KATALOG

Kütüphanelerde mevcut kitapların adlarını alfabetik yahut tematik olarak gösteren liste.

İslâm dünyasında kütüphaneler genellikle vakıf yoluyla kurulduğu için çok defa vakfiyelere eklenen vakıf kitapların listeleri ilk katalogları oluşturmaktaydı. Kitap ve müellif adından oluşan listeler (Eche, s. 316-317) kütüphanelerin kitap mevcudunu gösterdiğinden kütüphane sayımlarında da kullanılmakta, ancak daha sonraki sayımlarda ortaya çıkan yeni kataloglarla bu kütüphaneler için müstakil kataloglar da hazırlanabilmekteydi. Kaynaklarda Nizâmiyye, Mahmûdiyye, Beşîriyye, Müstansıriyye medreselerinde kurulan kütüphanelerle Sâhib b. Abbâd’ın Rey şehrinde ve Bîrûnî’nin Merv’deki camisinde kurduğu kütüphanelere ait katalogların bulunduğuna dair rivayetler mevcuttur (M. Mâhir Hamâde, s. 155; Yahyâ Mahmûd Sââtî, s. 154). Bunlardan günümüze ancak ikisi ulaşabilmiştir. İlki, Eyyûbî hükümdarlarından el-Melikü’l-Eşref Mûsâ’nın (ö. 635/1237) Şam’daki türbesinde tesis ettiği kütüphaneye ait olup katalogda eser ve müellif adı, eserlerin kütüphanede mevcut diğer nüshaları, hangi hatla yazıldıkları ve cilt sayıları belirtilmiştir. Kayrevan Ulucamii Kütüphanesi’ne ait ikinci katalog 693 (1294) yılında kütüphanede mevcut eserlerin listesini vermektedir. Sanat değeri çok yüksek önemli sayıda Kur’ân-ı Kerîm nüshasının mevcut olduğu bu koleksiyonun katalogunda nüshaların kâğıt cinsi, tezhibi, cildi, kullanılan malzeme ve kapaklarındaki süslemelerin türü, mürekkebin rengi gibi özelliklerinin tesbitinde oldukça dikkatli davranılmıştır. Eserlerin değiştirilmesini önlemek için alınan bu tedbirlerin İslâm kütüphanelerinde son dönemlere kadar devam ettiği görülmektedir.

Bunun yanında, çok zengin bir koleksiyona sahip olan Beytülhikme Kütüphanesi ile Fâtımî Halifesi Azîz-Billâh’ın Kahire’de ve II. Hakem’in Endülüs’teki saraylarında kurdukları kütüphanelerin özel olarak hazırlanmış kataloglarının mevcut olduğu kaynaklarda belirtilmektedir. Azîz-Billâh’ın kütüphanesi için kırk oda tahsis edilmiş ve kitaplar konularına göre tasnif edilerek ayrı ayrı odalara yerleştirilmişti. Her odanın kapısında o odada mevcut kitapların katalogu bulunmaktaydı. Büveyhî Hükümdarı Adudüddevle’nin Şîraz’da tesis ettiği kütüphane ile Sâmânî Hükümdarı Nûh b. Mansûr’un Buhara’daki kütüphanesi de bu sistemle kataloglanmıştı. II. Hakem’in saray kütüphanesinde mevcut divanların katalogu her biri yirmi varaktan oluşan kırk dört cilt tutmaktaydı. Ortaçağ İslâm dünyası kütüphanelerinin katalogları, mevcut bazı örneklerden ve kaynakların rivayetlerinden anlaşıldığına göre ya alfabetik olarak ya da ilimlere göre tasnif edilip hazırlanmaktaydı.

Kuruluş dönemi Osmanlı kütüphanelerinde de ilk katalogları vakfiyelere ekli kitap listeleri oluşturmaktaydı. Ancak II. Murad devrine kadar kurulduğu tesbit edilebilen birkaç kütüphanenin vakfiyesi bulunmadığından ilk kataloglar olarak adlandırılabilecek bu kitap listeleri hakkında bilgi mevcut değildir. II. Murad’ın Edirne’de tesis ettiği dârülhadisin 838 (1435) tarihli vakfiyesinin sonunda ise bu kütüphanede bulunan kitapların bir listesi vardır (TSMA, nr. D 7081). İlk bakışta bir sisteme bağlı olmayarak kitap adlarının sıralanmasından meydana gelmiş gibi görünen bu listenin verilen kitap adları incelendiğinde kendine göre bir tasnifi bulunduğu anlaşılmaktadır. Listede kitap adları sayılırken önce tefsire dair eserler, ardından hadis kitapları verilmiştir. Kitabın kaç ciltten meydana geldiği belirtilmiş, bazıları için “mükemmel” denilerek fizikî durumu tesbit edilmeye çalışılmıştır.

