İZDİN

Orta Yunanistan’da bugünkü adı Lamia olan şehir.

Selânik-Atina demiryolu üzerinde olup Lamia körfezine dökülen Spercheios (Aksu) nehrinin geçtiği ovanın kuzey kısmında kurulmuştur. Osmanlılar zamanında (1424-1832) Eğriboz sancağına bağlı bir kazanın merkeziydi. Bu dönemde İslâmî karakterin ağırlıklı olduğu şehirde XIX. yüzyılın başına kadar müslüman nüfus çoğunluğu oluşturuyordu.

Antik bir Grek yerleşim merkezi olan İzdin’deki Akropolis surlarının tarihi milâttan önce VI. yüzyıla kadar iner. Şehir önce Roma, arkasından Bizans hâkimiyeti altına girdikten sonra 431’de piskoposluk merkezi oldu. V. yüzyılın sonlarındaki Slav istilâları döneminde bölgenin tahrip olduğu ve nüfusunun dağıldığı sanılmaktadır. Eski surların bazı kısımları IX. yüzyılda Bizanslılar bölgeye hâkim olunca tekrar onarılmıştır. 879-880’den itibaren şehir kaynaklarda muhtemelen bölgenin ziraî verimliliğinden dolayı Zitouni (Slavca zito = tahıl) adıyla geçer; bu sebeple Osmanlı döneminde Zeytûn adı da verilmiştir. 1204’ten sonra Bizans İmparatorluğu’nun parçalanmasının ardından Zitouni Boudonitsa (Modoniç) markizliğinin bir parçası olmuştur.

1318’den 1388’e kadar Atina Katalan Dukalığı’na ait olan şehir, I. Bayezid zamanında Phokis Piskoposluğu’nun da yardımıyla Osmanlılar tarafından alındı. Ancak Emîr Süleyman’la Bizans imparatoru arasında 805’te (1403) yapılan antlaşma ile Zitouni Bizans’a bırakıldı. Osmanlılar 826’da (1423) şehri ele geçirmek için epeyce uğraştılar. Nihayet Bizans imparatoru ile II. Murad arasında Rebîülevvel 827’de (Şubat 1424) varılan antlaşma ile kesin olarak Osmanlı hâkimiyetine girdi. Osmanlı fethinden itibaren İzdin olarak anılmaya başlanan şehir, bu tarihte Katalanlar tarafından tekrar inşa edilen bir kale ve bunun alt taraflarında küçük bir yerleşme yerinden ibaret olmalıdır. Küçük bir sivil müslüman grupla yirmi-yirmi beş kişiden oluşan bir askerî birlik İzdin’e yerleşti. Osmanlı döneminin ilk yüzyıllarında şehrin nüfusunun üçte birini meydana getiren bu grup hıristiyan yerleşim alanından ayrı bir mahalle oluşturmuştur.

1444’teki Varna Seferi sırasında Mora Despotu Konstantin Paleologos idaresindeki Bizans birlikleri İzdin’e kadar geldilerse de şehri alamadılar. Muhtemelen bu olaydan sonra yeni bir Türk sivil grubu buraya gelerek İzdin’in güneyine yerleşti ve burada Çeltikçi, Karamustafalı, Köpekli ve Deli Hacı köylerini kurdu. Bunlardan ilk üçü yüzyıllar boyu varlığını korudu.

İzdin’le ilgili ilk sağlam bilgiler 871 (1466-67) tarihli Osmanlı tahririnde yer almaktadır (BA, MAD, nr. 66, s. 61). Buna göre İzdin’de 119 müslüman, 390 hıristiyan hâne bulunmaktadır. Bu rakam yaklaşık 2200-2300 nüfusa tekabül eder ki o zaman için önemli bir sayıdır. Bütün Yunanistan’da olduğu gibi bölgede de Osmanlı hâkimiyetinin ilk 150 yılında nüfusun normalin üstünde arttığı görülür. Ancak İzdin’in gelişmesi yavaş olmuştur. Muhtemelen bunun sebebi İzdin’in bulunduğu ovanın sıtma ve diğer salgın hastalıklar için uygun bir zemin özelliği taşımasıdır. XVII. yüzyılın ortalarında İzdin ve etrafındaki dört köy, gelirleri İstanbul’daki Yenicami için kullanılmak üzere Vâlide Hatice Turhan Sultan Vakfı’nın mülkü oldu. Vakıf mallarıyla ilgili yeni tahrirler bölgenin az bilinen XVII. yüzyıl tarihi hakkında veriler sunmaktadır. Osmanlı tahrirleriyle seyyah François Pouqueville’in 1815 yılına ait bilgileri göz önüne alındığında 1466’dan itibaren İzdin’de istikrarlı bir nüfus yapısının bulunduğu söylenebilir.

