MAHREÇ

(مخرج)

Osmanlı ilmiye ve eğitim teşkilâtında değişik anlamlarda kullanılan bir terim.

Sözlükte “çıkış yeri, çıkılan yer” mânasına gelen mahrec kelimesi Osmanlılar’da daha çok “mahreç mevleviyeti, mahrec-i aklâm, mahrec-i mekâtib-i askeriyye” gibi terkipler içinde kullanılır. Mahreç mevleviyeti, ilmiye mesleğinde belirli seviyeye ulaşmış çeşitli şehirlerin kadılarının ve bazı müderrislerin derecelerini gösteren bir tabirdir (bk. MEVLEVİYET). XIX. yüzyılda bazı mesleklere öğrenci yetiştiren orta öğretim seviyesindeki okullar için


de mahreç kelimesi geçer. Osmanlı devlet teşkilâtına ait bürolarda muhtelif seviyelerde görev yapan kâtipler, Tanzimat öncesi dönemde usta-çırak münasebeti içerisinde yetişip yetenekleri nisbetinde yükselirken Tanzimat döneminde her alanda Batı’dan etkilenerek açılan okullar kâtiplerin yetişmesi için de düşünülmüştü. 1862 yılında Maarif Nâzırı Kemal Efendi’nin girişimiyle kâtip yetiştirmek üzere Mekteb-i Aklâm açılmış, kısa bir müddet sonra adı Mahrec-i Aklâm’a dönüşmüştü. Rüşdiye-yi üstün başarı ile bitirenlerin alındığı bu kurumun açılmasına dair tezkirede açılış hedefi açık bir şekilde ifade edilmiştir. Devlet dairelerinde memurun ve özellikle kalem efendisi olmanın çok rağbette olduğu o dönemlerde bu okullara önem verilmiş, öğrencilerin imtihanları Meclis-i Maârif tarafından yapılmıştır. İlk bir iki yıl içerisinde öğrencilerin devam durumları, imtihanları ve yeteneklerine göre çeşitli kalemlerde staj ve hizmet yapmalarıyla ilgili olarak Maarif Nezâreti’nden tezkireler çıkarılmıştır. 3 Receb 1280 (14 Aralık 1863) tarihli ayrıntılı tezkirenin son bölümünde, rüşdiye mezunlarından yetenekli olanların devlet dairelerine alınırken hat, imlâ ve ifadede başarısız olmaları sebebiyle dairelerde mahçup duruma düşmelerinden dolayı bir yıl daha öğrenime devam etmeleri için Mahrec-i Aklâm’ın açıldığı, ancak bu bir yıllık eğitimin de yeterli olmadığının anlaşılması üzerine üç sınıfa çıkarılmasının kararlaştırıldığı belirtilir.

Üç sınıflı Mahrec-i Aklâm’dan 1281 (1864) yılında ilk defa mezun olan yirmi yedi adayın Meclis-i Maârif’e getirilerek hat, imlâ ve ifadeden imtihan edilip başarı gösterenlerin istedikleri bürolara tayin edildikleri, bunlardan onunun Fransızca’daki başarıları sebebiyle Bâbıâli kalemlerinde dolgun maaşlarla istihdam edildiği bilinmektedir. Mahrec-i Aklâm’ın üç sınıfında ayrıca Arapça, Farsça ve Fransızca, hat, tarih ve coğrafya, hesap ve hendese, fizik, kimya ve resim dersleri okutuluyordu. Lise seviyesinde olduğu anlaşılan bu mektepte 1875’te kırk dört öğrenci bulunuyordu. 1876 yılında yeni bir değişikliğe gidilerek daha yüksek seviyeli devlet memuru yetiştirmek amacıyla Mekteb-i Fünûn-ı Mülkiyye açılınca Mahrec-i Aklâm kapatıldı.

Başarılı memur yetiştirmek için okullar açıldığı gibi Mühendishâne-i Bahrî ve Mühendishâne-i Berrî ile Mekteb-i Harbiyye’ye yetenekli öğrenci yetiştirmek üzere orta dereceli Mahrec-i Mekâtib-i Askeriyye 1281’de (1864) faaliyete başlamıştır. Dört sınıf halinde düzenlenen okulun programında değişik seviyelerde Osmanlı Türkçesi, Arapça ve Fransızca grameri, mantık, hesap, hendese, coğrafya ve tabiat bilgisi derslerine yer verilmiştir.

Açılış amaçları ve programları bakımından her iki mahreç mektebinin de belirli bir mesleğe hazırlık okulu niteliği taşıdığı dikkati çeker. Ancak Tanzimat dönemi nezâretleri, kalemleri ve mekteplerinin ortak özelliği çok sık aralıklarla isim ve müfredat değiştirmesi olup kurulan bu yeni okulların da bu uygulamadan kurtulamadığı, gerek isim ve derecelerinin gerekse müfredatlarının birkaç defa değişikliğe uğradığı bilinmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Mahmud Cevad, Maârif-i Umûmiyye Nezâreti Târihçe-i Teşkîlâtı ve İcrââtı, İstanbul 1338, s. 130, 138, 156, 157; Türkiye Maarif Tarihi, I-II, 476-480; Uzurçarşılı, İlmiye Teşkilâtı, bk. İndeks; Hasan Ali Koçer, Türkiye’de Modern Eğitimin Doğuşu ve Gelişimi (1773-1923), İstanbul 1991, s. 74-77; Pakalın, III, 385-387; F. Müge Göçek, “Maқћreғј”, EI² (İng.), VI, 133.

Mehmet İpşirli