K‘B b. ZÜHEYR

(كعب بن زهير)

Ebü’l-Mudarrab (Ebû Ukbe) Kâ‘b b. Züheyr b. Rebîa (ö. 24/645 [?])

Ķaśîdetü’l-bürde’siyle tanınan muhadram şair.

Müzeyne kabilesine mensuptur. Babası muallaka şairi Züheyr, dedesi Ebû Sülmâ, kardeşi Büceyr, oğlu Ukbe, torunları Avvâm ve Kureyd, halaları Hansâ ile Sülmâ da şair idiler. Babası Züheyr, katıldığı bir savaşta elde edilen ganimetlerin dağıtımında kendisine haksızlık yapıldığı düşüncesiyle kabilesinden ayrılıp hanımının kabilesi olan Gatafân’a gitti. Bu sırada Kâ‘b, babasının dayısı şair Beşâme b. Gādir ile Beşâme ve Züheyr’in babalığı Evs b. Hacer’in yanında kaldı; daha sonra da babası, kardeşleri Büceyr ve Sâlim ile birlikte uzun süre Gatafânlılar arasında yaşadı. Şiir eğitimini, Büceyr ve Hutay’e ile birlikte babasından alan Kâ‘b genç yaşta şiir söylemeye başladı. Babasının iyice yetişip olgunlaşmadan şiir söylemesini istememesine ve bütün engellemelerine rağmen şiir nazmetmeye devam etti. Şairlikte üstün yeteneğini kanıtladı ve Hutay’e onun şiirlerini belleyip nakleden râvisi oldu. Bu yıllarda Tay, Kureyş ve Hazrec kabilelerine karşı yapılan savaşlara katıldı.

Medine döneminin ilk zamanlarında çevresinden birçok kişi müslüman olduğu halde Kâ‘b ve diğer bazı şairler İslâm dinini ve Hz. Peygamber’i hicvetmeye devam ettiler. Kâ‘b, İslâmiyet’i kabul eden kardeşi Büceyr’i bundan vazgeçirmek için Resûl-i Ekrem’i de hicvettiği bir şiir söyledi. Bunun üzerine Hz. Peygamber Kâ‘b’ın öldürülmesini istedi. Kâ‘b, kabilesi Müzeyne’nin himayesine sığındıysa da kabilesi onu reddetti. Kardeşi Büceyr’in, müslüman olduğu takdirde bağışlanacağını bildirmesi üzerine müslüman olmaya karar veren Kâ‘b, 9 (630) yılında Medine’ye giderek Resûlullah’ın huzurunda ensar ve muhacirlerden oluşan topluluğun önünde İslâm’ı kabul etti ve orada meşhur kasidesi “Bânet SüǾâd”ı okudu. “Muhakkak ki Peygamber kendisiyle aydınlanılan, Allah’ın çekilmiş yalın kılıçlarından bir kılıçtır” beytini söylediğinde Resûl-i Ekrem duygulanarak üzerindeki Yemen hırkasını (bürde) Kâ‘b’ın omuzlarına attı. Şairin kasidesi bundan dolayı Ķaśîdetü’l-bürde adıyla meşhur oldu (bk. KASÎDETÜ’l-BÜRDE). Kâ‘b 24 (645) veya 26’da (647) vefat etti. Muâviye tarafından 20.000 dirhem karşılığında Kâ‘b’ın vârislerinden satın alınan, Emevîler ve Abbâsîler zamanında halifelerce korunan ve törenlerde giyilen hırkanın Moğollar’ın Bağdat’ı istilâsı sırasında yandığı kaydedilir; ancak daha sonra hırkanın yangından kurtulmuş olduğu ileri sürülmüştür. Kâ‘b’a ait olduğu rivayet edilen bir hırka günümüzde İstanbul’da Topkapı Sarayı Müzesi’nde muhafaza edilmektedir (bk. HIRKA-i SAÂDET).

Muhadram şairlerden olan Kâ‘b klasik kaside formuna tamamıyla bağlı olup meşhur kasidesine Câhiliye kasidesinin özelliklerinden olan nesîble (gazel) başlamıştır. Başarılı teşbihler, ince tasvirler, darbımeseller ve hikmetli sözlerle, yer yer kullandığı garîb kelimeler onun şiirinin özelliklerindendir.

