MECZÛB, Muhammed b. Kamerüddin

(محمّد بن قمر الدين المجذوب)

Muhammed b. Kameriddîn b. Hamed b. Muhammed el-Meczûb (ö. 1247/1831)

Sudanlı dinî lider ve Şâzelî şeyhi.

1210’da (1795-96) annesinin memleketi olan Metemme’de doğdu. Nil-Atbara kavşağının güneyindeki Dâmer şehrinde din önderleri yetiştiren ve XIX. yüzyılın başlarından itibaren “Mecâzîb” diye tanınan bir aileye mensuptur. Meczûb’un ailesi, Sennâr Devleti’nin merkezî otoritesinin ortadan kalkmasıyla geniş bir alanda idarî özerklik elde etmiş, yerli kabileler ve çevredeki tüccar aileleriyle kurdukları ittifaklar sayesinde ekonomik bakımdan da güçlenmiş, açtıkları okullarda halka dinî hizmetlerin yanı sıra sağlık hizmetleri sunmuş, yerleşik halkla göçebeler arasında meydana gelen meselelerin çözümünde önemli roller üstlenmiştir.

Muhammed el-Meczûb, Dâmer’e giderek Ali b. Ahmed Ab Jadarî’den Kur’an, Ezrak b. Ahmed Ab Jadarî’den fıkıh dersleri aldı. Eğitimini tamamladıktan sonra Kur’an hocası olarak doğduğu kasabaya döndü. 1820’de irşad faaliyetleri için bölgeye gelen Şeyh Muhammed Osman Mîrganî ile karşılaştı ve ondan İdrîsiyye tarikatının pîri Ahmed b. İdrîs’in görüşlerini öğrenme fırsatını buldu. 1821’de Hicaz’a dönmek isteyen Mîrganî ile birlikte o da gitmeye karar verdi. Ancak Mîrganî ile aralarındaki anlayış farklılığı daha yolun başında birbirinden ayrılmalarına sebep oldu.

Ahmed b. İdrîs ile buluşmak için Mekke’ye gidip sohbetlerine katılan Muhammed Meczûb, müridin şeyhine muhabbetle birlikte Hz. Peygamber’e mutlak bağlılık içinde olması gerektiğini söyleyen Ahmed b. İdrîs’ten çok etkilendi ve onun tesiriyle cezbeye kapılarak Medine’ye geçip Resûl-i Ekrem’e yakın olmak istedi. Medine’de kaldığı yaklaşık sekiz yıl boyunca Ahmed b. İdrîs ile irtibatını sürdürdü. Burada muhtemelen geçimini Hz. Peygamber’i öven ilâhiler söyleyerek sağladı.

Meczûb 1829 yılı Ocak ayında Hicaz’dan ayrıldı ve Kızıldeniz’de Afrika’nın liman şehri Sevâkin’e giderek tekkesini kurdu; çevresinde önemli sayıda derviş grubu oluştu. Sevâkin’de iki yıl kalıp Dâmer’e dönmek üzere Şubat 1831’de yola çıkan Meczûb, Dâmer’e vardıktan kısa bir süre sonra 8 Temmuz 1831’de vefat etti. Muhammed el-Meczûb’un Sevâkin’deki mensupları ölümünün ardından Hicaz’da yanında bulunan müridlerinden Emîn el-Kitayâbî’ye biat ettiler. Onun da kısa bir süre sonra vefatı üzerine yerine Şeyh Yâsîn b. Abdülkādir Sâlim er-Rıdvânî geçti. Şeyh Yâsîn görevini 1854’te Meczûb’un yeğeni Tâhir b. Tayyib b. Kamerüddin’e devretti. Tâhir ve oğlu Doğu Sudanlılar’ın 1881’de başlayan Mehdî isyanını desteklemelerini sağladılar, kendileri de bizzat harekete katıldılar. Ancak isyan bastırılınca Şeyh Tâhir ve ailesinin Doğu Sudan’da etkisi azalmıştır.

