ÎSÂ b. MÛSÂ

(عيسى بن موسى)

Ebû Mûsâ el-Murtazâ Îsâ b. Mûsâ b. Muhammed el-Hâşimî (ö. 167/783)

Abbâsî hânedanına mensup vali ve kumandan, veliaht.

103 (721) yılında Humeyme’de doğdu ve burada yetişti. Abbâsî halifeleri Ebü’l-Abbas es-Seffâh ile Ebû Ca‘fer el-Mansûr’un yeğenidir. Babası 108’de (726) ölünce İbrâhim el-İmâm’ın himayesinde büyüdü (İbn Asâkir, XLVIII, 8, 9). Abbâsî ihtilâli sırasında amcası Ebü’l-Abbas es-Seffâh ve ailenin diğer mensuplarıyla birlikte Humeyme’den Kûfe’ye gitti ve amcasının halifeliğine destek verdi (132/749). Ebü’l-Abbas es-Seffâh halife olunca onu, Vâsıt’ta Emevîler’in son Irak genel valisi Ebû Hâlid İbn Hübeyre’yi kuşatmış olan Hasan b. Kahtabe’ye yardıma gönderdi (Taberî, VII, 431). Aynı yıl Kûfe valiliğine tayin edildi. 134 (752) ve 143 (761) yıllarında hac emîrliği yaptı. Seffâh tarafından Ebû Ca‘fer el-Mansûr’dan sonra ikinci veliaht olarak seçildi. 136’da (754) Seffâh’ın ölümü üzerine hac emîri olarak Mekke’de bulunan Ebû Ca‘fer el-Mansûr adına halifelik için biat aldı.

Îsâ b. Mûsâ, Ebû Ca‘fer el-Mansûr döneminde Muhammed b. Abdullah el-Mehdî (en-Nefsüzzekiyye) ve kardeşi İbrâhim liderliğindeki Hz. Ali evlâdının isyanlarının bastırılmasında önemli rol oynadı. Aralarında Humeyd b. Kahtabe’nin de bulunduğu ünlü kumandanlar idaresindeki büyük bir orduyla Muhammed en-Nefsüzzekiyye üzerine gönderildi. Medine’ye yaklaştığında Muhammed en-Nefsüzzekiyye’ye ve Medine halkına mektuplar göndererek teslim oldukları takdirde can ve mallarının emniyet altında olacağını bildirdi. Muhammed en-Nefsüzzekiyye ise ona kendisinin meşrû halife olduğuna dair cevabî mektubunu yazdı ve kendisine itaat etmesini istedi. Bunun üzerine şehri kuşatan Îsâ, tekrar eman teklifinde bulunduysa da olumlu cevap alamadı. Medine halkının bir kısmı Abbâsî kuvvetleri tarafından öldürüldü, bir kısmı da savaştan çekildi. Muhammed en-Nefsüzzekiyye çatışmalar sırasında öldürüldü (14 Ramazan 145 / 6 Aralık 762). Îsâ b. Mûsâ, Medine’yi Abbâsî hâkimiyeti altına aldıktan sonra Halife Ebû Ca‘fer el-Mansûr’un emriyle, Basra’da ağabeyi Muhammed en-Nefsüzzekiyye adına isyan etmiş olan İbrâhim b. Abdullah üzerine yürüdü. Kûfe’ye 95 km. mesafedeki Bâhamrâ’da İbrâhim’le karşılaşan Îsâ savaş sırasında yaralanınca ordusu geri çekilmek zorunda kaldı. İbrâhim’in ordusunun geri dönmesi üzerine tekrar saldırıya geçen Abbâsî kuvvetleri galip geldiler. Ağır yaralanan İbrâhim öldürüldü (25 Zilkade 145 / 14 Şubat 763).