Timurtaş Paşaoğlu Umur Bey’in Bursa’daki camisine vakfettiği kitapların ilk listesi, Umur Bey vakıflarına ait 843


(1440) tarihli vakfiyenin sonunda yer almaktadır. Bu listede “Kütüb-i Türkiyye” başlığını taşıyan bölümde bir sıra gözetilmeden sadece kitapların adları verilip cilt sayıları belirtilmiştir (VGMA, nr. 591, s. 184). Aynı vakfiyenin sonunda Umur Bey’in Bergama’daki medresesine vakfettiği birkaç kitabın adı da bulunmaktadır. Ayrıca Umur Bey’in 857’de (1453) yaptığı bir vakıf kaydında vakfetmiş olduğu kitapların diğer bir listesi vardır (Bursa Eski Yazma ve Basma Eserler Ktp., Ulucami, nr. 436, s. 329a). Her iki listede de müellif adları verilmemiştir. Üçüncü liste 861 (1456) tarihli Arapça vakfiyenin arkasında bulunmaktadır (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. 38). Burada bazan kitap adlarından sonra müellif adı, eserin dili ve daima cilt sayısının verildiği görülmektedir. Adı tesbit edilemeyen birkaç eser için muhtevası belirtilerek tanımlama yoluna gidilmiştir: “Ehl-i bid‘at ta‘ni için düzülen kitab”, “Tıbdan Arabî mecmua”, “Türkî mânâlı mushaf”, “Ahmedî nazmı tıb” gibi. İshak Bey’in 848’de (1445) Üsküp’te medresesinde kurduğu kütüphanede bulunan kitapların listesi medreseye ait vakfiyenin içindedir (Hasan Kaleşi, Najstarıjı Vakufskı Dokumentı u Juguslavıjı na Arapskom Jezıku, Pristına 1972, s. 99).

Fethin arkasından İstanbul’da tesis edilen bazı kütüphanelerin de katalogları mevcuttur. Fâtih Külliyesi’nde (875/1470), ilk defa dört medresede kurulan kütüphanelerin kitap listeleri külliyeye ait bir vakfiye parçasının arkasına kaydedilmiştir (BA, Ali Emîrî Tasnifi, Fâtih Devri, nr. 70). Bunlarda konu başlıkları bulunmamakla beraber kitapların sıralanışında önce tefsire, ardından hadis ve fıkha dair eserlerin verilmesine çalışılmış, ayrıca cilt sayıları, tamam olup-olmadıkları, bazılarının yazar adları verilmiştir. Daha sonraki bir tarihte Fâtih Camii’ndeki kütüphaneye nakledilen bu koleksiyonların katalogunun hazırlanmasıyla kâtib-i kütübün görevlendirildiği Fâtih Sultan Mehmed vakfiyesinde belirtilmişse de (Fâtih Mehmed II Vakfiyeleri, Ankara 1938, s. faksimile 269) 968’de (1560-61) bu kütüphanenin bir katalogunu hazırlayan Hacı Hasanzâde, gördüğü kataloglar içinde Fâtih devrinde hazırlanmış bir katalogun bulunduğundan söz etmemiştir. Sadrazam Mahmud Paşa İstanbul ve Hasköy’deki medreselerinde (İstanbul Vakıfları Tahrir Defteri 953 [1546], s. 43), Şeyh Vefâ Efendi Vefa’daki zâviyesinde (ŞS, Evkāf-ı Hümâyun Muhasipliği, nr. 102, vr. 151a) tesis ettikleri kütüphanelerde bulunan kitapları vakfiyelerine tek tek adlarıyla yazmayıp konu başlıklarına göre tasnif etmişler ve her konuda kaç kitap bulunduğunu belirtmişlerdir. Bu iki çalışma konu başlığı tesbitinde ilk denemeler olarak kabul edilebilir. Edirne’nin vakıf tahririne ait bir defterde bulunan, Fâtih Sultan Mehmed devrinde burada kurulan birkaç kütüphanenin koleksiyon listeleri de önceki vakfiyelere ekli listelerden farklı bir özellik göstermez (BA, Tapu Defteri, nr. 1070, s. 19, 220, 434-435).

Konya’da Sadreddin Konevî Dergâhı’nda bulunan kütüphanenin 888 (1483) tarihli katalogunda (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. 116/1, vr. 6b-8b) öncekilerden farklı olarak kitaplardan bazılarının müellif hattı olduğu belirtilmiş, bazılarının da müellif adları verilmiştir. II. Bayezid’in Edirne’deki külliyesinin 895 (1490) tarihli vakfiyesinde külliyedeki kütüphanede mevcut kırk iki cilt kitabın listesinde (Gökbilgin, s. 42-46) eserler konu başlıkları altında toplandığı gibi her kitabın adından sonra yazarı, cilt sayısı ve yaprak adedi de belirtilmiştir. Aynı dönemde İstanbul’da ve İstanbul dışında kurulan bazı kütüphanelerin de liste şeklinde düzenlenmiş katalogları bulunmaktadır.

