kütüphanesi civarındaki mektepte başladı. Ardından babasından ders okudu. Sarf, nahiv, aruz, ferâiz, hesap ve fıkıh gibi ilimleri tahsil etti, ilm-i ferâizden icâzet aldı. Mantıkî Ahmed Sıtkı Efendi’den ilm-i âdâb, mantık ve vaz‘ dersleri okudu. Daha sonraları memuriyet hayatına devam ederken çeşitli hocalardan ders almayı sürdürdü. Kasım 1883’ten itibaren Fâtih Camii dersiâmlarından Şehrî Hâfız Ahmed Şâkir Efendi’nin derslerine katıldı ve Ocak 1891’de ondan icâzet aldı. Diğer hocaları arasında Priştineli İlyas Efendi ile Fâtih Camii dersiâmlarından Priştineli İbrâhim Efendi de bulunuyordu. Mekteb-i Nüvvâb’a giren Mehmed Nûri Efendi Haziran 1881’de imtihanla üçüncü sınıf niyâbet şehâdetnâmesi aldı.

İlk müderrislik görevine 21 Ağustos 1877’de ibtidâ-i hâric ruûsunu temin ederek 100 kuruş maaşla başladı. 1 Ocak 1883’te Rumeli kazaskerliği vekāyi‘-i şer‘iyye kâtip muavinliğine, ardından veznedarlığa getirildi. Şubat 1886’da mahfel-i şer‘iyyât muavinliğine nakledildi. Ağustos 1887’de kassâm-ı askerî muavini oldu. Tayin edildiği İstanbul müderrisliğinde Temmuz 1887’de ibtidâ-i dâhile, Şubat 1889’da hareket-i dâhile, Mart 1890’da ibtidâ-i altmışlıya terfi etti ve 3 Mayıs 1891’de mahreç pâyesini aldı. Daha sonra Haremeyn (1895) ve İstanbul (1899) pâyelerine de ulaştı.

Nisan 1898’de Evkāf-ı Hümâyun müsteşarlığı muavinliğine getirilen Mehmed Nûri Efendi 29 Nisan 1903’te Edirne merkez niyâbetine kadı olarak tayin edildi. Mayıs 1905’te Evkāf-ı Hümâyun müsteşarı oldu. 20 Eylül 1906 - 30 Haziran 1907 tarihleri arasında Emvâl-i Eytâm Dairesi müdürlüğü yaptı. Eylül 1909’da kassâm-ı umûmîliğe ve Ocak 1910’da Evkaf Mahkemesi kadılığına getirildi, Aralık 1910’a kadar bu görevi yürüttü. Mart 1912’de Mısır kadılığına tayin edilince Kahire’ye gitti. Ağustos 1915’e kadar sürdürdüğu bu görevi sırasında aldığı, yıllık 1735 Mısır lirası olan maaşı Mısır hükümetince ödendi. Ardından Adana kadılığına nakledildiyse de bir ay sonra istifasını verdi. Kendisine Mısır’da ikamet etmesi için Mısır hükümeti tarafından yapılan teklifleri kabul etmeyerek İstanbul’a döndü. 9 Mayıs1920’de Anadolu kazaskerliği pâyesini aldı ve fiilen kazaskerliğe tayin edildi. Sevr Antlaşması’nın müzakereleri yürütüldüğü sırada durumu görüşmek üzere 28 Temmuz 1920’de toplanan II. Şûrâ-yī Saltanat’a katılan kırk altı kişinin içinde bulundu. Bu şûrâya katılanlar Ankara hükümeti tarafından vatan haini ilân edildi.

27 Eylül 1920’de Damad Ferid Paşa’nın beşinci kabinesinden istifa eden Mustafa Sabri Efendi’nin yerine şeyhülislâmlığa Mehmed Nûri Efendi getirildi. Damad Ferid Paşa hükümetinin istifasıyla 21 Ekim’de kurulan Ahmed Tevfik Paşa’nın dördüncü kabinesinde de yerini korudu. Bu kabinede bir süre Evkāf-ı Hümâyun nâzırlığına vekâlet etti.


4 Kasım 1922’de Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından saltanatın ilgasıyla birlikte Ahmed Tevfik Paşa kabinesiyle beraber şeyhülislâmlık da ortadan kalktı. Şeyhülislâmlık süresi yirmi günü Damad Ferid Paşa kabinesinde olmak üzere toplam iki yıl bir ay sekiz gündür.

