ÎSÂ b. ŞEYH

(عيسى بن الشيخ)

Ebû Mûsâ Îsâ b. eş-Şeyh b. es-Selîl ez-Zühlî eş-Şeybânî (ö. 269/882-83)

Abbâsî valilerinden.

Şeybânîler’in Azerbaycan’da yerleşmiş olan Rebîa koluna mensuptur. Şeyh diye meşhur olan babasının adı Abdürrezzâk (Mes‘ûdî, IV, 221) veya Ahmed (İbn Tağrîberdî, III, 46) olarak kaydedilmektedir. Îsâ’yı tarih sahnesine çıkaran olay Halife Mütevekkil-Alellah döneminde (847-861) meydana geldi. Bâbek’le iş birliği yaptığı için Sâmerrâ’da hapsedilen Rebîa kabilesine mensup Muhammed b. Baîs (Buays) hapisten kaçıp Merend Kalesi’ne sığınınca Mütevekkil-Alellah onu yakalamak üzere Boğa eş-Şerâbî kumandasında bir orduyu Merend’e gönderdi. Îsâ b. Şeyh de bu orduda bulunuyordu. Boğa eş-Şerâbî, İbnü’l-Baîs ile aynı kabileye mensup Îsâ’yı ona elçi olarak gönderdi. Îsâ, İbnü’l-Baîs’in adamlarının pek çoğunun kendilerine eman verilmesi karşısında teslim olmasını sağladı. Teslim olmayıp kaçan İbnü’l-Baîs yakalanarak Sâmerrâ’ya götürüldü.

Taberî, Îsâ b. Şeyh’in 251 (865) yılında Muvaffak adlı bir Hâricî ile savaşarak onu esir aldığını, daha sonra da Halife Müstaîn-Billâh’tan Bizanslılar’a karşı mücadele etmek üzere kendisine asker ve techizat gönderilmesini, ayrıca Sur şehri hâkiminin yardımcı olmasını istediğini, Müstaîn-Billâh’ın da bunu kabul ettiğini belirtir (Târîħ, IX, 308). Bu bilgiden Îsâ’nın Suriye’de sınır bölgelerinde görev yaptığı anlaşılmaktadır.

Halife Mu‘tez-Billâh tahta çıktığında (866) aralarında Filistin Valisi Îsâ b. Şeyh’in de bulunduğu bir grup vali kendisine biat etmedi. Bunun üzerine halife, Îsâ b. Şeyh üzerine Dımaşk Valisi Nevşerî b. Tâcîk’in kumandasında bir kuvvet gönderdi. İki ordu Ürdün’de savaşa tutuştu. Çetin çarpışmalardan sonra mağlûp olan Îsâ Filistin’e kaçtı, oradan da Mısır’a geçti. Îsâ Mısır’a ulaştığı sırada Mu‘tezz’in bir elçisi Mısır’a gelip Vali Yezîd b. Abdullah ve maiyetindekilerden Mu‘tez için biat aldı. Biat edenler arasında Îsâ b. Şeyh de bulunuyordu.

Îsâ b. Şeyh bu olaydan sonra Mısır’dan ayrılarak Filistin’e gitti ve Remle ile Lüd arasında yaptırdığı sarayına yerleşti; ardından da Irak’a döndü. Kısa bir süre sonra Mu‘tez tarafından Remle valiliğine tayin edildi (1 Zilhicce 252 / 13 Aralık 866). Îsâ’nın bu tayin için nüfuzlu Türk Emîri Boğa eş-Şerâbî’ye 40.000 dinar ödediği veya ödemeyi taahhüt ettiği kaydedilir (Taberî, IX, 372). Bir rivayete göre ise 253 (867) yılında Mısır’dan Sâmerrâ’ya oldukça yüklü para ile gelmiş, Hicaz’daki karışıklıklardan dolayı Mısır’a yerleşen Hz. Ali evlâdından yetmiş kişilik bir grubu Sâmerrâ’ya getirip Mu‘tezz’e teslim etmiş, bu hizmetine karşılık Filistin’e vali tayin edilmiştir (Mes‘ûdî, IV, 164).

