MATRÛH

(المطروح)

Yalan söylemekle itham edilen râvi ve bu râvinin naklettiği hadis anlamında terim.

Sözlükte “kaldırıp atmak” anlamındaki tarh kökünden türetilen matrûh “kaldırılıp atılan şey” demektir. Terim olarak “dinin esaslarına aykırı olmasa bile yalancılıkla itham edilen, dinin emir ve yasaklarına aykırı davranan veya rivayetlerinde çokça vehim ve gaflet görülen râvinin tek başına rivayet ettiği hadis” mânasına gelmektedir. Buna göre matrûh hadisle zayıf hadis çeşitlerinden olan metrûk hadis arasında bir fark bulunmamaktadır. Matrûh III. (IX.) yüzyılda terim anlamı kazanmış ve muhaddisler tarafından bir çeşit zayıf hadisi göstermek üzere aynı kökten gelen “mutarrah” (atılmış), “mutarrahu’l-hadîs” (hadisi atılmıştır), “matrûhu’l-hadîs” (hadisi atılmıştır), “tarahûhü” (onu terk ettiler), “tarahû hadîsehû” (hadisini terkettiler) vb. ifadelerle cerh lafzı olarak kullanılmaya başlanmıştır. Yahyâ b. Maîn, Beşîr b. Meymûn el-Horasânî gibi yalancı râviler hakkında, “Muhaddisler bunların hadislerinin atılması gerektiği konusunda ittifak etmiştir” diyerek matrûh tabirini kullanmıştır (İbn Arrâk, I, 42; İbn Hacer, I, 412).

Matrûh kelimesi III. (IX.) yüzyıldan sonra yerini tamamen metrûke bırakmıştır. Nitekim Râmhürmüzî, Hâkim en-Nîsâbûrî, Hatîb el-Bağdâdî, İbnü’s-Salâh eş-Şehrezûrî, Nevevî, İbn Kesîr, Zeynüddin el-Irâkī, İbn Hacer el-Askalânî ve Süyûtî gibi hadis usulcüleri eserlerinde bu terime temas etmemişlerdir. Günümüzde yazılan hadis usulü eserlerinde matrûh bazan metrûk başlığı altında, bazan da müstakil olarak ele alınmaktadır.

Zeynüddin el-Irâkī’ye göre matrûh cerhin üçüncü, Sehâvî’ye göre dördüncü derecesini ifade eden lafızlardan biridir. Bu lafızla cerhedilen râvinin naklettiği hadis değer bakımından mevzûdan biraz üstün, zayıftan biraz düşük olup ona hiçbir şekilde itibar edilmez ve delil olarak kullanılmaz. Matrûh hadisi nakleden râvinin kendisi metrûk, hadisi de merduddur.

BİBLİYOGRAFYA:

Lisânü’l-ǾArab, “ŧrĥ” md.; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, II, 210; III, 210, 317; Irâkī, Fetĥu’l-muġīŝ, s. 176; a.mlf., et-Taķyîd ve’l-îżâĥ (nşr. Abdurrahman M. Osmân), Beyrut 1401/1981, s. 163; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, Beyrut 1404/1984, I, 412; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Abdülvehhâb Abdüllatîf), Beyrut 1399/1979, I, 296; İbn Arrâk, Tenzîhü’ş-şerîǾa, I, 42; Leknevî, er-RefǾ ve’t-tekmîl, s. 178; Tâhir el-Cezâirî, Tevcîhü’n-nažar, Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 253; Tecrid Tercemesi, Mukaddime, s. 294-295; Talât Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980, s. 211, 428; Ahmed Ömer Hâşim, ĶavâǾidü uśûli’l-ĥadîŝ, Beyrut 1404/1984, s. 117; Abdullah Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, İstanbul 1987, s. 80, 93-94, 149, 150; Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 210, 291, 392; İsmail L. Çakan, Hadis Usûlü, İstanbul 2001, s. 137-138.

Mehmet Efendioğlu