Vakfiyelere ekli katalog örneklerinden sonra XVI. yüzyılda düzenli müstakil katalogların ortaya çıktığı görülmektedir. Bu yüzyıldan günümüze üç müstakil katalog ulaşmıştır. Topkapı Sarayı’ndaki kütüphaneye ait olan ilki (Magyar Todomanyos Akademia Künyvtara Keleti Gyüjtement, Török F. 39) 340 yaprak olup II. Bayezid’in emriyle hazırlanmıştır (908/1502). Katalogun başında yer alan beş sayfalık sınıflandırmaya ait kurallar bu konudaki ilk örnek olması bakımından önemlidir. Adını belirtmeyen kütüphaneci burada, kitapları kataloglarken karşılaştığı güçlükleri ve bulduğu çözüm yollarını anlatmaktadır. İkinci katalog Fâtih Camii Kütüphanesi’ne aittir ve muhtemelen II. Bayezid döneminde Mehmed b. Ali Fenârî tarafından hazırlanmıştır (BA, D. HMH. SFTH, nr. 21.941/B). Mukaddimesinde, kütüphanedeki eserlerin raflara hangi sıraya göre yerleştirilmesi gerektiği üzerinde durulan katalogda mevcut 1241 eserin fizikî özellikleri en ince noktalarına kadar verilmiştir. Bu uygulama, kitapların değiştirilmesinin önüne geçebilmek için halka açık bütün kütüphanelerin kataloglarında son dönemlere kadar sürmüştür. Yine Fâtih Camii Kütüphanesi’ne ait üçüncü katalog (TSMA, nr. 9559), 968’de (1560-61), Semâniye müderrislerinden Hacı Hasanzâde Mehmed b. Hızır tarafından hazırlanmıştır. “Defter-i kütüb” olarak adlandırılan katalogun başında yer alan Arapça giriş, hem kitabın Osmanlı cemiyetindeki yerini hem de bu kütüphanenin tarihini ve yapılan kataloglama çalışmalarını anlatması bakımından önemlidir. Katalogun birinci bölümünde Fâtih Sultan Mehmed tarafından vakfedilen 839 kitabın bibliyografik künyeleri, ikinci bölümde “İlhâkāt-ı Kadîme” başlığı altında çeşitli kimseler tarafından vakfedilen kitaplar, üçüncü bölümde bağışlanan müstakil koleksiyonlar bulunmaktadır. Her üç bölümde kâğıdın cinsi ve rengi, cildin özellikleri, yazı türü, kullanılan mürekkebin rengi, tezhipli sayfa ve şekiller kaydedildikten sonra eğer varsa hattatın adı, bazan istinsah ve mukabele görmüşse mukabele kaydı, sayfa sayısı ve eseri vakfeden kimsenin adı verilmektedir.

XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren vakfiyelere ekli basit kitap listelerinin geliştiği, kitap adlarının tasnifli bir şekilde verilmesinin yanında tavsiflerinin de titizlikle yapıldığı görülmektedir. II. Selim’in kızı İsmihan Sultan, Eyüp’te yaptırdığı medresesi için düzenlettiği 976 (1568) tarihli vakfiyesinde vakfettiği kitapların özelliklerini en ince ayrıntılarına kadar tesbit ettirmiştir (VGMA, nr. 572, s. 141). II. Selim’in Edirne’de 982 (1574-75) yılında yapımı tamamlanan külliyesinde kurduğu kütüphanenin bu külliyenin vakfiyesinin sonunda yer alan katalogunun girişinde (VGMA, nr. 1395, s. 91-114), Hazîne-i Âmire’den medreseye vakfedilmek üzere çıkarılan kitapların “evsâfıyla defter olunmak ferman olunmağın” denildiğine göre bu dönemde de katalog karşılığında “defter” kelimesi kullanılmaktaydı. Bu vakfiyede fıkıh bölümünde “fetva” adıyla yeni bir alt başlığın ihdas edildiği görülmektedir.

XVII. yüzyılda tesis edilen kütüphanelerin vakfiyelerine eklenen kataloglarda koleksiyonların zenginleşmesiyle konu başlıklarında artma olduğu gibi bazı kataloglarda alt konu başlıkları da kullanılmaya başlanır. Feyzullah Efendi Kütüphanesi’nin (1111/1699) katalogunda tefsir, hadis gibi ilim dallarından sonra bu konularda yazılan şerh ve hâşiyeler için ayrı bölüm açıldığı, tarih ve siyer bölümüne “Esâmî-i Ricâl-i Hadîs” başlığının eklendiği (Millet Ktp., Feyzullah Efendi, nr. 2196,


vr. 11b, 25b, 32b), bazı ilim dallarına ait konu başlıklarından sonra da “ve mâ yünâsibühâ” (ve uygun olan) ibaresiyle bu ilimlerin kapsamının genişletildiği görülmektedir.

