KASABBAŞIZÂDE İBRÂHİM

(ö. 1820)

Defterdar, Mühendishâne mekteplerinin ilk Türk hocalarından.

Babası Ali Ağa kasabbaşı olduğu için Kasabbaşızâde diye anılır. Kalemden yetişme bir devlet adamı olan ve hayatı hakkında çok az bilgi bulunan Kasabbaşızâde 1787 yılında Süratçi Nâzırlığı ile Katar-ı Hâcegân’a dahil olmuş ve zamanla defterdarlık makamına kadar yükselmiştir (Sicill-i Osmânî, I, 146). I. Abdülhamid döneminde başlatılan yenileşme hareketleri çerçevesinde açılmış olan deniz ve kara mühendishânelerinde Gelenbevî İsmâil ile birlikte hendese dersleri vermiş (Uzunçarşılı, s. 530-531), daha sonra Mühendishâne-i Bahrî-i Hümâyun müdürlüğüne tayin edilmiş, bu görevi sırasında yetenekli öğrencileri belirleyerek devlet tarafından desteklenmelerini sağlamıştır. Kasabbaşızâde eserlerini daha çok Arapça olarak kaleme almıştır. 26 Kasım 1820 tarihinde vefat eden Kasabbaşızâde, Beyoğlu Mevlevîhânesi hazîresine defnedilmiştir (Sicill-i Osmânî, I, 146).

Eserleri. 1. Şerĥu’l-İžhâr. Birgivî’nin İžhârü’l-esrâr adlı Arapça gramer kitabı üzerine yazılmış bir şerh olup değişik kütüphanelerde yazma nüshaları bulunmaktadır (Köprülü Ktp., nr. K 583; Beyazıt Devlet Ktp., nr. 6200; Hacı Selim Ağa Ktp., nr. 1600). 2. Sefînetü’l-mesâǿil. Felsefî ve kelâmî meselelerin ağırlıkta olduğu bir felsefe sözlüğü görünümünde olan eserin bilinen tek nüshası Süleymaniye Kütüphanesi’ndedir (Hâlet Efendi, nr. 792). 3. Risâle Ǿalâ beyâni aķsâmi’l-Ǿâlemîn. Kozmoloji ve ontoloji konularına dair bu risâlede cisimler ve akıllar âlemiyle bu iki âlem arasında bir vasıta olarak düşünülen muallak ideler âlemi incelenmektedir (İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. 434). Eserin en önemli yönü, İşrâkıyye’de olduğu gibi Meşşâîlik’teki ay altı ve ay üstü âlemi anlayışının dışında üçüncü bir âlemden bahsetmesidir. İki âlem arasında bir tür soyutluktan somutluğa geçişi sağlayan muallak ideler âlemine ceberût âlemi veya misal âlemi de denilmektedir. Bu âlemde dünyadaki bütün varlıkların birer ilk örneklerinin bulunduğu şehirler vardır (vr. 29b-30b). 4. Risâle teteǾallaķu Ǿalâ beyâni’l-müŝüli’l-Eflâŧûniyye ve’l-müŝüli’l-muǾallaķa ve’l-farķı beynehümâ. Eflâtun’un ideleriyle muallak ide kavramlarının, Meşşâî, İşrâkī ve dinî literatürdeki anlamlarını açıklayan risâle Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (nr. 3941/1-2). Kasabbaşızâde’ye göre Allah’ın dışında müessir ve müdebbir varlıklar vardır. Müessir varlıklar, Allah’ın kendilerine verdiği güçle cismanî varlıkları gerçekleştiren “on akıl”dır; müdebbir varlıklar ise oluşan cisimlerin idarecisidir. Ulvî (semavî) cisimlerin müdebbiri feleklerin nefisleridir; süflî (ay altı) cisimlerin ise biri türlerinin, diğeri fertlerinin olmak üzere iki farklı müdebbir ideleri vardır (vr. 151b-152a). 5. Risâle fî aĥvâli’l-İşrâķıyyîn. Müellifin İşrâkī filozoflardan saydığı Eflâtun, Hermes ve Pisagor’un felekî nefislerle kendi nefislerinin birleşmesini (ittisâl) ve Pisagor’un mûsiki ilmini nasıl elde ettiğini araştıran bir eser olup İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı’nda (Muallim Cevdet, nr. 434) ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde (nr. 3941/1-2) nüshaları mevcuttur. 6. Risâle fî keyfiyeti’r-rüǿyâ. Rüyanın mahiyeti, kısımları ve nasıl meydana geldiğini açıklayan risâle Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (nr. 3941/1-2). Müellife göre rüya kâzib ve sâdık olmak üzere ikiye ayrılır. Kâzib rüya hiss-i müşterek, hayal ve beyni oluşturan mizaçtan, sâdık rüya ise nefs-i nâtıkanın soyut akıllarla birleşmesinden kaynaklanmaktadır. Zira bu akıllarda bütün varlıkların sûretleri bulunmaktadır. Nefsin bu akıllarla birleşmesiyle sûretler nefiste izlerini bırakır ve böylece rüya gerçekleşmiş olur (vr. 149b-150b). 7. Risâle fi’r-rûĥ yüsemmâ bi’n-nefsi’n-nâŧıķa. Değişik mezhep ve âlimlerin görüşlerinin kısaca mukayese edildiği eserde müellif, ruhu bedenin bir aleti değil aksine ondan tamamen ayrı ve mücerret bir cevher olarak görmekte, hatta kişi öldükten sonra bile ruhunun algılamaya devam ettiğini ve sağ olan kişilerle irtibat kurabildiğini iddia etmektedir (vr. 154a-155b). Eserin bilinen tek nüshası Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde kayıtlıdır (nr. 3941/1-2). 8. Risâle fi’l-maǾķūlâti’l-Ǿaşere. Aristocu bir bakış açısıyla on kategoriyi açıklayan eser Beyazıt Devlet Kütüphanesi’ndedir (nr. 3941/1-2). 9. Risâle fî beyâni menâzili’l-ķamer ve müksihî fîhâ. Ayın menzilleri ve bu menzillerde geçirdiği süreler konusunu inceleyen eserin bilinen tek nüshası Beyazıt Devlet Kütüphanesi’nde bulunmaktadır (nr. 3941/1-2). 10. Risâle fî i‘tikād-i Ehli’s-sünne ve’l-cemâa. Ehl-i sünnet’in tanımını yapan ve görüşlerini kısaca anlatan bu Türkçe eserde müellif, genellikle Mâtürîdîler’in görüşünü benimsemekle birlikte Eş‘arîlik ve diğer mezheplerin görüşlerini de zikretmektedir. Eser Risâle-i İ‘tikādiyye adıyla yayımlanmıştır (İstanbul 1258). 11. Risâle fî beyâni’l-mürekkebât elletî lâ mizâce lehâ fi’l-cev. İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı’nda bulunan bu Türkçe eserde (Muallim Cevdet, nr. K. 542) hava tabakasında, yerkürenin dış kabuğunda ve iç katmanlarında meydana gelen olaylar incelenmektedir. Kasabbaşızâde’nin en ilgi çeken görüşü depremle ilgili olanıdır. Ona göre deprem yer altında ısınıp genişleyen hava, buhar ve dumanın yer kabuğunun zayıf olan kısmını kırmasıyla oluşur. Depremin meydana gelmesinin en önemli sebebi güneş tutulmasıdır. Güneşin tutulmasıyla yeryüzüne gelen ısının âniden kesilmesi yer altında bulunan gazların soğuyup büzüşmesini sağlar. Güneş tutulmasının sona ermesiyle yeryüzüne âniden gelen güneş ışınları, bu üç maddenin ısınıp genleşerek yer kabuğunu en zayıf yerinden kırmak suretiyle depremi oluşturur. Depremi önlemek için deprem bölgelerinde derin kuyular açılarak yer altında sıkışan gazların boşaltılması gerekir (vr. 15a-17a).

