KİMEK

IX ve X. yüzyıllarda İrtiş boylarında yaşayan bir Türk kavmi.

Kimekler’in adı Orhun Kitâbeleri’nde geçmediği gibi Çin yıllıklarında da görülmez. Onların, On Oklar’ın Tulu kolundan veya başka bir topluluğundan olduklarını düşündürecek bir işaret de yoktur. Gerdizî’nin naklettiği bir rivayette Kimekler Tatar asıllı olarak gösterilirler. Buna göre Tatar hükümdarının Şed (Şad ?) ismindeki küçük oğlu tahtı ele geçirmek için ağabeyi ile mücadeleye girişmiş, ancak başarı gösteremeyince en sevdiği câriyesini yanına alıp İrtiş boylarına kaçmış, otu ve avı bol olan bu yeri yurt edinmiş, bir müddet sonra Tatarlar’ın çocuklarından yedi kişi gelerek hizmetine girmiş ve bu yedi Tatar çocuğundan zamanla Kimekler’in yedi boyu çıkmıştır. Ancak bu rivayet kaynaklarca desteklenmez. Aksine, Kimekler’in X. yüzyılın birinci yarısında Türk âlemini temsil eden ve birbirlerinin dillerini kolayca anlayan beş büyük Türk kavminden (Oğuz, Karluk, Tokuz Guz-Uygurlar, Kırgızlar) biri olduğu belirtilir. Gerdizî, Kimek boylarını İmi İmek (> Yimek = Yemek), Tatar, Balânder, Ħıfçâķ (< Kıfçak = Kıpçak), Lînkāz, Eclâd şeklinde isimlendirmiştir. Konuyla ilgili diğer önemli bir kaynak olan Ĥudûdü’l-Ǿâlem’de ise hakan unvanını taşıdığı söylenen Kimek hükümdarının on bir “âmil”inin (bey) bulunduğu belirtilmektedir. Bu da Ĥudûdü’l-Ǿâlem’e göre Kimekler’in on bir boydan oluştuğunu gösterir. Bununla beraber kaynakta bu boylardan sadece Hıfçâk, Yagsûn Yâsû, K.r k.r (قرقر) hân ve Yemekiyye (Yemek) gibi bazılarının adları verilmiştir. Bunlardan Hıfçâklar’ın geleneklerinin çoğunlukla Oğuzlar’a uyduğu söylenmektedir.

Kimek kavminin asıl yurdu Yukarı İrtiş boylarıyla onu çeviren topraklardı. X. yüzyılın ilk çeyreğinde yurtları batıda Tobol’a kadar uzanan Kimekler kışın Aşağı Seyhun boylarında, yazın kuzeydeki bozkırlarda yaşayan Oğuzlar’la komşu oldular. Kimekler IX ve X. yüzyıllarda tam göçebe bir hayat yaşıyorlardı. Ĥudûdü’l-Ǿâlem’e göre Kimekler’in hükümdarı yaz aylarında Yemekiye adlı kasabada otururdu. Kimek ülkesinde ayrıca İrtiş’in kıyısında Dihi Çöb adlı bir de köy mevcut olup yazın buranın nüfusu oldukça artardı. Bu köyde Mâverâünnehir’den gelmiş müslüman tâcirler de bulunurdu.


Diğer Türk kavimleri gibi Kimekler de başlıca koyun, at ve sığır beslerlerdi. Ülkeye gelen İslâm tâcirlerine koyun, sincap (teyin), samur, kakum ve kunduz derileri satılmaktaydı. Ayrıca köle ve câriye ticareti de yapılırdı. Buna karşılık Kimekler başta tuz olmak üzere dokuma mâmulleri, kılıç, hançer gibi silâhlarla özengi, ağızlık (= suluk = gem demiri) gibi biniş takımına ait şeylerle kuru üzüm ve ceviz gibi pek çok ihtiyaç maddesini bu tüccarlardan sağlarlardı.

Ĥudûdü’l-Ǿâlem’de Kimek hükümdarlarının “hakan” unvanını taşıdığı yazılmakla beraber Gerdizî’de Kimek melikinin “yabgu” ve Mücmelü’t-tevârîħ’te “tutug” unvanıyla anıldığı görülmektedir. İkinci ifadenin daha doğru olduğu kabul edilmekle birlikte tutuglardan hiçbirinin adı ve yaptığı işler hakkında bilgi verilmemektedir.