Îsâ b. Şeyh vali olunca Filistin’in tamamı ile Dımaşk ve çevresinde hâkimiyet kurdu. Suriye’den halifeye götürülen mallara da el koydu. Mühtedî-Billâh halife olunca Îsâ b. Şeyh’e, Mısır ve Suriye’den ele geçirdiği paraları kendisine gönderdiği takdirde affedileceğini bildirdi. Îsâ halifenin isteğini reddederek zimmetine geçirmiş olduğu 750.000 dinarı göndermedi. Bunun üzerine Mühtedî-Billâh, Ahmed b. Tolun’u Îsâ’nın üzerine gönderdi. Ancak bu sırada Mühtedî-Billâh tahttan indirildi ve Mu‘temid-Alellah halife oldu. Mu‘temid-Alellah da zimmetine geçirdiği parayı iade etmesi için Îsâ’ya elçiler gönderdi. Îsâ elçilere bu parayı ordusu için kullandığını söyledi. Halife, Ahmed b. Tolun’un Suriye’ye müdahalesine taraftar olmadığı için ona Mısır’a dönmesini bildiren bir mektup yazınca Ahmed b. Tolun Mısır’a döndü. Îsâ’ya daha sonra Halife Mu‘temid-Alellah’ı tanıması şartıyla İrmîniye valiliği önerildi. O da Suriye’nin yanı sıra aynı zamanda İrmîniye valisi olacağını düşünerek bu öneriyi kabul etti. Fakat Mu‘temid-Alellah, Emâcûr et-Türkî’yi Dımaşk’a vali tayin etti. Emâcûr Dımaşk’a yaklaştığında kendisine karşı gönderilen Îsâ b. Şeyh’in oğlu Mansûr kumandasındaki 20.000 kişilik orduyu yendi ve Mansûr’u öldürdü. Bu olay üzerine Şam bölgesi hâkimiyetinden ümidini kesen Îsâ tayin edildiği İrmîniye’ye hareket etti, Emâcûr da Dımaşk’a hâkim oldu (256/870). Ya‘kūbî, Îsâ’nın Cemâziyelâhir 257’de (Mayıs 871) yanındaki bütün malları Emâcûr’a teslim ettiğini belirtir (Târîħ, II, 508).

Îsâ b. Şeyh’in İrmîniye’de otoritesi gittikçe azaldı, hatta Azerbaycan’daki nâibi bile 265 (878-79) yılında onunla çatışmaya girdi. Ermeni tarihçilerinin bildirdiğine göre daha sonra Âmid’e gitti. Bu yıllarda el-Cezîre ve bazı komşu bölgelere hâkimiyet iddiasında bulunan İshak b. Kündacık ile de aralarında çatışmalar oldu. İbn Kündacık, daha sonra İshak b. Eyyûb kumandasındaki güçlü bir Hâricî grubunu yenilgiye uğrattı (266/879-80). Bunun üzerine İshak b. Eyyûb, Âmid’de bulunan Îsâ b. Şeyh ile Erzen’de bulunan kendi adamı Ebü’l-Mağrâ b. Mûsâ b. Zürâre’den yardım istedi. Bu arada Halife Mu‘temid-Alellah İbn Kündacık’ı Musul, Diyârırebîa ve İrmîniye’ye vali tayin etti. Îsâ b. Şeyh ve diğerleri, İbn Kündacık’a kendilerini yerlerinde bırakması için


200.000 dinar gönderip barış teklifinde bulundular. İbn Kündacık önce bu teklifi reddetti. Ancak Îsâ, İshak ve Ebü’l-Mağrâ’nın kendisiyle savaşmak üzere toplandıkları haberini alınca kabul etmek zorunda kaldı. Daha sonra İbn Kündacık ile bu üçlü ittifakın kuvvetleri arasında Nusaybin’de yapılan savaşı İbn Kündacık kazandı. Âmid’e kadar onları takip etti ve mallarına el koydu (Ramazan 267 / Nisan 881). Taberî (Târîħ, IX, 627) ve İbnü’l-Esîr (el-Kâmil, VII, 397) Îsâ b. Şeyh’in ölüm tarihini 269 (882-83) olarak verirler. İbnü’l-Esîr onu İrmîniye ve Diyarbekir valisi diye tanıtır (a.g.e., VII, 397). Îsâ’nın ölümü üzerine yerine oğlu Ahmed geçti.

BİBLİYOGRAFYA:

İbn Kuteybe, el-MaǾârif (Sâvî), s. 43, 44, 45; Ya‘kūbî, Târîħ, II, 500-501, 506, 507, 508; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), IX, 165, 308, 372, 474, 475, 553, 587, 627; Mes‘ûdî, Mürûcü’ź-źeheb (nşr. Kāsım eş-Şemmâî er-Rifâî), Beyrut 1408/1989, IV, 164, 211, 221; Kindî, el-Vülât ve’l-ķuđât (Guest), s. 214-215, 241, 242; Belevî, Sîretü Aĥmed b. Ŧolûn (nşr. M. Kürd Ali), Dımaşk 1358, s. 50; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, VII, 42, 43, 123, 176, 186, 238, 334, 362, 397; Safedî, Ümerâǿü Dımaşķ fi’l-İslâm (nşr. Selâhaddin el-Müneccid), Dımaşk 1955, s. 61, 62; İbn Kesîr, el-Bidâye, XI, 27, 47, 85; Kalkaşendî, Nihâyetü’l-ereb (nşr. İbrâhim el-Ebyârî), Kahire 1991, s. 256, 309; İbn Tağrîberdî, en-Nücûmü’z-zâhire, III, 7, 46, 116; Ziriklî, el-AǾlâm (Fethullah), V, 103; Ömer Abdüsselâm Tedmürî, “Üsretü ǾÎsâ b. Şeyħ fî Śayda ve Cenûbi Lübnân fî ķarneyn III-IV hicrî”, Mecelletü Târîħi’l-ǾArab fi’l-ǾÂlem, XXIII, Beyrut 1970, s. 23-30; “Îsâ”, İA, V/2, s. 1066; M. Canard, “Isā b. al-Ѕћayқћ”, EI² (İng.), IV, 88-91.

Kasım İlgün