MEDENİYET

(مدنيت)

1933-1944 yılları arasında Bulgaristan’da eski harflerle Türkçe olarak yayımlanan dinî, ilmî ve içtimaî gazete.

Bulgaristan topraklarının Osmanlı hâkimiyetinden çıkması ve bölgede bağımsız bir devletin kurulmasının ardından yeni devletin sınırları içinde kalan müslümanlar kendi kültür ve geleceklerini korumak amacıyla önemli adımlar attılar.


Medeniyet gazetesi, dönemin başmüftüsü Hüseyin Hüsnü Efendi’nin tâlimatıyla Hacı Mehmed Ahmedov’un sorumlu müdürlüğünde neşir hayatına başladı. 26. sayısından itibaren Dîn-i İslâm Müdafileri Cemiyeti’nin yayım organı olarak neşredilen Medeniyet Bulgaristan müslümanlarının tarihindeki önemli faaliyetlerden biridir. “Dinî, İlmî ve İçtimaî Gazete” logosuyla çıkan gazetenin ilk sayısı 19 Ağustos 1933 tarihinde Filibe’de yayımlandı. 7. sayıdan itibaren Sofya’da başlangıçta haftada bir, 15. sayıdan itibaren on günde bir, daha sonra da on beş günü geçmemek üzere değişik süre ve periyotlarla 12 Ağustos 1944 tarihindeki 375. sayısına kadar devam etti. Gazete kendi ilgi alanında o bölgede en uzun süreli yayın olma özelliğine sahiptir. Gazetede Ahmed Hikmet’ten itibaren sırasıyla Yûsuf Şinâsi Efendi, Hâfız Yûsuf Yakubof, Mehmed Fikri, Sâlih Ahmed Pehlivanof başmuharrirlik yapmıştır. Ahmed Hikmet dışında kalanlar aynı zamanda Medresetü’n-nüvvâb mezunudur.

Türkiye’deki gelişmeleri Bulgaristan’a taşımak isteyen bazı cemiyetlerin engellemesine rağmen yayımını sürdüreceğini ifade eden başmuharrir Ahmed Hikmet gazetenin hedefini, “Hakiki müslümanların bir araya gelip mahzâ dinlerini müdafaa, dîn-i İslâm’a karşı vâki olan nâ-revâ isnâdâtı red, dîn-i İslâm’ın makāsıd-ı aliyye-i ahlâkiyye ve içtimâiyyesini neşrederek gafil ve zayıf gençleri dalâletten kurtarmak, kendilerine memleket kanunlarından istifade ederek tarîk-i müstakīmi göstermek” şeklinde ifade etmiştir (Medeniyet, sy. 14 [1934], s. 3). İlk sayısındaki “Mesleğimiz” başlıklı yazıda da belirtildiği üzere medeniyet kelimesine yüklenen yanlış mânaya işaretle yola çıkan gazete gerçek medeniyetin İslâm medeniyeti olduğuna vurgu yapan bir yayım politikası izlemiştir (meselâ bk. Hâfız Yûsuf Yakubof, sy. 151 [1938], s. 1).

Büyük boy dört sayfa halinde neşredilen gazetede çoğunlukla tefrika şeklinde olmak üzere bilhassa siyasî ve fikrî içerikli yazılara yer verilmiştir. Gazete aracılığıyla, harf inkılâbı başta olmak üzere Türkiye’deki gelişmeleri bölgeye taşımak isteyen Batı hayranı gazetecilere karşı ciddi bir mücadele sürecine girilmiştir. Medeniyet eski harflerle Türkçe yayımlanan bir gazete olup jenerikte yer verilen Bulgarca isim ve adresler dışında Bulgarca çıktığına dair ifadeler doğru değildir. Gazetede dönemin siyasî ve ilmî gelişmelerine ışık tutacak çok sayıda fotoğraf yayımlanmış olup bu fotoğraflar bölgeyle ilgili daha sonraki neşriyata önemli ölçüde kaynaklık etmiştir.

Haziran 1934’ten itibaren gazetenin neşrini gerçekleştiren Dîn-i İslâm Müdafileri Cemiyeti kurulduğu andan itibaren, Tanzimat’ın ilânıyla birlikte Balkanlar’da görülmeye başlanan fikir hareketleri ve bunların ortaya çıkardığı tartışmalar hususunda Bulgaristan dışındaki gelişmelere kapalı ve ayrıca dinî değerleri öne çıkaran bir yol izlemiştir. Bu yüzden gazete İttihat ve Terakkî yanlılarına karşı girişilen ciddi mücadelelerin odağı olmuş, benzer görüşleri savunanlara karşı gazetede hayli sert yazılar yayımlanmıştır (sy. 25 [1934], s. 1, 4). Özellikle ilk dönemlerindeki bu üslûbu dolayısıyla Türkiye’den gelen şiddetli eleştirilere mâruz kaldığı gibi müslüman toplumun büyük bir kesimini oluşturan bölge Türkler’inin çoğunun da hedefi haline gelmiştir (Acaroğlu, s. 32).

