KARA DÂVUD İZMİTÎ

(ö. 948/1541)

Karadâvudzâdeler diye bilinen ulemâ ailesinin ilk temsilcisi.

İzmit’te doğdu, Kara Dâvud diye tanındı. Babasının adı Kemal’dir. Tahsilini Mevlânâ Lutfî, Hacıhasanzâde Efendi, Müeyyedzâde Abdurrahman Efendi gibi âlimlerin yanında tamamladı. Bursa Kaplıca, Trabzon, Edirne Üç Şerefeli ve Sahn-ı Semân medreselerinde müderrislik görevinde bulundu. 929’da (1522-23) Bursa kadılığına getirildi, ardından da bu görevinden azledilip emekliye sevkedildi. Uzun bir aradan sonra kadılık görevine tekrar döndüyse de bu defa kendi isteğiyle emekliye ayrıldı. 948 yılı Safer ayında (Haziran 1541) vefat etti ve Bursa’da Yıldırım civarında yaptırdığı mescidin hazîresine defnedildi.

Eserleri. 1. Ĥâşiye Ǿalâ Şerĥi MeŧâliǾi’l-envâr. Mantığa dair olan kitap, Sirâceddin el-Urmevî’nin MeŧâliǾu’l-envâr adlı eserine Şemseddin Mahmûd b. Abdurrahman el-İsfahânî tarafından yazılan şerhin hâşiyesidir. Kara Dâvud’un bu eserine Birgili Kara Halil ve Yûsufefendizâde hâşiye yazmışlardır (Köprülü Ktp., Mehmed Âsım, nr. 290, 291). 2. Ĥâşiye Ǿalâ Ĥâşiyeti Küçük (Kûçek) Ǿalâ Taĥrîri’l-ķavâǾidi’l-manŧıķıyye (Ĥâşiye Ǿalâ Şerĥi’ş-Şemsiyye). Ali b. Ömer el-Kâtibî’nin eş-Şemsiyye’sine Kutbüddin er-Râzî’nin yazdığı şerhe Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin yaptığı hâşiyenin hâşiyesidir (İstanbul 1285). Kâtib Çelebi, bu hâşiyenin Teftâzânî’nin öğrencisi Molla Kara Dâvud adındaki başka bir müellife ait olduğunu belirtir (Keşfü’ž-žunûn, II, 1063). Aynı


şekilde Osmanlı Müellifleri ile bazı kütüphane kayıtlarında (Süleymaniye Ktp., Denizli, nr. 266, Fâtih, nr. 3270; Hacı Selim Ağa Ktp., Aziz Mahmud Hüdâyî, nr. 1535; Beyazıt Devlet Ktp., Bayezid, nr. 4379) Dâvûd b. Kemâl’e izâfe edilen Ĥâşiye Ǿale’t-Taśavvurât ile Ĥâşiye Ǿale’t-Taśdîķāt’ın da Molla Kara Dâvud’a ait olması muhtemeldir. 3. Şerĥu’l-Menâr. Ebü’l-Berekât en-Nesefî’nin usûl-i fıkha dair Menârü’l-envâr adlı eserine yapılmış bir şerhtir. Kaynaklarda zikredilmeyen eserin bir nüshası Köprülü Kütüphanesi’nde mevcuttur (Mehmed Âsım, nr. 58). 4. Ĥâşiye Ǿalâ Ĥâşiyeti’l-Cürcânî Ǿalâ MeŧâliǾi’l-enžâr. Yine kaynaklarda geçmemekle birlikte yazma nüshasında Kara Dâvûd b. Kemâl’e nisbet edilen eser (Süleymaniye Ktp., Şehid Ali Paşa, nr. 1624), Kādî Beyzâvî’ye ait ŦavâliǾu’l-envâr’a Mahmûd b. Abdurrahman el-İsfahânî tarafından yapılan MeŧâliǾu’l-enžâr adlı şerhe Seyyid Şerîf el-Cürcânî’nin yazdığı hâşiyenin hâşiyesidir. Osmanlı Müellifleri ile bazı kütüphane kayıtlarında MaǾlûmât (Antalya İl Halk Ktp., Tekeli, nr. 872), yine Osmanlı Müellifleri’nde Şerĥu Ķaśîdeti’n-nûniyye, Telħîśu Taķrîri’l-ķavânîn, Ĥâşiye Ǿale’t-Tehźîb adlı eserler Kara Dâvud’a nisbet edilmişse de bunların Dâvûd-i Karsî’ye ait olması kuvvetle muhtemeldir (bk. DÂVÛD-i KARSÎ).

Kara Dâvud’un soyu kendisinden sonra Karadâvudzâdeler adıyla devam etmiştir. Mustafa Efendi, Süleyman Çelebi ve Alâeddin Ali Efendi onun oğullarındandır. Süleyman Çelebi’nin oğlu Abdülvâhid Vâhidî, Mustafa Efendi’nin oğlu Mehmed Efendi ve Mehmed Efendi’nin oğlu Kemal Efendi gibi isimler de ulemâdandır. Delâǿilü’l-ħayrât şârihi Karadâvudzâde Mehmed Efendi’nin de bu aileye mensup olduğu tahmin edilmektedir.