XVIII. yüzyıl başlarında vakfiyelere ekli listekatalogların yanında müstakil kataloglar da yaygınlaşmaya başlar. Yine defter olarak adlandırılan bu kataloglar, tasnif sistemi bakımından XVI-XVII. yüzyıllarda hazırlananlardan pek farklı değildir. Zenginleşen ve çeşitlenen koleksiyonlar katalog hazırlayıcılarını yeni konu başlıkları bulmaya zorlamışsa da ne konu başlıklarının tesbitinde ne de sıralanışında bir birliğe gidilebilmiştir. Turhan Vâlide Sultan’ın Yenicami’deki türbesinde kurduğu kütüphanenin 1123’te (1711) hazırlanmış katalogu ile (Türk ve İslâm Eserleri Müzesi, nr. 2218) III. Ahmed’in Yenicami Kütüphanesi katalogunda (1138/1725-26; bk. Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2742) mevcut kitaplara göre yeni konu başlıkları bulunduğu görülmektedir. İlkinde siyer ve tarih ayrı konu başlıkları olarak alınmış, “kasâid” diye yeni bir bölüm açılmıştır. Yenicami katalogunda ise hikmet, tıp ve hey’ete diğer bir konu başlığı olarak hesap eklenmiştir.

XVIII. yüzyılın ikinci yarısında tesis edilen kütüphanelerin kataloglarında konu başlıklarının tesbitinde ve sıralanmasında bazı farklı uygulamalar mevcuttur. Râgıb Paşa Kütüphanesi’nin (1176/1762) “Râgıb Mehmed Paşa Kütüphanesi’nin Defteridir” (TSMA, nr. D 3307) başlığını taşıyan katalogunda tefsir bölümüne Keşşâf Tefsiri ve hâşiyeleriyle Kādî Tefsiri ve hâşiyeleri olmak üzere iki alt başlık eklenmiştir. III. Mustafa’nın Bostancılar Ocağı’nda kurduğu kütüphanenin katalogunda da (TSMA, nr. D 3305) çok sayıda divan için bir konu başlığı açıldığı görülmektedir. Çelebi Abdullah Efendi Kütüphanesi katalogunda (Süleymaniye Ktp., Yazma Bağışlar, nr. 2277) “aruz, akaid, evrâd” gibi değişik konu başlıkları, ayrıca “Kütüb-i Mu‘tebere” başlığı altında Takrîrât-ı Dâvûd Efendi, Baĥrü’l-kelâm, eş-Şeķāǿiķu’n-nuǾmâniyye, Kitâbü’l-İrşâd ve Heyâkilü’n-nûr gibi değişik konulardaki kitaplar bulunmaktadır.

Kütüphanelerin kuruluşunda olduğu gibi kontrol ve sayımları sırasında da koleksiyonların yeni durumlarını aksettirecek kataloglar yapılmış, özellikle kütüphanede mevcut kitapların satır sayısı kontrol edilip esas defterdeki sayılarla karşılaştırılarak kitapların değiştirilip değiştirilmediği belirlenmeye çalışılmıştır. Genellikle esas katalogların bir kopyası şeklinde yapılan bu kataloglar tasnif usulü bakımından bir yenilik getirmemekteydi. Kütüphanelerde mevcut kitapların bir bölümü veya tamamı başka bir yere taşındığında yeni katalogu hazırlanmaktaydı. Râbia Hatun’un Ayasofya Camii’ne vakfettiği kitaplar Beşir Ağa’nın Eyüp’teki dârülhadisine nakledildiğinde (1156/1743; bk. VGMA, nr. 638, s. 187), Galatasaray Kütüphanesi’nin kitapları Fâtih ve Ayasofya kütüphanelerine götürüldüğünde (1253/1837; bk. Süleymaniye Ktp., Ayasofya, Fihrist 6), III. Mustafa’nın Bostancılar Ocağı’ndaki kütüphanesi Lâleli Medresesi’ne (VGMA, Defter, nr. 642, s. 103-145) ve Taşköprizâde İbrâhim Efendi kitaplarıyla diğer bazı koleksiyonlar Fâtih Camii’nden Veliyyüddin Efendi Kütüphanesi’ne (Beyazıt Devlet Ktp., Veliyyüddin Efendi, nr. 3291) taşındığında yeni katalogları düzenlenmiştir.

XIX. yüzyılın başlarında bir kısım kütüphaneler için genellikle kitap adlarının, bazan da yazar adlarının verildiği basit kataloglar hazırlanmıştır. “El defteri” diye adlandırılan bu kataloglarda kitap adlarının altında numaralar bulunmaktadır. Bu kataloglar muhtemelen kütüphanede okuyucunun kitap seçmesi ve istenilen kitabın bulunması için hazırlanmıştır.