Mehmed Nûri Efendi’nin aslında Millî Mücadele lehinde olduğu ve buna yönelik kararları desteklediği, bu sebeple Londra Konferansı’na İstanbul hükümeti adına katılarak Ankara hükümeti lehine görüşmelerden çekilen Ahmed Tevfik Paşa’nın kabinede yaptığı değişiklik esnasında makamını koruduğu belirtilir. 150’likler listesine dahil edilmeyişinde bu tavrının etkili olduğu anlaşılmaktadır. Ancak meşihatı sırasında Anadolu’daki hareketin ileri gelenlerini âsi kabul ettiğinden Millî Mücadele’ye muhalif sayılmıştır.

Cumhuriyet’in kuruluşundan sonra Mehmed Nûri Efendi’nin kendisine emeklilik maaşı bağlanması için yaptığı müracaat Vekiller Heyeti’nin 18 Ocak 1925 tarihli toplantısında görüşülmüş, Damad Ferid Paşa kabinesinde bulunmuş olanlar hakkında “cevâz-ı istihdam kararı verilmemesine” dair daha önce alınmış olan karar gerekçe gösterilerek ona maaş bağlanmamıştır. Ölümünden sonra Diyanet İşleri reisinin imzasıyla İstanbul Müftülüğü’ne gönderilen 14 Kasım 1927 tarihli bir yazıda, durumları incelenmek suretiyle Mehmed Nûri Efendi’nin muhtaç durumda olan çocuklarına maaş verilmesi istenmekle beraber yine benzer gerekçelerle bundan da bir netice çıkmadığı, bütün başvurularına rağmen kızına da maaş bağlanmadığı anlaşılmaktadır. Mehmed Nûri Efendi hayatının son yıllarını Üsküdar’daki yalısında ilgisizlik ve yalnızlık içinde geçirdi ve 30 Temmuz 1927’de vefat etti. Kabrinin Üsküdar’da Karacaahmet Mezarlığı’nda olduğu kaydedilmektedir.

Mehmed Nûri Efendi’nin şeyhülislâmlığı esnasında verdiği fetvalar, Tarsûsîzâde Mehmed Nûri Medenî imzasıyla Cerîde-i İlmiyye’nin bu döneme rastlayan sayılarında yayımlanmıştır (VI/64-68, Rebîülevvel 1339 - Zilhicce 1339; VII/69-79, Safer 1340 - Safer 1341). Onun seferle ilgili hükümlere dair kaleme aldığı Salât-ı Müsâfir adlı bir risâlesiyle bir kısmını Arapça, bir kısmını Türkçe olarak kaleme aldığı, şehitlik ve şehitlerle ilgili nakillerden oluşan Ahkâm-ı Şühedâ isimli bir başka risâlesinin olduğu belirtilir. Yine ilm-i arûzla ilgili TaǾyîr-i Endelûsî adlı Arapça bir eseri ve ilm-i ferâizden bahseden Tehzîb-i Kavâidi’l-münâseha isimli Türkçe bir eserinden de bahsedilmektedir (Albayrak, IV-V, 30). Ancak yayımlanmamış olan bu eserlerin isimlerine kütüphane kataloglarında da tesadüf edilmemektedir. Mehmed Nûri Efendi’nin hilâfetle ilgili bir muhtırası olduğu bilinmektedir (Yurdakul, IV/6 [1991], s. 235-248).

BİBLİYOGRAFYA:

İstanbul Müftülüğü Şer‘iyye Sicilleri Arşivi, Sicill-i Ahvâl Dosyaları, nr. 768; Sicill-i Osmânî, IV, 866; İlmiyye Salnâmesi (İstanbul 1334), (nşr. Seyid Ali Kahraman v.dğr.) İstanbul 1998, s. 530-532; Danişmend, Kronoloji, V, 164; Ebül‘ulâ Mardin, Huzur Dersleri, İstanbul 1951, I, 127; II-III, 346; Behcetî, Merâkid-i Mu‘tebere-i Üsküdar, s. 77; M. Orhan Bayrak, İstanbul’da Gömülü Meşhur Adamlar (1453-1978), İstanbul 1979, s. 83; Sadık Albayrak, Son Devir Osmanlı Uleması, İstanbul 1981, IV-V, 29-31; Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, İstanbul 1986, s. 19-20; Cerîde-i İlmiyye, VI/64-68, İstanbul Rebîülevvel 1339 - Zilhicce 1339; VII/69-79 (Safer 1340 - Safer 1341); İlhami Yurdakul, “Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Beyefendi ile Şeyhülislam Medenî Mehmed Nuri Efendi’nin Hilafet Hakkında Muhtıraları”, Divan, IV/6, İstanbul 1991, s. 235-248.

Tahsin Özcan