LAFZIYYE

(اللفظيّة)

Kur’an lafızlarının ve bunları okumanın mahlûk olduğunu kabul edenlere verilen ad.

Allah’a nisbet edilen kelâm sıfatının doğrudan tecellisi konumundaki Kur’an’ın kadîm veya hâdis olduğu tartışmaları sürerken (bk. HALKU’l-KUR’ÂN) ortaya çıkan akımlardan biri de lafzıyyedir. Cehmiyye ve Mu‘tezile âlimleri tarafından Kur’an lafızlarının mahlûk olduğu ileri sürüldüğünde başta Ahmed b. Hanbel olmak üzere muhafazakâr âlimler önce Kur’an’ın mahlûk olup olmadığını tartışmayı uygun bulmamış, fakat meselenin gittikçe büyüdüğünü görünce, “Kur’an Allah kelâmı olup mahlûk değildir” tarzında bir kanaat belirtmişlerdir. Bu kanaat, Sünnî âlimler arasında Kur’an’ı telaffuz edişin ve lafızlarını yazmanın mahlûk olup olmadığı tartışmalarına yol açmış ve ortaya çıkan problem “mes’eletü’l-lafz” diye isimlendirilmiştir. Kaynaklarda belirtildiğine göre ilk defa Ebû Ali el-Kerâbîsî (ö. 248/862), “Kur’an mahlûk değildir, fakat onu telaffuz ediş ve okuyuş mahlûktur” şeklinde bir görüş ortaya koyunca Ahmed b. Hanbel buna tepki göstermiş, böyle bir inancın bid‘at olduğunu belirterek sahibini Cehmiyye’den olmakla itham etmiştir. Zira ona göre ne şekilde olursa olsun Kur’an ile mahlûk kelimesinin bir arada zikredilmesi yanlıştır, böyle bir ifade Cehmiyye ile Mu‘tezile’yi bir yönden teyit etmek anlamına gelir (İbn Teymiyye, XII, 207-211). Ahmed b. Hanbel’in bu tavrı hadis âlimleri arasında farklı tepkilere yol açmıştır. Aslında Ahmed b. Hanbel, Kur’an’ı telaffuz etmenin ve yazmanın mahlûk olmadığını söylemediği, aksine bunu da bid‘at kabul ettiği halde Muhammed b. Yahyâ ez-Zühlî, Ebû Abdullah el-Ezdî, İshak b. Râhûye, Ebû Hâtim er-Râzî, Ebû Bekir Ahmed b. Ali el-Mervezî gibi muhaddisler sözlerini bu doğrultuda yorumlamışlardır. Bu görüş Hanbelîler’in büyük çoğunluğu arasında hâkim olmuştur.

Buhârî, Dâvûd ez-Zâhirî ve İbn Kuteybe gibi diğer bir grup muhafazakâr âlim ise Kur’an’ı telaffuz edişle ilgili meselede Ahmed b. Hanbel’e ait sözlerin yanlış yorumlandığını ve hatta bu konuda ona asılsız bazı rivayetlerin nisbet edildiğini açıklayarak insana ait bir fiil olması dolayısıyla Kur’an’ı telaffuz etme, yazma ve okumanın mahlûk olduğunu kabul etmek gerektiğini belirtmişlerdir (Buhârî, s. 154; İbn Kuteybe, s. 246-248). Bu görüşü benimseyenler Hanbelîler tarafından lafzıyye diye anılmıştır. Nitekim Ebû Abdullah İbn Mende ile İbn Ebû Hafs’ın er-Red Ǿale’l-lafžıyye adıyla risâleler yazmaları (Zehebî, XII, 617-618) bunu göstermektedir. Daha sonra Kur’an’ı telaffuz ediş ve okuyuşun yanı sıra lafızlarının da mahlûk olduğunu söyleyen Ehl-i sünnet kelâmcıları lafzıyye grubu içinde düşünülmüş ve tekfir edilmiştir. Ebü’l-Hasan el-Eş‘arî, Kur’an’ı gerçek anlamda telaffuz etmenin mümkün olmadığını belirterek onu telaffuz edişin mahlûk olduğunu ileri sürmeyi isabetli bulmaz. Ona göre “lafz” kelimesi “ağızdaki bir nesneyi dışarıya atmak” anlamına gelir. Kur’an cisim olmadığından onun hakkında böyle bir tabir gerçek anlamında kullanılamaz. Şu halde Kur’an’ı telaffuz ediş mahlûktur veya değildir diye bir hüküm vermek yanlıştır (İbn Fûrek, s. 60-61). Ebû Nuaym el-İsfahânî, Kur’an lafızlarının ve onları telaffuz etmenin mahlûk olmadığını söyleyenleri Hurûfiyye diye adlandırmış ve bu konuda er-Red Ǿale’l-Ĥurûfiyye ve’l-Ĥulûliyye adıyla bir eser yazmıştır (İbn Teymiyye, XII, 209).