XVIII. yüzyıl sonlarıyla XIX. yüzyıl başlarında İstanbul’da ve diğer şehirlerde tesis edilen kütüphanelerin büyük bir dikkatle hazırlanmış katalogları mevcuttur. Ancak bunlarda hem tasnif hem konu başlığı tesbiti bakımından bir gelişme olmadığı gibi diğer kataloglarda bulunan bazı eksiklerin devam ettiği görülmektedir. Vakıf kütüphaneleri için hazırlanan katalogların hepsi konu katalogudur. Tefsir, hadis, fıkıh ve kelâm dışındaki konu başlıkları kütüphanelerin koleksiyonlarına göre değişmektedir. Konu başlıklarında I. Mahmud devrinden itibaren bir artma görülürse de hemen hemen her dönemde koleksiyonların tasnifinde başlıkların yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Bunun yanında bazı katalog hazırlayıcılarının kitapları yanlış konu başlığı altına koymaları veya aynı eserin iki nüshasını iki ayrı konu başlığı altında göstermeleri de kataloglarda görülen önemli kusurlardandır. Dinî ilimlerle ilgili kitapların daima doğru şekilde konulandırılması katalogları hazırlayanların iyi bir medrese tahsili yaptıklarını gösterirse de bu kişilerin tarih, edebiyat, biyografi ve bibliyografyaya dair eserlerin tasnifinde aynı başarıyı elde edememeleri adı geçen ilimlerde yeterli kültüre sahip olmamalarıyla açıklanabilir.

Kütüphaneler kurulduğunda ilk katalogları vakıf kurucuları tarafından genellikle ilmiye sınıfından kimselere yaptırılmaktaydı. XVIII. yüzyılın ortalarına kadar kütüphanelerde görevlendirilen kâtib-i kütübün bir görevi de gerektiğinde kütüphanede mevcut kitapların katalogunu hazırlamaktı. Kendisine muhtemelen hâfız-ı kütüb de yardım etmekteydi. Kütüphanelerin sayım ve kontrolü neticesinde ortaya çıkan yeni katalogların hazırlanmasında ise hâfız-ı kütüblerin yanında vakıf nâzırı ve mütevellisi, evkaf müfettişi ve kâtibi de önemli rol oynamaktaydı.

Tanzimat’tan sonra kütüphanelerin kontrol ve sayımıyla ilgili çalışmalar yeni katalogların hazırlanmasını gerektirmiştir. Koleksiyonun sayım tarihindeki durumunu ve kayıpların tesbitini hedefleyen bu kataloglar daha önce hazırlanan sayım kataloglarından pek farklı bir özellik göstermez. Fakat XIX. yüzyılın ortalarında başlayan önemli bir kataloglama faaliyeti görülmektedir. İstanbul’da mevcut vakıf kütüphanelerindeki kitapların toplu katalogunun hazırlanması yönündeki bu faaliyetlerin ilki olarak Ali Fethi Bey, 1850-1854 yıllarında hazırladığı ve el-Âsârü’l-Aliyye fî hazâini’l-kütübi’l-Osmâniyye adını verdiği katalogunda kırk altı vakıf kütüphanesindeki eserleri on dört konu başlığı altında sınıflandırarak vermiştir. Basılması için padişaha arzedilen katalog basılamamış ve günümüze ancak iki yazma nüshası ulaşabilmiştir (Beyazıt Devlet Ktp., nr. 5092-5093). Ali Fethi Bey’in çalışmasından bu konuda ilk örnek olması bakımından övgüyle söz edilmişse de eser kütüphanecilik açısından çok zayıftır. Kitapların genel bir alfabetik sıraya göre değil ait oldukları ilim dalının altında verilmiş olması aranan kitabın kolayca bulunmasını mümkün kılmamaktadır. Ayrıca eserlerin bulundukları kütüphanelerdeki yer numaralarının kaydedilmemesi bir sorun yaratmaktadır. Bibliyografik künyelerin verilişinde de birlik sağlanamamış, bazı yerlerde müellif isimleri belirtilmemiştir. İlimlerin tasnifinde de tutarsızlıklar olduğu görülmektedir.

Bu teşebbüsten muhtemelen çeyrek asır sonra İstanbul kütüphanelerinin diğer bir toplu katalogunun hazırlandığı görülmektedir. Günümüze matbu şekilde tek nüsha olarak ulaşan 552 sayfalık bu


