İBRÂHİM b. TAHMÂN

(إبراهيم بن طهمان)

Ebû Saîd İbrâhîm b. Tahmân b. Şu‘be el-Herevî (ö. 163/780)

Muhaddis, fakih ve kelâm âlimi, tâbiî.

Muhtemelen 80’den (699) sonra Herat’ın Bâşân köyünde doğdu. Merv’e, Irak ve Hicaz bölgelerine giderek Sâbit el-Bünânî, Simâk b. Harb, İbnü’l-Mu‘temir, Ebû İshak es-Sebîî, Âsım b. Behdele, A‘meş, Şu‘be b. Haccâc, Süfyân es-Sevrî gibi tâbiîn âlimlerinden hadis öğrendi. Hac yolculuğu sırasında uğradığı Bağdat’ta hadis rivayet etti. Hayatının son yıllarında Mekke’ye yerleşti. Safvân b. Süleym, oğlu Abdülhâliķ b. İbrâhim, Abdullah b. Mübârek, Vekî‘ b. Cerrâh, Abdurrahman b. Mehdî, Süfyân b. Uyeyne, İbn Sellâm el-Cümahî gibi âlimler kendisinden faydalandı. Muhtemelen Hicaz’dan dönerken Kûfe’de ziyaret ettiği Ebû Hanîfe’ye Mâlik b. Enes’in hadislerini imlâ etti (İbn Ebû Hâtim, I, 3-4). İyi ahlâklı, cömert bir kimse olduğu belirtilen İbrâhim b. Tahmân kaynakların çoğuna göre 163’te (780), bazı kaynakların belirttiğine göre ise 168’de (784-85) Mekke’de vefat etti. 158 (775) veya 160 (777) yıllarında öldüğü de söylenmiştir.

Rivayetleri Kütüb-i Sitte’de yer alan İbrâhim b. Tahmân için Abdullah b. Mübârek, Ahmed b. Hanbel ve Ebû Dâvûd “sika” terimini kullanmış, Ebû Hâtim er-Râzî bazan sika, bazan da “hasenü’l-hadîs, sadûk” olarak değerlendirmiştir. Yahyâ b. Maîn onun için “lâ be’se bih” demiş, İshak b. Râhûye rivayetlerinin sağlam, kendisinin sika olduğunu söylemiş, Yahyâ b. Eksem Horasan, Irak ve Hicaz âlimlerinin en güvenilir ve en bilgili olanlarından biri kabul etmiştir. Sâlih Cezere de İbrâhim b. Tahmân’ın sika bir muhaddis olduğunu söylerken iman konusunda farklı bir ircâ görüşü benimsediğini ifade etmiş, Dârekutnî ile diğer bazı münekkitler ise sika olmakla beraber ircâ görüşü sebebiyle tenkit edildiğini belirtmiştir. İbrâhim b. Tahmân Hicaz’a giderken Nîşâbur’a uğramış, din dışı kabul ettiği Cehmiyye’ye ait fikirlerin orada yaygın olduğunu görünce halkı bu fikirlerden vazgeçirmenin haccetmekten daha sevap olacağı düşüncesiyle şehirde kalarak Nîşâburlular’a ircâ görüşünü kabul ettirmeye çalışmıştır. Onun benimsediği ircâ anlayışının, imanı yeterli sayıp ameli önemsemeyen Mürcie fırkasının görüşüyle bir ilgisi bulunmadığı, büyük günah işleyenleri kâfir sayan Hâricîler’in aksine Allah Teâlâ’nın günahkârları bağışlayabileceği ümidini taşıdığı ifade edilmekte ve bu görüşün İslâm âlimlerince yadırganmadığı bilinmektedir. Diğer taraftan onun bu görüşün propagandasını yapmadığı gibi sonraları bu fikrinden vazgeçtiği de belirtilmektedir (İbn Hacer, I, 131). Ebû Zür‘a er-Râzî’nin tesbitine göre Ahmed b. Hanbel de İbrâhim b. Tahmân’a derin saygı duymuş ve rivayetlerini güvenilir saymıştır. Onu zayıf bir râvi kabul eden hadis hâfızı Muhammed b. Abdullah b. Ammâr’ın bu değerlendirmesinin yanlış olduğu, rivayetlerinin hasen derecesinden aşağıya düşmediği belirtilmiştir (Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VII, 382, 383; İbn Hacer, I, 130).

