MANSUROĞLU, Mecdut

(1910-1960)

Türk dili âlimi.

4 Eylül 1910 tarihinde İzmir’de doğdu. İzmir eşrafından olan babası, İstanbul Dârülfünunu Hukuk Fakültesi’nde fıkıh tarihi müderrisliği yapan Mansûrîzâde Said Bey, annesi Çelebizâde Halil Efendi’nin kızı Zehrâ Hanım’dır. Babasının Mütareke’den sonra İngilizler’in elinden Rodos’a kaçması dolayısıyla ilkokulu Rodos’ta ve İzmir’de okudu. Orta öğrenimini İzmir Amerikan Koleji’nde tamamladı (1931). İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi (1936). Aynı yıl doktora yapmak üzere devlet bursuyla Almanya’ya gönderildi. 1936-1939 yıllarında Leipzig ve Berlin üniversitelerinde okudu; Annemarie von Gabain’in derslerini takip etti; ancak II. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla doktorasını tamamlayamadan yurda döndü. 1940’ta İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne asistan olarak tayin edildi ve Reşit Rahmeti Arat’ın yanında çalışmaya başladı. Türkiyat Enstitüsü ile İslâm Ansiklopedisi’nin çalışmalarına katıldı. 1945’te XIII. Asır Eski Anadolu Türkçesi Metinleri ve İndeksi adlı teziyle doktor, 1949’da XIII. Asır Eski Anadolu Türkçesi Metinlerinin Grameri adlı çalışması ile doçent oldu. Bu arada bir yıl kadar Maarif Vekâleti Yüksek Tahsil Umum Müdürlüğü’nde şube müdürü olarak görev yaptı. 1960 yılında profesörlüğe yükseltildi, ancak kadrosunun onaylanmasından bir gün sonra öldü (27 Ağustos). Mansuroğlu, Türkiye Türkolojisi’nin Ragıp Hulusi Özden, Ahmet Caferoğlu ve Reşit Rahmeti Arat neslinden sonra gelen en güçlü temsilcilerindendi. İngilizce, Almanca ve Fransızca bilen Mansuroğlu’nun bu dillerde yayımlanmış makaleleri vardır.

Eserleri. Bilimsel çalışma alanı Türkiye Türkçesi ve özellikle Eski Anadolu Türkçesi olan Mecdut Mansuroğlu, en eskileri XIII. yüzyıla tarihlenen bu dönem metinlerinden Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin bazı Türkçe beyitleriyle Sultan Veled’in Türkçe manzumelerini, Ahmed Fakih’in Çarhnâme’sini, Hoca Dehhânî ve Şeyyad Hamza’nın gazellerini neşretmiş, böylece Türkiye Türkçesi’nin ilk devrelerini aydınlatmıştır. Yayımlanmış üç kitabının da Eski Anadolu Türkçesi alanında olması onun bu sahadaki çalışmalarının yoğunluğunu gösterir. 1. Anadolu Türkçesi (XIII. Asır). Dehhanî ve Manzumeleri (İstanbul 1947). Bu çalışmada çeşitli kaynaklarda tesbit edilen Dehhânî’ye ait şiirler neşredilmiş, ancak daha sonra bu gazellerden bazılarının Dehhânî’ye ait olmadığı anlaşılmıştır (DİA, XVIII, 188). 2. Ahmed Fakih, Çarhnâme (İstanbul 1956). Transkripsiyonlu metin verildikten sonra eserin imlâ, ses ve yapı özellikleri ayrıntılı biçimde incelenmiş, kelime ve eklerin karma diziniyle metnin tıpkıbasımı verilmiştir. 3. Sultan Veled’in Türkçe Manzumeleri (İstanbul 1958). Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî’nin oğlu Sultan Veled’in çeşitli eserlerinde dağınık olarak yer alan Türkçe şiirleri bir araya toplanarak yayımlanmış, bunların dil özellikleri ayrıntılı biçimde işlenerek metinlerin söz varlığı ortaya konulmuştur. Eserin sonunda metinlerin tıpkıbasımı da yer almaktadır.

Mecdut Mansuroğlu, doktora ve doçentlik tezleri ile bu arada yaptığı diğer çalışmalar sonucunda Anadolu’da Türk yazı dilinin doğuşu ve gelişmesi hakkında yeni fikirler geliştirmiş, Batı bilim dünyasında o güne kadar kabul edilenin aksine Anadolu Türkçesi’nin Orta Asya Türk yazı dilinden kopuk olmadığını, onun bir devamı olduğunu savunmuştur. Philologie Turcicae Fundamenta’ya yazdığı “Das Altosmanische” (1959) başlıklı incelemesi bu dönemin ilk derli toplu grameri olma özelliğini taşır. Mansuroğlu’nun Orta Asya İslâm-Türk yazı dilinin ilk dönemiyle meşgul olması, bir yönüyle onun Eski Anadolu Türkçesi üzerindeki çalışmalarını tamamlayıcı niteliktedir. Bu alanda en önemli yazısı Fundamenta’da yayımlanmış olan “Das Karakhanidische” (nr. 102) başlığını taşımaktadır. Bu çalışma aynı zamanda Karahanlı Türkçesi’nin ilk grameridir. Onomastik ve diyalektolojiyle de ilgilenen Mansuroğlu Eski Anadolu Türkçesi’nde rastlanan bazı unvan ve adları da incelemiştir. Anadolu’da gelişen Türk yazı dilinin başlangıcı konusunda çalışmalar yapmış, bu yazı dilinin önceki dönemlerle olan bağlarını araştırmış, müşterek Orta Asya Türkçesi’nin ilk devresi olan Karahanlı Türkçesi ile ilgili araştırmalar yayımlamıştır. Umumi Türkçe’nin çeşitli yapı bilgisi meseleleri ve Anadolu ağızları sahasında da çalışmaları bulunan Mansuroğlu ayrıca dil bilgisi terminolojisi ve dilde sadeleşme konularıyla meşgul olmuştur. Avrupa Türkolojisi’nde haklı bir şöhret kazanan Mansuroğlu’nun yazılarının büyük bir kısmı dergi sayfalarında kalmıştır (eserlerinin ve makalelerinin tam listesi Eckmann ve Timurtaş’ın yazılarında yer almaktadır, bk. bibl.).

BİBLİYOGRAFYA:

İÜ Ed. Fak. Arşivi’ndeki Özlük Dosyası, nr. 21; J. Eckmann, “Mecdut Mansuroğlu”, TDED, X (1960), s. V-XVI; Faruk Kadri Timurtaş, “Ölümünün 5. Yıldönümünde Prof. Dr. Mecdut Mansuroğlu”, TK, III/35 (1965), s. 857-863; Mustafa Kutlu, “Mansuroğlu, Mecdut”, TDEA, VI, 140-141.

Hayati Develi