KAHTÂN

(قحطان)

Araplar’ın iki ana kolundan birini teşkil eden Kahtânîler’in atası.

Ensâb âlimleri Araplar’ı Adnânîler (Arab-ı müsta‘ribe) ve Kahtânîler olmak üzere iki kola ayırırlar. “Arab-ı âribe” veya Yemenliler denilen Kahtânîler’in ceddi Kahtân’dır. Bütün İslâm kaynakları ve Tevrat, Kahtân’ın Hz. Nûh’un oğlu Sâm’ın soyundan geldiği konusunda birleşmekte, ancak hayatı hakkında hemen hiç bilgi vermemektedir. Ensâb âlimlerinin bir kısmı, onun Tevrat’ta geçen Yaktan (Tekvîn, 10/25) olduğunu kabul edip bazı isimlerin Arapça söyleniş şekliyle oradaki şeceresini Nûh oğlu Sâm oğlu Erfahşez oğlu Şâleh oğlu Âbir oğlu Kahtân şeklinde


vermektedirler (İbn Hişâm, s. 5; İbn Sa‘d, I, 43; Cevâd Ali, I, 354-355). Farklı şecerelerin yer aldığı rivayetler arasında en dikkat çekeni, Kahtân’ın babası Âbir’i (Mes‘ûdî, s. 70-71) Hûd peygamberle birleştirendir (Hemdânî, I, 116; Mes‘ûdî, s. 70-71). İbn Hazm bu iddiayı reddeder ve Kur’an âyetlerine dayanarak Hûd’un Âd’ın kardeşi olduğunu (A‘râf 7/65) ve bu kavmin tamamen ortadan kaldırıldığını (Hâkka 69/4-8) söyler. Ayrıca nesebine dair Tevrat kaynaklı bilgileri de şüpheyle karşılayarak sadece kendisinin Sâm b. Nûh soyundan geldiğini belirtmekle yetinir (Cemhere, s. 7-8, 329). Bazı ensâb âlimleri ise Kahtân’ın Hz. İsmâil’in soyuna mensup olduğunu gösteren bir şecere düzenlemiş ve bir kısım Yemenliler de bunu doğrulamıştır (Hemdânî, I, 103 vd.; Mes‘ûdî, s. 70-71). İbn Hazm, Kahtân’ın Hz. İsmâil’in soyundan geldiğine dair rivayetleri de kesinlikle yanlış kabul etmekte (Cemhere, s. 7), Kur’ân-ı Kerîm’de Hz. İbrâhim’in bütün Araplar’ın atası olarak zikredilmesini (Hac 22/78) ve Hz. Peygamber’in bütün Araplar’ın Hz. İsmâil’in çocukları olduğunu söylemesini (İbn Sa‘d, I, 51) dikkate alan Cevâd Ali ise bu rivayetin doğruluğuna inanmaktadır (el-Mufaśśal, I, 473).

200 yıl kadar yaşadığı ileri sürülen Kahtân’ın (İbn Habîb, s. 364) bir iddiaya göre aralarında Ya‘rub, Yeşcüb, Lüey, Tasm, Cedîs, Cürhüm, Yemen, Uman ve Hadramût’un da bulunduğu otuz bir oğlu olmuştur (Hemdânî, I, 116 vd., 131 vd.). Kahtân’dan sonra Arapça konuşan ilk kişi diye tanınan oğlu Ya‘rub (Cevâd Ali, I, 362) Yemen’de hüküm sürdü ve kardeşlerini çeşitli yerlerde görevlendirdi. Yeşcüb’ün oğlu Sebe’nin (Abdüşems) Lahm, Cüzâm, Âmile, Gassân, Himyer, Ezd, Mezhic, Kinâne, Eş‘ar ve Enmâr adında on oğlu oldu; bunların ilk dördü Suriye’ye (Şam), diğerleri Yemen’e yerleşti. Bazı tarihçiler ve ensâb âlimleri Kahtânî kabileleri iki ana kola ayırır ve bunları Sebe’nin Himyer ve Kehlân adındaki iki oğlundan getirirler (Hemdânî, I, 125 vd.; Cevâd Ali, I, 363 vd.). Kehlân’ın soyundan gelenler esas itibariyle göçebe bir hayat yaşadıkları halde Himyer’in soyundan gelenler İslâmiyet’ten önce Güney Arabistan’ın en güçlü krallıklarından biri olan Himyerîler’i kurmuşlar ve yerleşik bir hayat sürmüşlerdir.

Ensâb ve tarih kitaplarında Kahtânîler’le Adnânîler arasında başlangıçtan beri çeşitli ihtilâflar olduğu kaydedilmektedir. Ancak Câhiliye devri şiirlerinde Adnân ve Kahtân isimlerine nisbet edilen ihtilâflara rastlanmaz; Adnân soyundan gelenler için Mudar, Mead, Nizâr, Kays ve Temîm, Kahtân soyundan gelenler için de Yemen, Ehlü’l-Yemen, Yemâniyye, Ezd ve Kelb kabile isimleri kullanılır. Bu şiirlerde Adnân ve Kahtân’ın soyundan gelenler kadar Evs ve Hazrec gibi aynı soydan gelenlerin de birbirlerinin aleyhine ifadeler sarfettikleri, ancak cedlerinin adlarına (Kahtân ve Adnân) yer vermedikleri görülmektedir.