Eğriboz ve Tırhala sancaklarının tahrir defterlerindeki vakıf bölümleri İzdin’deki İslâmî hayatın yavaş yavaş nasıl geliştiğini açıkça göstermektedir. Ayrıca şehirdeki hemen bütün Osmanlı mimari eserleri, zaman içinde ilk Osmanlı fetihlerine katılan Gazi Evrenos ve Turhan Bey ailelerinin fertleri tarafından inşa ettirilmiştir. 1506’ya kadar İzdin’de yaşayan sivil müslüman grup, Turhanoğlu Ömer Bey İmareti ve Fâtih Sultan Mehmed vakfına ait Câmi-i Atîk etrafında yerleşmişti. 1521’de bunların yanında Hoca Kasım Mescidi ve Evrenosoğlu Ömer Bey Mescidi mahalleleri ortaya çıktı. 1570 tahrirlerine göre kasabada Evrenosoğlu ailesinden Ömer Bey’in oğulları Mustafa Çelebi ve Mehmed Bey’in yaptırdığı iki mescidle bunların oğulları Alâeddin’in inşa ettirdiği bir medrese ve Ömer Çelebi’ye ait bir kervansaray mevcuttu. Turhanoğlu Ömer Bey’in vakfı ise su yolları ve çeşmeler yaptırmıştır. İzdin’i 1667’de gören Evliya Çelebi, içinde mihrap bulunan dokuz mescidden dördünün cuma namazı kılınabilecek nitelikte olduğunu yazar. Bunlardan


II. Mehmed Camii eski üslûpta inşa edilmiş olup kiremitle kaplıdır. Evliya Çelebi zikrettiği ikinci caminin (Hasan Bey) kurşunla örtülü olduğunu belirtir. 1660 tarihli İstanbul ve Rumeli medreseleri resmî listesi, İzdin’de Alâeddin Çelebi Medresesi’nin yanında bir de Hüseyin Paşa Medresesi’nin bulunduğunu gösterir. Evliya Çelebi’nin verdiği hâne ve mahalle sayıları ise abartılı görünmektedir.

İzdin, Osmanlı dönemi boyunca küçük bir ticarî ve idarî merkez konumunda olmuştur. Kasabada tekstil üretimi önde gelirken çevresinde de pirinç üretimi yaygındı. Karamustafalı köyünün mukātaası 1521’de 1200, Çeltikçi’ninki ise 14.000 akçe idi. İzdin civarındaki tuzlalardan 1506 ile 1521’de 600.000 akçe değerinde 50.000 “müzür” tuz üretilmişti. Bu rakam 1540’ta 55.000 müzüre (660.000 akçe) çıktı ki bu üretim imparatorluktaki en büyük hacmi teşkil etmekteydi.

1832’de Yunanlılar bağımsız bir devlet olarak ortaya çıktıktan sonra İzdin bu devletin sınırları içinde kaldı. Kaza merkezi ve köylerdeki müslüman nüfus kuzeye göç etti. Müslüman nüfusun ayrılmasıyla da İzdin çöktü. 1832’de İzdin adı Lamia ile değiştirildi. 1879 ve 1897 Yunan sayımlarına göre buranın nüfusu 5509 ve 7414 olup bu rakamlar 1815’teki nüfustan daha azdır. Son yıllardaki nüfusu ise 40.000 civarındadır. Bölgedeki bütün Osmanlı mimari eserleri XIX. yüzyıl içerisinde ortadan kaldırıldı. Lolling, 1876’da iyi durumda minareli bir cami gördüğünü yazar (bk. bibl.). Günümüzde sadece Osmanlılar’ın da zaman zaman tamir ettikleri kale ayakta durmaktadır. Ancak dağ köylerinde, XVI-XVIII. yüzyıllara ait kilise ve manastırlardaki kıymetli ağaç işçiliğiyle İznik ve Kütahya çinileri bölgedeki Osmanlı etkisinin varlığını zayıf da olsa hâlâ yaşatmaktadır. İzdin bugün Phthiotis vilâyetinin merkezi olup burada bir piskoposluk bulunmaktadır.

BİBLİYOGRAFYA:

BA, MAD, nr. 66, s. 61; BA, TD, nr. 35, s. 112-120 (1506 tarihli); nr. 36, s. 1299 (1506 tarihli); nr. 367, s. 95-96 (1521 tarihli); nr. 420, s. 3-4 (1521 tarihli); nr. 431, s. 640-641 (1540 tarihli); TK, TD, nr. 183, vr. 218a-b (1570 tarihli); nr. 100, vr. 1a-8b; nr. 42, vr. 29a-b; Doukas, Decline and Fall of Byzantium to the Ottoman Turks (trc. H. I. Magoulias), Detroit 1975, s. 169; Evliya Çelebi, Seyahatnâme, VIII, 219-233; F. C. H. L. Pouqueville, Voyage de la Grèce, Paris 1820, IV, 82-84; W. M. Leake, Travels in Northern Greece, London 1835; A. Philippson, Die Griechische Landschaften, I, Thessalien und die Spercheios-Senke, Frankfurt 1950, s. 246-249; T. D. Papanagiotu, Historia kai mnimeia tis Phthiotidos, Athens 1971; J. Koder - F. Hild, Tabula Imperii Byzantini, Wien 1976, I, 283-284; S. Lauffer, Griechenland, Lexikon der historische Stätten, München 1989, s. 364-365; H. G. Lolling, Reisenotizen aus Griechenland: 1876-1877, Berlin 1989, s. 759-764; Maria-Fotini Papakonstantinou, The Kastro of Lamia, Athens 1994; G. T. Dennis, “The Byzantine-Turkish Treaty of 1403”, Orientalia Christiana Periodica, sy. 33, Roma 1967, s. 72-88; M. Kemal Özergin, “Eski bir Ruznâme’ye göre İstanbul ve Rumeli Medreseleri”, TED, sy. 4-5 (1974), s. 280; Neoteron Egkyklopaidikon Lexikon, Athens, ts., XII, 60-62.

Machıel Kıel