İMRÂN b. HUSAYN

(عمران بن حصين)

Ebû Nüceyd İmrân b. Husayn b. Ubeyd el-Huzâî el-Ezdî (ö. 52/672)

Sahâbî.

Hayber’in fethi sırasında (7/628) babası, kız kardeşi Hırnık ve Ebû Hüreyre ile birlikte müslüman oldu; daha önce müslüman olduğu da zikredilmiştir (İbn Sa‘d, VII, 9; Abdüssettâr eş-Şeyh, II, 45, 51).


Hz. Peygamber ile beraber gazvelere katılan İmrân, Mekke’nin fethinde Huzâa kabilesinin bayraktarlığını yaptı. Kabilesiyle birlikte yaşadığı için Resûl-i Ekrem ile irtibatını sürdürdü; sık sık Medine’ye giderek Hz. Peygamber’den, ayrıca Hz. Ebû Bekir, Osman ve Ma‘kıl b. Yesâr’dan hadis rivayet etti. Oğlu Nüceyd ve âzatlısı Atâ ile Hasan-ı Basrî, Mutarrif b. Abdullah, Ebû Recâ el-Utâridî, Ebü’l-Esved ed-Düelî, Muhammed b. Sîrîn, Abdullah b. Büreyde ve Şa‘bî ondan rivayette bulunanlardan bazılarıdır.

Basra şehri kurulunca İmrân, halka dinî bilgileri öğretmesi için Halife Ömer tarafından buraya gönderildi. Daha sonra Hz. Osman’ın Basra valisi Ziyâd b. Ebû Süfyân’ın (veya Abdullah b. Âmir) isteğiyle Basra kadılığına getirildi. Ancak bu görevi sırasında haksızlık yaptığı gerekçesiyle kendisine itiraz edilmesi üzerine görevinden istifa etti (Vekî‘, I, 291). Bununla beraber fetva vermeye devam ettiğinden fetva ehli sahâbîler arasında zikredilmiştir. İmrân b. Husayn, resmî görevinden ayrıldıktan sonra hayatını Basra mescidinde hadis okutarak geçirdi ve 52 (672) yılında Basra’da vefat etti. Hasan-ı Basrî ondan daha değerli bir kişinin Basra’ya ayak basmadığını söylemiştir. İmrân’ın bu şehrin kültür ve idarî yapısının sağlam temeller üzerine oturtulmasında büyük emeği geçmiştir. Siyasî açıdan karışık bir dönemde görev almakla birlikte fitnelerden uzak durmayı başarmış, Emevî idaresi tarafından resmî görevlere getirilmesine rağmen Hz. Ali’ye karşı sürdürülen iç savaşta yer almamıştır.

Güzel giyinmeyi seven İmrân’ın, “Allah, kuluna verdiği nimetin işaretinin onun üzerinde görülmesinden hoşlanır” meâlinde bir hadis rivayet ettiği (Müsned, IV, 438), ayrıca kaşına, kılıç kuşanmış bir insan resmi nakşedilmiş bir yüzük taktığı (İbn Sa‘d, VII, 10; Zehebî, II, 510) belirtilmektedir. Takvâ sahibi, zeki ve yöneticilik kabiliyetine sahip bir kişi olduğu bilinen İmrân özellikle sünnete uymanın zorunluluğu hususunda pek çok hadis nakletmiştir. Hadis rivayet ettiği meclislerde, haber verdiklerinin bir kısmının Kur’an’da bulunmadığını söyleyen kimselere ahkâmla ilgili pek çok ayrıntının Kur’an’da yer almayıp sünnetle belirlendiğini, Hz. Peygamber’in emirlerine uyulmasının Kur’an emri olduğunu söylemiştir (Ebû Dâvûd, “Zekât”, 1; Abdürrezzâk es-San‘ânî, XI, 255; İbn Ebû Âsım, II, 386; Hâkim, I, 109-110). Zehebî onun 180 rivayetinin bulunduğunu kaydetmekteyse de (AǾlâmü’n-nübelâǿ, II, 511) Ahmed b. Hanbel’in el-Müsned’inde 193 rivayeti mevcuttur. Hadislerinden dokuzu Śaĥîĥ-i Buħârî ve Śaĥîĥ-i Müslim’de müştereken, dördü sadece Buhârî ve dokuzu sadece Müslim’de yer almaktadır. Abdurrahman Muhammed Sirâc Dirâsâtü merviyyâti’ś-śaĥâbiyyi’l-celîl Ǿİmrân b. Ĥuśayn fî Müsnedi’l-İmâm Aĥmed b. Ĥanbel adıyla bir yüksek lisans tezi hazırlamıştır (1400, Câmiatü Ümmi’l-kurâ külliyyetü’ş-şerîa [Mekke]).

BİBLİYOGRAFYA:

Müsned, IV, 426-446; Ebû Dâvûd, “Zekât”, 1; Abdürrezzâk es-San‘ânî, el-Muśannef, Beyrut 1403/1983, XI, 255; İbn Sa‘d, eŧ-Ŧabaķāt, VII, 9, 10, 11, 12; Müberred, el-Kâmil (nşr. M. Ahmed ed-Dâlî), Beyrut 1406/1986, III, 1473-1474; İbn Ebû Âsım, Kitâbü’s-Sünne, Beyrut 1400/1980, II, 386; Vekî‘, Aħbârü’l-ķuđât, I, 288, 291-292; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, VI, 296; Hâkim, el-Müstedrek, I, 109-110; III, 470-472; İbn Abdülber, el-İstîǾâb, III, 22; İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-ġābe, IV, 137-138; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, II, 508-512; İbn Hacer, el-İśâbe, III, 26-27; a.mlf., Tehźîbü’t-Tehźîb, VIII, 125-126; Şevkânî, Derrü’s-seĥâbe (nşr. Hüseyin b. Abdullah el-Ömerî), Dımaşk 1404/1984, s. 472, 688; Abdüssettâr eş-Şeyh, AǾlâmü’l-ĥuffâž ve’l-muĥaddiŝîn, Dımaşk-Beyrut 1417/1997, II, 43-63.

Ali Yardım