Makdisî, muhaddisler zümresinin çeşitli fırkalardan oluştuğunu ve lafzıyyenin bunlardan birini teşkil ettiğini belirtir. Ona göre lafzıyye Kur’an’ı telaffuz edişin mahlûk olmadığını söyleyenlere verilen bir ad olup Kerâbîsî’nin görüşünü benimseyenlerden ibarettir (el-Bedǿ ve’t-târîħ, V, 149). Kur’an’ı telaffuz etmenin mahlûk olduğunu söyleyenlere “kavliyye” adı da verilmiştir. Muhtemelen aynı kaynaktan yararlanan Şerîf Yahyâ el-Emîn de lafzıyyeye verilen mânalardan birinin bu olduğunu zikretmiştir (MuǾcemü’l-fıraķi’l-İslâmiyye, s. 205). Ancak her iki müellifin lafzıyyeye bu anlamı yüklemesi hatalıdır. Zira erken dönemden itibaren hemen hemen bütün kaynaklara göre Kur’an’ı telaffuz edişin mahlûk olduğunu ilk defa ileri süren kişi Sünnî âlimi Ebû Ali el-Kerâbîsî’dir ve bu görüşünden dolayı Ahmed b. Hanbel’in tenkitlerine mâruz kalmıştır (Kitâbü’s-Sünne, I, 163-166; Eş‘arî, s. 602; Sübkî, II, 118-119). Günümüzde geleneksel hadis anlayışını benimseyenlerle Selefî-Hanbelî mezhebine bağlı olanların Kur’an’ın mahlûk olmadığını kabul etmekle birlikte telaffuzunun yaratılmış olduğunu söyledikleri görülmektedir.

BİBLİYOGRAFYA:

Ahmed b. Hanbel, Kitâbü’s-Sünne (nşr. Muhammed b. Saîd b. Sâlim el-Kahtânî), Demmâm 1414/1994, I, 163-166; Buhârî, Ħalķu efǾâli’l-Ǿibâd (ǾAķāǿidü’s-selef içinde), s. 154; İbn Kuteybe, el-İħtilâf fi’l-lafž (ǾAķāǿidü’s-selef içinde), s. 246-248; Eş‘arî, Maķālât (Ritter), s. 602; Makdisî, el-Bedǿ ve’t-târîħ, V, 149; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 90; İbn Fûrek, Mücerredü’l-Maķālât, s. 60-61; Nesefî, Tebśıratü’l-edille, I, 284-299; İbn Ebû Ya‘lâ, Ŧabaķātü’l-Ĥanâbile, I, 278-279; Teymî, el-Ĥücce fî beyâni’l-meĥacce ve şerĥu Ǿaķīdeti Ehli’s-sünne (nşr. Muhammed b. Rebî‘ b. Hâdî el-Medhalî), Riyad 1411/1990, I, 224; İbnü’l-Cevzî, Menâķıbü’l-İmâm Aĥmed b. Ĥanbel (nşr. Abdullah b. Abdülmuhsin et-Türkî - Ali M. Ömer), Kahire 1399/1979, s. 205-207; İbn Teymiyye, MecmûǾu fetâvâ, XII, 207-211; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, XII, 617-618; Sübkî, Ŧabaķāt, II, 118-120, 228-229; Ahmed İsâm el-Kâtib, ǾAķīdetü’t-tevĥîd fî Fetĥi’l-bârî şerĥi Śaĥîĥi’l-Buħârî, Beyrut 1403/1983, s. 217-219; Şerîf Yahyâ el-Emîn, MuǾcemü’l-fıraķi’l-İslâmiyye, Beyrut 1406/1986, s. 205.

Yusuf Şevki Yavuz