XI. yüzyılda Kimek adı ortadan kalkmış ve kabile İrtiş boylarında Yemekler, Tobol ve Yayık (Ural) ırmakları kıyılarında da Kıfçaklar tarafından temsil edilmiştir. Fakat her ikisi de savaşçı olan bu topluluklardan Kıfçaklar, Yemekler’in kendileriyle akraba olduklarını kabul etmemektedir. Yemekler’in önemli bir kısmı XII. yüzyılın ikinci yarısında Hârizmşahlar Devleti’nin hizmetine girmiştir. Hârizmşah Sultan Muhammed’in annesi Terken Hatun’un Yemekler’in Bayavut oymağından bir beyin kızı olduğu bilinmektedir. Sultan Celâleddin Mengübirtî ile Yakındoğu’ya gelen Hârizmliler arasında onlara mensup birlikler de bulunmaktaydı. Kimekler’den Kıfçaklar ise XI ve XII. yüzyıllarda Oğuzlar’ın yurtlarından önemli bir kısmını el-lerine geçirmişlerdi. XII. yüzyılda, Kıfçak ve Yemekler’le akraba olan Kanglılar ortaya çıktılar ve zamanla önem kazandılar. XIII. yüzyılın başlarında İrtiş ile Yayık arasındaki toprakların çoğu onların hâkimiyetine girdi. Günümüzdeki Özbekler, Kazaklar, Karaçay-Balkarlar, Kumuk, Kırım ve Kazan Türkleri Kıfçak, Yemek ve Kanglılar’ın, dolayısıyla Kimekler’in torunlarıdır.

BİBLİYOGRAFYA:

Dîvânü lugāti’t-Türk, bk. Dizin; Dîvânü lugāti’t-Türk Tercümesi, IV, 838, 842, 844, 859; İbnü’l-Fakīh, Muħtaśaru kitâbi’l-Büldân, Leiden 1885, s. 328; İbn Hurdâzbih, el-Mesâlik ve’l-memâlik, s. 28, 31; Kudâme b. Ca‘fer, el-Ħarâc (de Goeje), s. 205, 209, 262; İstahrî, el-Mesâlik, s. 9; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (Meynard), I, 212, 262; a.mlf., et-Tenbîh, s. 62, 180; İbn Havkal, Śûretülarż, II, 14; Ĥudûdü’l-Ǿâlem (Sütûde), s. 32, 46, 78, 81, 85, 87; a.e. (Minorsky), s. 304-310; Makdisî, Aĥsenü’t-teķāsîm (nşr. M. J. de Goeje), Leiden 1906, s. 272; Gerdizî, Zeynülaħbâr (nşr. Abdülhay Habîbî), Tahran 1347, s. 257-259; Bîrûnî, el-Âŝâru’l-bâķıye Ǿani’l-ķurûni’l-ħâliye (nşr. E. Sachau), London 1878, s. 264; Şerefüzzamân Tâhir el-Mervezî, Füśûl ĥavle’ś-Śîn ve’t-Türk ve’l-Hind münteħabe min kitâbi ŦabâǿiǾi’l-ĥayevân (nşr. ve trc. V. Minorsky), London 1942, metin: s. 19-20; tercüme: s. 30, 32, 58, 107, 159; Mücmelü’t-tevârîħ ve’l-ķıśaś (nşr. Muhammed Ramazânî), Tahran 1318 hş., s. 421; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân (nşr. F. Wüstenfeld), Leipzig 1866-69, I, 33, 113, 839-840; III, 448; IV, 334, 823; Zekeriyyâ b. Muhammed el-Kazvînî, Âŝârülbilâd, Beyrut 1960, s. 575, 588; W. Barthold, Orta Asya Türk Tarihi Hakkında Dersler, İstanbul 1927, s. 53, 101, 102; Faruk Sümer, “Kimek”, İA, VI, 809-810; C. E. Bosworth, “Kimäk”, EI² (İng.), V, 107-108.

Faruk Sümer