KORKAKLIK

Korkaklık kelimesinin İslâmî kaynaklardaki yaygın karşılığı olan cübn (cebânet) ile ilgili tanımları, “cesaret ve atılganlık gösterilmesi gereken durumlarda ileri atılmaktan korkup çekinmeye yol açan ruhî zaaf, aklıselimin cesaretli olmayı gerektirdiği hallerde korku ve telâşa kapılma” şeklinde özetlemek mümkündür (Lisânü’l-ǾArab, “cbn” md.; et-TaǾrîfât, “cübn” md.; İbn Miskeveyh, s. 48; Kınalızâde Ali Efendi, I, 66). Klasik sözlüklerde cübn daima şecâatin karşıtı olarak gösterilir. Nasîrüddîn-i Tûsî’den itibaren Farsça yazılan ahlâk kitaplarında, ayrıca Osmanlı Türkçesi’nde cübn yerine bed-dilî (ödleklik, yüreksizlik) kelimesi de kullanılmıştır (meselâ bk. Nasîrüddîn-i Tûsî, s. 169; Devvânî, s. 146; Kınalızâde Ali Efendi, I, 107-108).

Kur’ân-ı Kerîm’de cübn kelimesi geçmez. Sıkça kullanılan havf, haşyet, takvâ, işfâk, vecel ve rehbet gibi kavramlar da korku anlamını içermekle birlikte cübn, özellikle kişinin gerçek veya hayalî bir tehlike karşısında hissettiği kontrol edilemez, önlenemez, panik derecesine kadar varabilen bir tedirginlik ve telâş hali için kullanılırken anılan kavramların geçtiği âyetlerin önemli bir kısmı daha çok ahlâkî ve dinî sebeplerden dolayı hissedilen şuurlu endişeyi, Allah’a karşı gelmekten, O’nun koyduğu yasakları ihlâl etmekten ve bunun sonucunda cezalandırılmaktan duyulan korkuyu, bu anlamda otoriteye ve kurala saygıyı ifade eder (bk. HAVF). Ayrıca birçok âyette bu kavramlar, “istenmeyen bir durumla karşılaşmaktan korkup kaygılanma” şeklindeki sözlük anlamıyla da geçmektedir (meselâ bk. Âl-i İmrân 3/28; Yûsuf 12/13; el-İsrâ 17/31). Râgıb el-İsfahânî, bu mânadaki korkunun her insanın tabii yapısının ayrılmaz bir özelliği olduğunu belirtir (el-Müfredât, “ħvf” md.). Havf ve haşyet kavramlarının yer aldığı âyetlerin bir kısmında müminler insanlardan ve düşmanlarından değil Allah’tan korkup çekinmeye, O’nun buyruk ve yasakları çerçevesinde hareket etmeye çağrılmaktadır (el-Bakara 2/150; Âl-i İmrân 3/175; el-Ahzâb 33/37).

Hadislerde ise belirtilen kavramların yanında cübn kelimesi de geçmektedir. Buhârî’nin el-CâmiǾu’ś-śaĥîĥ’inin “Cihâd” bölümünün yirmi dördüncü babı “Savaşta Şecaat ve Cübn” başlığını taşır. Bazı hadislerde çocuk sevgisinin insanı cimrileştirdiği ve korkaklaştırdığı ifade edilir (Müsned, VI, 409; Tirmizî, “Birr”, 11; İbn Mâce, “Edeb”, 3). Genel olarak insanlar hakkında düşünülebilen en kötü ve al-çaltıcı iki huyun cimrilik ve korkaklık olduğunu belirten Hz. Peygamber (Müsned, II, 302, 320; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 21), hemen bütün hadis mecmualarında yer alan bir duasında Allah’a sığındığı sıkıntılı durumlar ve kötülükler arasında korkaklığı da zikretmiştir (meselâ bk. Müsned, I, 22, 54, 183; Buhârî, “DaǾavât”, 36-38, 40-42; Müslim, “Źikir”, 49-51). Ayrıca müslümanlara haklarını, inanç ve değerlerini koruyup savunma, düşmana karşı koyma konularında cesaret ve kahramanlık duyguları aşılayan âyet ve hadislerde dolaylı olarak korkaklığın bir erdemsizlik olduğu da ortaya konmaktadır.