katalogun (Süleymaniye Ktp., mikrofilm nr. 467, 1984) basıldığı tarih ve hazırlayıcısı kesin olarak bilinmemektedir. Osman Ergin’in kitap meraklılarının sözlü rivayetlerinden tesbit ettiğine göre eser, 1861-1870 yıllarında İstanbul’da kütüphaneler müfettişi olan Abdurrahman Nâcim Efendi tarafından hazırlanmıştır. Abdurrahman Nâcim Efendi’nin Damad İbrâhim Paşa ile Râgıb Paşa kütüphanelerinin kataloglarını hazırlayıp bastırmış olması böyle bir işe girişmiş olacağı ihtimalini kuvvetlendirmektedir. İstanbul’daki yirmi dört vakıf kütüphanesinde mevcut kitapları ihtiva eden katalogun Ali Fethi Bey’in hazırladığı katalogdan en önemli farkı, kitapların bulundukları kütüphanelerdeki yer numaralarının belirtilerek on dokuz konu başlığı altında alfabetik sistemle ve mümkün olduğunca müelliflerine de işaret edilmiş olmasıdır. Bunda da kitapların alfabetik de olsa ilim dalları altında sıralanması aranan kitabın bulunmasını güçleştirmektedir.

İstanbul dışında kütüphanelerin yoğun olduğu iki vilâyette de toplu kataloglama çalışması denebilecek bir faaliyet görülmektedir. Konya vilâyetinin 1290 r. (1874) yılına ait salnâmesinde, bölgede bulunan yirmi bir kütüphanedeki kitapların listesi Ali Fethi Bey’in kataloguna benzer şekilde, fakat müellif adı belirtilmeden verilmiştir. Bursa bölgesindeki kütüphanelerde mevcut kitapların listeleri de benzer bir tarzda bu vilâyete ait 1303 r. (1887) tarihli salnâmede yer almaktadır.

İstanbul’daki vakıf kütüphanelerinin tek tek kataloglarının hazırlanması için XIX. yüzyılın ortalarında başlayan çeşitli faaliyetler olmakla birlikte bu işten bir sonuç alınması ancak çeyrek asır sonra mümkün olabilmiştir. Başbakanlık Arşivi’ndeki yazışmalardan bu işe 1862 yılından önce başlandığı anlaşılmakta, fakat kütüphanelerin idaresinin Maarif Nezâreti’ne devrinden itibaren çalışmaların daha düzenli olarak yürütüldüğü ve katalogların teker teker basıldığı görülmektedir. II. Abdülhamid döneminde hazırlandıklarından “Devr-i Hamîdî katalogları” diye adlandırılan bu kataloglar içerik bakımından daha öncekilerden pek farklı değildir. Eserlerin ismi, müellifi, müellifin vefat tarihi, dili, cilt sayısı, yazı cinsi ve mülâhazat hânesinin altında önemli fizikî özellikleri belirtilmiştir. Önceki kataloglardan en önemli farkları kitapların yer numaralarının yazılmış olmasıdır. Maarif Nâzırı Münif Paşa’nın ön ayak olduğu bu çalışma neticesinde İstanbul’da mevcut altmış yedi vakıf kütüphanesinin katalogları 1884’ten başlanarak on iki yılda kırk cilt halinde basılmıştır. Bu kataloglar kart katalogları hazırlanıncaya kadar uzun süre kullanılmıştır.

II. Meşrutiyet döneminde kütüphaneler alanında da bazı yenilikler yapma ihtiyacı duyulmuş, Sadrazam Hüseyin Hilmi Paşa’nın teşebbüsüyle bu konuda bir rapor hazırlaması için Mısır Meclisü’n-nüzzâr ikinci kâtibi, bibliyografya uzmanı Ahmed Zeki Paşa İstanbul’a davet edilmiştir. Ahmed Zeki Paşa, 1909 yılında sadârete sunduğu doksan altı maddeden oluşan raporunda (Dersaâdet Umûmî Kütüphanelerinin Tanzim ve Tensîkine Dair Sadrazam Hilmi Paşa Hazretlerine Takdim Olunan Takrir, Dersaâdet [Matbaa-i Ahmed İhsan] 1325) kütüphanelerle ilgili birçok hususun yanında “Devr-i Hamîdî katalogları”nın yetersizliğine ve kullanmada arzettikleri güçlüğe temas etmiş, bunların güvenilir olmadığını belirtmiştir. Çok değerli bir hazine olarak nitelendirdiği İstanbul kütüphanelerinden faydalanılabilmesi için gösterdiği esaslara göre bir toplu katalog hazırlanmasının, buna da yazar ve kitap adlarını içeren iki dizin eklenmesinin yerinde olacağını ifade etmiştir.

Bu rapordan bir süre sonra Evkaf Nezâreti kütüphaneler müfettişi Muhtar Bey, Mısır kütüphaneleri fihristi tarzında İstanbul kütüphanelerine ait bir toplu katalog hazırlamak üzere kütübhâne-i umûmî memurlarından Ebülhayr Efendi’yi görevlendirmiş ve hazırlanan fişlerden bir formalık katalog örneği bastırarak 1 Mart 1333 (1915) tarihli bir raporla Evkaf Nezâreti’ne takdim etmiştir. Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye’nin katalogu model alınıp kitap adına göre alfabetik olarak hazırlanan bu örnekte eser ve müellifi hakkında bilgi verilmiş, eserin çeşitli kütüphane kataloglarındaki numaraları ve bibliyografik künyesinin eğer varsa farklı şekillerde tesbiti belirtilmiş ve tashihi yapılmıştır. Eldeki örnekten oldukça kullanışlı bir katalog olacağı anlaşılan çalışma, kütüphane konusuna özel bir ilgi duyan Şeyhülislâm ve Evkaf Nâzırı Hayri Efendi’nin nezâretten ayrılması ve I. Dünya Savaşı yüzünden sonuçsuz kalmıştır.

