MA‘LÛMÂT

(معلومات)

II. Abdülhamid döneminde yayımlanan haftalık ilmî ve edebî dergi.

Maliye Mektûbî Kalemi mümeyyizi Mehmed Fuad ile Artin Asaduryan’ın birlikte çıkardıkları dergi, 10 Şubat 1309 - 20 Nisan 1311 (22 Şubat 1894 - 2 Mayıs 1895) tarihleri arasında toplam kırk sekiz sayı yayımlanmıştır. Türk edebiyatı tarihi bakımından Ma‘lûmât’ın önemi, bir süre sonra Servet-i Fünûn mecmuası çevresinde Edebiyât-ı Cedîde topluluğunu meydana getirecek olan devrin bir kısım genç edebiyatçılarının bir araya gelip faaliyet göstermeye başladığı ilk yayın organı olmasından gelir.

İsmâil Safâ’nın çıkardığı Mirsad’ın Eylül 1891’de kapanmasından sonra, aynı zamanda genç şairler arasında en çok ümit vaat eden Tevfik Fikret’i yeniden yazı hayatına döndürmek üzere Ali Ekrem’in (Bolayır) ön ayak olmasıyla 1893 yılı sonlarında Hüseyin Kâzım’ın (Kadri) evinde bir toplantı yapılır. Toplantıda genel bir durgunluk içinde bulunan Türk edebiyatını yeniden canlandırma konusu tartışılır. Bu amaçla, yayın izni daha önce alınmış olan


Ma‘lûmât’ın başyazarlığına Tevfik Fikret’in getirilerek derginin yayım hazırlıklarına başlanması kararlaştırılır.

Şekil ve muhteva itibariyle o sırada çıkarılan diğer dergilerden pek farklı olmayan büyük boyda ve sekiz sayfa hacmindeki dergi başlangıçta bazıları imzasız olmak üzere ilmî, fennî ve biyografik yazılar, bir kısım manzumeler ve zaman zaman devrin edebî faaliyetlerinin ele alındığı makalelerle Şubat 1894’te yayımlanmaya başlanır. Bunlar arasında Alexandre Dumas’nın La dame aux camelias adlı eseri hakkında bizzat kendisinin bir yazısının tercümesi (nr. 4), İslâm filozoflarından Fârâbî (nr. 2), İbn Bâcce (nr. 3) ve İbn Haldûn (nr. 7) üzerine bazı makaleler, sanatla ilgili Fransızca bir yazının tercümesi (nr. 5), buharlı lokomotiflerin son durumuyla ilgili bir yazı (nr. 5), İran edebiyatı hakkında birkaç sayı devam eden bir makale (nr. 4-6), Goethe’nin Werther’iyle ilgili bir tefrika (nr. 10-22), hat sanatına dair bir yazı ile (nr. 7-8) zaman zaman bazı kitap tanıtma yazılarına da (meselâ bk. Nûreddin Ferruh’un Şafak Sadaları hakkında bir yazı, nr. 28) yer verilmiştir.

Tevfik Fikret, derginin kuruluşu ve çıkışı sırasında çalışmalara doğrudan doğruya katılmakla beraber başlangıçta kendi adıyla herhangi bir şiir veya makale yayımlamaz, ancak 24. sayıdan itibaren Mehmed Fikret, Mehmed Tevfik, E(sad) Necib imzalarıyla, zaman zaman da imzasız olarak çeşitli şiirleri yer alır. Tevfik Fikret, daha sonraki yıllarda sanat anlayışında büyük farklılıklar meydana gelse de Galatasaray Sultânîsi’nde kendisini şiir yazmaya teşvik eden hocası Muallim Feyzî’nin eski tarzdaki bir kısım şiirlerine de dergide yer vermiş (nr. 10, 13, 16: “Muallim Nâci İçin Mersiye”, nr. 17, 19, 29, 32), ayrıca Muallim Feyzî’nin talebelerinden Hüseyin Dâniş’in manzum ve mensur makale ve tercümelerini de yayımlamıştır (nr. 12, 13, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 23, 28, 33, 34). Dergide Tevfik Fikret’ten başka yeni tarzda çeşitli şiirleri yayımlanan şairler arasında İsmâil Safâ, Hüseyin Sîret, Menemenlizâde Mehmed Tâhir, H. Nâzım, A(yın) Nâdir, Süleyman Nazif, Abdullah Cevdet ve Ahmed Vefâ gibi isimler yer alırken Muallim Feyzî, Hüseyin Dâniş, Müstecâbîzâde İsmet Bey, Vehbîzâde Rüşdü, Ömer Fahri, Saffet ve Mehmed Rifat gibi eski tarzda şiir yazan şairlerin eserlerine de rastlanmaktadır.

Mehmet Kaplan, Tevfik Fikret’in Batılı şiir görüşünü bu yıllarda Ma‘lûmât’ta yayımlamaya başladığı şiirleriyle idrak ettiğini ve bundan böyle hayalden veya tablo fikrinden hareket ederek şiir yazdığını belirtir. Dergide Tevfik Fikret’in, şiirleri yanında imzalı ve imzasız çeşitli makaleleriyle Fransızca’dan bazı şiir çevirileri de çıkmış, buradaki şiirleri İsmail Hikmet Ertaylan tarafından Tevfik Fikret Ma‘lûmât’ta adıyla bir kitap haline getirilmiştir (İstanbul 1965). Tevfik Fikret Ma‘lûmât’ta yayımladığı, şiirinin gelişme çizgisini de gösteren şiirlerinden sadece üçünü (“Ey Yâr-ı Negamkâr”, “Muhabbet-i Şâirâne”, “Tulûa Karşı”) Rübâb-ı Şikeste’nin “Eski Şeyler” bölümüne almış, geri kalan on üç şiirine ise burada yer vermemiştir.

Ali Ekrem hâtıratında, Servet-i Fünûn’dan önce bir bakıma Edebiyât-ı Cedîde topluluğuna hazırlık sayılabilecek Ma’lûmât’ın dönemin genel havası ile biraz da yönetimin psikolojik baskıları sonucu kendiliğinden kapandığını belirtmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Mehmet Kaplan, Tevfik Fikret: Devir, Şahsiyet, Eser, İstanbul 1971, s. 57-73; Hasan Duman, Katalog, s. 228-229; İsmail Parlatır, Ali Ekrem Bolayır, İstanbul 1987, s. 6-7; Ali Ekrem Bolayır’ın Hâtıraları (haz. Metin Kayahan Özgül), Ankara 1991, s. 438-447; Edebiyat-ı Cedîde’ye Dair Ali Ekrem’den Rıza Tevfik’e Bir Mektup (haz. Abdullah Uçman), İstanbul 1997, s. 30-33.

Abdullah Uçman