Eserleri. Müellifin günümüze ulaşan tek eseri Meşyeħatü İbrâhîm b. Ŧahmân’dır. Eserin Dârü’l-kütübi’z-Zâhiriyye’deki yazma nüshasını yayımlayan Muhammed Tâhir Mâlik, nüshanın üzerinde “meşyeha” kaydı bulunmakla beraber bunun “es-sünen” kelimesinin tashifi olduğunu düşünmekte (Meşyeħa, neşredenin girişi, s. 6, 45), buna göre eserin İbnü’n-Nedîm’in müellife nisbet ettiği Kitâbü’s-Sünen fi’l-fıķh olabileceği akla gelmektedir. Nitekim özellikle Allah’ın sıfatları konusunda Cehmiyye’nin birçok görüşünü çürüten 208 rivayetten meydana gelen eserin bir meşyeha olmadığı açıktır. İki cüzden ibaret olan nüshayı Muhammed Tâhir Mâlik önce Mecelletü’l-MaǾhedi’l-maħŧûŧâti’l-ǾArabiyye’de (XXII/2, Kahire 1396/1976, s. 241-300), daha sonra müstakil olarak yayımlamıştır (Dımaşk 1403/1983). Ulvî es-Sekkāf da Zehebî’nin Muħtaśarü’l-Ǿulüv ve İbn Abdülber en-Nemerî’nin et-Temhîd’inin fihristleriyle beraber eserin fihristini neşretmiştir (Demmâm 1410). İbrâhim b. Tahmân’ın sika ve zayıf râvilere dair Medħal adıyla birer eser kaleme aldığı (İbn Hibbân, VI, 27), ayrıca Kitâbü’l-Menâķıb, Kitâbü’l-ǾÎdeyn ve Kitâbü’t-Tefsîr adlı eserleri bulunduğu belirtilmektedir (İbnü’n-Nedîm, s. 284).

BİBLİYOGRAFYA:

İbrâhim b. Tahmân, Meşyeħa (nşr. Muhammed Tâhir Mâlik), Dımaşk 1403/1983, neşredenin girişi, s. 6, 11-52; İbn Ebû Hâtim, el-Cerĥ ve’t-taǾdîl, I, 3-4; II, 107; İbn Hibbân, eŝ-Ŝiķāt, VI, 27; Kelâbâzî, Ricâlü Śaĥîĥi’l-Buħârî, I, 53-54; İbnü’n-Nedîm, el-Fihrist (Teceddüd), s. 284; İbn Mencûye, Ricâlü Śaĥîĥi Müslim (nşr. Abdullah el-Leysî), Beyrut 1407/1987, I, 40; Hatîb, Târîħu Baġdâd, VI, 105-111; Sem‘ânî, el-Ensâb, II, 38-39; Yâkūt, MuǾcemü’l-büldân, I, 322; Mizzî, Tehźîbü’l-Kemâl, II, 108-114; Zehebî, AǾlâmü’n-nübelâǿ, VII, 378-385; a.mlf., Teźkiretü’l-ĥuffâž, I, 213; Safedî, el-Vâfî, VI, 23-24; Kureşî, el-Cevâhirü’l-muđıyye, I, 85-86; Fâsî, el-Ǿİkdü’ŝ-ŝemîn, III, 215-216; İbn Hacer, Tehźîbü’t-Tehźîb, I, 129-131; Hazrecî, Ħulâśatü Teźhîb, s. 18; Temîmî, eŧ-Ŧabaķātü’s-seniyye, I, 198-200; Sezgin, GAS, I, 92-93; Ca‘fer Seccâdî, “İbn Ŧahmân”, DMBİ, IV, 159-160.

M. Yaşar Kandemir