Meczûb, Sudan’da XVIII ve XIX. yüzyıllarda ulemânın temsil ettiği geleneksel din anlayışının ötesinde İslâmî bilgi ve uygulamaların yaygınlaşmasını sağlayan dinî-sosyal reform hareketinin en önemli temsilcilerinden biridir. Hayatı boyunca, bir yandan ulemâ çevrelerinde gelişen ilmî gelenekten edindiği bilgileri bu geleneğin çok fazla etkileyemediği geniş halk kitleleri arasında yaymaya çalışmış, bir yandan da onların mânevî dünyasını geliştirmeyi amaçlamıştır.

Muhammed Meczûb ve mensupları Şâzelî olduklarını söyledikleri ve kendilerini bu isimle niteledikleri halde Şeyh Meczûb’dan sonra tarikata Meczûbiyye de denilmiştir. Meczûb’un Ahmed b. İdrîs’e intisap etmiş olmakla birlikte Şâzeliyye icâzetini babası Kamerüddin’den aldığı anlaşılmaktadır. Nitekim tarikat silsilesini kaydettiği bir eserinde şeyhi olarak babasını göstermektedir (Hofheinz, Arabic Literature of Africa, I, 252-253).

Şâzelî şeyhi olan dedesi Fakī Hamed’in Dâmer’de büyük saygı gösterilen türbesinin yerini XX. yüzyılda Meczûb’un türbesi almıştır. 1915’ten başlayarak her yıl 27 Muharrem’de Dâmer’de icra edilen tören Meczûb adına yapılmaktadır. 1985’ten itibaren 29 Receb’de Sevâkin’de yapılan benzeri bir törende Meczûb’un ilâhileri okunmaktadır. Yeğeni Şeyh Tâhir el-Meczûb onun hakkında el-Vesîle ile’l-maŧlûb fî baǾżı me’ştehere min menâķıbı ve kerâmâti veliyyillâh eş-Şeyħ el-Mecźûb adlı bir menâkıbnâme kaleme almıştır (Kahire 1332).

Muhammed el-Meczûb’un tasavvuf anlayışında nazarî yönü ağır basan metafizik yaklaşımlar ikinci planda yer alır. Sohbetlerinde müridlerinin dürüst ve ahlâklı olmalarını ve sorumluluklarının bilincinde olarak hareket etmelerini öğütleyen Meczûb’a göre tasavvufta önemli olan, müridlerin bir tarikat ve zâviye çevresinde örgütlenmeleri ve ibadetleri yerine getirirken ruhen canlı olmalarıdır. Muhammed el-Meczûb’un divanı, evrâd mecmuaları ve mevlidlerinin yanı sıra tasavvuf, hadis, fıkıh, fıkıh usulü, gramer gibi çeşitli konularda otuz sekiz kadar eseri bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

C. Fluehr - Lobban v.dğr., Historical Dictionary of the Sudan, Metuchen-London 1992, s. 134; A. Hofheinz, “Letters to Muhammad al-Majdhûb”, The Letters of Ahmad Ibn Idrîs (ed. E. Thomassen - B. Radtke), London 1993, s. 119-143; a.mlf., “The Writings of the Mejâdhîb”, Arabic Literature of Africa: The Writings of Eastern Sudanic Africa (ed. J. O. Hunwick - R. S. O’fahey), Leiden 1994, I, 244-256; a.mlf., Internalising Islam: Shaykh Muhammad Majdhûb: Scriptural Islam and Local Context in the Early Nineteenth-Century Sudan, Norway 1996, I, tür.yer.; a.mlf., “Der Schcich im ÜberIch, Oder Haben Muslime ein Gewissen? Zum Prozeß der Verinnerlichung schriftislamischer Normen in Suakin im frühen 19. Jahrhundert”, Wuqûf, sy. 7-8, Hamburg 1992-93, s. 461-481.

Albrecht Hofheınz