Cumhuriyet’in ilânından sonra Evkaf Nezâreti’nin lağvedilmesi üzerine Maarif Vekâleti’nin kontrolüne verilen vakıf kütüphanelerinin kataloglarının hazırlanmasıyla ilgili faaliyetler başlatılmış ve gerekli çalışmalar yapılmıştır. Fransa’da kütüphanecilik eğitimi alan Fehmi Ethem Karatay’ın İstanbul’da açtığı kütüphanecilik kurslarında kataloglamaya önem verilmiş, derslerin büyük bir bölümü kataloglama usulleri, katalog çeşitleri ve bibliyografyaya ayrılmıştır. Celâl Esat Arseven’in Notlar ve Kütüphanelere Dair Usûl-i Tasnîf (İstanbul 1341 [1924]) adlı eseriyle Paul Goyas’tan Ahmed Saffet’in Halk Kütüphanelerinin Sûret-i Te’sîsi ve Usûl-i İdâresi adıyla çevirdiği kitapta (İstanbul 1341) ve Nebil Emil Buharioğlu’nun Büyük Millet Meclisi Kütüphanesi Fihristi’nin (Ankara 1341) önsözünde kataloglama kuralları üzerinde durulmuştur. Bunları Uluğ İğdemir ve Fehmi Ethem Karatay’ın kataloglama konusundaki eserleri takip etmiş, Millî Eğitim Bakanlığı da kılavuz niteliğinde bir kitap yayımlamıştır (Umumi Kütüphane Fihristleri İçin Hazırlanacak Fişlerin Ne Yolda Doldurulacağı Hakkında Kılavuz, İstanbul 1939). Bu arada defter şeklindeki katalogların hazırlanmasından vazgeçilerek fiş kataloglarına başlanmıştır. Bu usulün ilk uygulamaları arasında İstanbul Üniversitesi Kütüphanesi ile İstanbul Arkeoloji Müzesi Kütüphanesi’nde yapılan çalışmalar bilinmektedir.

Millî Kütüphane’nin kurulmasıyla birlikte faaliyetler daha düzenli bir şekilde yürütülmeye başlanmış, kataloglamada birlik sağlanmaya çalışılmış ve bu konuda Basma Eserler Alfabetik Katalog Kaideleri: Enstrüksiyon (Ankara 1957) adıyla bir eser neşredilmiştir. Millî Kütüphane’nin bünyesinde kurulan Bibliyografya Enstitüsü bu faaliyetleri yürüttüğü gibi Türkiye’de çıkan bütün yayınların bibliyografik künyelerini veren ve ilk üç cildi 1933’te yayımlanan, daha sonra yayımı bir süre Derleme Müdürlüğü tarafından sürdürülen Türkiye Bibliyografyası’nı 1955 tarihinden itibaren neşretmeye başlamıştır. Kataloglama konusunda birlik sağlamak amacıyla yapılan çalışmaların 1970’li yıllarda zayıfladığı ve yerine milletlerarası kuralların adaptasyonu için çalışmalar başlatıldığı, bunun sonucu olarak Anglo-Amerikan kataloglama kurallarının çevirilerinin yapıldığı görülmektedir.

Öte yandan Osmanlı döneminde vakıf kütüphanelerindeki yazma eserleri kataloglama konusunda yapılan çalışmalar Cumhuriyet döneminde de sürdürülmüş, 1927’de Maarif Vekâleti tarafından İstanbul Kütüphaneleri Tasnif Komisyonu