Hüseyin Hüsnü Efendi, 1906 yılında İstanbul’a gelerek devrin hocalarından Hâfız Abdurrahman Efendi’den ders okuyup icâzet almış, 1913 yılında girdiği Medresetü’l-kudât’ta üç yıl okuduktan sonra I. Dünya Savaşı dolayısıyla memleketine dönmek zorunda kalmıştı. İstanbul’da kaldığı on yıl boyunca bu şehirde meydana gelen büyük değişiklikleri yakından izleyip Hürriyet ve İtilâf Fırkası ile İttihat ve Terakkî fırkası arasındaki mücadelelerde birincileri savunmuştur. Ayrıca Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi’yi yakından tanımış ve onun “bilâ kaydü şart taraftarı ve muhibbi” olmuş, gerek Medeniyet gazetesinin neşrinde gerekse Bulgaristan’daki diğer faaliyetlerinde ondan aldığı ilham belirleyici rol oynamıştır.

Medeniyet’in yayımlandığı ilk yıllar, Türkiye’de çeşitli alanlardaki ıslahatların


yaşandığı döneme rastlaması dolayısıyla siyasî içerikli eleştirel yazılara ve yenilikleri ihtiyatla karşılayan yorumlara yer verilmiş, bundan dolayı özellikle bölge müslümanlarının şiddetli tepkisine yol açmıştır. Önceleri yayım politikasına hâkim olan bu anlayış, daha sonra ilmî nitelikli ciddi eleştiri yazıları ve sosyolojik tahliller içeren bir mahiyet kazanmıştır. Gazetede yayımlanan ve bölge müslümanlarının ilmî birikimini yansıtan “İçtimaî Hayat ve İslâmiyet”, “Milleti İfsad Eden Tehlikeli Zihniyetler”, “Bulgaristan Müslümanlarının Vaziyeti”, “İçtimaiyatta Taklitçilik”, “İslâmiyet Mâni-i Terakkîdir İddiasının Menşei ve Mânasızlığı”, “Ulemâ Milletin Kalbi Demektir”, “Zelzelenin Esbâb-ı Maddiyye ve Mâneviyyesi”, “Mâneviyatı Sukut Eden Muhitleri Islah Çareleri”, “İslâm’da Usûl-i Tedâvî”, “Târîh-i Kur’ân”, “Sahâbe Devrinden Kalma Mushaflar”, “Gazzâlî Hayatı ve Felsefesi” gibi pek çok yazı gazetede tefrika edilmiştir. Medeniyet’teki görüş ve düşünceler, başlangıçta esas itibariyle Şeyhülislâm Mustafa Sabri Efendi’nin muhafazakâr fikirleri çizgisinde iken Medresetü’n-nüvvâb’ın ıslahatçı düşünceye sahip hocaları ve onların talebeleri sayesinde gazetenin yayım politikası önemli ölçüde değişmiştir. M. Reşîd Rızâ, Mehmed Âkif Ersoy, Elmalılı Muhammed Hamdi gibi kimselerin ölümü üzerine yazılan oldukça duygusal içerikli yazılar bu değişimi yansıtır. Dolayısıyla Batı medeniyetinin iyi yönlerinin alınmasını, Batılı ilim adamlarına olumlu atıflar yapılmasını savunan yazılara da yer veren, bir bütün olarak değerlendirildiğinde, Medeniyet’in ilk birkaç yılın ardından yavaş yavaş ıslahatçı çizgiye yaklaştığı görülür.

Medeniyet’te yazıları çıkan başlıca yazarlar arasında Yûsuf Şinâsi, Hâfız Yûsuf Yakubof, Hüseyin Hüsnü Efendi, Celâleddin Sabri, Mehmed Fikri, Osman Seyfullah (Keskioğlu), Yûsuf Ziyâeddin Ezherî (Ersal) gibi kimseler bulunmaktadır. Türkiye kütüphanelerinde koleksiyonu mevcut olmayan Medeniyet’in çeşitli sayılarına Bulgaristan’ın değişik kütüphanelerinde dağınık vaziyette rastlamak mümkündür.

BİBLİYOGRAFYA:

Ahmed Hikmet, “Açık Söz”, Medeniyet, sy. 14, Sofya 1934, s. 3; Hâfız Yûsuf Yakubof, “Medeniyetin Esası Dindir”, a.e., sy. 151 (1938), s. 1; Bılgarski Periodiçen Peçat 1844-1944 Anotiran Bibliografski, Sofia 1969, III, 41-47; M. Türker Acaroğlu, Bulgaristan’da 120 Yıllık Türk Gazeteciliği: 1865-1985, İstanbul 1990, s. 32-33; Yusuf Kerim, “Bulgaristan’da Türkçe Süreli Basın: 1865-1944”, Balkan Ülkelerinde Türkçe Eğitim ve Yayın Hayatı Şöleni (Bildiriler), Ankara 1999, s. 176-177; a.mlf., “Bulgaristan’da Türkçe Basın”, Ümit, IV/19, Sofya 1998, s. 8-9; İbrahim Hatiboğlu, “XX. Yüzyılın İlk Yarısında Bulgaristan Müslümanları Arasında Dinî Islâhat Çabaları”, Balkanlar’da İslâm Medeniyeti Milletlerarası Sempozyumu Tebliğleri, İstanbul 2002, s. 350, 354-355, 361-362; a.mlf., “Bulgaristan Türkleri Arasında İstikrar Arayışları: XX. Yüzyılın İlk Yarısına Eleştirel Bir Bakış”, Akademik Araştırmalar Dergisi, IV/14, İstanbul 2002, s. 67-69.

İbrahim Hatiboğlu