İlk defa Lette tarafından neşredilen (Leiden 1748), çok sayıda taştîr ve tahmîsi yapılan, nazîreleri yazılan Ķaśîdetü’l-bürde’ye Ebû Saîd es-Sükkerî, Sa‘leb, İbn Düreyd, İbn Hişâm en-Nahvî, Süyûtî ve Bâcûrî gibi birçok âlim 100’e yakın şerh yazmıştır. Ayrıca Türkçe, Farsça, Latince, İngilizce, Fransızca, Almanca ve İtalyanca gibi dillere çevrilmiştir (kaside üzerine yapılan çalışmalar ve neşirleri için bk. GAS, II, 230-235; Tülücü, sy. 5 [1982], s. 165-173).

Kâ‘b b. Züheyr’in divanının ilk neşri Sükkerî’nin şerhiyle birlikte Tadeusz Kowalski (Krakow 1950) ve Dârü’l-kütübi’l-Mısriyye (Kahire 1369/1950, 1385/1965) tarafından gerçekleştirilmiştir. Divanı daha sonra Hannâ Nasr el-Hittî yayımlamıştır (Beyrut 1414/1994). Eser Osman Reşer tarafından Almanca’ya tercüme edilmiştir (Beiträge zur Arabischen Poësie, VI/3 [1959-1960], s. 99-175). Kâ‘b’ın ayrıca “Ķaşîde râǿiyye fî medĥi’l-enşâr” ve “el-Ķaşîdetü’l-mîmiyye fî medĥi’l-enşâr” adında manzumelerinin bulunduğu kaydedilmektedir (DİA, XI, 252).

BİBLİYOGRAFYA:

Kâ‘b b. Züheyr, Dîvân (nşr. Hannâ Nasr el-Hittî), Beyrut 1414/1994, neşredenin girişi, s. 7-21; Ebû Zeyd el-Kureşî, Cemhere (Fâûr), s. 365; Cumahî, Fuĥûlü’ş-şuǾarâǿ, s. 97, 99-104; Sükkerî, Şerĥu Dîvâni KâǾb b. Züheyr, Kahire 1369/1950; İbn Kuteybe, eş-ŞiǾr ve’ş-şuǾarâǿ, II, 154-158; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, el-Eġānî (nşr. Ali Muhammed el-Bicâvî), Kahire 1963, XVII, 82-91;


Merzübânî, MuǾcemü’ş-şuǾarâǿ (nşr. Abdüssettâr Ahmed Ferrâc), Kahire 1379/1960, s. 230; İbn Reşîķ el-Kayrevânî, el-ǾUmde (nşr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1383/1963, I, 113; Abdülkādir el-Bağdâdî, Ħizânetü’l-edeb, IX, 153-155; Brockelmann, GAL, I, 32; Suppl., I, 68; Şevkī Dayf, Târîħu’l-edeb, II, 83-88; O. Rescher, Beiträge zur Arabischen Poësie, İstanbul 1959-60, VI/3, s. 99-175; Sezgin, GAS, II, 229-235; Abdülmuttalib Salâh, “KâǾb b. Züheyr”, ME, XXVI/8 (1959), s. 461-465; Hasan Kurun, “Ķaśîdetü KâǾb ve menziletühâ”, a.e., XLVIII/2 (1976), s. 179-191; Mahmûd Abdullah el-Câdır, “Dirâse taĥķīķıyye fî Dîvâni KâǾb b. Züheyr”, el-Mevrid, IX/4, Bağdad 1981, s. 804-812; Süleyman Tülücü, “Kâ‘b b. Züheyr ve Kasîde-i Bürde’si Üzerine Notlar”, EAÜİFD, sy. 5 (1982), s. 159-173; D. Câsir Halîl Ebû Safiyye, “Bânet SüǾâd: Dirâse naķdiyye”, Mecelletü ebĥâŝi’l-Yermûk, IV/1, Amman 1986, s. 63-65; R. Basset, “KaǾb b. Zuhayr”, EI² (İng.), IV, 316; Hüseyin Algül, “Ensar”, DİA, XI, 252.

Ahmet Savran