kurulmuş, ancak altı ay çalıştıktan sonra çalışmaları durdurulmuştur. 2 Mart 1935’te teşkil edilen diğer bir komisyon kataloglama faaliyetine tekrar başlamıştır. Bu komisyonda Helmutt Ritter, Muallim Cevdet, Mehmet Ali Ayni, Zâkir Kādiri Ugan, Ömer Ferit Kam, Hüseyin Hüsâmeddin Yasar, Abdullah Âtıf Tüzüner, Nail Tuman, Tâhirülmevlevî gibi o dönemin ünlü bilginleri bulunmaktaydı. Çalışmalar neticesinde 1943-1962 yılları arasında on bir fasikülden oluşan İstanbul Kütüphaneleri Tarih-Coğrafya Yazmaları Kataloğu yayımlanmıştır. Aynı komisyonun hazırladığı İstanbul Kütüphaneleri Türkçe Yazma Divanlar Kataloğu 1947-1976 arasında tamamlanmıştır. Millî Eğitim Bakanlığı’nın öncülük ettiği bu çalışmalar daha sonraki yıllarda da devam etmiş ve İstanbul’da Topkapı Sarayı Müzesi Kütüphanesi, Konya’da Mevlâna Müzesi Kütüphanesi başta olmak üzere çeşitli kütüphanelerin katalogları hazırlanmıştır. Cumhuriyet döneminde bu konuda yapılan en önemli teşebbüs ise Türkiye’deki kütüphanelerde mevcut yazma eserlerin kataloglanmasını hedefleyen Türkiye Yazmaları Toplu Katalogu (TÜYATOK) projesidir. 1978’de başlatılan proje ile bazı şehirlerdeki kütüphane koleksiyonları kataloglanmış ve basılmıştır. Son yıllarda yavaşlayan bu çalışma neticesinde bugüne kadar yirmi dört cilt çıkarılmıştır.

Yazma eserlerin kataloglanması konusunda diğer önemli bir teşebbüs de İslâm Konferansı Teşkilâtı’na bağlı olarak faaliyet gösteren İslâm Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) tarafından gerçekleştirilmiş, Türkiye kütüphanelerindeki tıp yazmalarının, Köprülü Kütüphanesi’nin katalogunun basımı ve daha önce Ramazan Şeşen tarafından yayımlanan Türkiye Kütüphanelerindeki Nadir Eserler adlı üç ciltlik eserin genişletilmiş baskısı yapılmıştır.

Türkiye’deki yazma kataloglarıyla ilgili diğer bir çalışma da İstanbul’da Türkiye Diyanet Vakfı’nın kurmuş olduğu İslâm Araştırmaları Merkezi’nin (İSAM), Türkiye’de bütün kütüphanelerde mevcut yazma eserlerin bibliyografik künyelerinin bilgisayara yüklenerek bir toplu katalog ortaya koyma yönündeki faaliyetidir. Kütüphane fişlerindeki bilgilerden oluşacak bu katalog çalışması için bugüne kadar Türkiye’deki doksan bir kütüphaneye ait 235.000 yazma eser künyesi bilgisayara yüklenmiş olup halen fişlerdeki yanlışlıklar düzeltilmeye ve birlik sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu çalışma sayesinde bir müellifin Türkiye kütüphanelerindeki eserlerini kolaylıkla tesbit etmek mümkün olabilecektir.

BİBLİYOGRAFYA:

Gökbilgin, Edirne ve Paşa Livâsı, s. 42-46; Youssef Eche, Les bibliothèques arabes, Damas 1967, s. 315-324; Selâhaddin el-Müneccid, ĶavâǾidü fihristi’l-maħŧûŧâti’l-ǾArabiyye, Beyrut 1976, s. 20-30; M. Mâhir Hamâde, el-Mektebât fi’l-İslâm, Beyrut 1978, s. 154-157; Mîrî Abûdî Fütûhî, Fehresetü’l-maħŧûŧâti’l-ǾArabiyye, Bağdad 1980, s. 54-55; Necmettin Sefercioğlu, “Union Catalogues in Turkey in the Nineteenth Century”, Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Kütüphanecilik Bölümü XXV. Yıl Anı Kitabı (1954-55/1979-80), Ankara 1981, s. 91-93; Ramazan Şeşen, Salâhaddîn Devrinde Eyyûbîler Devleti, İstanbul 1983, s. 270-271; İsmail E. Erünsal, Kütüphanecilikle İlgili Osmanlıca Metinler ve Belgeler, İstanbul 1983-90, I, 382-386; II, 371-372; a.mlf., Türk Kütüphaneleri Tarihi II, s. 213-235; a.mlf., “A Brief Survey of the Development of Turkish Library Catalogues”, Libri, LI/1, Munich 2001, s. 1-7; Yahyâ Mahmûd Sââtî, el-Vaķf ve bünyetü’l-mektebeti’l-ǾArabiyye, Riyad 1988, s. 153-155; R. Tuba Çavdar, Tanzimat’tan Cumhuriyet’e Kadar Osmanlı Kütüphanelerinin Gelişimi (doktora tezi, 1995), İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 93-100; Kabir Ahmad Khan, “Organization and Administration of Libraries in the Islamic World”, IC, LV/2 (1981), s. 124-125; Hasan S. Keseroğlu, “Türkiye’de Katalog ve Kataloglamanın Tarihçesi”, İstanbul Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi Kütüphanecilik Dergisi, sy. 1, İstanbul 1987, s. 168-173; Ali Birinci, “Abdurrahman Nâcim”, Müteferrika, sy. 8-9, İstanbul 1996, s. 114 (konuyla ilgili arşiv kaynakları metin içinde verilmiştir).

İsmail E. Erünsal