KESELÂ

(كسلا)

Doğu Sudan’da bir vilâyet ve bu vilâyetin merkezi olan şehir.

Tâkâ bölgesindeki dağ silsilelerinden aynı adı taşıyan dağ dibindeki Gāş deresi (Hûr Gāş) kenarında yer almaktadır. Mîrganiyye tarikatının merkez zâviyesinin bulunduğu Hatmiye köyü ile Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın Sudan seferine çıkan askerlerinin kamp kurdukları Evlâdünâsır köyü burada bulunmaktaydı. Sudan hükümdarı sıfatıyla bölgeyi yöneten Vali Ahmed Paşa Ebû Vidân döneminde önemli bir yerleşim mahalline dönüştürülen ikinci köy Keselâ adıyla tanınmış ve çevreden gelen kabilelerin göçleriyle kısa zamanda gelişmiştir.

1899-1955 yılları arasında İngiliz-Mısır ortak yönetiminde ve bağımsız Sudan Devleti’nin kurulmasından sonra Keselâ’nın konumu ülkenin gelişmesine paralel olarak değişti. Kızıldeniz vilâyetiyle birleştiği 1930 yılına kadar şehrin denizle kıyısı bulunmuyordu. 1906-1909 yıllarında Kızıldeniz sahilinde inşa edilen Port Sudan Limanı, Gāş ve Baraka vadilerinde pamuğun daha yaygın olarak yetiştirilmesine imkân sağladı. 1924’te Port Sudan ile Keselâ arasında açılan demiryolunun daha sonra Sennâr’a kadar uzatılması da şehrin gelişmesinde etkili oldu.

Sudan Devleti’nin kurulduğu yıllarda nüfusu fazla olmayan Keselâ, I. Dünya Savaşı’nın ardından gelişmeye başladı. 1924’te şehirde 35.000 kişi yaşarken nüfusu 1956 yılında 40.600, 1970’te 85.800, 1993’te 234.270 kişiye ulaştı. 1990’lı yılların sonunda çıkan Etiyopya-Eritre savaşı sırasında şehre ve çevresine çok sayıda göçmen yerleşti.

Keselâ’daki yerli ahalinin çoğunluğunu Beceler (Beja) ve bunların bir alt kolu olan Hedendeveler oluşturmakta, bölgede ayrıca Şükriyye Arapları da yaşamaktadır. Güçlükle itaat altına alınan Beceler bölgenin kalkınmasıyla birlikte Sudan nüfusu içinde kaynadılar. XIX. yüzyılın ortalarında Arap yarımadasından gelip bölgeye yerleşen Revâşide bedevî topluluğu hâlâ göçebe hayatı yaşamaktadır. Keselâ şehrinin yerlilerine Halanga denir. Hatmiyye tarikatının kurucusu Muhammed Hasan el-Mîrganî, Keselâ yakınındaki Hatmiye köyünde zâviyesini açtı ve 1869 yılında vefat ettiğinde buraya defnedildi.

Sudan’da 2000 yılında devam eden iç karışıklıklar esnasında et-Tecemmuu’d-dîmukrâsiyye isimli muhalif partiyle iş birliği yapan el-Cebhetü’ş-şa‘biyyetü litahrîri’s-Sûdân taraftarlarının eline geçen Keselâ birkaç gün sonra devlet güçleri tarafından geri alındı.

Keselâ’nın merkez olduğu idarî bölge Sudan’ın Mısır sınırından Etiyopya sınırına kadar uzanır. Func Sultanlığı toprakları içinde yer alan Tâkâ, Mısır’ın idaresine geçmeden önce Kızıldeniz limanlarının iç bölgelerdeki kabilelerle ticarî faaliyetleri için önemli bir bölgeydi. Bölgede önemli dinî şahsiyetler yetişmiştir. Dâmir şehri bunlardan Hamed el-Mechûb el-Kebîr (ö. 1190/1776) tarafından kurulmuş olup XIX. yüzyılın başında Dârfûr, Sennâr, Kordofan ve Sudan’ın diğer bölgelerinden gelen öğrencilerin eğitim gördükleri bir merkezdi. Tâkâ bölgesi, 1821 yılında Kavalalı Mehmed Ali Paşa’nın ordusunun kontrolü altına girmeye başladı. Sudan hükümdarı tayin edilen Kavalalı’nın damadı Mehmed Bey Hüsrev, Dâmir şehrini 1822’de tamamıyla ele geçirince şehrin ileri gelenleri Sevâkin’e sığındılar. Önemli kabilelerden Hedendeve’yi itaat altına almak için 1823, 1831 ve 1832 yıllarında seferler yapıldı. Ancak kabile Vali Ahmed Paşa Ebû Vidân zamanında itaat arzetti. Türkiyye (1821-1885) adıyla bilinen bu dönemde Tâkâ’yı hükümdar unvanıyla Mısırlı valiler yönettiler. Bölge Osmanlı Devleti tarafından 1865’te Hidiv İsmâil Paşa’nın önce şahsı adına, bir yıl sonra da veraset yoluyla onun yerine geçecek hidivler adına Mısır hidivliğine devredildi. 1867-1871 yıllarında Sevâkin’de ikamet eden Hükümdar Ahmed Mümtaz Paşa, Keselâ’da pamuk yetiştirmek için büyük gayret gösterdi ve idaresi altındaki yerlerde pamuk yetiştiriciliğini yaygınlaştırmak istedi. Sevâkin Limanı iç bölgedeki bu ziraî ve idarî gelişme üzerine iktisadî yönden güçlendi. Bu dönemde Mısır Sudanı adıyla bilinen bölge Dongola, Berber, Hartum, Sennâr, Dârfûr, Kordofan ve Keselâ olmak üzere yedi müdüriyet ve Fâşûdâ, Sevâkin, Bahrülgazâl adıyla üç muhafızlığa ayrıldı. Keselâ müdüriyetinin Kadârif ve Kallâbât adlı iki önemli kasabası bulunuyordu.