Oğlu Muhammed el-Mehdî’yi veliaht yapmak isteyen Ebû Ca‘fer el-Mansûr, Îsâ’dan veliahtlıktan feragat etmesini istedi (147/764). Îsâ veliahtlıktan çekilmeyeceğini söyleyince Kûfe valiliğinden azledildi. Ancak Mansûr’un baskıları ve tahkir edici davranışları karşısında Mehdî’nin veliahtlığını kabul etmek zorunda kaldı. Îsâ’nın buna karşılık kendisi ve ailesi için çok miktarda para aldığı kaydedilir (a.g.e., VIII, 25). Bu arada Mansûr’un halifelik iddiasında bulunan amcası Abdullah b. Ali b. Abdullah’ı Îsâ’ya teslim ederek onu öldürmesini istediği, bunun aynı zamanda kendisini de ortadan kaldırmaya yönelik bir plan olduğunu farkeden Îsâ’nın onu öldürmediği nakledilir (a.g.e., VIII, 7-8). Mansûr’un 151 (768) yılında kendisi, oğlu Mehdî ve Îsâ b. Mûsâ için yeniden biat aldığı, bu merasimde halife ve Mehdî’nin eli öpülürken Îsâ’nın elinin sadece tutulduğu kaydedilmektedir. Muhammed el-Mehdî tarafından da veliahtlıktan vazgeçmeye zorlanan Îsâ, para karşılığında Mehdî’nin oğulları Mûsâ el-Hâdî ve Hârûnürreşîd lehine veliahtlıktan çekildi (160/776). 167 (783) yılında Kûfe’de vefat etti, 168’de (784-85) öldüğü de kaydedilir.

Bağdat’ın kuruluş çalışmalarına katıldığı anlaşılan Îsâ b. Mûsâ’nın burada bir sarayı bulunmaktaydı. Ayrıca Nehrû Îsâ diye bilinen su kanalı onun adına izafe edilmektedir. Kûfe yakınlarında muhtemelen Ehl-i beyt mensuplarına yönelik olarak stratejik bir noktada inşa edilen Uhaydir Kalesi’nin de kendisi tarafından yaptırıldığı kaydedilmektedir. Şiirle de meşgul olan Îsâ b. Mûsâ’nın bazı şiirleri günümüze kadar gelmiştir.

BİBLİYOGRAFYA:

Belâzürî, Ensâb, III, 121, 127, 143, 187, 252-255, 269, 273-274; Ya‘kūbî, Târîħ, II, 350, 362, 366, 368-369, 376-380, 384, 390, 395, 399; Taberî, Târîħ (Ebü’l-Fazl), VII, 423, 428, 431, 458, 465, 470-471, 516, 565, 577, 579 vd., 588, 597, 609, 642, 647; VIII, 7-8, 9 vd., 25, 39, 121, 124 vd., 164; Nevbahtî, Fıraķu’ş-ŞîǾa, s. 50-51; Ebû Bekir es-Sûlî, EşǾâru evlâdi’l-ħulefâǿ (nşr. J. H. Dunne), Beyrut 1401/1982, s. 309-323; Ebü’l-Ferec el-İsfahânî, Meķātilü’ŧ-Ŧâlibiyyîn (nşr. Seyyid Ahmed Sakr), Beyrut, ts. (Dârü’l-ma‘rife), s. 267-270, 344-349; İbn Asâkir, Târîħu Dımaşķ (Amrî), XLVIII, 7-20; İbnü’l-Esîr, el-Kâmil, V, 409, 445, 454, 463, 512, 543 vd., 567-571, 577, 581; VI, 44, 75; K. A. C. Creswell, A Short Account of Early Muslim Architecture, Middlesex 1958, s. 200-203; F. Omar, The Abbasid Caliphate, Baghdad 1969, s. 236-238, 243-245; W. Caskel, “al-Uhaidir”, Isl., XXXIX (1964), s. 28-37; D. Sourdel, “ǾIsā b. Mūsā”, EI² (İng.), IV, 88.

Abdülmün‘im Mâcid