BİBLİYOGRAFYA:

Kasabbaşızâde İbrâhim, Aķsâmü’l-Ǿâlemîn, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. 434, vr. 29b-30b; a.mlf., el-Müŝülü’l-Eflâŧûniyye, Beyazıt Devlet Ktp., nr. 3941/1-2, vr. 151b-152a; a.mlf., Risâle fi’r-rûĥ yüsemmâ bi’n-nefsi’n-nâŧıķa, Beyazıt Devlet Ktp., nr. 3941/1-2, vr. 154a-155b; a.mlf., Risâle fî beyâni’l-mürekkebât, İstanbul Belediyesi Atatürk Kitaplığı, Muallim Cevdet, nr. K. 542, vr. 15a-17a; M. l’Abbe Toderini, De la litterature des turcs (trc. M. l’Abbe de Cournand), Paris 1789, I, 166; Sicill-i Osmânî, I, 146; Brockelmann, GAL, Suppl., II, 1040; Türkiye Maarif Tarihi, II, 266; Uzunçarşılı, Merkez-Bahriye, s. 508, 530-531; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 29; Abdülhak Adnan Adıvar, Osmanlı Türklerinde İlim (haz. Aykut Kazancıgil -


Sevim Tekeli), İstanbul 1982, s. 203; İsmail Erdoğan, İbrahim Kasabbaşızade’nin Felsefî Görüşleri (doktora tezi, 2001), AÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 13-23, 128-129, 152-155, 172, 218 vd.

İsmail Erdoğan