MAKLÛB

(المقلوب)

İsnada veya metindeki kelimeleri yerini değiştirerek rivayet etmek anlamında hadis terimi.

Sözlükte “bir şeyin altını üstüne getirmek, çevirmek” anlamındaki kalb kökünden türeyen kelime, hadis terimi olarak “isnadında râvilerin isim veya neseplerinin, metninde ise kelime yahut ibarelerin yerleri değiştirilerek rivayet edilen hadis” mânasında II. (VIII.) yüzyıldan beri kullanılmaktadır. Bu tür hadislere ma‘kûs da denmektedir. Bir hadisin metninde veya isnadında yanılarak yahut bilerek yapılan bu yer değiştirme işlemi, aynı sened ve metin içerisinde olabileceği gibi farklı hadislerin senedlerinin ve metinlerinin birbirine eklenmesiyle de meydana gelebilir. Bu durum bir hadisin senedini başka bir hadisin senedi olarak göstermek veya bir hadis metnini başka bir hadise ilâve etmek şeklinde gerçekleşir. Yer değiştirme isnadda yapılmışsa “maklûbü’l-isnâd”, metinde meydana gelmişse “maklûbü’l-metin” adını alır. İsnad ve metinde kelimelerin yerini değiştirme işlemi yanılarak olabileceği gibi râvinin hadis bilgisini ve hâfıza gücünü denemek amacıyla da yapılabilmektedir. Bağdatlı muhaddislerin, 100 hadisin sened ve metinlerini birbirine karıştırarak Bağdat’a geldiğinde Muhammed b. İsmâil el-Buhârî’nin hadis bilgisini ve hâfıza gücünü ölçmek istedikleri bilinmektedir. Hadis âlimlerinin yalancılıkla itham ettiği Hammâd b. Amr en-Nasîbî’nin güvenilir isnadla Süheyl b. Ebû Sâlih’ten nakledilen, “Müşriklere rastladığınız zaman ilk olarak siz selâm vermeyiniz” hadisini A‘meş’in rivayeti olarak göstermesi hadisin başka bir rivayeti olduğu izlenimini vermek için kasıtlı olarak değiştirmeye yöneliktir.

Allah’ın kıyamet gününde kendi gölgesi altında gölgelendireceği yedi sınıf kimsenin anlatıldığı Müslim’in rivayetinde altıncı kişinin “sol elinin verdiğini sağ eli duymayacak şekilde gizlice sadaka veren kimse” olarak ifade edilmesi (Müslim,


“Zekât”, 91) maklûb hadisin örneğidir. Zira hadisin diğer kaynaklarında (meselâ bk. el-Muvaŧŧaǿ, “ŞaǾr”, 14; Buhârî, “Eźân”, 36, “Zekât”, 16, “Ĥudûd”, 19; Tirmizî, “Zühd”, 53; Nesâî, “Ķuđât”, 2) altıncı grup, “sağ elinin verdiğini sol eli duymayacak şekilde gizlice sadaka veren kimse” şeklinde tavsif edilmektedir. İbn Hacer el-Askalânî, Müslim’deki rivayetin maklûb olduğunu söylemekte ve doğrusunun yine Śaĥîĥayn’da geçen “sağ elin verdiğini sol el duymayacak” ifadesinin yer aldığı hadis olduğunu ifade etmektedir (Nüzhetü’n-nažar, s. 92). Ancak Müslim’in Śaĥîĥ’inde sadece maklûb rivayet yer almaktadır. Sağ elle yapılan infakın sadakanın açıktan verilmesini, sol elle yapılanın ise gizliliği gerektirdiği, dolayısıyla sol elle yapılan infakın sağ elle yapılandan daha üstün olduğu belirtilerek maklûb kabul edilen rivayetle ilgili farklı yorum getirenler de bulunmaktadır (İbn Hacer, en-Nüket, II, 883).