1882 yılında Mısır’ı işgal eden İngiltere’nin Sudan bölgesinde de etkili olması üzerine Sudan Mehdîsi olarak bilinen Muhammed Ahmed el-Mehdî, Keselâ’nın dahil olduğu Tâkâ bölgesini kendi hâkimiyetine aldı. Kumandanlarından Osman Dikne 1883’te bizzat Mehdî tarafından bölgeye gönderildi. Bece kabilesinin başlangıçta fazla itibar etmediği bu harekete Şükriyye Arapları da hidiv idaresiyle


münasebetleri iyi olduğu için ilgi göstermedi. Keselâ’daki Ahmed Bey İffât kumandasındaki Mısır birlikleri Mehdî’nin ordusuna karşı epeyce direndiler, muhasara yirmi ay devam etti. 1884 yılında Sinkat ve Tukar’ı ele geçiren Mehdî kuvvetleri bütün gayretlerine rağmen Sevâkin’i alamadılar. Aynı yılın nisan ayında Kadârif’i ve 29 Temmuz 1885’te Keselâ’yı ele geçirdiler. Özellikle Keselâ’nın savunması es-nasında Mısır ordusu büyük kayıplar verdi. Böylece 1885 yılından itibaren bölgede Muhammed Ahmed el-Mehdî dönemi başladı.

Mehdî Devleti’nin merkezi olan Kallâbât kasabası İngilizler’in bulunduğu Sevâkin ile İtalyanlar’ın yerleştiği Eritre ve hıristiyan Habeşistan Krallığı arasında yer alıyordu. Bir İngiliz birliği 1891 yılı Şubat ayında Osman Dikne’nin bölgeden uzaklaşmasını sağladı. Böylece İngilizler Mehdî’nin Sevâkin üzerinde tehdit oluşturmasına son verdiler. İtalyanlar, 1894 yılı Temmuz ayında Keselâ’nın bulunduğu bölgeyi İngiltere ile yaptıkları anlaşmaya dayanarak işgal ettiler, ancak 1897 yılı Aralık ayında Mısır’a iade ettiler. Bu olayın ardından bölgedeki son Mehdî ordusu Kadârif’ten çekildi.

Bölgenin dağları genelde taşlık olmakla birlikte vadilerinde bol ağaç bulunmaktadır. Bahar yağmurlarının oluşturduğu akar sular ve su kuyuları sayesinde tarıma elverişli bir bölge olduğu halde ahalisi tarımdan çok hayvancılıkla meşgul olur ve ancak ihtiyaçları kadar pamuk yetiştirir. Dokumacılık bölgenin ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli seviyededir. Halk seracılık, dericilik, silâh imali, fil, zürafa ve su aygırı derisinden kamçı yapımında maharet sahibidir. Keselâ’nın merkez olduğu idarî bölgenin sınırları içinde muz, nar, üzüm, limon, incir ve zeytinle hububat ziraatı yapılmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbrâhim Fevzi Bâşâ, es-Sûdân beyne yedey Ġurdûn ve Kitşinir, Kahire 1319, I, 65, 197-203; Muhammed Mihrî, Sûdan Seyahatnâmesi, İstanbul 1326, s. 322-325; Abdurrahmân er-Râfiî, ǾAśru Muĥammed ǾAlî, Kahire 1366/1947, s. 142-150; H. Shaked, The Life of the Sudanese Mahdi, New Jersey 1978, s. 147-151; M. W. Daly - P. M. Holt, A History of the Sudan, London 1988, s. 66-67; P. M. Holt, “Kasala”, EI² (Fr.), IV, 714-715; C. Fluehr-Lobban v.dğr, Historical Dictionary of the Sudan, London 1992, s. 101-104; G. R. Warburg, Historical Discord in the Nile Valley, London 1992, s. 5-7; C. Coquery-Vidrovitch, Histoire des villes d’Afrique noire des origines à la colonisation, Paris 1993, s. 240-244; S. Hillelson, “Kassala”, İA, VI, 397-399.

Ahmet Kavas