Edebî-ahlâkî mahiyetteki eserlerin cesaret ve korkaklık konularına ayrılan bölümlerinde cesaretin önemi, korkaklığın kötülüğü ve zararları hakkındaki edebî sözler nakledilir (meselâ bk. İbrâhim b. Muhammed el-Beyhakī, s. 541-547; İbn Abdülber, I, 466-483). İslâm düşünce tarihinde Yunan kaynaklı felsefenin etkisiyle oluşan ve zamanla filozoflarla birlikte İbn Hazm, Râgıb el-İsfahânî, Gazzâlî gibi diğer birçok âlimce de benimsenen sistematik fazîlet-rezîlet (erdem-erdemsizlik) teorisi çerçevesinde ele alınan başlıca erdemsizlikler arasında korkaklığa da yer verilmiştir. Bu sistemde dört temel fazîlet (hikmet, şecaat, iffet, adalet) benimsenirken rezîlet konusunda iki farklı tasnif yapılır. Rezîletleri fazîletlerin karşıtı olarak gösteren Stoa kaynaklı tasnife göre şecaatin karşıtı daima cübn kelimesiyle karşılanan korkaklık, rezîletleri fazîletlerin ifrat ve tefriti olarak gösteren ve genel kabul gören Aristo kaynaklı tasnife göre ise şecaatin ifratı tehevvür (saldırganlık), tefriti ise korkaklıktır (bk. FAZİLET; İTİDAL).

Kaynaklarda kontrolsüz öfke ve tehevvürün zararları üzerinde önemle durulmakla birlikte aklın kontrolünde bir öfke duygusunun yaşatılması ve yiğitlik erdeminin geliştirilmesi gerektiğine, hem ferdî hakları ve değerleri hem de zayıfların ve mazlumların hakkını korumanın ancak bu sayede mümkün olduğuna, cesaretten yoksunluğun gayretsizlik, hamiyetsizlik, kişilik zafiyeti gibi insan onuruna yakışmayan ve onun alçaklıkla damgalanmasına yol açan sonuçlar doğuracağına dikkat çekilir (meselâ bk. Mâverdî, s. 247-249; İbn Hazm, s. 32; Gazzâlî, III, 168-169). Bu sebepledir ki şecaat dört temel erdemden biri sayıldığı gibi korkaklık da bir tür hastalık kabul edilerek tedavi yolları gösterilir (ayrıca bk. ŞECAAT).

BİBLİYOGRAFYA:

Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “ħvf” md.; a.mlf., eź-ŹerîǾa ilâ mekârimi’ş-şerîǾa (nşr. Ebü’l-Yezîd el-Acemî), Kahire 1405/1985, s. 331; Lisânü’l-ǾArab, “cbn” md.; et-TaǾrîfât, “cübn” md.; Wensinck, el-MuǾcem, “cbn” md.; Müsned, I, 22, 54, 183; II, 302, 320; VI, 409; Buhârî, “DaǾavât”, 36-38, 40-42; Müslim, “Źikir”, 49-51; İbn Mâce, “Edeb”, 3; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 21; Tirmizî, “Birr”, 11; İbnü’l-Mukaffa‘, el-Edebü’l-kebîr, Beyrut, ts. (Dârü’l-cîl), s. 111-113; İbrâhim b. Muhammed el-Beyhakī, el-Meĥâsin ve’l-mesâvî (nşr. Muhammed Süveyd), Beyrut 1408/1988, s. 541-547; İbn Miskeveyh, Tehźîbü’l-aħlâķ (nşr. İbnü’l-Hatîb), Kahire 1398, s. 39, 45-49; Mâverdî, Edebü’d-dünyâ ve’d-dîn, Beyrut 1398/1978, s. 247-249; İbn Hazm, el-Aħlâķ ve’s-siyer, Beyrut 1405/1985, s. 32, 59; İbn Abdülber, Behcetü’l-mecâlis, I, 466-483; Gazzâlî, İĥyâǿ, III, 57, 168-169; Nasîrüddîn-i Tûsî, Aħlâķ-ı Nâśırî (nşr. Müctebâ Minovî - Ali Rıza Haydarî), Tahran 1369 hş., s. 169; Devvânî, Aħlâķ-ı Celâlî, Leknev 1316/1898, s. 146; Kınalızâde Ali Efendi, Ahlâk-ı Alâî, Bulak 1248, I, 66, 107-108.

Mustafa Çağrıcı