Mustafa Efendi (ö. 975/1567) ilk eğitimini babasından almış, daha sonra Mâlûl Emîr Efendi, Merhaba Efendi, Mîrim Köse, Câmid Efendi gibi âlimlerin öğrencisi olmuştur. Mustafa Efendi de müderrislik ve kadılık görevlerinde bulunmuş, Bursa Çendik Bey, Yenişehir Süleyman Paşa, İstanbul Kasım Paşa, Gahriye, Haseki, Sahn-ı Semân ve Yavuz Selim medreselerinde müderrislik yapmıştır. Ayrıca Medine kadılığına tayin edilmiş, hac vazifesini ifa ederken ölmüş ve Cennetü’l-bakī‘da defnedilmiştir.

Mehmed Efendi (ö. 1031/1622) Bursa Murad Paşa, Yıldırım Bayezid, İstanbul Hasan Paşa, Mahmud Paşa, Şah Sultan, Vefa Hankah, Sahn-ı Semân, Haseki ve Süleymaniye medreselerinde müderrislik yapmış, Süleymaniye Dârülhadis Medresesi müderrisliğine geldikten sonra Şam kadılığına, ardından da Mekke kadılığına tayin edilmiştir. Mehmed Efendi’nin ölümü için Kâtib Çelebi ve Brockelmann 1017 (1608) tarihini vermişlerse de (Keşfü’ž-žunûn, II, 1308; Brockelmann, GAL Suppl., II, 235) yaptığı görevler göz önüne alındığı takdirde Atâî ve Bağdatlı İsmâil Paşa’nın verdiği 1031 (1622) yılının daha isabetli olduğu anlaşılır (Zeyl-i Şekāik, s. 640; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 272-273). Mehmed Efendi’nin bilinen eserleri şunlardır: 1. ed-Dürrü’l-laķīt fî aġlâŧı’l-Ķāmûsi’l-muĥîŧ. Fîrûzâbâdî’ye ait el-Ķāmûsü’l-muĥîŧ’te Cevherî’nin eś-Śıĥâĥ’ına yapılan atıflardaki hataları ele alan eser Mustafa Kılıçlı tarafından neşredilmiştir (Erzurum 1990). 2. Nihâyetü’l-mübtehiž fî şerĥi Kifâyeti’l-müteĥaffiž. Ebû Abdullah Şehâbeddin Muhammed b. Ahmed el-Huveyyî’ye ait lugata dair Kifâyetü’l-müteĥaffiž adlı eserin şerhidir (Keşfü’ž-žunûn, II, 1500; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, II, 272-273). Mehmed Efendi’nin ayrıca mantıkla ilgili bir eseri olduğu kaydedilmektedir (Atâî, s. 640; Sicill-i Osmânî, IV, 148).

Abdülvâhid Vâhidî, Kanûnî Sultan Süleyman devri şairlerindendir. Medrese tahsilinden sonra Zeyniyye tarikatına girmiş, muhtemelen 985 (1577) yılında genç yaşta vefat etmiş, dedesi Dâvûd b. Kemâl’in yaptırdığı mescidin hazîresine babası Süleyman Çelebi’nin yanına defnedilmiştir (Baldırzâde Mehmed Efendi, s. 205). Kendisine birçok eser nisbet edilen Abdülvâhid Vâhidî’nin Menâkıb-ı Hâce-i Cihân ve Netîce-i Cân adlı Türkçe eseri Mevlevî, Bektaşî, Edhemî, abdalân-ı Rûm, Kalenderî, Haydarî gibi derviş grupları hakkında bilgi vermektedir (bk. DERVİŞ; HAYDARİYYE). Karakaşzâde Ömer Efendi (ö. 1047/1637), bu eseri büyük oranda kopya ederek Nûrü’l-hüdâ li-meni’htedâ (İstanbul 1286) adıyla kendisine mal etmiştir (Menâkıb-ı Hâce-i Cihân ve Netîce-i Cân [nşr. Ahmet T. Karamustafa, “neşredenin girişi”, s. 37-38]). Ayrıca Saâdetnâme (Süleymaniye Ktp., Hekimoğlu Ali Paşa, nr. 442) ve Gülistan (İÜ Ktp., nr. 827) adlı menâkıb türü eserlerin de Abdülvâhid Vâhidî’ye ait olması muhtemeldir. Bunların dışında müellife izâfe edilen diğer bazı eserlerin ise ona aidiyeti şüphelidir (a.g.e., neşredenin girişi, s. 43-59).

BİBLİYOGRAFYA:

[Kara] Dâvudzâde Mehmed Efendi, ed-Dürrü’l-laķīt fî aġlâŧi’l-Ķāmûsi’l-muĥîŧ (nşr. Mustafa Kılıçlı), Erzurum 1990, neşredenin girişi, s. 1-5; Vâhidî, Menâkıb-ı Hâce-i Cihân ve Netîce-i Cân (nşr. Ahmet T. Karamustafa), Harvard 1993; Taşköprizâde, eş-Şeķāǿiķ, s. 239-240; Mecdî, Şekāik Tercümesi, s. 400-401; Atâî, Zeyl-i Şekāik, s. 118-119, 640; Baldırzâde Mehmed Efendi, Ravza-i Evliyâ (haz. Mefail Hızlı - Murat Yurtsever), Bursa 2000, s. 178, 205; Keşfü’ž-žunûn, II, 1063, 1308, 1500, 1717; Belîğ, Güldeste, Bursa 1287, s. 293-295; Sicill-i Osmânî, II, 324; IV, 148, 598, 701; Osmanlı Müellifleri, I, 399; II, 475; Serkîs, MuǾcem, II, 1506; Brockelman, GAL, I, 612; Suppl., I, 845; II, 235; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 361; II, 272-273; TÜYATOK, 07/IV, s. 56, nr. 2777.

Hatice Kelpetin Arpaguş