Maklûb hadis zayıf hadisler arasında sayılmakla birlikte isnad veya metindeki değişikliğin yanılarak yahut kasten yapılmış olmasına göre bunlara farklı hükümler verilmiştir. Yer değiştirme işlemi râvinin yanılmasından dolayı ise hadisin zayıflığına delâlet etmektedir. İsnaddaki râviler hadise rağbeti arttırmak için onu değiştirilmişse bunu yapanlar yalancı (kezzâb) kabul edilmekte, rivayetleri de mevzû sayılmaktadır. Râvinin hâfıza gücünü ve hadis bilgisini kontrol etmek amacıyla hadislerin kasten kalbedilmesi muhaddisler tarafından hoş karşılanmamış, maklûb hadisin tarifinde “sehven veya kasten” kaydına bu sebeple yer verilmiştir. Maklûb hadislerin zayıf sayılmasının sebebi, sadece râvinin zabt noksanlığı değil metinde meydana gelen herhangi bir değişikliğin mânayı bozabileceği endişesidir. Zira hadis metnindeki kelime veya ifadelerin yer değiştirmesiyle hadisin anlamı da değişmekte, böylece Hz. Peygamber’e onun söylemediği sözler isnat edilmektedir. Bu değişiklik hadisten yanlış bir hüküm çıkarmaya da sebep olmaktadır. Buna bakarak maklûb hadislerin zayıflığının maklûbü’l-isnaddan çok maklûbu’l-metinden kaynaklandığını söylemek mümkündür.

Maklûb hadislerle ilgili olarak Hatîb el-Bağdâdî RâfiǾu’l-irtiyâb fi’l-maķlûb mine’l-esmâǿ ve’l-ensâb (ve’l-elķāb) (Maķlûbü’l-esmâǿ ve’l-ensâb), İbn Hacer el-Askalânî Nüzhetü’l-ķulûb fî maǾrifeti’l-mübdel ve (mine)’l-maķlûb (Cilâǿü’l-ķulûb fî maǾrifeti’l-maķlûb) adlı eserleri kaleme almışlardır.

BİBLİYOGRAFYA:

el-Muvaŧŧaǿ, “ŞaǾr”, 14; Buhârî, “Eźân”, 36, “Zekât”, 16, “Ĥudûd”, 19; Müslim, “Zekât”, 91; Tirmizî, “Zühd”, 53; Nesâî, “Ķuđât”, 2; Hatîb, Târîħu Baġdâd, II, 15-16; XII, 353-354; İbnü’s-Salâh, ǾUlûmü’l-ĥadîŝ, s. 101-102; İbn Hacer, en-Nüket Ǿalâ kitâbi İbni’ś-Śalâĥ (nşr. Rebî’ b. Hâdî Umeyr), Riyad 1408/1988, II, 864-886; a.mlf., Nüzhetü’n-nažar (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1413/1992, s. 92; Süyûtî, Tedrîbü’r-râvî (nşr. Ahmed Ömer Hâşim), Beyrut 1414/1993, I, 246-250; Emîr es-San‘ânî, Tavżîĥu’l-efkâr (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Medine, ts. (el-Mektebetü’s-selefiyye), I, 98-113; Tecrid Tercemesi, Mukaddime, I, 306-310; Nûrettin Itr, Menhecü’n-naķd fî Ǿulûmi’l-ĥadîŝ, Dımaşk 1401/1981, s. 435-439; Kettânî, er-Risâletü’l-müstetrafe (Özbek), s. 246; Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1985, s. 208-210; Abdullah Aydınlı, Hadis Istılahları Sözlüğü, İstanbul 1987, s. 92, 93; Mücteba Uğur, Ansiklopedik Hadis Terimleri Sözlüğü, Ankara 1992, s. 206-208; Subhî es-Sâlih, Hadîs İlimleri ve Hadîs Istılahları (trc. M. Yaşar Kandemir), İstanbul 1996, s. 160-164; Ahmet Yücel, Hadis Istılahlarının Doğuşu ve Gelişimi-Hicrî İlk Üç Asır, İstanbul 1996, s. 168-169.

Mustafa Ertürk