İHBÂR

(الإخبار)

Genellikle hadisin kıraat yoluyla rivayet edildiğini gösteren terim.

Sözlükte “bilmek, bilgi” anlamındaki haber kökünden masdar olan ve “bildirmek, haber vermek” anlamına gelen ihbâr kelimesi, terim olarak genellikle râvinin hadisi hocasından kıraat yoluyla aldığını belirtir. Hadisi hocadan tek başına rivayet eden kimse, onu başkasına rivayet ederken (edâ) tekil sigasıyla “ahberenî”, başkalarıyla birlikte rivayet eden de çoğul şekliyle “ahberenâ” diye edâ eder. “Habberenî” ve “habberenâ” ise Evzâî’ye göre râvinin hadisi hocasından icâzet yoluyla aldığını belirtmek üzere kullanılmalıdır. Ancak başlangıçta hadisin hocadan alındığı usulü göstermek için kullanılan edâ sigalarının belirli usullere tahsis edilmesi hususunda bir ittifak bulunmadığından “ahberenî” veya “ahberenâ” şeklinde kullanılan sigaya da semâ, kıraat, icâzet ve münâvele metotlarının her birine delâlet etmek üzere yer verilmiştir. Nitekim sigayı Abdullah b. Mübârek, Hüşeym b. Beşîr, Yezîd b. Hârûn, Abdürrezzâk b. Hemmâm, İshak b. Râhûye gibi âlimler semâ; İbn Cüreyc, Evzâî, Abdullah b. Vehb, Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî, Şâfiî ve Nesâî kıraat; İmam Mâlik, Îsâ b. Miskîn icâzet; Abdullah b. Vehb, Eşheb b. Abdülazîz münâvele metodu için kullanmışlardır. Hasan-ı Basrî, Zührî, Süfyân b. Uyeyne, Yahyâ b. Saîd el-Kattân gibi âlimler ise “ahberenâ” ile “haddesenâ” sigalarının semâ ve kıraat metotlarına delâlet etmeleri açısından aynı anlama geldiklerini söylemişlerdir. Bu konuda Ebû Ca‘fer et-Tahâvî, İbn Abdülber en-Nemerî tarafından CâmiǾu beyâni’l-Ǿilm’de ihtisar edilen (Abdülmecîd Mahmûd, s. 189-194) et-Tesviye beyne ĥaddeŝenâ ve aħberenâ adlı bir eser yazmış, İbn Hibbân da el-Faśl beyne ĥaddeŝenâ ve aħberenâ adıyla bir çalışma yapmıştır (Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 58; II, 45).

İbn Cüreyc, Evzâî, Abdullah b. Vehb gibi âlimlerin ihbâr sigasını kıraat metoduna tahsis etmeleri, II. (VIII.) yüzyılın ortalarından itibaren bu siganın kıraat metoduna delâlet etmek üzere kullanılmaya başlandığını ve zamanla, “Bize haber verdi” mânasında bir söz olmaktan çıkıp, “Ben şeyhe okudum, arzettim” anlamına geldiğini göstermektedir.


Hâkim en-Nîsâbûrî’nin (ö. 405/1014) kendi döneminde bu hususta bir ittifakın bulunduğunu söylemesinden bu kullanımın yaygınlaştığı anlaşılıyorsa da tam bir ittifaktan söz etmek mümkün değildir.

BİBLİYOGRAFYA:

Buhârî, “Ǿİlim”, 4; Yahyâ b. Maîn, MaǾrifetü’r-ricâl (nşr. M. Kâmil el-Kassâr), Dımaşk 1405/1985, II, 149; Râmhürmüzî, el-Muĥaddiŝü’l-fâśıl (nşr. M. Accâc el-Hatîb), Beyrut 1404/1984, s. 425, 431, 432, 433, 519-520, 522; Hâkim en-Nîsâbûrî, MaǾrifetü Ǿulûmi’l-ĥadîŝ (nşr. Seyyid Muazzam Hüseyin), Medine-Beyrut 1397/1977, s. 260; Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, Haydarâbâd 1357, s. 284, 288, 293-294, 296-298, 322, 330, 332, 333, 334; İbn Abdülber, CâmiǾu beyâni’l-Ǿilm, Beyrut, ts. (Dârü’l-kütübi’l-ilmiyye), II, 175-180; Kādî İyâz, el-İlmâǾ (nşr. Seyyid Ahmed Sakr), Kahire 1389/1970, s. 90, 91, 122-123, 124, 127-128, 130; İbnü’s-Salâh, ǾUlûmü’l-ĥadîŝ, s. 135-136, 138-139, 142; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VI, 330; VIII, 404-405; Hediyyetü’l-Ǿârifîn, I, 58; II, 45; Abdülmecîd Mahmûd, Ebû CaǾfer eŧ-Ŧaĥâvî, Kahire 1975, s. 189-194, 279-280; Ahmet Yücel, Hadis Istılahlarının Doğuşu ve Gelişimi (Hicrî İlk Üç Asır), İstanbul 1996, s. 84-86, 88, 96-97.

Ahmet Yücel