İslâmiyet’in kabile asabiyetini yasaklamasına rağmen zaman zaman Kahtânîler’e mensup Evs ve Hazrec ile Adnânî Kureyş arasında başta hilâfet meselesi olmak üzere çeşitli konularda ihtilâflar çıkmıştır. Muâviye b. Ebû Süfyân’ın Kahtânî Kelb kabilesine mensup bir kadınla evlenmesi ve ondan oğlu Yezîd’in doğması sebebiyle Mervân b. Hakem ile Abdullah b. Zübeyr’i destekleyen Dahhâk b. Kays arasında cereyan eden Mercirâhit savaşında, Emevî iktidarı yanında yer alan Kelbliler ile karşı tarafta yer alan Kayslılar’ın Abdülmelik b. Mervân döneminde artarak devam eden mücadeleleri, Arap kabilelerinin Adnânî ve Kahtânî adıyla iki ayrı grup oluşturmalarına yol açmıştır. Bu mücadelelerle birlikte taraflar kendilerine şanlı birer geçmiş uydurmaya başlamışlar, özellikle Hz. İbrâhim ve Hz. İsmâil’den gelen, Hz. Muhammed ile taçlanan Adnânî kabilelerin ve bunların başında Kureyş’in sahip olduğu şan ve şerefe ulaşma gayretine giren Kahtânîler rakiplerine karşı hissettikleri kıskançlık sonucu çeşitli rivayetler üretmişlerdir. Birçok şairin kendi tarafını öven şiirler ortaya koymasından sonra kabilelerin ensâbına dair eserlerin tedvini başlamış, tarih ve edebiyat kitaplarına bu mücadelelerin izleri aksettirilmiştir. Emevî ve Abbâsî dönemlerindeki mücadelelerin sonucunda siyasî ve dinî karışıklıklar çıkmış, birçok ayaklanma olmuş, İslâm dünyasının Endülüs’ten Orta Asya’ya kadar uzanan geniş coğrafyasında bu ihtilâfların tesiri hissedilerek fetihler olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu mücadelenin tek faydalı yönü ise her iki gruba mensup birçok şairin Arap edebiyatına bu ihtilâfları körükleyen güzel şiir örnekleri kazandırmasıdır.

Kahtânîler’e dair müstakil bir ensâb kitabı olduğu kadar Yemenliler’in tarih ve folkloruyla ilgili çok zengin bilgiler de ihtiva eden Hemdânî’nin on ciltlik el-İklîl adlı ansiklopedik eserinin III. cildi Kahtânîler’in faziletine ayrılmıştır. Bu eserinde Hemdânî, Yemenli kabileleri öven ve Hassân b. Sâbit’e nisbet edilen birçok uydurma şiire de yer vermiştir (I, 94, 96, 106, 118; Cevâd Ali, I, 474-493). Yine Hemdânî, Kümeyt el-Esedî’nin Adnânîler’i ve Hâşimîler’i öven, Kahtânîler’i yeren el-Hâşimiyyât adlı kasideleri içindeki “elKasî-detü’n-nûniyye”sine cevap olarak 602 beyitlik ed-Dâmiġa adlı kasidesini yazmıştır (DİA, XVII, 182). Onun Adnânî-Kahtânî mücadelesinde asabiyet gayretiyle Kahtânîler’in safında yer alması, kendisinin Hz. Peygamber’e ve Ehl-i beyt’e karşı çıktığı ve onlara hakaret ettiği şeklinde değerlendirilip suçlanmasına yol açmıştır.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Hişâm, es-Sîre2, s. 5, 9; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, I, 42-45, 51; İbnü’l-Kelbî, Nesebü MeǾad ve’l-Yemenü’l-kübrâ (nşr. Nâcî Hasan), Beyrut 1408/1988, I, 131 vd.; İbn Habîb, el-Muĥabber, s. 364; Müberred, Nesebü ǾAdnân ve Ķaĥtân (nşr. Abdülazîz el-Meymenî), Kahire 1354/1936, s. 18 vd.; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), I, 204 vd., 216 vd.; Hemdânî, el-İklîl (nşr. Muhammed b. Ali el-Ekva‘ el-Hivâlî), Kahire 1383/1963, I, 71 vd., 94, 96, 103 vd., 106, 116 vd., 125 vd., 131 vd.; Mes‘ûdî, et-Tenbîh ve’l-işrâf, Beyrut 1388/1968, s. 68-74; İbn Hazm, Cemhere, s. 6-8, 329, 462-463, 483-485; İbnü’d-Deybâ‘, Neşrü’l-meĥâsini’l-Yemâniyye fî ħaśâǿiśi’l-Yemen ve nesebi’l-Ķaĥtâniyye (nşr. Ahmed Râtib Hamûş), Beyrut 1413/1992, s. 66-68, 97, 132-138; Cevâd Ali, el-Mufaśśal, I, 294 vd., 310-314, 354-374, 466-508; Ahmed Hüseyin Şerefüddin, Dirâsât fî ensâbi ķabâǿili’l-Yemen, Riyad 1981, s. 7, 35, 71; A. Fischer, “Kahtân”, İA, VI, 92-95; a.mlf. - A. K. Irvine, “Ķaĥtān”, EI² (Fr.), IV, 467-469; Nasuhi Ünal Karaaslan, “Hemdânî”, DİA, XVII, 182.

Mustafa Fayda